PİRHA- HEDEP Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan kongrede yaptığı konuşmada Orta Doğu’da süren savaşa dikkat çekerek, “Barışın yolu Kürt ve Filistin Sorununun çözümünden geçer. Gelin bir yüzyıl daha kaybetmeyelim, cumhuriyeti demokratikleştirelim” dedi.
Halkların Eşit ve Demokratik Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan kongrede konuşma yaptı.
Yeşil Sol Parti 4.Büyük Kongresi’nde alınan kararlar üzerine isim ve yönetim değişikliğine gidildi. Yeni isim Halkların Eşit Demokratik Partisi olurken Eş Genel Başkanlar Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan oldu.
“BU TARİHSEL HATAYI BİR DAHA YAPMAMAK İÇİN MUHALEFETE ÇAĞRI YAPIYORUZ”
Halkların Eşit ve Demokratik Partisi Eş Başkanı Tülay Hatimoğulları Oruç tüm ezilen halkları selamlayarak başladığı konuşmasında şunları dile getirdi:
“Bu salon yoğun baskılara rağmen yüreği eşitlik, kardeşlik, demokrasi, barış ve özgürlük için atanlarla doluysa, bu Güneşin yoldaşları olan sizlerin onurlu mücadelesi ve direnişi sayesindedir. Kapitalist uygarlığın krizi dünyanın her köşesinde insanlık ve doğa için alarm veriyor. Dünyanın bir avuç zengini karlarına kar katabilsinler diye, milyarlarca insan ve doğa topyekün yok oluşa sürükleniyor. Kapitalist modernite ekonomik ve siyasi kriziyle baş edebilmek için küresel çapta ırkçı, ataerkil, aşırı sağcı ve faşizan siyasal güçleri iktidara taşıyor. Türkiye’deki Erdoğan iktidarı ve otoriter rejim de bu küresel sağ faşist dalganın üzerinde yükseliyor.
SABIR TAŞIMIZ ÇATLADI ARTIK
Son seçimlerde küresel ve yerli sermaye güçlerinin büyük bir bölümünün Erdoğan’ın arkasında durmasının sebebi budur. Giderek derinleşen ekonomik krizde sermaye arsızca zenginleşirken; işçilerin, emekçilerin, yoksulların payına daha çok açlık, yoksulluk, sefalet düşüyor. Artan hayat pahalılığına, düşen ücretlere karşı Erdoğan iktidarının tek söylediği ‘Dişinizi sıkın, lokmalarınızı küçültün.’ Bu tuzu kuruların haberi yok. Halkta ne sıkacak diş ne küçültecek lokma kaldı. Sabır taşımız çatladı artık. Hz. Muhammed’in ‘Komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir’ kelamını hatırlatıyoruz: Karun gibi zenginleştiniz. Bizden değilsiniz.
Türkiye’nin dört bir yanında işçiler direniyor. Selam olsun Argobay işçilerine, Trendyol çalışanlarına, Vera Kâğıt ve Korning direnişlerine, Devrimci Yapı İşçilerine selam olsun. Havamıza, suyumuza, toprağımıza göz diken sermaye düzenine ve iktidara karşı bıkmadan usanmadan direnenlere selam olsun. Selam olsun Akbelen, Cilo, Dikmece, Cudi, Kazdağları, Yırca direnişlerine…
BU İKTİDAR BİR FELAKET İKTİDARIDIR
Yüzyılların en yıkıcı depremini yaşadık. Adeta kentler yok oldu. Afeti felakete çevirdiler. On binlerce insan enkaz altında yardım beklerken can verdi. Depremde yitirdiğimiz canları saygıyla anıyorum. Devletin ilk günlerde kurtarma çalışmalarında yoktu, şimdi de yok. Kış geliyor. Depremzedelerin sayısız sorunu var. Yaşam mücadelesi veren depremzede kardeşlerimizin, ‘buradayız, gitmiyoruz’ diyenlerin sesi/soluğu olmaya devam edeceğiz. Bu iktidar bir felaket iktidarıdır.
