PİRHA – HDP Ekonomi ve Tarım Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Rıdvan Turan, yaptığı açıklamada iktidarın, ormanlık alanları rant ve savaş politikaları için kullandığını belirtti. Turan, “Ormanları yakmanın asla ve asla gerekçesi olamaz” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ekonomi ve Tarım Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Rıdvan Turan, ekonomideki son gelişmelere ve orman yangınlarına ilişkin açıklama yaptı. HDP Genel Merkezi’nde yapılan basın toplantısında Turan, “Cudi’de yanan ormanlar için muhatap bulamıyoruz” dedi.
Rıdvan Turan, kolluk güçlerinin, yanan ormanlarla ilgili paylaşımlarını hatırlatarak, ilgili bakanlıkların konuya dair açıklama yapması gerektiğini söyledi. Rıdvan Turan, açıklamasında şu başlıklara dikkat çekti:
“Eskiden başka saiklere karşı Bakanlık ve Orman Genel Müdürlüğü ormanları korurdu, şimdi halk, Orman Genel Müdürlüğüne, bakanlığa ve iktidara karşı ormanları koruyor. Özellikle iktidarın bu konudaki sorumluluğunu vurgulamak istiyoruz. İktidarın, sistematik bir biçimde rant ve savaş politikalarına terk etmiş olduğu ormanlık alanlarında azalma var. Deyim yerindeyse geleceğimizden sistematik bir biçimde çalmaya devam ediyor. Sosyal medyaya düşen kolluk güçlerinin yanan ormanları adeta bir film seti haline dönüştürmüş oldukları paylaşımlar konusunda mutlaka iktidarın ve bakanlığın açıklama yapması gerekiyor, bu konuda yükümlülük sahibidirler.
Bir diğer taraftan Akbelen Ormanlara yönelik olarak sermayenin daha fazla karı artsın diye o bölgede son derece sınırlı olan yatakların, fosil enerji yataklarının açığa çıkartılması amacıyla başlatılan orman kıyımı da çok yoğun bir biçimde sürüyor. Şunu ifade etmek istiyorum; ormanları yakmanın asla ve asla gerekçesi olamaz. Ormanlar hepimizin ortak varlıklardır ve gelecek nesillere emanet ettiğimiz arlıklarımızdır. Ama zamanında Zonguldak-Botan el ele anlayışı nasıl iktidarları gönderen bir anlayış haline gelmişse, mücadele birliğine vurgu yapılmışsa şimdi Akbelen Ormanı ile Cudi’de yakılan ormanların kardeşliğini haykırmanın ve kamuoyunu bu konuda duyarlı olmaya çağırmanın tam zamanıdır.
“2018’DEN SONRAKİ SÜREÇTE ADIM ADIM YOKSULLUK ARTTI”
Özellikle; devasa bir krizin eşiğine geldiğimiz devasa bütçe açıklarının verildiği, cari açıklarının sürekli krizler, sürekli rekorlar kırdığı günümüzde düne bakıp nereden nereye geldiğine bakmamız gerekiyor.
Bir taraftan döviz krizi, bir taraftan ramak kala devletin mali krizi, bir taraftan borç krizi gibi faktörler ekonominin temel yapısal problemi olarak gündemde duruyor. Biliyorsunuz bununla ilgili de iki gün önce resmi gazetede yayınlandı bir ek bütçe. Şimdi genel olarak bakıldığında bu 22 yıllık zaman dilimi içerisinde AKP politikaları sürekli yoksuldan alıp zengine veren bir istikamet ikame etti.
“ENFLASYON ÇOK DAHA FAZLA ARTACAK”
Günün sonunda olacak olan şu, enflasyon bu bütçe açığı dolayısıyla çok daha fazla artacak, buna bağlı olarak yoksulluğun ve işsizliğin daha fazla arttığı bir yaşam maliyeti krizinin gündeme geleceği bir süreçle karşı karşıya kalacağız ne yazık ki.
10 yıllık zaman dilimi içerisinde iktidar, hemen hemen hiçbir talebine -tutturma demiyorum- yaklaşamamıştır. Bu bütçe, esasen deprem giderleri saikiyle yapılmıştı. Gerekçe öyleydi, ama giderlere bakıldığında 500 milyarlık bir miktar deprem için öngörülmüşken kalan 600 milyar civarında paranın nereye harcandığı belli değildi. Para, bakanlıklar arasında bölüştürülmüş durumda. Bu kalemlerin içerisinden yerel seçimlere yönelik olarak bir kaynak transferinin yapılacağı, devletin militarist kulvarı daha da güçlendireceği, savaş harcamalarının daha fazla artırılacağı, TOMA ve copun daha fazla yapılacağını öngörmek için kahin olmaya gerek yok.
“GIDA ENFLASYONU OLMADIĞI KADAR ARTACAK”
Zaruri mallardaki fiyatların mutlaka dondurulması, gıda ve ısınma gibi etkin fiyat kontrollerinin yapılması gerekiyor. Enerji başta olmak üzere kamusal varlıkların tekrar kamulaştırılması gerekir. İstihdam desteği sağlanmalı, yoksullara yönelik nakit destekler ve temel gelir güvencesi sağlanmalı, karlara üst sınır getirilmeli. Anti tekel düzenlemeler planlanarak enflasyon düşürülmelidir.
Yoksullardan daha fazla vergi alarak bütçe açığını kapatmaya çalışmak, enflasyonu daha boyutlandırmak bu yükü yoksulların boynuna yüklemek fasit dairedir. Enflasyonun düşmesi sınıfsal bir tercihtir ve temel olarak en yoksulları vurduğu için sınıfsal bir zaviyeden yaklaşmak gerekir. Önümüzdeki dönem, özellikle bu yaz döneminde Türkiye’de gıda fiyatlarının giderek arttığı dikkate alınırsa -ki yazın düşmesi beklenir- dünyanın tersine bu fiyatların giderek arttığı göz önünde bulundurulursa çarşı ve pazarın el yakacağını görmek mümkün. Yaklaşan yerel seçimlere dayanışma ekonomilerinin örgütlendirilmesi, koopetariftçiliğin yaygınlaştırılması mantığıyla gitmek, demokratik ekonomi anlayışımızın temeli olacaktır.”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.