PİRHA- HDP Milletvekilleri ile MYK üyeleri ve SYKP Parti Meclis üyeleri sendikaya üye oldukları için işten atılan ve ardından grev başlatan AdkoTurk İndomie işçilerini ziyaret etti. PİRHA’ya konuşan işçiler; “Sendikalaşma başladıktan sonra işçilere çeşitli baskılar uygulanmaya başlandı. Yıldırma ve bıktırma politikasıyla insanlar istifaya zorlandı. Sendika anayasal bir haktır. Herkesi direnişimizi sahiplenmeye çağırıyoruz” dedi.
Makarna üreticisi AdkoTurk İndomie firması, bünyesinde çalışan işçileri, sendikaya üye oldukları ve daha iyi koşullarda çalışmak istedikleri için kod 29’u gerekçe göstererek işten çıkardı. İşten çıkarılan işçiler, haklarını alabilmek için greve giderek 71 gündür fabrika önünde direniyorlar.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) heyetleri, işçileri direniş çadırlarında ziyaret etti. Heyet içerisinde, HDP’nin İstanbul Milletvekilleri Züleyha Gülüm ve Musa Piroğlu, Merkezi Yürütme Kurulu üyeleri İlknur Birol ve Celalettin Can; SYKP Parti Meclis üyeleri Gülşenay Dalveren ve Roza Kahya yer aldı.
“PATRONLAR DA DEVLETTE DİRENMEDEN HAK VERMİYOR”
İşçiler heyete yaşadıkları süreci ve sorunları anlatarak; “Bizi yalnız bırakmadığınız ve Meclis’te sesimizi duyurduğunuz için sizlere teşekkür ediyoruz. Özellikle kadın arkadaşlarımızın direnişini dile getirdiniz” dedi.
HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm işçilerle yaptığı sohbette; “Sizin enerjinizden güç alıyoruz. Çok moralle direniyorsunuz. Güzel bir dayanışmanız var Belkaper işçileri ile. Belkaper’de güzel sonuç elde edildi. Bunlar direniş ve dayanışma ile oldu. Biliyoruz ki patronlar da devlette hiçbir hak vermeye yanaşmıyor. Ancak biz mücadele edersek, işçiler mücadele ederse sonuç alabiliyoruz. Umuyoruz ki buradaki bir direnişte de aynı sonucu alabiliriz” şeklinde konuştu. Ayrıca her zaman yanlarında olacaklarını vurguladı.
“BİZDEN ÖNCEKİLERİN BEDEL ÖDEYEREK ELDE ETTİKLERİNİ BİLE GASP ETMEYE ÇALIŞIYORLAR”
HDP MYK üyesi İlknur Birol da işçilerle yaptığı konuşmasında bir sendika geleneğinden geldiğini hatırlatarak sözlerine başladı. Hafızasında yer etmiş ve önemli olarak nitelediği bir direniş anısından bahsetti. Ankara’daki Tekel direnişini anlatan Birol; “Yaprak kımıldamadığı bir dönemde yine herkesin umutsuz olduğu zamanlarda Ankara’nın göbeğinde bir direnişti. Uzun zamandır hakları için mücadele eden işçiler canlarını çok yakan özelleştirme kararı karşısında günlerce Ankara’nın soğuğunda oturdular ve direndiler. Belki Türkiye’nin gördüğü en önemli ve en görkemli direnişti Tekel. İşçi sınıfının hiçbir hakkı kolay kazanılmadı. Şimdi elde edilmiş tüm hakları da almaya çalışan azgın patron ve sermaye saldırısı var. Bizden öncekilerin bedel ödeyerek elde ettiklerini bile gasp etmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla 71 gündür direnişinizin mayaladığı şey umuttur. Her şeyin çok kötü gittiğini düşündüğümüz bu ülkede, yan yana geldiğimizde bütün zorlukların üzerinde geleceğimizi söylemek, umuttur. Bu o kadar değerli ki inanın. Bizi yok etmek isteyenlere karşı direnerek varlık gösteren, özellikle de kadın işçilerin örgütlediği şey muazzam bir umuttur” dedi.