Türkiye ve Kürdistan açık cezaevine dönüştürüldü. İktidar yargısı kumpas ve siyasi soykırım davalarıyla adaletsizlik üreten bir mekanizmaya dönüştü. Kobani kumpas davası Ortaçağ’ın Engizisyon Mahkemeleri gibi. Haksız ve hukuksuz yere cezaevlerinde tutulan Gültan Kışanak’a, Sebahat Tuncel’e, Ayla Akat’a, Figen Yüksekdağ’a, Leyla Güven’e, Selahattin Demirtaş’a ve onların şahsında siyasi rehine yoldaşlara; sürgündeki yoldaşlara selamlarımızı, sevgilerimizi iletiyorum.
DEMOKRATİK BİR TÜRKİYE’Yİ İNŞA ETMEK BOYNUMUZUN BORCUDUR
İşsizlik, yoksulluk, barınma sorunu, mutsuzluk, umutsuzluk, geleceksizlik kader değildir. Seçeneksiz de değilsiniz. Biz buradayız, yanınızdayız. Türkiye ve Kürdistan mücadele tarihi devrimci, sosyalist ve yurtsever gençlik hareketinin öncülük ettiği sayfalarla dolu. Faşist rejime karşı demokratik ve özgür yarınlar için 21. Yüzyılın sosyalizmine, devrimci-yurtsever ruhuna uygun bir mücadeleyi büyütmenin tam zamanı.
Mayıs seçimlerinden sonra iktidar yeniden insanların inançlarına, yaşam tarzlarına açıktan saldırıyor. Buradan mütedeyyin kardeşlerime sesleniyorum: Dini istismar eden, İslam’ı siyasallaştıran her anlayışa karşı durma zamanı. Sizlerin sözleri, duruşları yaklaşımı 72 milletin bir arada yaşaması için o kadar kıymetli ki. Değerli Alevi canlar! Alevi toplumunu ötekileştiren, inanç olarak kabul etmeyen tekçi, mezhepçi zihniyete karşı “Eşit yurttaşlık hakkı temelinde” mücadelenizin ve duruşunuzun bugüne kadar olduğu gibi yanında olmaya devam edeceğiz. Bu ülkede inanan, inanmayan herkesin inancını, ibadetini özgürce yaşayabileceği, demokratik bir Türkiye’yi inşa etmek boynumuzun borcudur.
HER BİR KADININ HESABINI SORMAYA DEVAM EDECEĞİZ
AKP iktidarı kadınların lehine olan en ufak bir kazanıma dahi tahammül etmiyor. Bu kazanımları yok etmek için canla başla çalışıyor. Eş başkanlık ve eşit temsiliyet sistemimizin hedef alınmasını, kadın kurumlarının kapatılmasını, kayyımlar eliyle işlevsizleştirilmesini İstanbul Sözleşmesinin bir gece yarısı gasp edilmesini, Nafaka hakkımızın gasp edilmesini asla kabul etmiyoruz. Kadın düşmanlığına, farklı cinsel yönelimlere yönelik nefret siyasetine karşı direnerek ve birleşerek mücadele etmeye devam edeceğiz. Erkekler tarafından katledilen, şüpheli biçimde kaybedilen her bir kadının hesabını sormaya devam edeceğiz.
İktidar güdümündeki cemaat ve tarikat yurtlarında gerçekleşen çocuk istismarlarına, çocuk ölümlerine, çocukların intihara itilmelerine seyirci kalmayacağız. Yoksulluk, işsizlik ve her türlü emek sömürüsüne karşı örgütlülüğümüzü, dayanışmamızı büyüteceğiz. Mülteci kadınların, engelli kadınların iki kez, katmerli ayrımcılığa maruz bırakılmasını asla kabul etmeyeceğiz.
JİNA MAHSA EMÎNÎ’NİN YOLDAŞLARIYIZ
Kadın özgürlük mücadelesinde yaşamını yitiren, erkek devlet şiddeti ile katledilen, susmadığı ve biat etmediği için cezaevlerinde rehin tutulan yoldaşlarımıza sözümüz var. Bedenimize, emeğimize, kimliğimize saldıran erkek egemen zihniyete karşı Kadın İttifakı ve dayanışmasıyla kazanan biz kadınlar olacağız. Bizler Roza Lüksemburg’un, Clara Zetkin’in, Şirin Tekeli’in, Sakine’nin, Seve’nin, Kader’in, Eylem’in, Hevrin Xelef’in ve Nagehan’ın yoldaşlarıyız. İran’dan Ortadoğu sokaklarından bütün dünyaya ‘jin, jiyan, azadî’ şiarının yayılmasına vesile olan Jina Mahsa Emînî’nin yoldaşlarıyız.
