Alevi Haber Ajansi

Hatimoğulları: İkinci kritik eşiği aşması gereken iktidardır-VİDEO

PİRHA- DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, 27 Kasım’da gelen çağrıdan sonra iktidarın somut bir adım atmadığına işaret ederek, “Bu çağrının zemininin toplumsal karşılığının olması için, hayata geçebilmesi için ikinci kritik eşiği aşacak olan zeminin oluşturulması iktidara ve devlete düşmektedir. Bizler de bu ikinci eşiğin aşılmasını dört gözle beklemekteyiz” dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, gündeme dair partisinin Meclis grup toplantısında değerlendirmelerde bulunarak, iktidara, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın kongreyi toplayabilmesi için derhal koşullarının oluşturulması çağrısı yaptı.

“MİLYONLAR ÇAĞRIYA SAHİP ÇIKTI”

Bu yıl Newroz meydanlarında tarihi çağrının yankılandığını söyleyen Tülay Hatimoğulları, “Günlerdir iradesini korumak için sokaklarda direnen halklarımız, karanlık bir geleceğe asla teslim olmayacağız diyen kadınlar, bütün renkleriyle, canlılıklarıyla Newroz alanındaydı. Bu sene Newroz alanında Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir yanında kadınların ‘Jin Jiyan Azadî’ sloganı bir şiara dönüştü, bütün Türkiye ve Kürdistan’ı sardı. Newroz meydanlarında Asrın Çağrısı’na sahip çıkarak barışın yolunu açmak isteyen milyonlar vardı. İnsanlık dışı koşullardan kurtulmak, alın terine ve ekmeğine sahip çıkmak için mücadele eden emekçi kardeşlerimiz vardı” dedi.

“MİLYONLARIN ORTAK TALEBİ DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK”

Devamında ise Tülay Hatimoğulları şunları belirtti:

“Bu Newroz’da milyonlar alanlardaydı. ‘Barış ve çözümü destekliyorum, tarihi çağrının arkasındayım’ dedi milyonlar. ‘Sayın Öcalan’ın özgürlüğü ve özgür çalışma ortamının sağlanması en güçlü talebimdir’ dedi. Sayın Öcalan’ın koşullarının acilen düzenlenmesi ile ilgili en güçlü mesajı verdi milyonlar. İktidar, Newroz alanlarında yükselen milyonlarca insanın sesini duymalıdır. Bu taleplere kulak vermelidir. Newroz meydanından değerli halklarımızın mesajını iktidar çok iyi okumalı ve anlamalıdır. Milyonlarca insanın tek vücut olduğu barış talebini hiç kimse görmezden gelemez, inkâr edemez, oyalama siyasetine başvuramaz. Meydanlardan yükselen barışın sesine her kim kulağını kapatırsa şunu bilsin ki çok büyük kaybeder.

“İKİNCİ KRİTİK EŞİĞİ AŞMAK İKTİDARA VE DEVLETE DÜŞÜYOR”

2025 Newrozu’na bu çağrının sahiplenilmesi damgasını vurmuştur. Newroz ateşinin yandığı her yerde Türkiye halkları, asrın çağrısı ile birlikte barışın kokusunu, demokrasinin umudunu hissetti. Rotası barışa, demokrasiye, adalete ve özgürlüğe çıkmayan bir yola tevessül etmek, toplumsal barışı imkânsız hale getirir. Palyatif çözümlerle, oyalayıcı tutumlarla, bütünlüklü olmayan bakışlar peşinde olarak iç siyaseti böl-yönet yönteminden medet ummak, bu ülkedeki barış umuduna yapılacak en büyük kötülüktür. Temel bazı hususlar vardır ki acil bir şekilde adımlar atılmalıdır. Sayın Öcalan’ın çağrısının örgütü tarafından hayata geçirilebilmesi, kongrenin toplanabilmesi için acil bir şekilde güvenli zemin oluşturulması lazım. Bunlar Sayın Öcalan ile kurulacak bir diyalogla çözülür. Sayın Öcalan’ın özgür çalışma koşullarının sağlanmasıyla yol alınabilir. Sayın Erdoğan, ‘Kritik bir eşik aşıldı’ demişti. Evet, bu süreç açısından baktığımızda birinci kritik eşik aşılmıştır, ancak ikinci kritik eşiği aşması gereken iktidardır, devlettir. Bu çağrının zemininin toplumsal karşılığının olması için, hayata geçebilmesi için ikinci kritik eşiği aşacak olan zeminin oluşturulması iktidara ve devlete düşmektedir. Bizler de bu ikinci eşiğin aşılmasını dört gözle beklemekteyiz. Bu eşiğin aşılması zor değildir.”

