PİRHA- Halkların Demokratik Kongresi’nin HDK düzenlediği ‘Sosyalizm Yeniden’ panelinde konuşan Ali Kenanoğlu, sosyalist ideolojinin hayat bulmasının “zorunluluk” olduğunu vurguladı. Kenanoğlu “Sosyalizmi düşünmek geleceği korumak demektir” diye belirtti.
Halkların Demokratik Kongresi’nin düzenlediği “Sosyalizm Yeniden” başlıklı panel, Eyüp Belediyesi Kültür Merkezi’nde başladı. Programa, birçok sosyalist hareketten temsilciler katıldı.
İki gün sürecek programın açılış konuşmasını HDK Eş Sözcüsü Ali Kenanoğlu yaptı.
Sosyalizmin halen ulaşılabilir olduğunu vurgulayan Kenanoğlu, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Demokrasi dahi bir formaliteye dönüşmüş durumda. Bu durumda sosyalizmi konuşmak nostalji değil bir zorunluluktur. Abdullah Öcalan’ın sosyalizm paradigması, bu tartışmaları zenginleştirmektedir.
Yaşadığımız coğrafyada Osmanlı’dan Cumhuriyet’e defalarca katliamlara uğrayanlar oldu, faili meçhuller yaşandı ama sosyalizm iradesi halen canlılığını sürdürmektedir. Kadınların öncülüğünde doğa ile barışık, örgütlü bir yaşamı birlikte kuracağız. Bu yaşamın dili barış, biçimi demokrasi, özü dayanışmadır. Sosyalizmi yeniden düşünmek geleceği korumak demektir. Gelin bu geleceği birlikte inşa edelim. Serkeftin hevalno.”
Panelin ilk bölümünde ‘Devlet, Demokrasi, Sınıf ve Sosyalist Yaklaşım’ başlığı ele alındı.
İlk bölümün moderatörlüğünü Deniz Bakır yürüttü.
Panelin konuşmacılarından Mehmet Nuri Durmaz, ‘Gerçek demokrasi’ başlığı üzerinden sunumunu yaptı. Paris Komünü üzerinden örneklerle konuşan Durmaz, şunları söyledi:
“Marks ‘demokrasi’ derken yurttaşlık haklarını değil, engellerin kaldırılmasından bahsediyor.
Gerçek demokrasi, özgürlüğün nabzı olarak ifade edilir.
Marks’ın kafasında da ‘biz çoğunluğuz’ mantığını görmek mümkün. Çoğunluk, yani emekçilerdir. Marks’ın komün tanımı da
imparatorluğun doğrudan anti tezidir. Yani imparatorluk ceberrüt bir yapıdır. Komün, sınıf mülkiyetini ortadan kaldırmıştı.”
Konuşmacılardan Nuray Sancar, da “Komün ve sınıf” başlığını ele alarak işçi sınıf mücadelesinin yeni bir alan açtığını ifade etti. Sancar, şu sunumu yaptı:
“Marks, komüne ilişkin ‘göğü fethetmeye çıkmışlardı’ der. Dışlananlar, ezilenler, kurulu düzene itiraz ettiler. Bugüne gelene kadar ezilenler, hep yenile yenile geldiler. Aslında yeniden sıçramanın olanağını arıyorlar. Paris Komününe gelmeden önce Avrupa’da işçi sınıfının ayaklanmaları söz konusuydu. Dolayısıyla 1789 yılında köylülerle birlikte işçiler, ayağa çıkmıştı. Demokrasi, genel oy, laiklik, kuvvetler ayrılığı terimleri hayata girdi.
19. Yüzyıl çeşitli sosyalist akımların bolca ortaya çıktığı bir dönemdir. İşçiler arasında da ütopik sosyalist hareketler çıkmıştır. Dolayısıyla komin, çok yaygın ve sömürüsüz bir dünyanın karşılığıydı. Napolyon diktatörlüğünün savaşı, halkın sürekli yoksullaşmasına sebep olmuştu. Buradan Komünden çıkan derslere değinmek isterim. Bu nedenle Sovyet Devrimi de önemlidir. 1917 yılındaki Ekim Devriminde Lenin, ‘bir aşçı kadının dahi yönetme alanı olacaktır’ demiştir. Sovyetler Birliği yenilmiştir ancak bugün halen sosyalizm günceldir. İşçi sınıfı giderek gelişiyor ancak diğer yandan emperyalistlerin paylaşım savaşlarının koşulları yaratılıyor.”
Panelistlerden siyasetçi Aytunç Altay ise Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ardından ‘Sosyalizm Yeniden’ vurgusunun önemli olduğunu söyledi. Altay, şu görüşleri paylaştı:
“Devletle didişerek ama devleti yıkmadan karşılıklı bir didişme ve giderek artan bir demokrasi öngörülüyor. Şimdi burada bir devrim yok. Bizce bu, Kürt özgürlük hareketinin en önemli dönüşümüdür. Kapitalizm altında bir demokratik toplumu, sosyalizmi yaşatma amacı var.
Kızılbaşlık, Ezidilik gibi kesimler çok önemlidir ve işçi sınıfının destekçisi olarak rol oynarlar. Köleciliğin içinden bir komün çıkabilir. Kapitalizm içinden, özel mülkiyet alınmadıkça sosyalizme geçmek mümkün değildir.”
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.