PİRHA – Yeşil Sol Parti Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, Meclis’teki erkek ve sağcı çoğunluğa ilişkin değerlendirmesinde, “Taliban’ın Afganistan’ı” benzetmesini yaptı. Hatimoğulları, “Şimdi bu ülkede yeni öznelerle parlamento başta olmak üzere bütün Türkiye’deki kadınlara baskının daha da artacağını söyleyebiliriz” dedi.
14 Mayıs’ta yapılan 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi ile birlikte kadınların siyasetteki temsiliyet oranı, önceki yıllara kıyasla ileri bir evreye gelemedi. Meclis’te sadece 119 kadın milletvekili görev yapacak. Bu da parlamentonun %19,83’ünü oluşturuyor. Yani Meclis’teki 600 koltuğun 5’te 1’ine dahi denk gelmeyen bir dağılım söz konusu.
Meclis’te yer edinen siyasi partiler içerisinde HHÜDA PAR, Saadet Partisi, Yeniden Refah Partisi, Demokrat Parti ve Demokratik Sol Parti’nin ise hiç kadın milletvekili bulunmuyor.
“TALİBAN’IN AFGANİSTAN’DA YAPTIĞI GİBİ…”
Meclis’te oran olarak en fazla kadın milletvekili bulunduran parti ise Yeşil Sol Parti oldu. Adana Milletvekili Tülay Hatimoğuları, Meclis’teki erkek ve gerici çoğunluğu PİRHA’ya değerlendirdi.
Hatimoğulları, Türkiye siyasetinde daima erkek egemen bir çizginin hep olduğunu belirterek, 14 Mayıs seçimlerinden sonra bu tercihin çok daha belirgin bir hal aldığını söyledi. Tülay Hatimoğulları, Meclis’teki kadın oranının bu dönem de çok düşük kaldığını vurgulayarak şunları söyledi:
“Bu aritmetiği bozan HDP’ydi. Bu dönemde de Yeşil Sol Parti oldu. Yeşil Sol parti neredeyse %50 kotaya yaklaşmış durumda. Özellikle Hüda Par’ın, Yeniden Refah Partisi’nin meclise taşınmış olması ve bunlar parlamentoya, Cumhur İttifakı’nın bir parçası haline gelirken yürütülen görüşmelerde kadın kazanımları pazarlık haline getirildi. Asıl dikkat çekmek istediğimiz noktalardan birisi budur. Pazarlık konusu haline getirilen, zaten hatırlayacaksınız AKP iktidarı İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmişti, şimdi ise kadınlara, çocuklara ve dezavantajlı gruplara yönelik şiddetle mücadele kapsamında olan 6284 Sayılı Kanunu, Cumhur İttifakı’na giren partiler pazarlık konusu yaptı. Zaten yasalar, kadınları Türkiye’de korumuyor. Zaten bir cezasızlık sistemi var. Zaten kadın cinayetleri almış başını gidiyor. Kadına yönelik şiddet diz boyu. AKP iktidarının yaratmak istediği yeni toplum modelinde kadın olmadığı için, kadınlar hiç tanımadığı erkekler tarafından da sokakta şiddet görmeye başladı. 6284 sayılı kanun zaten icraatta yerine getirilmiyor. Kadınları ne yazık ki devlet korumuyor. Bir de bütün bunların üstüne kadınların çok önemli bir kazanımı olan bu hakkı ellerinden almak adeta bu seçimin bir pazarlık konusu haline geldi. Taliban’ın Afganistan’da yaptığını aslında şimdi yeni öznelerle, bu ülkede parlamento başta olmak üzere bütün Türkiye’deki kadınlara baskının bu dönemde daha da artacağını söyleyebiliriz.
“TÜRKİYE KADIN HAREKETİNE VE KÜRT KADIN HAREKETİNE BÜYÜK SORUMLULUK DÜŞÜYOR”
Tabii ki bir demokrasi cenneti değildik ama yine bu oluşumların parlamentodaki varlığı arttıkça bunun toplumsal yansımaları daha fazla baskı, özellikle seküler yaşamı tercih eden kadınların üzerinde daha ağır baskıların oluşacağı aşikar. Ne yazık ki böyle bir parlamento ile karşı karşıyayız. Ve bize bu anlamıyla çok büyük bir görev ve sorumluluklar düşüyor. Hem parlamentodaki kadın mücadelesini önemseyen kadınlar olarak bizlere hem de toplumsal alanlarda mücadele bağlamında Türkiye kadın hareketine ve Kürt kadın hareketine çok büyük sorumluluklar düşüyor.”