BARIŞIN YOLU KÜRT VE FİLİSTİN SORUNUNUN ÇÖZÜLMESİNDEN GEÇER
Ortadoğu ateş çemberi içinde. Emperyalizmin yüzyıllardır sömürü cenderesi altında yaşayan halklar büyük acılar içinde. Uğrunda mücadele edilen petrol kadar insan kanı döküldü bu coğrafyada. Bu coğrafya aynı zamanda görkemli direnişlerin yurdudur. Kürt halkının Rojava’da Arap halkı ve bölge halklarıyla birlikte IŞİD’e karşı verdiği mücadele çok anlamlı. AKP’nin Kürt düşmanlığı, Rojava’da ve Başur’da askeri varlıktaki ısrarı bölgeyi kan gölüne çeviriyor. Sivillerin yaşam alanlarını bombalayarak savaş suçu işliyor. Derhal bundan vazgeçilmelidir. Onbinlerin huzurunda Arap dünyasına çağrımızdır; Ortadoğu’da huzur ve barışın yolu Kürt ve Filistin sorununun çözülmesinden geçer. Bu sorunların çözümü için herkesi tarihi sorumluluğunu yerine getirmeye davet ediyoruz!
KÜRT SORUNU TÜRK’ÜN DE ARAP’IN DA SORUNUDUR
Kürt sorunu sadece Kürtlerin sorunu değil. Türk’ün de Arap’ın da yani hepimizin sorunudur. Tanka, topa, mermiye, özel harbe ayrılan bütçe bütün yurttaşların ekmeğini küçültüyor. Ekonomik kriz derinleşmiş, insanlar bir kuru ekmeğe muhtaç. İşçi, emekçi, çiftçi, esnaf, emekli sefalet içinde yaşıyor. Bunun sebebi sermaye düzeni olduğu kadar, Kürt’e en temel haklarını vermemek için yıllardır sürdürülen bu savaştır. Hangi halktan olursak olalım açlığımız, yoksulluğumuz aynı. Ekmeğimizi, kardeşliğimizi büyütmek için barışı, insanca, eşitçe, kardeşçe bir arada yaşayabilme koşullarını inşa edelim.
Barışı inşa etmek için İmralı tecrit rejimini ortadan kaldıralım. Kürt sorunun çözümü önündeki en büyük engel Sayın Öcalan’ın üzerindeki tecrittir. 32 aydır kendisinden hiçbir şekilde haber alınamıyor. Tecrit derhal kalkmalı, biran önce Sayın Öcalan özgürlüğüne kavuşmalıdır.
KURTLA YİYİP KUZUYLA AĞLAYARAK FİLİSTİN HALKININ YANINDA OLUNMAZ
Filistin ve İsrail arasında devam eden çatışmalarda çok sayıda sivil hayatını kaybetti. Yaşanan son çatışmalarda sivillerin de hedef alınıyor olmasından oldukça üzgünüz, öfkeliyiz. Herkesin başı sağ olsun. Çatışmaların bir an önce durdurulması çağrımızı yineliyoruz. Kudüs’e, Mescidi Aksa’ya ve Gazze’ye dönük saldırılarda siviller katlediliyor. İsrail’in yüz yılı aşkındır Filistin toprakları üzerinde devam eden işgal politikasını ret ediyoruz. Savaş ve çatışma alanlarında kadın bedeninin hedef alınması, teşhir edilmesi savaş suçudur, insanlık suçudur. Bunu asla kabul etmiyoruz. Mazlum Filistin halkıyla dayanışmak, mücadele deneyimlerinden öğrenmek için Deniz Gezmiş, Kürdistan devrimci hareketinden Abdullah Kumral mücadele verdi. Bizler bugün de Filistin halkının haklı mücadelesinin yanındayız. İktidar ise Filistin için yine dini istismar ederek timsah gözyaşı döküyor. Ve öyle kurtla yiyip kuzuyla ağlayarak Filistin halkının yanında olunmaz, ey Erdoğan bunu bilesin.
