PİRHA – HDP Milletvekili Tülay Hatimoğulları, Mecliste yaptığı basın açıklamasında depremdeki ağır bilançonun sorumlularını işaret etti. Hatimoğulları, “Halk, sizin bu insan düşmanlığınızı, bu ırkçı yaklaşımlarınızı, yoğunluklu olarak Alevilerin yaşadığı bölgeleri ölüme terk ettiğinizi unutmayacak” dedi.
HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tülay Hatimoğulları, 6 Şubat’ta yaşanan depreme ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) basın toplantısı düzenledi. Hatimoğulları, Maraş merkezli afeti “Son yüzyılın en büyük depremi ile karşı karşıya kaldık” sözleri ile özetledi.
Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, “Saray iktidarı kayıplarımızın bu kadar çok olmasının temel nedeni” diyerek ihmaller nedeniyle ölümlerin arttığını ifade etti.
“İSTEYEREK BİR CİNAYETE GÖZ YUMULDU”
Milletvekili Tülay Hatimoğulları, “Deprem değildi bizi öldüren” diyerek şu açıklamayı yaptı:
“Deprem değil binaların dayanıksızlığı, denetimsizliği öldürdü bizi. Deprem değil devletin kurumlarının beceriksizliği, devletin ilgisizliği, ihmali, alakasızlığı öldürdü bizi. Bugüne kadar AFAD diye ortalığı velveleye verdikleri kurumların içinin ne kadar boş olduğu bir kez daha karşımıza çıktı. Kızılay ve AFAD gibi liyakatsiz, beceriksiz, teçhizatsız kurumlar. Yakınlarını ve yandaşlarını atayarak bu kurumların içini boşaltan saray iktidarı, depremde kayıplarımızın bu kadar büyük olmasının temel nedeni. Deprem değildi bizi öldüren, saray rejiminin bize karşı niyetiydi, deprem bölgesindeki insanlara karşı niyetiydi ve koltuğunu koruma sevdasıydı. Bilerek ve isteyerek bir cinayete göz yumuldu. Bilerek ve isteyerek bir seferberlik ilan edilmedi. Bilerek ve isteyerek gönderilen yardımlar engellendi. Sınırda askerler tarafından bekletildi. Ülkenin başına gelen en büyük felaket Saray rejiminin, tek adam rejiminin ta kendisidir. Bütün yetkileri kendine bağlayan, kurumların özerkliğini kendine bağlayan, Kızılay’ı, AFAD’ı iyice içi bomboş kurumlara çeviren bu rejim katliamın altına imza atanın ta kendisiydi.
“BİZLER ÖLÜME TERK EDİLDİK”
Cumhurbaşkanı ve yetkililer derhal istifa etmelidir. AFAD ve Kızılay başkanları dahil olmak üzere bütün yöneticileri de derhal istifa etmelidir. Çünkü sadece sınıfta kalmadılar, bu cinayetin aynı zamanda ortağı konumundalar. İlk izlenimlerimi depremle ilgili paylaşmak istiyorum. Deprem olduğu ilk anda ailem tarafından haberdar edildim. Ailem Samandağ’da yaşıyor. Benim de yaşadığım mahalle yerle bir oldu. Daha önce AFAD’da gönüllü olarak çalışmış, madende, kurtarma ekiplerinde gönüllü olarak çalışmış arkadaşlarla ve bir grup sağlıkçı ile yola çıktık. Yol kötüydü, 100 kilometreyi 4-5 saatte gidebildik. Bunu kabul ediyorum; yollar kötüydü ve zincirleme kazalar vardı. Biz Hatay’a gittiğimizde kent karanlığa teslim edilmişti.
Bu deprem 04.17’de gerçekliyor. Akşam karanlık çökene kadar bir polis ve jandarma yoktu sokakta. Bu tam terk edilmişliğin vesikasıdır. Orada yerel yetkililerle yaptığım görüşmeler sonucunda, yerel yetkililerin de merkezi hükümeti çaresizlik içinde beklediğinin canlı tanığıyım. ‘Lütfen Meclis’te bir şeyler yapın, hükümet devreye girsin’ sözlerini oradaki birçok insandan duydum. Ertesi gün yine bir jandarma ve polis dahi yoktu.
Böylesi afet zamanlarında bugüne kadar Türkiye’de alışıla gelen gelenek nedir; hemen asker sokağa çıkar ve asker sokakta görünürdü. Ama burada asla iki güne kadar bir asker yoktu sokaklarda. Devlet bu depremde yoktu, devlet adeta buharlaşmıştı ve bizler ölüme terk edildik. Bilerek ve isteyerek ölüme terk edildik.