“BÜTÜN SİYASİ PARTİLERDEKİ KADINLARA ÇAĞRIMIZDIR!”
Milletvekili Tülay Hatimoğulları, kadınlara dönük olumsuz yönelimlerin altını çizerek, parlamento çatısı altındaki kadın milletvekillerine de çağrı yaptı.
Geçmiş dönemlerde, kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında verdikleri kanun tekliflerinde hep destek beklediklerini belirten Hatimoğulları, şöyle devam etti:
“Hem muhalefetin diğer kesimlerindeki kadınlardan hem de iktidarı oluşturan partinin yine kadın milletvekillerinden… Çünkü kadına yönelik şiddetin ideolojisi erkek egemenliğidir. Burada bir A,B,C Partisi değişiklik göstermiyor. Bugün Yeşil Sol Parti’ye oy veren ya da orada çalışma yürüten bir kadının gördüğü şiddetle AKP’ye oy veren ya da orada da çalışan bir kadının gördüğü şiddet arasında bir fark yoktur. Aynı erkek egemen şiddete her yerde maruz kalıyoruz.
Yeşil Sol Parti’de kadın hareketinin bir tarihsel birikimi var. Biz, pozitif ayrımcılık, kadın temsiliyeti, kendi siyasal kararlarımızı kendi kadın meclislerimizde alma konusunda, eş başkanlık ve eşit temsiliyet konusunda çok yol almış bir partiyiz. İsteriz ki bütün partiler de bunu model alsın. Ama bütün bunlara rağmen bizler kendimize ‘Kurtulmuş kadın’ gözüyle bakmıyoruz. Sonuçta her kadının gördüğü şiddeti hepimiz görüyoruz. Bu nedenle elbette ki çağrımızı yeniliyoruz. Kadın haklarının kazanımlarında, kanun tekliflerinde, onların korunmasında, yeni kazanımlar elde etme konusunda bizler hep çağrımızı bütün siyasi partilerdeki kadınlara yapmaya devam edeceğiz. Ümit ediyoruz ki kadınlar olarak önümüzdeki dönemde parlamentoda ezberi bozarak kadınların lehine çıkacak birçok yasaya bütün farklı partilerden kadınlarla hep birlikte imza atarız.”
“MÜCADELEMİZİ ÇOK DAHA BELİRGİN KILACAĞIZ”
Tülay Hatimoğulları, Meclis Başkanlığı’na adaylığı konusunu da değerlendirdi. Meclis Başkanlığı temsiliyetin kadınlar açısından ne anlama geldiğini Hatimoğulları şu sözlerle anlattı:
“Meclis Başkanı seçilirken partiler aday gösteriyor. Bazı partiler, belki anlaşma yapıp başka bir parti lehine aday göstermeyecektir. Partimiz neden bir kadın aday gösteriyor? Sebebi şu: çünkü bizler, bu ülkenin ve dünyanın yarısıyız. Özellikle Türkiye ve Kürt kadın hareketinin yüzyıllara dayalı olan mücadele geleneğimizden süzülerek bugüne gelen çok önemli kazanımlarımız var. Bu kazanımlarımızı biz hakikaten kıskançlıkla, özenerek koruyoruz. Ve bu kazanımlarımızı geliştirmek istiyoruz. Eş başkanlık, eşit temsiliyet, %50 kota uygulanması, seçim gündemleri geldiği zaman gerek milletvekilliği gerekse yerel yönetimlerdeki listemizde fermuar sistemini uygulayarak bir kadın, bir erkek aday göstermek aslında partimizin kadın mücadelesine verdiği önemin ve kazanımlarımızın ürünüdür. Benim de Meclis Başkanlığına adaylığım aynı anlama geliyor. Partimiz bir erkek aday da gösterebilirdi ama tercihen özellikle bir kadın göstermesinin altında yatan neden bu kadar erkek olan bir parlamentoda biz kadınlar olarak mücadelemizi çok daha belirgin kılıp etkin hale getireceğiz. Benim adaylığım, kadınların kazanımlarını koruma konusunda gerek parlamentoda gerekse parlamento dışında çalışmalarımızı özellikle daha karanlığa sürüklendiğimiz bu dönemde buna daha çok ihtiyacımız olduğu için buradan yol alacağımızıN ve ilerleyeceğimizin mesajıdır.”