“PATRONLAR SENDİKALARDAN DEĞİL İŞÇİLERİN ÖRGÜTLENMESİNDEN KORKUYORLAR”
HDP İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu ise; “Çok soğuk bir kış geliyor ve bu kış zamlarla birlikte geliyor. Doğalgaz, elektrik, iğneden ipliğe her şeye zam yapılmaya devam ediliyor ve bu kış koşullarını biz direnerek karşılamaya hazırlanıyoruz. Bizi burada direnişe sürükleyen patronun kendisidir. Patronlar Dünya’nın her yerinde işçilere karşı, emekçilere karşı düşmanca bir siyaset izlemeye devam ediyorlar” dedi. Piroğlu, sendikalı işçilerin olduğu her yerde saldırıların olduğunu belirtirken sendikalaşmanın önünü kesmek için ilk işte sendikalaşmaya öncülük eden işçileri işten atmak olduğunu vurguladı. Ülkemizin her yerinde de işçiler sendikalı olmak için direnişler başlatmış durumdalar. Kazanımlar da elde ediyorlar. Piroğlu’na göre, direnmeden hiçbir şey kazanılmıyor. Bunu da bir fabrikada işçiler asgari ücretin yarısı kadar ücret alırken işçilerin buna itiraz edip ayağa kalkmasıyla ücretlerini tam almaya başlamasıyla örnekledi. “Benzer direnişler başka fabrikalarda da oldu. İşçiler işten çıkartıldı. Fabrika işgal edildi. İşçiler kazandılar.” dedi. Patronların sendikalardan niye bu kadar korktuğunu ise şu şekilde açıkladı: “Bu patronlar sendikalardan değil işçilerin örgütlenmesinden, sendikalarda bir araya gelip haklarını aramasından korkuyorlar. Biliyorlar ki örgütlü mücadele yürütüldüğünde işçilerin haklarını alacaklar. Türkiye’de yaklaşık 40 milyon insan asgari ücretle geçinmeye çalışıyor. Asgari ücret 2 bin 825 lira 90 kuruş. Bu rakam açlık sınırının altında. Çünkü Ağustos 2021’de açlık sınırı 2.977 TL, yoksulluk sınırı 10.299 TL. Piroğlu, bu koşullarda asgari ücretle çalışmakla açlıktan ölmek arasında bir fark kalmadığını söylüyor. “Her çeşit kötü koşulda işçileri çalışmaya zorluyorlar ve işçiye tek seçenek kalıyor; ya direnecek ya da köleliğe razı gelecek. Burada Siz yapılması gerekeni gösteriyorsunuz. Bütün işçilere bir yol gösteriliyor aslında. Burada onurlu bir direniş var bu direniş eninde sonunda kazanacak.” dedi.
“SENDİKA ANAYASAL BİR HAKTIR”
Sendikalı oldukları için işten atılan ve buna karşı direniş başlatan işçiler de konuştu. İşçilerden Engin Duran sendikanın fabrika temsilcisi. Kod 29 gerekçe gösterilerek işten atıldı. 5 yıl AdkoTurk İndomia fabrikasında çalışan Duran, “Biz anayasanın bize tanıdığı sendikal hakkı kullandık ve bu hakkımızı ararken de kendimizi kapıda bulduk. İnsanların bizim yanımızda olmasını temenni ediyorum. Sendika anayasal bir haktır. Herkesi bu direnişimizi sahiplenmeye çağırıyorum.” dedi. Sendikanın şu anda asgari ücret verdiğini de belirten Duran, “Sendikamız bize sahip çıkıyor. Bizim giderlerimizi karşılıyor.” dedi.
“SENDİKALI OLAN İŞÇİLER İSTİFAYA ZORLANDI”
Konuşan işçi kadınlardan Gülcan Dervişoğlu da Tek Gıda İş Sendikası’nın işyeri temsilcisi. Firmada 3 yıldır çalıştı. Hazır gıda üretimi yapılan işyerinde sendikalaşmaya başladıktan sonra işçi kıyımları başladı. “İşveren bizi kod 29’u gerekçe göstererek işten çıkardı. Ayrıca sendikalaşma başladıktan sonra işçilere çeşitli baskılar uygulanmaya başlandı. Yıldırma, bıktırma politikasıyla insanlar istifaya zorlandı. Mobbing uygulanıyor, insanlara sendikaya üye olmamaları ve haklarını aramaları konusunda direktifler veriliyor. Biz sendikalı işçiler işten çıkartıldıktan sonra burada firmanın önünde direniş başlattık. Ardından da yasal görevimizi başlattık.” diyerek süreci özetledi. İşçilerin süreci hala devam ediyor. Ayrıca Dervişoğlu’nun aktarımlarına göre içeride işveren hiçbir koşulda sendika ile masaya oturmayacağını söylüyor. Sendikayı bu firmada istemediğini ve ikinci kişi ile firmayı yönetmek istemediklerini açıkça ifade ediyor.
“BUNDAN SONRA SENDİKA NEREYE BİZ ORAYA”
Direnişçi işçilerden Emine Polat, Türk İş’e bağlı Tek Gıda İş Sendikası’nda 2017’den bu yana örgütlü. O da işten çıkarmalar olunca burada direnişe geçti. Direniş de greve döndü. Polat sürecin güzel gittiğini düşünüyor. Yalnızca dayanışmanın olmadığından şikayetçi. İşçi arkadaşlara seslenerek; birimiz hepimiz hepimiz birimiz için, dedi. Polat, “Sendika şu anda bize bir maaş veriyor ve giderlerimizi karşılıyor. Onların sayesinde buradayız. Emeğe değer veren, işçiye değer veren, işçinin haklarını savunan, işçiyi işçiye de patrona da ezdirmeyen bir sendikamız var.” dedi. Bir çocuğu olan Polat, çocuğunu da bazı zamanlar direniş alanına getirdiğini ifade etti ve “Buralarda büyüyecek” dedi. Bundan sonra ne karar alırsa sendikanın arkasında hareket edeceğini de vurguladı.
Helin YILMAZ/TEKİRDAĞ
Yoruma kapalı.