Hatay Depremzede Derneği, depremden 1 yıl sonra yayınladığı rapordaki bulguları madde madde açıkladı. Derneğin, “Deprem sonrası yaşlılar, engelli bireyler gibi ampüte bireyler ve kimsesiz kalmış çocuklar gibi vatandaşlardan oluşan devasa dezavantajlı gruplar meydana geldi. Bu vatandaşlarımızın yaşamış olduğu sorunlar görülmüyor, duyulmuyor” vurgusu yaptığı raporda kamu kurumlarının vurdumduymazlığına dikkat çekildi.
Hatay Depremzede Derneği, depremin üzerinden geçen 1 yılın ardından Hatay’a ilişkin yaşanılanlara dair hazırladığımız raporu açıkladı. ‘Depremin İlk On Günü, Barınma, Sağlık, Psikososyal Durum, Eğitim, Depremin 1.Yılında Hatay’da Hukuki Durum, Ekonomi, Altyapı ve Ulaşım, Üretim, Ekolojik Yıkım Rant/Talan Zeytinlikler, İnsan Hakları İhlalleri, Yaşanan Depremlerin Hatay’da Demografik Yapı ile Kültürel/Tarihsel Mirasa , Etkileri, Kadınlar, Çocuklar, Gençler, Engelliler, Ampüte Yurttaşlar, Yaşlılar ve Kayıplar’ başlıklarının öne çıktığı raporda talepler ve sorunlar anlatıldı.
“MÜLKSÜZLEŞTİRME VE EL KOYMA”
Sonuçlarının madde madde anlatıldığı rapor, şöyle duyuruldu:
“Hatay en büyük yıkımın meydana geldiği şehir oldu. AKP, 20 yıllık iktidarı boyunca kamu kurumlarının özelleştirilmesine, halkın doğal varlıklarının talanına, mülksüzleştirme ve el koyarak birikime dayanan neo-liberal ekonomi politikaları uyguladı. Büyük bir kısmı inşaat sektörü üzerinden işleyen bu sermaye birikim rejimi, denetimsiz ve kontrolsüzce yapılan otoyol, köprü, tünel, havaalanı, şehir hastaneleri vb, mega sabit sermaye yatırımlarına dayanmakla birlikte, müşteri garantili ihalelerle yandaş, asalak sermaye gruplarına peşkeş çekildi. Üstelik deprem vergisi gibi kamu için harcanması gereken paraların buralara harcandığı, insanların gözlerinin içine baka baka alay edercesine bir kibirle itiraf edildi.
Bu vahşi sermaye birikim rejiminin sürekliliği, halkın müşterek varlıklarının üzerine çöken sermayeyi, toplumsal kesimlerden koruyacak merkeziyetçi otoriter bir rejimle mümkün olabilirdi. Kuvvetler ayrılığının ortadan kalktığı, parlamentonun rafa kaldırıldığı, yetkilerin tek adamda toplandığı rejim bu ihtiyaç üzerine inşa edildi.
SOSYAL, SİYASAL, VE DEMOGRAFİK SORUN
Depremden etkilenen toplumsal kesimler ise depremin ilk gününden bugüne, yaşanan felaketin yaralarını dayanışmayla sarmaya devam ediyor.
Hatay Depremzede Derneği olarak, bu dayanışma ve hak mücadelesini Hatay’da sürdürmeye devam ediyoruz. Depremin yaralarını sarması gereken siyasal iktidar ve devlet kurumları o günden bugüne sorunları çözecek köklü adımlar atmadığı için yaşanan bir yıllık süreçte barınma hakkından, eğitim hakkına, sağlık hakkından çevre ve mülkiyet hakkına, ekonomik, sosyal, siyasal ve demografik sorun ve hak ihlallerini Hatay halkı yaşamaya devam ediyor.