“İKTİDAR NE HUKUK NE MEŞRUİYET ARIYOR”

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu, Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık başta olmak üzere, Türkiye’de çok sayıda siyasetçinin tutuklandığını biliyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yönetimine bir operasyon gerçekleşti ve akabinde onlarca insan tutuklandı. İktidar ne hukuk ne meşruiyet arıyor. Elindeki yargı sopasıyla her yere saldırıyor. Önce İmamoğlu’nu rehin aldılar, daha sonra İstanbul Barosu Başkanı Sayın Kaboğlu ve yönetimini görevden aldılar. Sonra da yüzlerce öğrenci, genç, hakkını arayan, itiraz eden çok sayıda insan gözaltına alındı ve hâlâ gözaltılar devam ediyor. Dün de protestoları takip etmek üzere, aslında kamusal bir görevi icra eden basın emekçilerine, ulusal ve uluslararası ajanslara bağlı çok sayıda basın emekçisi de gözaltına alındı. Yine İstanbul, İzmir, Ankara, Adana başta olmak üzere Türkiye’nin birçok kentinde şafak operasyonları yapıldı ve gözaltılar gerçekleşti. Demokratik protesto hakkını kullanan insanlara çok ağır bir şiddet uygulanıyor.

“BÖYLE Mİ BARIŞ GETİRECEKSİNİZ?”

Polisler, demokratik hakkını kullanan gençlere, insanlara, kadınlara gözaltı uygularken yoğun bir şiddet uyguladı. Adeta sokaklarda insanlara işkence edildi. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Her geçen gün polis devleti iktidar şiddeti artırdıkça, Saraçhane’den Türkiye’nin dört bir yanında daha büyük katılımla demokratik hakkını, itiraz hakkını kullandığını gördük. Buradan biz iktidara seslenmek istiyoruz: Ey iktidar, bu nasıl bir korkudur, nasıl bir akıl tutulmasıdır ki böyle bir operasyonu ve böyle bir şiddet sarmalını hayata geçirdiniz. Türkiye haksızlık ve hukuksuzluklara karşıdır. AKP seçmeni bile bu uygulamaları asla adil görmemektedir, haksız bulmaktadır. Tüm Türkiye’yi mi tutuklayacaksınız? Bütün Türkiye’ye ayakta, herkesi mi tutuklayacaksınız? Böyle mi yöneteceksiniz ülkeyi? Bu ülkeye böyle mi barış getireceksiniz? Bu şiddeti ve saldırıları bir an önce durdurun. İmamoğlu’na ve İstanbul Barosu’na yönelik gerçekleştirilen bu siyasi darbeyi asla kabul etmiyoruz. DEM Parti olarak en ağır şekilde kınıyoruz.

“85 MİLYON KABUL ETMEDİ”

Bunu Newroz alanlarında gördük, bunu Saraçhane direnişinde gördük, bunu Kastamonu’dan Artvin’e kadar, Van’da Diyarbakır’a kadar, İzmir’den Çukurova’ya kadar her yerde gördük. Üniversite öğrencilerinin boykot direnişi devam ediyor. Eğitim Sen’e bağlı üniversite emekçilerinin bugün iş bırakma kararı vardı, yine ışık hızıyla Eğitim Sen’e soruşturma açıldı. Bunu asla kabul etmiyoruz. Demokrasi için, adalet için direnmek haktır.

