PİRHA-Dersim’in Nazımiye ilçesine bağlı Hakis köyünde cami yapılmasını gerektirecek herhangi bir sosyolojik durumun söz konusu olmadığını vurgulayan Avukat Cihan Söylemez, “Çünkü köyde namaz kılan ve Sünni olan bir grup bulunmamakta. Bölge halkı burada cami istemiyor, ibadet yerlerinin ziyaretgâhlar ve cemevleri olduğunu düşünüyor. O yüzden zorla icraata koyulmuş bir uygulamanın sonucu olan cami ve mescit gibi yapılara son verilmesi gerekiyor” dedi.
Dersim’in Nazımiye ilçesine bağlı Hakis (Büyükyurt) köyünde 130 yıllık bir değirmen, köy boşken 1985 yılında camiye çevrildi. Köylüler 2000’li yıllarda geri döndüklerinde, değirmenin yıkılarak yerine cami yapıldığını gördü. O günden bu yana da köylüler, tapulu mallarının “Allah’ın evi” denilerek ellerinden alınmasına karşı hukuk mücadelesi veriyor.
Nazımiye İlçe Müftülüğü’nün girişimiyle yeniden cami yapılmak istenen alan için açılan dava, şu anda Erzurum İstinaf Mahkemesi’nde sürüyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından, mahkeme heyetine sunulan 3 Ocak 2024 tarihli dilekçesinde dava konusu olan yer ile ilgili envanterlerinde de böyle bir cami bulunmadığını belirtilmiş.
Tunceli Valisi Şefik Aygöl X hesabından yaptığı açıklamada şunları ifade etti: “Köydeki cami 1985 yılında yapılmış ve bugüne kadar vatandaşımıza hizmet etmektedir. Yer halihazırda Nazımiye Müftülüğü adına tapuda kayıtlıdır.”
Avukat Cihan Söylemez, dava süreci ve Tunceli Valisi Şefik Aygöl’ün açıklamalarına dair PİRHA’ya konuştu.
“DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI, ENVANTERLERİNDE BÖYLE BİR KAYIT OLMADIĞINI BELİRTTİ”
Müvekkili Murat Sarıçiçek’in 2014 yılında Nazımiye Kadastro Mahkemesi’ne kadastro tespitinin iptali davası açtığını belirten Cihan Söylemez,
“Bu davanın konusu ise müvekkilime ait bir taşınmaz olan değirmen üzerinde Tunceli İl Müftülüğü’nün veya hazinenin hak iddia etmesiydi. Davanın başlangıcında Tunceli İl Müftülüğü’nün ilgili alanda bir cami olduğuna dair bir beyanatı söz konusu değildi. Nitekim mahkemeye gelen 3 Ocak 2024 tarihli Diyanet İşleri Başkanlığı Hukuk Müşavirliği’nin cevap dilekçesinde de dava konusu olan yerin cami olmadığı ve envanterlerinde de böyle bir kayıt bulunmadığını belirtmişlerdi. Buna rağmen mahkeme aleyhte bir karar verdi ve bu karardan sonra da biz de davayı istinafa taşıdık. Dava şu anda Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi’nde sonuçlanmayı beklemekte” dedi.
“DERSİM’İN ALEVİ İNANCI GÖZARDI EDİLEREK KÖYLERE CAMİ YAPILDI”
Dersim’de Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana çeşitli tarihlerde asimilasyon politikalarının yürütüldüğüne dikkat çeken Cihan Söylemez, şu ifadeleri kullandı.
“1980 darbesinden sonra 1982 ile 1986 yılları arasında Dersim’de vali olarak görev yapan ve aynı zamanda emekli bir asker olan Kenan Güven döneminde köylere cami yapılması uygulaması söz konusuydu. Köylere baskı yapılıyordu o dönemlerde cami yapılması da şart koşuluyordu. Bu aslında 1980 Anayasası’nda darbecilerin dahi kabul ettiği Anayasa’nın ikinci maddesindeki laik hukuk devleti ilkesine aykırı bir durumdu. Ama buna rağmen köylülerin inancı göz ardı edilerek ve Dersim’in Alevi kimliği göz ardı edilerek cami yapılarak Türk-İslam ideolojisi kapsamında bir asimilasyon politikası izlenilmeye çalışıldı. Bugüne kadar bu politika çok başarılı olamadı ama netice itibariyle pek çok köyde de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın envanterinde kayıtlı olmayanlar olduğu gibi, envanterinde kayıtlı olan cami ve mescit kategorisinde yapılar da ortaya çıktı” diye belirtti.
