PİRHA-DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Suriye’deki Alevi katliamının ‘terörle mücadele’ gibi bütün dünya kamuoyunu anlatmaya çalışıldığına işaret ederek, “Bu terörle mücadele değil bu resmen bir Alevi kıyımıdır. Suriye’yi Alevsiz bir Suriye haline getirmek istiyorlar, izin vermeyeceğiz” dedi. Öcalan’la İmralı’da yaptıkları görüşmenin detaylarını da paylaşan Hatimoğulları, “Sayın Öcalan, demokratik toplumu inşa etmenin yolunun ’72 millete aynı nazarla bakmak’tan geçtiğinin vurgusunu yaptı” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, gündemdeki gelişmelere dair ajansımıza konuştu.
“KATLİAM MEŞRULAŞTIRILMAYA ÇALIŞILIYOR”
PİRHA: Suriye’de Alevi Katliamı yaşanıyor. Buna dair ne söylersiniz?
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları: Suriye’de yaşanan katliam hakikaten çok elim acı bir katliam ve Alevilerin tarihleri boyunca yaşadıkları en büyük katliamlardan biri. Ölümle ilgili telaffuz edilen rakamlar korkunç rakamlar, binlerle ifade edilen rakamlar ve hala devam ediyor. Bunu kabullenmek mümkün değil normal görmek mümkün değil. Bugün Suriye’de özellikle kıyı kenarındaki Lazkiye’de Tatrus’ta ayrıca Hama, Humus civarındaki Alevilere dönük çoluk çocuk demeden bir katliam gerçekleşiyor. İnsanların kapıları çalınıyor ve kim çıksa aynı şekilde katlediliyor. Bunu bir ‘terörle mücadele’ gibi bütün dünya kamuoyunu anlatmaya çalışıyorlar. Bu terörle mücadele değil bu resmen bir Alevi kıyımı ve de bir Alevi katliamındır.
Bugün bütün Alevilere ‘Esad artığı’ söylemiyle Alevilerin hepsini potansiyel bir suçlu gibi göstermeye çalışarak dünya kamuoyuna bu katliam meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Biz şunun altını bir kez daha çizmek istiyoruz; Aleviler hiç kimsenin artığı değildir. Aleviler, Alevidir.
Yavuz Sultan Selim döneminde Lazkiye’den Mersin’e kadar varan bütün o kıyı hattındaki Alevilere dönük zaten çok büyük bir katliam gerçekleşmişti. Geçmiş zamanda Yavuz Sultan Selim’in kılıcından geçmişti Aleviler. Şimdi de benzer bir katliamı yaşamaktayız.
DEZENFORMASYONU ENGELLEMELİYİZ
Şunun altını çizmek isteri; hiçbir zaman Aleviler Suriye’yi tam anlamıyla yönetmiş değildir. Esat ailesinin Alevi olması bütün BAAS parti rejiminin Alevi olduğu anlamına gelmez. Orayı bilenler bilir. Suriye ağırlıklı olarak Sünni Arapların yönetiminde ve etkisinde olan bir yer. Alevi olan bir tek Esat ailesidir, devletin bütün mekanizmalarından ağırlıklı olarak Sünni Araplar vardır. Bunu neden açıklama gereği duydum; bu dezenformasyonu gerekçe haline getirmeye çalışanlara dönük vermemiz gereken bir yanıttır.
KATLİAMIN YAPILMASINI ASLA VE HİÇ KİMSE KABUL EDEMEZ
Ne olursa olsun bu kadar büyük bir insan dramı bu kadar büyük bir katliamın yapılmasını asla ve hiç kime kabul edemez, hiç kimse bunu savunamaz. Bir kısmı HTŞ rejimine bağlı, bir kısmının da SMO’ya bağlı olduğu ifade edilen kimi örgütlerin bu katliamı ciddi bir biçimde gerçekleştirdiklerinin bilgileri var. Bu katliamla çoluk çocuk demeden, kadın erkek ayırmadan herkes katledildi. Bugüne kadar Aleviler hiç kimseye zarar vermemiştir. Aleviler herkesi insan olarak kabul eden ve yaratılan bütün varlıklara eşit nazardan bakan bir toplumdur.