KÜRT SORUNU VE FİLİSTİN SORUNU…
Ortadoğu’nun kanayan iki yara var; Kürt sorunu ve Filistin sorunu. Yüzyıllardır emperyalistler ve yerli iş birlikçileriyle beraber kışkırttıkları din, mezhep ve halklar savaşına sahne olan Ortadoğu’da tek çözüm demokratik konfederalizmdir. Evet, bu çerçevede büyük Ortadoğu barışını inşa etmek için bütün halkları ortak enternasyonalist mücadeleye davet ediyoruz. Çözüm, Sayın Öcalan’ın geliştirmiş olduğu Demokratik Konfederalizmdir.
GENİŞ TOPLUMSAL VE DEMOKRATİK İTTİFAKI KURACAĞIZ
Bir seçimi geride bıraktık. Yaz boyunca hem Mayıs seçimlerini değerlendirmek hem de yeni dönem mücadele hattımızı belirlemek için yüzlerce toplantı yaptık, onbinlerle bir araya geldik. Hatalarımızdan dersler çıkardık. Yeniden yapılanmayı yerelden merkeze, merkezden yerele doğru yeniden yapılanma süreci içindeyiz. Güçlendirilmiş yerel yönetim anlayışını hâkim kılmak için mücadelemiz var gücüyle devam edecek.
Egemen bloklara karşı ezilen ve sömürülenlerin hak, adalet, özgürlük, barış, demokrasi mücadelesinin tarihsel ittifakıyız. Faşist-otoriter rejim kendini tahkim ederken mücadeleyi seçimlere, sandıklara hapsetmek isteyen ana muhalefete de bir çift sözümüz var; mücadele alanlarda, fabrikalarda, sokaklarda, köylerde, mahallelerde halkın arasında olur. Bizler ittifak politikalarımızı yeniden gözden geçirdik. Yeni dönemde bileşen ve ittifaklarımızla beraber en geniş toplumsal ve demokratik ittifakı kuracağız.
Buradan bir çağrı yapmak istiyorum; her aydın, yazar, gazeteci, sosyal demokrat, feminist, yurtsever, herkes elini taşın altına koyması gerekiyor. Gelin bu ittifakı inşa edelim.
3. Yol ince, engebeli, uzun meşakkatli bir yoldur. Bizler bu yolu hep beraber kararlı adımlarla yürüyoruz. Cumhuriyetin 2. yüzyılında; işçilerin, emekçilerin, yoksulların, kadınların, gençlerin, cinsel yönelimlerinden dolayı dışlananların, doğa ve insan hakları savunucularının, Kürtlerin, Alevilerin, bütün halkların ve inançların özgür, eşit, adil, barışçıl koşullarda yaşayabileceği Demokratik Cumhuriyeti, ikinci yüzyılda hep birlikte kuracağız. Gelin bir yüzyıl daha kaybetmeyelim. Bu ülkenin karayan yarası olan Kürt sorununu, Alevilerin sorununu, emekçilerin kadınların sorunları hep birlikte çözelim.
“Ey her şey bitti diyenler/ korkunun sofrasında yılgınlık yiyenlere” diyoruz ki: ne kırlarda direnen çiçekler/ ne kentlerde devleşen öfkeler
henüz elveda demediler/bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek/yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!”
“DÜZENİN MUHALEFETİ ÇÖZÜM DEĞİLDİR”
Hakların Eşit ve Demokratik Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ise, şunları ifade etti:
“Dünyanın dört bir yanından değişim sesleri geliyor. Orta Doğu dönüşümlerin hassas terazisi olmaya devam ediyor. Sömürgeci ve işgalci her tutuma karşı tavrımız nettir. Türkiye tarafından bombalanan ve yok sayılan bir Rojava var. Herkes bilmelidir ki Rojava’da yaşananlara tüm dünya tanıktır. Bugün Ortadoğu’daki sorunların temel nedeni Saray rejimidir. Bu insanlık suçlarına geçit vermeyeceğiz. Erdoğan barışın kaybedeni olmaz diyor. Bu bir iki yüzlülüktür. Kürt sorunu, siyaset hakkının engellenmesidir, Kürtlerin mezarsız bırakılmasıdır. Bunun bir çözümü var çözüm sayın Öcalan’dır. İmralıda bir tecrit vardır. Bu tecritin nedeni İmralı’nın Kürt sorunu ile ilgili çözümünde ısrarcı olmasıdır. Tecrite karşı durmak demokrasinin yanında durmaktır. Tecrit ile Türkiye’nin barış hakkı gasp edilmektedir. Erdoğan yeni bir anayasa gündeme getirdi. Bu yasa demokratik bir siyaset anlayışı için değildir elbette. Biz de yeni bir anayasa istiyoruz. Ancak biz ülkenin ezilenleri olarak gerçekten demokratik, gerçekten sivil bir anayasa istiyoruz.