“CAMİ YAPILMAK İSTENEN HAKİS KÖYÜNDE SÜNNİ KİMSE YAŞAMAMAKTA”
Zorla icraata koyulmuş bir uygulamanın sonucu olan cami ve mescit gibi yapılara son verilmesi gerektiğini vurgulayan Söylemez, şöyle devam etti.
“Çünkü bölge halkı burada cami istemiyor, ibadet yerlerinin ziyaretgâhlar ve cemevleri olduğunu düşünüyor. Cami yapılmak istenen köyde de Sünni bir grup da yaşamamakta. Dolayısıyla da Hakis köyünde cami yapılmasını gerektirecek herhangi bir sosyolojik durum da söz konusu değil. Çünkü köyde namaz kılan ve Sünni olan bir grup bulunmamakta. Dersim’in birçok köyünde aslında böyle bir durum söz konusu. Diyanet İşleri Başkanlığı’na, Tunceli Valiliğine ve ilgili kurumlara çağrıda bulunmak istiyorum. Gerek bu davada gerekse de başka sorun yaşanan yerlerde Dersim halkının Alevi kimliğini kabul etmeleri ve bu tarz uygulamalara da geçit vermemeleri gerekir” diye ifade etti.
“TUNCELİ VALİSİ ŞEFİK AYGÖL, HAKİS KÖYÜNE GİDEREK ORADA YAŞAYANLARI DİNLEMELİ”
‘Köydeki cami 1985 yılında yapılmış ve bugüne kadar vatandaşımıza hizmet etmektedir. Yer halihazırda Nazımiye Müftülüğü adına tapuda kayıtlıdır.’ diyerek konu hakkında açıklama yapan Tunceli Valisi Şefik Aygöl’ün konu hakkında yanıltıldığını dile getiren Söylemez, konuşmasının devamında şunları söyledi:
“Tunceli Valisi Şefik Aygöl’ün caminin orada hizmet vermektedir ifadesi üzerine tartışacak olursak, bugüne kadar Hakis köyünde Sünni bir grup yok o yüzden de orada cami veya mescit yapılmasını gerektirecek bir durum söz konusu değil. Vatandaşların orada kendilerine ait olduğunu ispat eden tapuları söz konusu. Her ne kadar yerel mahkemede şu an itibariyle bir olumsuz durum söz konusu olsa da dava henüz bitmedi. Dava istinafa taşınmış durumda ve davanın lehimize sonuçlanması ihtimali de bulunmaktadır. O yüzden Tunceli Valisi Şefik Aygöl’ün açıklamaları belki yargılama sürecini de aleyhte etkili edebilir. Tunceli Valisi Şefik Aygöl bence Hakis köyüne giderek orada yaşayanları dinlemeli. Bir valinin pozisyonu gereği tarafsız olması gerekiyor. Tunceli Valisi Şefik Aygöl, Dersim’de olumlu bir portre çiziyor ama dikkat etmek gerekiyor dava konusu olan durum da yine bir valinin icraatının bir sonucu. Tunceli Valisi Şefik Aygöl’ün önünde iki seçenek var. Ya 1980’lerdeki icraatlara sahip çıkacak ya da ben 12 Eylül döneminde görev yapmış bir valinin icraatlarını kabul etmiyorum diyecek.”
PİRHA/DERSİM
İLGİLİ HABERLER:
-Cami değil su istiyoruz: Dersim’in Hakis köyünde özel mülkiyete cami dayatması -VİDEO
-İzmir Dersim Derneği’nden tepki: Hakis’te cami açmak kültürel gaspın adıdır!
-DAD, cami yapılmak istenen Hakis köyünü ziyaret etti!-VİDEO
Yoruma kapalı.