SURİYE’Yİ ALEVSİZ BİR SURİYE HALİNE GETİRMEK İSTİYORLAR
Aleviler bu coğrafyada Gazi’de, Sivas’ta, Çorum’da katledildi. Bunun evveliyatında Dersim Katliamı, Koçgiri Katliamı gerçekleşti. Bu coğrafya ne yazık ki Alevilerin yaşadığı katliamların acılarıyla yoğrulmuş bir coğrafya ve şimdi 21. yüzyılda bu kadar bütün dünyanın gözü önünde orada Aleviler katlediliyor. Bu katliamı gerçekleşmesinin en önemli nedenlerinden biri de oradaki demografik yapıyı değiştirmek olduğunu çok iyi biliyoruz. Bugün Alevilerin çoğu Lazkiye’den koparılmak isteniyor. Evini terk etmeyen katlediliyor ya da kalanlar göçe zorlanmaktadırlar. Onların evlerine başkalarını getirip yerleştirmek istiyorlar. Yani Suriye’yi Alevsiz bir Suriye haline getirmek istiyorlar. Bu katliamın arkasında olan bütün güçlerin böyle bir hedefi olduğunu bizler de farkındayız bunu asla kabul etmiyoruz ve yaşanan Alevi katliamının en şiddetli şekilde DEM Parti olarak kınadık, kınamaya da devam edeceğiz. Türkiye’nin, Ortadoğu’nun, Avrupa’nın dört bir yanında gücümüzün yettiği her yerde bizler Alevi katliamını durdurmak için çağrılarımızı yaptık, yapmaya devam edeceğiz.
ALEVİLERİ SAHİPLENMEYE ÇAĞIRIYORUZ
DEM Parti olarak diplomatik faaliyetlerimizi de sürdürdük. Bir yandan alanlarda, meydanlarda Alevi canlarımıza sahip çıktık, öte yandan da Alevi canlarımıza yönelik gerçekleşen tarihin görebileceği en büyük soykırımlarından birinin acilen durdurulması için gerek HTŞ’ye etki edebilecek güçler, gerekse bağlı olan diğer örgütlere etki edecek bütün güçlerle elimizden geldiğince görüşmeler de yaptık. Türkiye hükümeti de, Suriye’deki güçler de Avrupa’daki hükümetler de buna dahildir. Biz her kesimi Alevileri sahiplenmeye, aynı zamanda da HTŞ üzerinde ve oradaki örgütler üzerinde etkili olan bütün hükümetleri görev ve sorumluluklarını da yerine getirmeye çağırıyoruz.
ALEVİLERİN BULUNDUKLARI HER ALANDA DAHA FAZLA ÖRGÜTLENMESİNE İHTİYAÇ VAR
Ama aslı şudur, bunu hiçbir zaman unutmayalım; biz Aleviler daha çok örgütlenmeliyiz. Daha çok öz örgütlenmemize önem vermeliyiz. Bugün Suriye’de bizler çok daha fazla örgütlü olsaydık belki bu kadar büyük bir kıyımla karşılaşmayacak, daha güçlü bir mücadele yürütecektik. O yüzden gerek Türkiye’deki Aleviler, gerekse Suriye’deki Aleviler ya da diasporadaki her kesimin çok daha güçlü bir biçimde örgütlenmesi, toplumsal bilinç yaratması ve kendimizi savunabileceğimiz bir örgütlü bilince ve duruşa sahip bir mücadeleyi yürütmemiz gerekiyor.
“HER YERDEN BİR ATEŞKESİN GERÇEKLEŞMESİ VE KATLİAMLARIN DURDURULMASINI HEDEFLEYEN BİR ANLAŞMA”
Demokratik Suriye Güçleri ile Suriye Geçici Hükümeti arasında bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Esad’tan sonra HTŞ’nin, Şam yönetimini ele geçirdiği günden bugüne kadar zaten SDG ile HTŞ arasında bir görüşme vardı. Ben öncelikle şunu belirteyim Kürt halkı oradan güçlü bir örgütlenmeye sahip olmasaydı bugün HTŞ ve benzeri örgütler ya da IŞİD artığı olarak anımlayacağımız örgütler Alevilere yaptığının çok daha fazlasını Kürt halkına yapacaktı. Ama orada Kürt halkının örgütlü duruşu, Kürt halkının IŞİD’e, El-Nüsra ve uzantısı örgütlere karşı verdikleri güçlü mücadeleyle orada güçlü bir öz yönetim oluşturdular. Bu öz yönetim sayesinde de gerçekten Kürt halkı şu anda kendi haklarını güçlü bir biçimde korumaktalar ve ayrıca demokratik Suriye’nin inşası için de önemli bir inisiyatif almaya çalışmaktadırlar.