“AFAD EKİBİ KÜREĞİ DE BİZDEN İSTEDİ”
Birinci günün gecesinde saat 3 sularında bir AFAD ekibi en çok zarar gören mahallelerden birine, benim olduğum mahalleye geldi. İlk AFAD ekibini biz karşıladık ve birlikte olduğumuz arkadaşlarla arama kurtarma çalışmalarına fiilen katıldık. Kepçe yoktu. 40 dakikayı aşkın, bir kadını kurtarmak için bizzat kepçe bulma işini ben üstlendim. Bunu büyük bir onur ve mutlulukla söylüyorum. Bir kadını kurtarmayı başarabildik. Oraya kepçeler seferber edilseydi, yakın illerden o kepçeler gelebilirdi. İçişleri Bakanı depremin şiddeti, hava koşulları vs. açıklamalar yapıyor ama biraz önce söyledim tugayın orada mevcut olan iş makinaları harekete geçirilebilirdi. AFAD’ın elinde ilk ekipte birkaç makas, birkaç kazma vardı. Küreği de bizden istediler, o saatte kürek bulduk. AFAD yönetimi derhal istifa etmelidir, asla onlara teşekkür etmeyeceğiz.
“CESARETİNİZ VARSA DEPREM BÖLGESİNDE SÖYLEYİN”
Hala çıkıp utanmadan sıkılmadan ihmal yok, biz halkın yanındaydık deme cüretini gösteriyorlar. Cesaretiniz varsa İçişleri Bakanı da Milli Savunma Bakanı da Cumhurbaşkanı da gitsin bunu deprem bölgesinde insanlara söylesin. Yandaşlarını toplayıp kendisini alkışlatacak bir senaryo değil gerçekten gelişigüzel, herhangi bir deprem bölgesine gitsin ve sorsun devlet yanınızda mıydı diye. Bu gerçekleri bir ben anlatmıyorum. Depremde yakınlarını, arkadaşlarını, çevresini, kentini kaybetmiş bir insan olarak burada konuşuyorum.”
“İMAR AFFI CİNAYETE ATILMIŞ İMZADIR”
“İmar affına hayır diyen tek partiydik. İmar affı için bir altyapı çalışmasının olmadığını, o binalarda oturulup oturulmayacağı değerlendirmesinin yapılmayacağı kanaati bizde yüksekti. Nitekim yanılmadık. Keşke yanılsaydık ve o kadar canımızı kaybetmeseydik. İmar affı cinayete atılmış imzadır. Bu asla kabul edilebilir bir şey değildir. Bu iktidarın alnındaki kara yazılardan biri olarak kalacaktır. Antakya bütün o ilçelerin tarihsel olarak ortak ismidir. Antakya’nın sadece binası insanı değil bin yıllık tarihi dokusu da enkazda kaldı. İnsanların yaşadığı en büyük acılardan biri, enkaz altında bulunan insanların açıklanan sayıdan birkaç kat fazla olmasıdır.
Devlet bizim sesimizi duymadı, devlet bizi bu bölgelerde ölüme terk etti. Ancak burada toplumsal dayanışma gerçekten büyük bir umut oldu. Toplumsal dayanışma ağlarına emek veren herkese, yurt içinden, yurt dışından katkı veren, gerçekten depremzedelerin yaşama tutunmaları için bir dal olmayı başarabilen bütün dayanışma ağlarına, katkı sunan herkese sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Pazarcık’ta oldukça sistematik çalışan ve çok kişinin yarasını sarmaya çalışan cemevinin yardım mekanizmasına el koydular. Farklı alanlarda kurulan bu dayanışma merkezlerine bu iktidar el koymak istiyor. Ya siz gelmediniz, bu insanlar bizlerin yaralarını sardı. Üstüne üstlük onları mı cezalandıracaksınız? Bu mu sizin adaletiniz?
“ENKAZ ALTINDA KALANLARIN BİR MEZAR TAŞI OLSUN”
Orada yıkılan binalarda önce enkaz altında kalan canların, mümkünse vücut bütünlüğü bozulmadan, çıkarılması zaten birinci ve en acil görevlerimiz arasındadır. Bu çağrıyı bir kez daha yineliyoruz. Şu anda kaba bir şekilde enkaz kaldırma çalışmaları başlamış ve insanlar vücut bütünlüğü olmadan çıkarılıyor. Belki de bazı insanların dikili bir mezar taşı bile olmayacak. Şu an dışarıda yakınlarının enkaz altından çıkarılmasını bekleyenler bari bir mezar taşları olmasını istiyor. Bu o kadar insani ve o kadar anlaşılabilir bir şey ki! Ancak buna da hizmet etmeyen bir enkaz kaldırma çalışması yürütülüyor.
