PİRHA – Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Özden Güngör, Kaz Dağlarında yürütülen maden faaliyetlerine tepki göstererek “Atalarımızın güzel bir lafı var; ‘yaş kesen baş keser’ diye. 195 Bin ağaç kesildi. Demek ki o kadar baş kesmişler.” ifadelerini kullandı.
Kaz Dağları’nda yapılan maden çalışmalarına ülke genelinde tepkiler yükseliyor. Kanadalı maden şirketi Alamos Gold’un siyanür kullanarak faaliyetlerini sürdürmesindeki tehlikeleri Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Özden Güngör ile konuştuk.
Maden faaliyetleri konusunda ülke genelinde çok sayıda yabancı şirketin çalışma yürüttüğünü söyleyen Güngör, “Şu bir gerçek; alüminyum, bakır, altın, gümüş gibi madenler çıkartılırken doğaya verdiği tahribatları da göz önüne almak lazım. Bugün birçok dünya ülkelerinde elini kolunu sallayarak bunun yapılma şansı son derece az. Ülkemizde ise 1923’ten 2003’e kadar toplam 1168 maden işletmesi için izin verilirken 2004’ten bu zamana kadar 150 bin maden arama ruhsatı çıkarılmış” dedi.
“SİYANÜR ÖLDÜREN MADDE”
Güngör, siyanürün çevreye ve insana olan etkileri üzerinde durarak ağaçların önemine ise şu sözlerle dikkat çekti:
“Yer altından kıymetli bir maden çıkartıyorsun ama doğayı da takip ediyorsun. Öncelikle ağaçları kesmek zorunda kalıyorsunuz. Ağaç deyip geçmeyelim lütfen. Ağaç bizim için çok önemli bir varlık. Ağaç, doğaya saldığımız gazları yok edip oksijen veriyor. Örneğin 4 dönümlük ağaçlı bir yerde 18 insana oksijen sağlanabiliyor. Erozyonu, su taşkınlıklarını, depremi önlüyor. Söz konusu ağaçlar katledilerek orada yaşayan hayvanların göç etmesine de sebep oluyorlar. Birçok hayvanın yaşam alanlarını değiştiriyorlar. Siyanürle uygulama yapıldığı takdirde topraklarımız, suyumuz kirletiliyor. Kaz Dağlarında içme suyu dağlardan alınıyor. Siyanürle bir uygulama yaptıkları takdirde otomatikman o içme suyuna karışacaktır. Bu durum insan sağlığını direk tehdit etmek demektir. Yani kansere yol açan bir durum söz konusu. Siyanür öldüren bir maddedir ve yalnız sularımızı da kirletmiyor. Etrafta bulunan tarım alanları da bu durumdan etkileniyor.”
KAZ DAĞLARINDAN MUNZUR SUYUNA BİRÇOK ALAN TEHLİKEDE
Siyanürün uzun süre doğada etkisini sürdürdüğünü anlatan Özden Güngör, “Siyanür bir tür kimyasal madde olduğu için uygulama yaptığınız takdirde hemen birkaç günde etkisi başlayıp bitmez. Bir kere o toprakların belirli bir noktada biriktirilmesi lazım. Bu sebeple, bilirkişiler, çevre örgütleri isyandalar. Yani toprak organizmaları açısından büyük bir risk söz konusu. Oradan çıkacak birkaç kilo altın için bu kadar doğayı tahrip etme söz konusu olmamalıydı.
Ne yazık ki Kaz Dağları, Salda Gölü, Munzur Dağları, Karadeniz’deki o güzelim yemyeşil doğa cennetinde birçok maden çalışması yapılıyor.” dedi.
“150 BİN FİRMA TARAFINDAN MADEN ARANIYOR”
Florası zengin olan bir coğrafyanın madenden çok daha kıymetli olduğuna vurgu yapan Güngör sözlerine şöyle devam etti:
“Altını çıkartmak için mecburen siyanür kullanmak zorundalar. çünkü altın toprakla karışıyor. Küçük zerrecikler halinde oluyor ve onu siyanürle muameleye tabi tuttuğunuzda altın belli bir yerde biriktirilip kalıplar haline getiriliyor. Yani siyanür olmadan altın aramak mümkün değildir.