Bu anlaşma elbette Alevi dünyasında, özellikle Alevi katliamlarının o kadar yoğun yaşandığı günlerde gerçekleşmesine dönük Alevi dünyasında tabii ki kimi eleştirileri var ve aynı biçimde 6’ncı maddeye dönük kimi eleştirilen var. Alevilerin bu eleştirilerini elbette çok iyi anlamaktayız. Yani Aleviler büyük bir katliamla karşı karşıyalar, büyük bir acı içindeler. Alevilerin yürekleri çok ciddi bir biçimde yanıyor. Ancak ben açıklamayla ilgili ayrıca şunu belirtmeliyim; anlaşmanın diğer maddeleri özellikle 1’inci ve 3’ncü maddesi Suriye’de yaşayan bütün farklı halkların ve inançların yeni oluşacak Suriye’de demokratik bir zeminde haklarına sahip olacakları bir şekilde yaşamasını öngören bir maddelerdir. Aynı zamanda bu anlaşmada sadece Kuzey Doğu Suriye üzerinde değil, Suriye’nin tamamı buna Lazkiye, Hama, Humus bütün kesimler dahildir. Her yerden bir ateşkesin gerçekleşmesi ve katliamların durdurulmasını hedefleyen bir anlaşma aynı zamanda.
ANLAŞMANIN ÇERÇEVESİ KONUŞULDU
Ben Alevi canlarımızın bütün eleştirilerini anlamakla hepsinin farkında olmakla beraber anlaşmanın bu diğer boyutlarına bakmalarını önemle rica ediyorum. PYD’den Alevi canlarımızla ilgili yapılan açıklamaları önemli buluyoruz. Bu anlaşma imzalanmadan önce hem Dürzilerle, hem Hristiyanlarla hem de o bölgede yaşayan Alevilerle bu anlaşmanın çerçevesinin konuşulduğu bilgisi kamuoyuna verildi.
ANLAŞMA BİR BAŞLANGIÇ
Yine aynı şekilde PYD’den, Kuzey Doğu Suriye’nin siyasi temsilcilerinden doğru yapılan açıklamalara dönüp baktığımızda, aslında bunun bir başlangıç olduğunu, bu süreçteki amaçlarının Hristiyanlara, Alevilere, Dürzilere dönük gerçekleşen bütün baskıların ve katliamların durdurulması olduğunu belirttiler.
SURİYE’DEKİ BÜTÜN HALKLAR VE İNANÇLAR ÖZGÜRCE YAŞAYACAK
Bugün Suriye’de HTŞ’nin, ÖSO’ nun El-Nusra ve El Kaide uzantısı örgütlerin inisiyatif aldığı bölgeler var, bu doğrudur. Ancak özellikle Kuzey Doğu Suriye’deki özerk yönetimin’in atmak istediği çok önemli adımlar var. Bunların en önemlisi Suriye’de yaşayan bütün farklı halklar ve inançların eşit yurttaşlık hakkı temelinde, hem can güvenliklerini, hem mal güvenliklerini, hem de inançlarını özgürce yaşayabilmelerini garanti altına alınmasını hedeflemesidir.
KÜRT HALKININ DEMOKRATİK, KADIN ÖZGÜRLÜKÇÜ YAKLAŞIMLARI ÖNEMLİ
Bugün özellikle işte HTŞ gibi IŞİD artığı örgütlere ve IŞİD’in bizatihi kendisinin Suriye’de bir siyasi egemenlik kurmaya çalıştığı bir dönemde burada Kürt halkının demokratik özgürlükçü, kadın özgürlükçü yaklaşımları önemli. En önemlisi de seküler yaklaşımlardır. Bunun altını özel olarak çizmek istiyorum. Bugün Kuzey Doğu Suriye’de Kürt halkının yaratmış olduğu özerk yönetimin kendi toplumsal mutabakatın maddelerine baktığımızda bütün farklılıkları içermektedir. Sadece Kürtleri değil, Arapları, Alevileri, Dürzileri, Ezidileri, orada kim yaşıyorsa hepsini kapsamaktadır.
HALKLAR ARASI DAYANIŞMAYI ÖRGÜTLEMELİYİZ
Ben de Alevi canlarımıza bu taraftan bakmalarını rica ediyorum. Bu sürecin bitmediğini, kırılgan bir süreç olduğunu, bir anlaşmanın her şeye bir şifa olmayacağının hepimiz farkındayız. Mühim olan bundan sonraki süreçte halklar arası dayanışmayı örgütlemek, bundan sonra da yol almak.