“TOPRAKLARIMIZA SONUNA KADAR SAHİP ÇIKACAĞIZ”
Bunun yanı sıra enkaz kaldırıldıktan sonra kenti yeniden inşa etmeye gelecektir sıra. Bu iktidarın 5’li çetesine şimdiden peşkeş çekmeye çalıştığının farkındayız oradaki toprakları. Ama buradan bir kez daha uyarıyoruz. Sakın ve sakın orada insanları ölüme terk ederek ve bölgeyi insansızlaştırarak bir demografik yapı değişimine ya da oradaki tarihi kentin dokusunu daha da bozmaya çalışan bir plan ve projeden, bir ticaret alanı gibi göreceğiniz plan ve projeden uzak durun. Buna asla müsaade etmeyeceğiz. Bizler topraklarımızı seviyoruz. Bizler yeniden döneceğiz, o topraklarda hayatlarımızı kuracağız, yeniden inşa edeceğiz. Tüm yurttaşlarımıza, depremden etkilenen bütün bölgelerden göç eden yurttaşlarımıza bir kez daha sesleniyoruz. Lütfen topraklarınızı satmayın, topraklarınızı terk etmeyin. Topraklarımıza sonuna kadar sahip çıkacağız, kentimize ve yaşam alanlarımıza yeniden sahip çıkacağız.
İktidarın yine ben yaptım oldu, gelen yardımları iç ettim oldu anlayışında olmaması lazım. Mavi Marmara olayında olsun, 15 Temmuz’da gelen bağışlar olsun, iktidar bu bağışları yiyip bitirdi. Amacına uygun kullanmadı. Sakın ola ki bu paraları önceki gibi yemeye kalkmayın, buna asla müsaade etmeyiz, kursağınızda bırakırız.
“BU HALK IRKÇI YAKLAŞIMINIZI BÜYÜK HARFLERLE NOT ALDI”
Hükümet sözcülerinden biri diyor ki, ‘Sayın Cumhurbaşkanı ve bizimle ilgili söylenenleri not ediyoruz. Şimdi yaralarımız açık ya şimdi susuyoruz.’ Büyük bir iş mi yaptığınızı sanıyorsunuz, siz zaten sustunuz, siz zaten ölümleri izlediniz. Şu saatten sonra hangi cüretle neyi not alıyorsunuz? Halk not aldı; halk sizin bu insan düşmanlığınızı, bu ırkçı yaklaşımlarınızı, yoğunluklu olarak Alevilerin yaşadığı bölgeleri ölüme terk ettiğinizi unutmayacak. Tarih unutmayacak, tarih bunu büyük harflerle not aldı. Bunu sağlam sayfalara yazdı, bunu da siz unutmayın.
Antakya binlerce yıla dayanan, köklü ve kadim bir yaşam alanı. Çok tanrılı dinlere ev sahipliği yaptığı gibi 3 büyük semavi dine de beşiklik etmiş bir memlekettir. Ezan, çan, hazan ve devlet tarafından hiçbir zaman kabul edilmeyen Hazreti Hızır’ın buluştuğu, kaynaştığı bir yaşam alanıdır. Tarih boyunca defalarca yıkılmış ve tekrar tekrar tarih boyunca küllerinden yeniden kendini yaratmıştır. İnsanlar bütün bu yıkımlara rağmen asla kenti terk etmeden, adeta o topraklara tutunurcasına tekrar yaşamı yeniden diriltmiş ve günümüze kadar getirmiştir. Yaşadığımız bu büyük depremde çok canımızı kaybettik, evlerimiz yıkıldı. Kentimizi asla terk etmeyeceğiz. Bizden önce terk etmeyip kenti yeniden küllerinden yaratanlar gibi kentimizi terk etmeyeceğiz. Asi Nehri bütün kayıplarına rağmen asi asi ters akmaya devam edecek. Kiliselerimizin çanları, minarelerimizin ezanları, hazanlarımızın ilahileri ve Hazreti Hızır Türbesi’nden yükselen “Ya Ali ya Emirü’l Mü’minin” duaları birbirine karışmaya devam edecek. Göçük altından yükselen sesleri hiçbir zaman unutmayacağız.”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.