Örneğin bir ev almaya kalksanız, etrafı yeşil, ağaçlar arasındaki bir evi mi yoksa kenarında hiçbir yeşil olmayan bir yeri mi tercih edersiniz? Bakın, küresel iklim değişikliği nedeniyle ağaç çok önemli bir faktör haline geldi. Ağacın olduğu yerde büyük enerji tasarrufu söz konusu. Dolayısıyla Kaz Dağlarında bulunan altınlar floraya, doğaya zarar vermeden çıkartılması lazım. Örneğin ağaçların olmadığı bölgelerde… Ülkemizde Orman Kanunu çıkmasına rağmen bunun önüne geçilmiyor. Söz konusu yasa, maden çıkartılmak için tam 15 kez değiştirildi. Bugün ülkemizin en yeşil yerlerinde 150 bin firma tarafından maden aranıyor. Olacak iş değil.”
“RESMEN KATLİAM YAPILMAKTA”
Kaz Dağlarında kesilen ağaçların oranına da dikkat çeken Güngör, “Bakanlığın ifadesine göre 13-14 bin ağaç kesildiği söyleniyor fakat drone ile alınan görüntüler sonucunda 195 bin ağacın kesildiği bilgisi var. Yazık. Bu resmen bir katliamdır.” dedi.
“MADEN ÇIKARTTIKTAN SONRA ESKİ HALİNE GETİRİLEN ORMAN YOK”
Maden çalışması yürüten Kanadalı şirketin faaliyetleri sonrasında bölgeye ağaç dikimi konusunda verdiği vaatlere de değinen Güngör, önceki ekolojik yapıya tekrar dönmenin mümkün olmadığını söyledi. Özden Güngör sözlerini şöyle sürdürdü:
“Toprak dediğimiz bir tür canlıdır. Şu an o topraklar içerisindeki mikroorganizmalar ile beraber öldürüyor. Ölen bir insanı tekrar diriltmek söz konusu değil. Dolayısıyla yeniden ağaç dikip tekrar eski haline getireceğiz sözleri havada kalıyor. Türkiye’de yapılan maden çalışmaları sonrasında eski haline getirilen bir tane dahi örnek gösteremezler. Örneğin Hasankeyf’te altın çıkarıldı fakat Hasankeyf’i eski haline getirme şansı mevcut mu? Tarihi doğal bir güzelliği olan yerimiz altın için yabancı sermayelere peşkeş çekildi.
Türkiye halkının kalbi Kaz Dağlarında, Salda Gölünde. Örneğin Avrupa’nın en büyük ikinci parkı olduğunu söylenen Milli Botanik Bahçesi birkaç gün önce Okçuluk Federasyonuna verildi. Olacak iş değil. Botanik Bahçesi korunması lazım iken diyanete, sonrasında bir okula ardından bugün Okçuluk Federasyonu’na veriliyor. Böyle bir zihniyet söz konusu olamaz.”
“KAZILAR SÖZ KONUSU DEPREMİ HIZLANDIRACAKTIR”
Kaz Dağları’nın Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde olduğunu ifade eden Özden Güngör, “Eğer siz doğayı tahrip edip ağaçları yok ederseniz her şeyden önce deprem hareketlerini hızlandırırsınız” uyarısında da bulundu.
Uzmanların bölgeye dair şiddetli bir deprem tahmini yürüttüklerini aktaran Güngör’ün uyarıları şu yönde oldu:
“Depremin bugün yarın olacağını söylüyorlar. Maden arama olayları kesinlikle depremi daha da hızlandıracak, fay hatlarını tetikleyecektir. Büyük bir risk söz konusudur. İnsanların canı ile oynamak doğru değil. Hükümetin bir an evvel bu fikirlerden vazgeçmesi lazım. Halkımızın sağlığını, doğamızı koruması lazım. İnsanlar Temmuz ayından beri orada nöbet tutuyorlar. Bu insanlar doğa katledilmesinin diye uğraşıyorlar ama maalesef dediğimiz dedik öttürdüğümüz düdük olarak devam ediyorlar. İnanılacak gibi değil. Atalarımızın güzel bir lafı var ‘Yaş kesen baş keser’ diye. 195 Bin ağaç kesildi. Demek ki o kadar baş kesilmiş. Dolayısıyla yeşilimizi korumanız lazım. Bu yapılanlar doğru politika değil.
Eren GÜVEN / ANKARA
Yoruma kapalı.