Şu an da en mühim ve acil olanı Suriye’de sahil bölgesinde yaşayan Alevilerin üzerindeki katliamın bir an önce, bir dakika bile kaybetmeksizin durdurulmasının sağlanması gerekiyor.
“BU ÇAĞRI ALEVİ CANLARIMIZI DA KAPSAMAKTADIR”
Türkiye’de İmralı merkezli süren bir barış süreci var. Sizde giden heyet içindeydiniz. O görüşmede neler konuşuldu, Alevi toplumunun beklentilerine dair bir değerlendirme oldu mu?
Elbette bugün sayın Abdullah Öcalan’ın yapmış olduğu çağrı tarihi öneme sahip bir çağrı. Türkiye’de yaşanan çatışmalar ve bugüne kadar 10 yıllardır devam eden Kürt sorununun çözümüne ışık tutan bir yaklaşım. Bu çağrı Türkiye’deki demokratik zeminin geliştirilmesi ve örgütlenmesi bakımından çok önemli bir çağrı. Bu çağrı gerçek bir demokratik toplum çağrısı. Bu çağrı Alevilere de, Rumlara da, Türkiye’de yaşayan bütün farklı halkların ve inançların kendi öz örgütlenmelerini yaratmasının çağrısıdır. Demokratik zeminde bir öz örgütlenmesini yaratmasının çağrısıdır. Sayın Öcalan, bu vurguyu çok fazla ifade etti. Bizler de 1 Ekim’den bu yana gerek Türkiye’de, gerek Avrupa’da hem demokrasi güçleriyle, sosyalist bileşenlerle ittifak yaptığımız güçlerle ve parlamentoda temsili bulunan partilerle, Alevi canlarımız da dahil çok büyük buluşmalar gerçekleştirdik.
ALEVİLERİN TALEPLERİNİ İLETTİK
Özellikle ‘Aleviler Barışı Konuşuyor’ adı altında Türkiye’de, Londra’da, Frankfurt’ta çok önemli toplantı gerçekleştirdik. Bu toplantılarda Alevi kurumlarının büyük bir temsiliyeti vardı. Bu toplantılarda onların bir mesajı vardı. İmralı’ya dediler ki yapacağı çağrının içinde Alevilerin eşit yurttaşlık hakları olacak mı? Bunu kendisine lütfen iletir misiniz dediler. Bizler de heyette yer aldığımız için, doğrudan ben ve Tuncer eş başkanımıza söylenen bu sözleri sayın Öcalan’a ilettik.
Sayın Öcalan’ın bu konudaki yaklaşımı tam olarak şöyle oldu; biz demokratik toplum çağrısı yapıyoruz. Lütfen bunu bütün Alevi dünyasına anlatın dedi. Alevilere dönük ‘Biz demokrasiyi sadece bir kesim için istemiyoruz, bu çağrı tek başına Kürtlerin demokratik haklarını alması çağrısı değil, Türkiye’nin topyekûn demokratikleşme toplumun topyekûn bir demokratik örgütlenme zeminini güçlendirme çağrısıdır. O nedenle bu çağrı Alevi canlarımızı da kapsamaktadır’ dedi. Ve ayrıca bizlerin çok önemsediği ve bizim ana paradigmamız olan Demokratik Cumhuriyet yaklaşımımız tezimiz, paradigmamız var. Burada zaten demokratik bir cumhuriyeti inşa etme hedefiyle mücadele yürütüyoruz.
TOPYEKÛN BİR TOPLUMSAL DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM ÇAĞRISIDIR
Haklı olarak bütün bileşenleri bizimle beraber ve Demokratik Cumhuriyeti inşa ederken başta Aleviler olmak üzere Türkiye’de yaşayan bütün farklı halkların ve inançların, eşit yurttaşlık hakkı temelinde haklarının tamamının alınması konusunda ısrarımız yüksekti ve böyle kalacaktır. Hiç kimse bu çağırıyı salt dar manada Kürt halkının dar manadaki talepleri gibi okumasın. Bu topyekûn bir toplumsal değişim ve dönüşüm çağrısıdır.