“ÜNİVERSİTELİ GENÇLERİN BOYKOT DİRENİŞİNİ SELAMLIYORUZ”

Bu iktidarın, güce sahip olduktan sonra topluma yaptığı en büyük kötülük, yaşam tarzına karışmaktır. Kadınların yaşam tarzına karışıldı. Farklı halklardan ve inançlardan insanların inançlarına ve yaşam tarzlarına karışıldı. Türkiye, tarihi boyunca gelebileceği en derin yoksulluğa gelmiş durumdadır. O yüzden insanların öfkesi çok büyüktür. Buradan iktidara tavsiyemizdir: Hiç evirip çevirmeden çıkın deyin ki ‘Burada ortada bir hukuk, bir yargı meselesi yok’ deyin. ‘Siyaseten rakibimizi bertaraf etmek için zarları hileli atıyoruz’ deyin. Çünkü ekranda gerçeği çarpıtan, algı operasyonlarını yaratmaya çalışanlara halk nasıl geçmiş dönemlerde inanmadıysa, şimdi de inanmamaktadır. Bu ülkenin gençleri ve üniversitelileri protesto hakkını kullanıyor, onlara sokak terörü diyor, 7/24 medya bunu işliyor. Bunu kabul etmemiz asla mümkün değildir. Ben buradan bir kez daha ODTÜ, İTÜ ve burada ismini sayamadığım çok sayıda üniversitede gençlerin başlattığı boykot direnişini selamlıyoruz.

“KADINLARA YÖNELİK HAKARETLERİN KARŞISINDAYIZ”

Erkek egemen akıl inanın hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Bizimle ilgili, yani kadınlarla ilgili her fırsatta, kadınlara dönük cinsiyetçi söylemler, hakaretler ve küfürlerle ortaya çıkıyorlar. Daha önce Selahattin Demirtaş’ın eşi sevgili Başak Demirtaş’a yapılmıştı bu uygulamalar ve hakaretler. Şimdi Ekrem İmamoğlu’nun eşi sevgili Dilek İmamoğlu’na cinsiyetçi küfürler ve hakaretler yapılıyor. Aynı şekilde Erdoğan’ın annesine de yapılıyor. Biz kadınlar bunları asla kabul etmeyiz. Kim ve ne şekilde yapıyor olursa olsun, kadınlara yönelik cinsiyetçi küfürleri, hakaretleri asla kabul etmiyoruz.

KENT UZLAŞISI

Kent Uzlaşısı’nı suç örgütleriyle iltisaklı bir hale getirmeye çalışıyorlar. Kent Uzlaşısı, sadece İstanbul için değil, Türkiye’nin dört bir yanında yaşayan bütün halkların ve inançların; Türk’ün, Kürt’ün, Arap’ın, Laz’ın ve Çerkez’in ve sayamadığımız bütün halkların, kadınların, gençlerin ortak yaşam sigortasıdır. Kent Uzlaşısı’ndan suç çıkarmaya çalışan savcı ve iktidar emin olun çok büyük yanılacaktır. Kent Uzlaşısı’na suç demek, Kürt düşmanlığıdır. Kürt, İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de kendini temsil edemez demektir. Bunu kabul etmek mümkün değildir. 7/24 yandaş medya, yalancı senaryolar üreterek toplumu yanıltmaya kalkışıyorlar. Çözüm karşıtı savcılara da siyasetçilere de buradan ekmek çıkmaz. Kent Uzlaşısı büyük bir demokrasi pratiğidir, bir zihniyettir, kişilere mal edilemeyecek kadar toplumsaldır, geniştir ve önemlidir.

