PİRHA-HDP Antep Milletvekili Mahmut Toğrul yeni eğitim müfredatı ile ilgili TBMM Başkanlığı’na araştırılması için soru önergesi verdi. Toğrul, özellikle başkanlık sistemi ile kurulmaya başlanan “yeni rejime” uygun bir müfredat yapısı oluşturulmaya çalışıldığı anlaşıldığını belirtti.
Hazırlanan yeni eğitim müfredatına toplumun birçok kesimi tarafından tepki gösterilirken, HDP Antep Milletvekili Mahmut Toğrul, “Yeni müfredatın eğitim sisteminin ihtiyaçlarından çok, büyük ölçüde siyasal iktidarın 2023 vizyonuna, eğitimin ve toplumsal yaşamın bütün alanlarında etkisini hissettiren siyasal-ideolojik çizgisine göre yapılmak istendiği açıktır” dedi.
Toğrul, özellikle başkanlık sistemi ile kurulmaya başlanan “yeni rejime” uygun bir müfredat yapısı oluşturulmaya çalışıldığı anlaşıldığını belirterek, eğitim müfredatının, ders kitapları ve diğer materyallerin tekçi, cinsiyetçi ve şoven içerikten arındırılması amacıyla” Anayasanın 98. TBMM İç tüzüğünün 104 ve 105. Maddeleri gereğince Meclisin Araştırması için soru önergesi verdi.
Toğrul’un verdiği soru önergesinde gerekçeler şöyle belirtildi:
-Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 2017-2018 Eğitim Öğretim yılında 1, 5. ve 9. sınıflarda uygulanacağı açıklanan yeni müfredat, İlkokul ve ortaokul düzeyinde 17, lise düzeyinde 24, İHL’ler de 10 olmak üzere toplam 51 ayrı müfredat programı yenilenmiştir. Yeni müfredat programı bilimsellikten uzak bir anlayış çerçevesinde hazırlanmıştır. Hazırlanan yeni müfredatın pilot uygulaması yapılıp bilim insanları, eğitimciler, veliler ve uzmanlarca izleme, inceleme ve değerlendirilmesi yapılmadan uygulanması bilimsel ve pedagojik açıdan sakıncalıdır.
-Öğretim programları yenilenirken, tıpkı 4+4+4 eğitim yasası çıkarılırken yapılan tek taraflı çalışma benzeri bir çalışma yürütülmüş, eğitim sendikaları, üniversitelerin eğitim fakülteleri gibi kurumsal yapılardan direk katkı istenmemiş, sadece internet sitesi üzerinden görüş verilmesi istenmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredat program taslakları ile “öneri alma” sürecini 20 günlük bir zaman dilimi içine sıkıştırması, değerlendirme sürecini “sembolik” hale getirmiştir. Verilen görüşlerin ne derece dikkate alındığı bilinmemektedir. Bu anlamda öğretim programlarının hazırlık süreci saydam olmamıştır. Programları hazırlayan kişi ve kurumlar kamuoyuyla paylaşılmamış, alanlarında ulusal ve uluslararası planda kendilerini kanıtlamış bilim insanları sürece dâhil edilmemiş, kendilerinden görüş alınmamıştır.
-Tüm ülkeyi ve gelecek nesilleri yakından ilgilendiren eğitim müfredatı gibi bir konuda, müfredatın siyasal ve ideolojik olarak iktidara yakın çevrelerin müdahalesiyle daha da geriye götürülmesi, bilime ve aydınlanma düşüncesine karşı adeta bayrak açılması söz konusudur. Ders kitaplarında bir süredir sürdürülen “sadeleştirme” ve “basitleştirme” uygulamalarının doğrudan bilim, felsefe, tarih ve sanat derslerini hedef alması, ünite ve kazanım sayılarının azaltılması ile başta tarih dersleri olmak üzere, büyük ölçüde “dinci” ve “milliyetçi” öğeler ve referanslarla donatılmış bir müfredat oluşturulmuştur. Türkiye’deki bütün eğitim kurumları, iktidarın ırkçı, mezhepçi, ayrımcı ve otoriter uygulamaları nedeniyle gerçek işlevlerinden hızla uzaklaştırılmıştır. İktidarın eğitim başta olmak üzere, toplumsal yaşamın bütün alanlarında uyguladığı baskı, şiddet ve dayatmacı uygulamalar, eşit, özgür ve demokratik yaşama karşı açık bir meydan okumanın yaşandığını göstermektedir.
Müfredat değişikliği ilkokulda, ortaokulda, lisede işlenecek derslerin içeriği ve bunlarla ilgili önemli ve tüm toplumu ilgilendiren düzenlemelerdir. Müfredat değişikliklerini içeriğinin ne olacağı, nasıl bir değişiklik önerildiğinin bütün yönleriyle, bilim insanları, eğitim bilimciler ve eğitim sendikalarının görüşleri alınarak, çeşitli yönleriyle tartışılarak belirlenmesi gerektiği açıktır. Müfredatlar eğitim felsefesi anlayışlarından bağımsız olarak düşünülemez. Çünkü bir ülkenin eğitim gerçeğinin temelini eğitim felsefesi oluşturur. İnsanın hangi bilgiler, gerçekler ve değerler üzerinden biçimlendirilmesi isteniyorsa ona uygun eğitim politikaları oluşturulur. Bu politikalara dayalı olarak eğitim planlaması somutlaştırılır ve böylece eğitim uygulamalarına meşruluk kazandırılır.
-Türkiye’de halklar, inançlar, kültürler açısından var olan çok renklilik, üretici kesimler ve onların toplumsal yaşamdaki gerçeklikleri bugüne kadar hazırlanan eğitim müfredatlarında karşılığını bulmamıştır. Türkiye’de yaşayan farklı kimlikler, inançlar ve kültürler genellikle ya hiç görünmez kılınmakta ya da “karşı”, “düşman” tarafta gösterilmektedir. Bilimsel bilgiyi geri plana iten, eğitim müfredatında sürekli vurgu yapılan bireyci değerlere ek olarak, belli bir inancı ve mezhebi temel alan “dinci” ve tek kimlik yaklaşımı üzerinden “milliyetçi” değerlerin, yoğun bir şekilde eğitim müfredatının içine yerleştirilmesi söz konusudur.
-Eğitim müfredatı hazırlanırken bilimsel, demokratik, laik, bireyin yanı sıra aynı zamanda toplumsal faydayı da gözeten, insan hak ve özgürlüklerine dayalı eğitim programlarının oluşturulması gereklidir. Bu çerçevede yaratıcı ve eleştirel düşünen, üretici, çevre bilincini kazanmış, toplumsal sorunlara duyarlı, kendine güvenen, demokrasiyi özümsemiş, insan hak ve özgürlüklerini ön planda tutan, eşitlikçi, adalet duygusu gelişmiş bireylerin yetiştirilmesini hedefleyen eğitim programları oluşturmak temel hedef olmalıdır. Bu anlamda eğitim müfredatını, özgürlükçü, laik ve bilimsel bir içerikte yapılandırılması ve anadili temelinde çok dilli eğitimin esas alınması amacıyla meclis araştırma komisyonu kurulmasını talep ediyoruz.
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.