Hatay Depremzede Derneği olarak hazırladığımız Depremin 1.Yılında Hatay raporu, yaşanan sorun ve hak ihlallerini daha somut bir şekilde gözler önüne sermeyi ve bu sorunlara dair talep ve çözüm önerileri sunmayı amaçlamaktadır. 19 başlık altında derlediğimiz çok kapsamlı ve çok katmanlı sorunlar yumağını, ancak 80 sayfalık bir rapora sığdırabildik. Başlıklara sadık kalarak raporu özetlemek istiyoruz. Raporumuz Deprem Öncesinde Hatay Deprem Yönetmeliği ve İmar Affı başlığıyla başlıyor.
Bu başlığı sırasıyla, ‘Depremin İlk On Günü, Barınma, Sağlık, Psikososyal Durum, Eğitim, Depremin 1.Yılında Hatay’da Hukuki Durum, Ekonomi, Altyapı ve Ulaşım, Üretim, Ekolojik Yıkım Rant/Talan Zeytinlikler, İnsan Hakları İhlalleri, Yaşanan Depremlerin Hatay’da Demografik Yapı ile Kültürel/Tarihsel Mirasa , Etkileri, Kadınlar, Çocuklar, Gençler, Engelliler, Ampüte Yurttaşlar, Yaşlılar ve Kayıplar’ başlıkları takip ediyor.
Hatay halkı olarak depremin üzerinden geçen 1 yılı değerlendirdiğimiz bu raporda daha saymadığımız birçok sorun olmasına rağmen sadece rapordaki başlıkların bile bu kentin neler yaşadığının, ne durumda olduğunun gözler önüne serilmesi açısından önemli bir veri oluşturacağını yine de yetersiz kalacağını biliyoruz.
TALEPLER
*Çocukların ve gençlerin yaşamış olduğu psikolojik yıkımlarının yanı sıra eğitime dair yaşadıkları derin eşitsizlik sürüyor. Deprem bölgesinde eğitime dair sorunların hızlıca çözülmesi gerekmektedir.
*Anayasal bir hak olan sağlık hakkına erişemeyenler olarak tam teşekküllü hastane talebimizde ısrarcıyız. Hali hazırda var olan yönetmelikler, mevzuatlar ya da kanunlar deprem koşullarına göre revize edilerek halkın ihtiyaçları karşılanmalıdır.Mahallelerde nüfusu gözetilmeksizin Aile Sağlık Merkezlerinin oluşturulması gerekmektedir. Enkaz kaldırma süresince özensiz davranılmıştır. TTB’nin son raporuna göre Hatay hala sağlık limit değerinin dört katı toz soluyor.
*Sağır sultan bile depremin yaşanabileceğini biliyorken ne iktidar ne de yerel yönetimler bu konuda önlem almamışlardır. Zemin sıvılaşmasının yoğun olduğu, altından fay hattının geçtiği Amik Ovası’na tüm uyarılara rağmen hastanenin, havaalanının, stadyumun yapılmasında ve bu yapılarla birlikte barınma amacıyla inşa edilen yapıların artmasında, kentin o bölgeye doğru yönelmesinde depremle birlikte yaşamını yitiren insanların sorumlularının bu yaşanılanlardan sonra özeleştiri vermemesini, istifa etmemesini yetmezmiş gibi bizleri tehdit etmesini Hatay halkı olarak unutmayacağız affetmeyeceğiz!
*Kentteki demografik yapı, kültürel ve tarihsel dokunun önemi Hatay halkı için çok önemli bir yerde duruyor. Kentin yeniden inşasında atılacak tüm adımların kentin bu hassasiyeti gözetilerek atılması gerekmektedir. Rezerv alan ile endişelenen bu halk, komşusunu, mahallesini ve tarihsel hafızasını korumak istiyor.
*Deprem sonrası yaşlılar, engelli bireyler gibi ampüte bireyler ve kimsesiz kalmış çocuklar gibi vatandaşlardan oluşan devasa dezavantajlı gruplar meydana geldi. Bu vatandaşlarımızın yaşamış olduğu sorunlar görülmüyor, duyulmuyor!
*Deprem sonrası yakınlarının hayatını kaybedip kaybetmediğini dahi bilemeyen kayıp aileleri aylardır seslerini duyurmaya çalışıyor. DemakDer, yakınları için hayatlarını kaybetmiş olsalar da buna dair küçük bir ipucu istiyor.