“MUHALEFET BARIŞ SÜRECİ DIŞINA İTİLMEYE ÇALIŞILIYOR”

1 Ekim’den bu yana süren barış ve çözüm tartışmalarına muhalefet oldukça güçlü bir destek verdi. Kıymetli ve umut veren bir sağduyu hâkim oldu. Çünkü bu, 85 milyon yurttaşımızı ilgilendiren yakıcı bir meseledir. Bugün gelinen noktada, iktidar bu tür saldırılarla muhalefeti süreçten dışlamaya çalışıyorsa bilin ki bu çok tehlikelidir. Çok tehlikeli bir oyun oynanıyor. Biz hem bu duruma hem de hukuksuzluklara karşı sessiz kalmayacağız. Muhalefet de sürecin dışına çıkmamalıdır. Tam tersine, bugün hep beraber barış talebini daha gür bir sesle ifade etmeli, daha güçlü bir biçimde muhalefetin tamamının içinde olduğu ortak bir toplumsal mutabakatla bu süreci yürütmemiz gerekiyor. Hukuksuzluğa, haksızlığa ve kutuplaştırmaya karşı hep birlikte güçlü durmalıyız. Çok büyük bir demokrasi sınavıyla karşı karşıyayız. Kürt meselesinin çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi sadece iktidarın insafına bırakılacak bir durum değildir. Buna rağmen barış ve demokrasiyi, yani bütün bu baskılara rağmen barışı ve demokrasiyi gözbebeğimiz gibi koruyacağız. Bugüne kadar her kesimin ortaya koyduğu irade, Türkiye tarihine çok büyük fırsatlar ve kapılar açmıştır. Bunu heba etmemeliyiz, bunu hiçbir şekilde heba edene de heba etmesine de izin vermemeliyiz. Türkiye’yi barışa ve demokrasiye taşımak, gündelik siyasi hesaplardan çok daha üstünde bir durumdur. Bu zemine gelmeyen, sabote eden kim olursa olsun, ne vatanseverdir ne yurtseverdir ne de devrimcidir, ne de demokrattır.

“KÜRDÜ TÜRK’TEN, TÜRKÜ KÜRT’TEN AYIRAMAZSINIZ”

Enseyi karartmak yok. Umudumuzu kaybetmekse hiç yok. Kim ne derse desin, nereye sığınırsa sığınsın, mücadelemiz kazanacak. Sizler, bizler, bütün Türkiye halkları, beraber, hep beraber kazanacağız. Unutmayalım ki aydınlık güne en yakın olduğumuz an, gecenin zifiri karanlığıdır. Bizler, gecenin en zifiri karanlığını yaşıyoruz bu günlerde. Ama artık günün ışıdığı, günün ışıltısını ve umudu gördüğümüz bir zemindeyiz. Bundan şu bilinsin ki, bütün Türkiye halkları, bizleri ayrıştırmaya kalkan bu son birkaç gelişme içinde, Türkiye’nin yaşadığı bu tarihi anlarda, bizleri ayrıştırmaya kalkanlar şunu bilsin ki halkları ayrıştıramazlar. DEM Partiyi diğerlerinden ayrıştıramazlar. Kürdü Türk’ten, Arap’tan ayıramazlar. Yapılan bu siyasi operasyonlara bizler asla ve asla pabuç bırakmayacağız. Bu böyle bilinsin, iktidar da böyle kazısın kafasına. Bu operasyonlardan kim medet umuyorsa, her kim ki bu gelişmeleri, bu barış sürecine sabotaj yöntemleriyle yaklaşıyorsa, bu iktidarın içindeki klikler de olabilir, devletin içindeki klikler de olabilir. Bunu herkes iyi bilsin ki bizler, Sayın Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrının, bütün Türkiye ve dünyada karşılık bulduğunun altını bir kez daha çiziyoruz. Bu çağrının arkasında durmaya devam edeceğiz. Barış demeye, demokratik toplum demeye devam edeceğiz.”

PİRHA/ANKARA

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.