“KADINLAR SUSMAYACAK”
Parlamentonun yanı sıra cumhurbaşkanının kabinesi de erkeklerden oluşuyor. Bakanlar Kurulunda tek bir kadın bakanın olmamasını da değerlendiren Hatimoğulları, şunları ifade etti:
“Aslında hiç şaşırtıcı gelmedi. Geçmiş dönemde de sadece bir kadın bakan vardı. Ruhsar hanım (Ruhsar Pekcan) ayrıldıktan sonra kabinede tek bir kadın kalmıştı. Cumhur İttifakı’nın özü erkek egemen sistemle yoğrulmuş bir hamur ve kumaşın ürünüdür. Şimdi yeni ittifaklarla birlikte kadınların kazanımlarını pazarlık konusu yaptılar. Şimdi hal böyleyken bizler, tek adam rejiminden ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden bu kadar otoriterleşmeyi arttırmış, bütün demokratik kazanımları ortadan kaldırmak için adeta bir tırpan gibi çalışan bu iktidardan farklı bir şey beklemiyorduk. Türkiye’deki kadınlar İçişleri, Dışişleri, Hazine ve Maliye Bakanlığı yapabilecek düzeyde. Fakat bu kadınları asla bunlara layık görmüyorlar. Bu konular hep konuşulduğunda aklıma Hitler’in Nazi Almanyası dönemi geliyor. Hitler, başa geldiğinde ilk önce kadınları siyasetten kovan yöntemleri izlemiş. Profesör kadınların, üniversitedeki kürsüleri ellerinden alınıp ‘evinize gidin çocuk doğurun’ denilmiş. Şimdi biz bu ülkede aynı şeyi yaşıyoruz. AKP iktidarı döneminde Cumhur ittifakının yeni müttefikleri ile birlikte bu ülkeyi daha çok karanlığa, kadınların daha çok baskı altında yaşayacağı bir ülkeye çekiyorlar. Sadece kadınlarda değil, ülkedeki bütün farklılıkların yaşamını daha da karartacak bir planlama içindeler. Seküler hayatı yaşayanlara karşı ülkeyi onlara dar etmek derdindeler. Bunu da kadın bedeni üzerinden yaptıkları için kadınlara yönelik mahalle baskısını da daha çok arttıracaklarını tahmin ediyoruz. Böylesi bir anlayışın kabinede ayıp olmazsa Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına da bir erkek atayacaklar. ‘Ayıp belasına’ bir kadını aday gösterdiler fakat şunu da belirtmeliyim ki istedikleri kadar kadınları parlamentodan kovmaya çalışsın, istedikleri kadar kadınları sosyal, toplumsal, kamusal alanlardan uzaklaştırmaya çalışsın, Türkiye’deki kadın hareketi bu kazanımları öyle kolay bırakmayacaktır. Hem Türkiyeli hem de Kürt kadın hareketi, kesinlikle buna izin vermeyecek.
“KADINLAR EN ÇOK DEĞİŞİM TALEP EDEN KESİM”
Mücadelemizi özellikle başta parlamento dışındaki kadın hareketleri ile birlikte ve elbette ki biz parlamenterler olarak bu mücadeleyi yürüterek aslında bu ülkede erkek egemen zihniyetin alanını daraltmak üzere mücadelemizi yükselteceğiz. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Çünkü baskı ne kadar artarsa tepkiler o kadar artar. Bu kadar baskının arttığı, kadınların siyasette temsiliyetinin ortadan kaldırılmaya çalışıldığı, kadınların hayatı dar edildiği bir dönemde elbette ki kadınlar buna karşı susmayacak. Bunu seçimlerde de gördük. Kadınlar en çok değişim talep eden kesimdi. Nedeni de buydu.”
Diren KESER-Eren GÜVEN/ANKARA
Yoruma kapalı.