*Bunca mağduriyet yaşayan bir halk, maalesef hak arama konusunda başını kaldırıp haklarıyla uğraşabilecek bir noktaya dahi gelemedi. Riskli alan, rezerv alan, yerinde dönüşüm, hak sahipliği gibi kavramların tartışıldığı ama halkın ihtiyaçlarını ne denli karşıladığının tam bir muamma haline geldiği kavramlar, halkı belirsizliğe ve kargaşaya sürüklüyor. Tüm bu muğlaklara ve hak kayıplarına rağmen sorularına yanıt alamayacağını düşünen bu yüzden dava açmaktan geri duran bir halkın çaresiz bırakılmasına izin vermeyeceğiz.
*Sanayi, ticaret, tarım, inşaat, turizm gibi alanlarda yaşanan sorunlar; daha önce kendi ekonomik döngüsüyle yaşamını sürdürmeye çalışan, yıkık bir kent sonrası ağır ekonomik sorunlarla karşı karşıya kalan bir halkın bu kentte yaşamasının önünde büyük bir engel teşkil ediyor. Kentin üretime dayalı ve kamucu bir ekonomik döngüye yeniden kavuşturulması için atılması gereken adımlar hızlıca atılmalıdır.
*Depremin ilk günlerinde yalnız ve çaresiz bırakılan, ölüme terk edilen bu halk kendisine yaşatılanları asla unutmayacak, asla affetmeyecek! Alınması gereken tüm önlemler alınmış olsaydı bu kadar bina yıkılmayacaktı, afete hazırlıklı olunsaydı ve gelen yardım ekiplerinin kente girişi engelenmemiş olsaydı bu kadar insanımız yaşamını yitirmeyecekti. Hatay halkı olarak, bundan sonra nerede olursa olsun yaşanabilecek tüm depremler için uyarıyoruz; Önlem alınsın, bir daha insanlar ölmesin, hayatlar ve geleceğimiz kararmasın!
*Evlerinden, sokaklarından, komşularından, topraklarından, memleketlerinden uzaklaşıp göç etmek zorunda kalan vatandaşlarımızın yanı sıra bu ağır koşullara dayanamayıp bu belirsizlik yumağı içinde kalanlarımız da göçe zorlanıyor.
*Kentte yaşanan elektrik, su, internet, kanalizasyon, yol, ulaşım gibi alt yapı ve üst yapı temelli sorunlar kurumlar tarafından sahiplenilmiyor ve ‘başka kurumların sorumluluğunda’ denilerek halk çaresiz bırakılıyor!
*Bu denli devasa sorunlar ortada dururken halen bu kent için Özel Afet Bölgesi ilan edilmemesinin özel bir sebebi var mı? Eğitimin, sağlığın, ulaşımın ve daha birçok alanın nitelikli, ulaşılabilir ve ücretsiz olması; üreticilerin ekonomik anlamda desteklenmesi; istihdamın sağlanması ve işsizliğin giderilmesi; kalıcı konutların hızlıca ama güvenli bir şekilde ücretsiz teslim edilmesi, esnafların desteklenmesi, kamu çalışanlarının maaşlarında iyileştirme yapılması gibi taleplerimizin karşılanması için devletin bu kente özel bir bütçe ayırması elzemdir. Bu kapsamda Hatay halkı olarak, Hatay’da yıkımın en ağır yaşandığı; Antakya, Defne, Samandağ, Kırıkhan, İskenderun ve Arsuz ilçeleri için Özel Afet Bölgesi ilan edilmesini talep ediyoruz.
Raporumuzu hazırlarken katkı sunan Türk Tabipler Odası’na, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne, İnsan Hakları Derneği’ne, Deprem Mağdurları ve Kayıp Yakınları Dayanışma Derneği‘ne, Hatay Dayanışma Kooperatifi’ne, Hatay Barosu’na, Eğitim Sen‘e ve dostlarımıza teşekkür ederiz.”
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.