Zorlu bir sürece girdik bunun farkındayız. Kayyumlar ile gasp edilen belediyelerimizi geri alacağız. Bu dönemim stratejini belirlemek için aylardır toplantı yapıp yol haritamızı belirlemeye çalışıyoruz. Önümüzdeki günlerde bu yol harikasını sizlerle paylaşacağız. Yüreği değişim ve özgürlük ile atanlar sayesinde buradayız. Pusulamız “Jin Jiyan Azade”dir. Düzenin muhalefeti çare değildir. Çözüm bizdedir.”
Tüzük değişikliğine giden Yeşil Sol Parti, yoluna Halkların Eşit ve Demokratik Partisi ismi ile devam etme kararı aldı. Partide, yönetim kurulunda da değişikliğe gidilirken kongre, raporların okunması ile devam etti.
Kongrede faaliyet raporu, kadın meclisi faaliyet raporu, gençlik meclisi faaliyet raporu, mali komisyon raporu, konferans kararları ile önergeler okunarak oylandı ve oybirliği ile kabul edildi.
Yeni yönetim kurulu da delegelere sunularak oylandı ve kabul edildi. HEDEP Eş Başkanı Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan oldu.
Partinin yönetimi de belirlendi.
HEDEP’in 80 kişiden oluşan PM üyeleri şöyle:
Aysel Batyar Önsel, Bahattin Karaman, Hülya Kavuk, Öztürk Türkdoğan, Berdan Öztürk, İbrahim Akın, Perihan Pakize Sinemillioğlu, Berkat Kar, İdil Uğurlu, Recep Demirci, Beybün Aslan, İlknur Birol, Sami Evren, Beyza Zeyno Bayramoğlu, Kemal Bülbül, Selçuk Odabaşı, Burcugül Çubuk, Kerem Fırtına, Selda İlgöz Kocayiğit, Bülent Uyguner, Livan Orman, Sema Koç, Cabbar Leygara, Lütfü Kaya, Semiha Şahin, Canan Çalağan, Mahfuz Güleryüz, Semra Kıratlı, Canan Kebenç Özkan, Mediha Yüksel, Senem Eriş, Cemile Turhallı Balsak, Mehmed Ali Yavuz, Serhat Eren, Derya Arslan, Mehmet Bozgeyik, Servin Kararkoç, Diyadin Fırat, Mehmet Rüştü Tiryaki, Several Ballıkaya Çelik, Ebrü Günay, Mehmet Saltoğlu, Sevtap Akdağ Karahalı, Edanur İbrahimoğlu, Melis Emine Tantan, Sezai Temelli, Elif Bulut, Metin Kılıç, Sinem Seven, Emirali Türkmen, Muhammed Ayten, Şakire Şeyda Ataş, Ender İmrek, Murat Gökdağ, Tayip Temel, Evgil Türker, Murad Mıhçı, Tülay Korkutan, Fatma Çelik, Musa Piroğlu, Umut Vedat Açar, Fatma Koçyiğit Öner, Naciye İskender, Ümit Küçükbayatlılı, Funda Buyruk, Nevroz Şanlı, Ünal Yusufoğlu, Haci Erdemir, Nuray Özdoğan, Vedat Çınar Altan, Halime Bayram, Onur Hamzaoğlu, Vezir Coşkun Parlak, Hatice Betül Çelebi, Ömer Görünmek, Yüksel Mutlu, Hatice Doğan, Hülya Ateş, Özlem Gündüz, Özcan Teker.
Merkez Disiplin Kurulu Asil üyeleri şöyle: Cumhur Ege, Garip Kandemir, Zeynep Nilgün Salmaner, Emine Akyazılı, Hüseyin Gözen, Eylem Arzu Kayaoğlu, Tülay Kılınç.
Uzlaşma Kurulu Asil üyeleri ise şöyle: Aylin Hacaloğlu, Ayşe Erdem, Nevzat Onuk, Ayşe Elif Ela Hasanoğlu, Mehmet Salih Yıldız.
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.