Alevi Haber Ajansi

Hacıbektaş’ta açılacak Cemevi Külliyesi’ne tepki: Kimlik dönüştürme politikalarının yeni adımı

PİRHA- AABK Eşit Başkanı Hüseyin Mat, 11 Ekim’de açılması planlanan külliyenin bir hizmet değil, inanç üzerinde vesayet kurma girişimi olduğunu belirtti. “Bu yeni asimilasyon araçları kök salarsa, kimlik erozyonu kaçınılmaz olur” dedi.

Devlet Bahçeli tarafından hibe edildiği ifade edilen arsada inşa edilen ve 11 Ekim 2025 tarihinde Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde açılması planlanan Cemevi Külliyesi kamuoyunda tartışmalara neden oldu. Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) Eşit Başkanı Hüseyin Mat, yaptığı yazılı açıklamada söz konusu külliyenin bir hizmet değil, Alevi inanç kimliğini dönüştürmeye yönelik bir devlet politikası olduğunu vurguladı.

Mat, yaptığı değerlendirmede benzer adımların daha önce Dersim’de açılan üniversite örneğinde de görüldüğünü belirterek, inanç merkezlerine yönelik vesayet politikalarının sürdüğünü ifade etti. Açıklamada, bu gelişmelerin 2. Mahmut döneminde dergahlara kayyım atamalarıyla başlayan sürecin modern versiyonları olduğuna dikkat çekildi.

“İNANÇ MERKEZLERİMİZ ÜZERİNDEN VESAYET SİSTEMİ SÜRDÜRÜLÜYOR”

Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Devlet Bahçeli tarafından hibe edildiği söylenen arsaya inşa edilen Cemevi Külliyesi, 11 Ekim 2025 tarihinde Hacıbektaş’ta açılıyor. Bu girişim, görünenin aksine bir ‘hizmet’ değil; inanç topluluklarını devlet kontrolü altına alma ve kimliklerini dönüştürme politikasının yeni bir adımıdır.

Nasıl ki Dersim’de açılan üniversite, bölgenin kültürel dokusunu dönüştürmek ve özgün kimliğini silikleştirmek için bir asimilasyon aracı olarak kullanılıyorsa; Hacıbektaş’ta açılacak bu ‘sözüm ona külliye’ de aynı amaca hizmet etmektedir. Bu durum, II. Mahmut döneminden itibaren dergâhımıza atanan kayyum politikalarının modern bir versiyonudur. Bugün de aynı anlayış, farklı biçimlerde devam etmektedir.

Yeni ‘vali’ ya da ‘idareci’ atamalarıyla inanç merkezlerimiz üzerindeki vesayet sistemi sürdürülmektedir. Eğer bu oyunu bozmak, bu planlı asimilasyon sürecine karşı durmak istiyorsak, toplum olarak kendi inançsal, kültürel ve eğitimsel kurumlarımızı güçlendirmek zorundayız. Kendi ihtiyaçlarımızı karşılayacak, kendi inanç ritüellerimizle şekillenecek bağımsız yapılar, mekanlar oluşturmalıyız. Aksi takdirde, bu yeni asimilasyon araçları kök saldığında, onarılamaz bir kimlik erozyonu ile karşı karşıya kalacağız.

ASİMİLASYONA KARŞI MÜCADELE VURGUSU

Bugün karşı karşıya olduğumuz zorluklar bize bir kez daha göstermektedir ki, birlik olmak, birlikte düşünmek ve birlikte hareket etmek her zamankinden daha büyük bir önem taşımaktadır. Birliğimizin ve beraberliğimizin kıymetini, yaşadığımız her olayda, her sınavda açıkça görebiliyoruz. Bu kuşatmayı, bu zorlukları, ancak omuz omuza vererek, dayanışma içinde hareket ederek ve ortak hedefler etrafında kenetlenerek aşabiliriz. Eğer el ele verir, aklımızı ve yüreğimizi birleştirirsek, üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir engel yoktur.”

(HABER MERKEZİ)

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.