Sayın Abdullah Öcalan ayrıca çağrısındaki asıl olan metninde şunları da ifade etmektedir. Her sosyal ve kültürel yapı her inanç kendi demokratik zemindeki öz örgütlenmesini hayata geçirmelidir demokratik topluma giden yol buradan geçmektedir. Bunun bugüne kadar Türkiye’de ağzını açan özgürlük talep eden, demokrasi talep eden herkes hapishanelere konuyor. Bunun en büyük gerekçesi olarak da “terörle iltisaklı” diyerek bunu yapmaktadırlar. Sayın Öcalan ‘PKK’ye yaptığım çağrıyla devletin özgürlükleri kısıtlamak, demokratik mücadelenin önünü tıkayan yaklaşımında kullandığı silah olan “terörü” elinden almak istiyorum’ dedi. Çok önemli, tarihi bir tespit. Alevi canlarımızla çok ama çok önemli ve derin görüşmeler toplantılar, buluşmalar yaptık. Biz bu mesajları Alevi canlarımızla paylaştık. Ben buradan sizler aracılığıyla bu çağrının Alevi dünyası açısından öneminin altını bir kez daha çizmek isterim.
“ADIMLARI ATACAK OLAN AKP HÜKÜMETİDİR”
Son olarak Erdoğan’la görüşme için randevu talep edilidi. Erdoğan’da talep gelirse olumlu cevap vereceğini aktardı. Bu görüşmede neler konuşacaksınız?
Tabii bu görüşmenin olması çok önemli. Biz Türkiye’deki bütün partilerle, parlamento temsili olan bütün siyasi partilerle, sol sosyalist bütün güçlerle, demokrasi güçleriyle, emek meslek örgütleriyle, sivil toplum örgütleriyle görüşmeler yaptık, inanç topluluklarıyla buluşmalar gerçekleştirdik. Şimdi ikinci etabını gerçekleştiriyoruz. Bizler DEM Parti olarak kiminle görüştüysek herkes şunu söyledi; Türkiye’yi de Suriye’yi de kastederek coğrafyamızın barışa ihtiyacı var. Bu çağrının barışa hizmet edeceğine canı gönülden inanıyoruz dediler. Aynı şekilde biliyorsunuz dünya ölçeğinde bu çağrı çok önemli destek mesajları aldı hem devletler hem hükümetler düzeyinde, hem insan hakları kurumları nezdinde, dünyanın her yerinden Suudi Arabistan’a kadar ise Avrupa ülkelerine, Amerika’ya her kesimden destek açıklamaları geldi. Şimdi bütün bu kadar destek oluşmuşken en geniş yelpazede bir mutabakat varken bu barış ve çağrıyla, barışın tesis edilmesiyle ilgili şimdi hiç konuşmayan ya da çok az konuşan kimdir sayın cumhurbaşkanı. Bugüne kadar daha AKP’den doğru henüz yeterince bir açıklama gelmedi, belli başlı iyi niyet mesajları dışında. Fakat bu süreç hayata geçecekse şayet sayın Abdullah Öcalan’ın barış ve demokratik toplum çağrısının hayata geçmesi sağlanacaksa, burada pratik adımları atacak ve örgütleyecek olan kimdir, icra makamı kimdir? AKP hükümetidir. Çünkü icra makamı onlar. Bugün devlet adına atılacak adımları icra makamı yapar ve AKP yapmalıdır.
CUMHURBAŞKANI NEDEN BİR ULUSA SESLENİŞ YAPMIYOR?
Bugüne kadar bu konuyla ilgili net bir açıklama yapmamış olmaları, bir zemini güçlendirecek somut adımları atmamış olmaları elbette toplumda kaygı vericidir. Ziyaret ettiğimiz bütün siyasi parti temsilcilerinin hem bizim yaptığımız basına kapalı görüşmede hem de basına açık bölümde şunu ifade ettiler. Hatta bunu gurup toplantılarında parlamentoda grup toplantılarında kürsülerinden de ifade ettiler. Herkesin hazır olduğu bir yerde Cumhurbaşkanı ve AKP iktidarı neden yeterince konuşmuyor, neden ne olacağına dair bir fikir belirtmiyor? Mesela siyasi partilerden biri ‘neden bir ulusa seslenişi yapmıyor?’ diye söylemişti. Bu konuda bütün dünyanın ve Türkiye’nin bir beklentisi var. O bakımdan biz tabii bu görüşme başvurumuz da oldu DEM Parti heyetinin bir başvurusu oldu. Bu görüşme gerçekleşirken elbette bütün bunları kendileriyle de müzakere edeceğiz. Tabii bütün kamuoyu bilgisi dahilindedir. Aslında bu anlaşmanın altyapısını uzun zamandan beri örülmeye çalışılıyordu.
