PİRHA- Yazar Hasan Harmancı, Alevi inancında Hakk’a yürüyen canların toprağa sırlanma ekranında “Ölen canların ardından neden devr-i asan ve devr-i daim derler?” sorusuna cevap aradı. Harmancı, “Alevilikte ölme durumunda beden/ceset ile can/ruh birbirinden ayrılır. Beden toprağa sırlanır ve bundan sonraki tüm ritüeller Can’a yöneliktir” diyerek, ritüellerin uygulanmasında Alevi süreklerinde farklılıklar olduğunu belirtti.
Antropolog-Yazar Hasan Harmancı, Alevi inancında Hakk’a yürüyen canların toprağa sırlanma ve sonrası ritüellere dair bir yazı kaleme aldı.
“Ölen canların ardından neden devr-i asan ve devr-i daim derler?” diye sorarak başladığı değerlendirmesinde, ‘Devr/devir’ (Arapça) teriminin dönme, dolaşma, bir şeyin kendi ekseninde hareket etmesi, bir kaptan başka bir kaba ya da yere aktarılması anlamlarına geldiğini belirterek, “Aleviler gibi toplumlar bu kavramdan yola çıkarak yaşamlarına bakışlarını ve ölüm ile ilgili anlamlandırmalarını ifade etmişlerdir” dedi.
“DEVR-İ ASAN OLA VE DEVR-İ DAİM OLA” FARKI
Harmancı, Alevilikte Hakk varlığından/öz’ünden varolan ve onunla bir ve aynı olan Nur’un, canlı-cansız ayrımında olmadan varlığın değişimi ve gelişimi olduğuna, bu inorganikten organiğe; madenden bitkiye; bitkiden hayvana; hayvandan insana doğru bir yolculuğun varlığına işaret ederek şunları ifade etti:
“Alevi öğretisine göre canlılar arasında bilince çıkan insan, Dört Kapı Kırk Makam üzerinden Kâmil insan’a ve de kâmil toplum/Rıza şehri bütünlüğüne ulaşarak, aslı olan Hakk’a, Nur’a dönüşür.
Hakk’a yürüme, ölme durumunda bu devrini tamamlayamamış olma durumundaki insanlar için “devr-i asan ola”, tamamlama yetkinliğini içinde olan insana ise “devr-i daim ola” olarak adlandırılır . Alevilikte ölme durumunda beden/ceset ile can/ruh birbirinden ayrılır. Beden toprağa sırlanır ve bundan sonraki tüm ritüeller Can’a yöneliktir. Her ne kadar ritüel öncesinde ya da sonrasında mezar/kabir ziyaret edilse de, bunun amacı daha çok Can’ın mekan üzerinden hatırlanmasıdır.”
“DAR’DAN İNDİRME AYRICALIĞINA SAHİP OLMAK İÇİN İKRARLI VE MÜSAHİPLİ OLMAK GEREKİR”
Bazı süreklerde Can’ın yolculuğu farklılık taşıdığı için ritüellerin zamanlarının da değiştiğini vurgulayan Harmancı, şunları aktardı:
“Her ne kadar tüm ritüeller uygulanmaya çalışılsa da, Can’ın yolculuğu kimi süreklerde üç gün kimi süreklerde de yedi gün sürebilmektedir. Yolculuğun birinci rızalığı ise ilk gün, son rızalığı ise kırkıncı gün alınarak Can rahat bırakılır. Her sürekte uygulama farklılıkları bir karmaşa içinde ya da kültürlenmeler içermesi nedeniyle kırkıncı gün daha çok bir anmaya dönüşmüş ve bu anma bazı süreklerde ya da yeni modern kentli takvim uygulamalarında yıl anmalarına taşınmıştır. Devr-i asan durumunda olanlar için kırkıncı gün sonrası ritüeller bulunmamakla birlikte, devr-i daim durumu için önemli bir ritüel daha gerçekleştirilir ve bu ritüele “Geri getirme” erkanı ya da “Dar’dan indirme” erkanı denilmektedir. Dar’dan indirilme hakkına ya da ayrıcalığına sahip olabilmek için ise Hakk’a yürümeden önce ikrarlı ve müsahipli olmak koşulu gerekmektedir.”
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.