Demokratik barış ve demokratik toplum çağrısı Türkiye’de yaşayan bütün faklı halkları ve inançları içeren bir çağrı. Kürt halkı bugüne kadar çok önemli bir mücadele yürüttü ve siyasi özne olmayı başarabildi. Kürt halkı kendi taleplerini bir siyasal ve toplumsal talebe dönüştürmeyi başarabildi, sesini de bütün dünyaya duyurdu.
KÜRT SORUNUNUN ÇATIŞMA VE ŞİDDETTEN ARINDIRILMASIDIR
Bu bağlamda Türkiye’de de sayın Abdullah Öcalan’ın yapmış olduğu çağrı evet bir yandan Kürt halkının haklarının kazanımıyla ilgili ama çok daha kapsayıcı bir şey. PKK’ye kendini dönüştür diye bir çağrı yaparken, Kürt halkının demokratik siyasete daha büyük bir katılım sağlamasını talep etti ve Kürt sorununun çatışma ve şiddetten arındırılarak yasal, hukuki, demokratik bir zeminde çözülmesinin kapılarının aralanmasını istedi.
DEMOKRATİK TOPLUMU İNŞA ETMENİN YOLUNUN ’72 MİLLETE AYNI NAZARLA BAKMAKTAN GEÇTİĞİNİN VURGUSU YAPILMIŞTIR”
Öcalan’ın paylaştığı ‘Barış ve Demokratik Çözüm Çağrısı’ Aleviler için ne ifade ediyor?
Biz 100 yıllık Türkiye tarihine dönüp baktığımızda Aleviler bu coğrafyada 100 yıldır katledilmektedir. Biraz önce yaşadığımız katliamları tek tek sıraladık hala katledilmekteyiz. Hâlâ Türkiye’de bu koşullarda evleri işaretlenen Aleviler var. Bunun son bulması gerekiyor.
Aslında bu çağrı Alevilerin çok önemli felsefesi olan “bizler 72 millete aynı nazarda bakanlarız”ın ana fikrini içermektedir. Bu çağrıda demokratik toplumu inşa etmenin yolunun ’72 millete aynı nazarla bakmaktan geçtiğinin vurgusu yapılmıştır. Bunları sayın Abdullah Öcalan kendisine Alevilerin bu konudaki görüş ve önerilerini sunduğumuzda, bunları ifade etti. Bu anlamıyla da kendisinin yaklaşımı Alevi inancını özgürce yaşayacağı, hiç kimsenin Alevilerin inanç merkezlerine cümbüş evi diyemeyeceği, Alevilerin evlerini işaretlemeyeceği ve katletmeyeceği üzerinedir. Herkesin öz haklarına kavuşmuş oldukları bir demokratik cumhuriyetin inşasının kapılarını açıyorum diyor bu çağrıda.
“SAYIN ÖCALAN’IN BU ÇAĞRISI AYNI ZAMANDA BU VAHŞETİ, BU KATLİAMLARI BİTİRME ÇAĞRISIDIR”
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Gerek Türkiye’de, gerek Avrupa’da, gerekse Ortadoğu’da yaşayan bütün Alevi canlarımıza şu çağrıda bulunmak isterim; sayın Abdullah Öcalan’ın toplumu demokratikleştirmeyi hedefleyen barış çağrısına hep birlikte sahip çıkalım. Bu çağrı önemli bir çağrıdır. Bu çağrı bizim coğrafyamızın bu kanayan yarası olan savaş ve çatışmaların, kanayan yarası olan din ve mezhep çatışmalarının bitirilmesi için oldukça önemli bir çağrı.
Bu çağrıya bizler gerçekten Alevi canlar olarak güçlü bir destek vermeyi başarabilirsek, sahiplenmeyi başarabilirsek, biz hem Türkiye’de hem Suriye’de Alevi canlarımızın görmüş olduğu bu muameleye, yaşamış olunan bu acı dolu katliamların son bulması için önemli bir adım olarak değerlendiriyoruz.
Lazkiye’deki canlarımızı unutmayalım. Alevi katliamına karşı nerede olursak olalım sesimizi demokratik zemin içinde mücadelemizi en güçlü şekilde, hep birlikte sergileyelim. Alevi canlarımıza her yerde ve her şekilde sahip çıkmaya çalışalım. Şunu unutmayalım ki sayın Öcalan’ın bu çağrısı aynı zamanda bu vahşeti, bu katliamları bitirme çağrısı da.
Cihan BERK-Cebrail ARSLAN/PİRHA
Yoruma kapalı.