Alevi Haber Ajansi

Büyükşahin ve Güleç: Yargılanmamızın sebebi kimliklerimiz, gayri ciddi suçlamalar- VİDEO

PİRHA – TV10 Yönetim Kurulu Başkanı Veli Büyükşahin ile TV10 programcısı Veli Haydar Güleç’in yargılandığı davanın duruşmasının görülmesine Çağlayan Adliyesi’nde devam ediliyor. Dosya kapsamında hiçbir somut delilin olmadığını belirten Veli Büyükşahin, “Zorla bir örgüt çıkarma çabası var. O günün koşullarında demokratik hakkım olarak çalıştım, beraatimi istiyorum” dedi. Güleç ise “Demokratik bir ülkede bırakın tutuklamayı bu iddianame ile kimse yargılanamaz. Gayri ciddi suçlamaların hiçbirini kabul etmiyoruz” dedi. 

15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edilerek çok sayıda basın yayın kuruluşu Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) kapatıldı.

Alevilerin sesi olan TV10 da kapatılan kuruluşlar arasında yer aldı. TV10 Yönetim Kurulu Başkanı Veli Büyükşahin ile TV10 programcısı Veli Haydar Güleç, kapatılmanın hemen ardından 10 Ocak 2018’de gözaltına alınmıştı. Gazeteci Büyükşahin ve Güleç’in, bir yıllık tutukluluğunun ardından iddianameleri hazırlanarak “örgüt üyeliği ve propaganda” suçlaması yöneltilmişti.
60’tan fazla kişinin yargılandığı dosya dahilinde hiçbir somut delil yer almazken, 2011-2012 yıllarında Barış ve Demokrasi Partisi siyaset akademilerinde yürütülen eğitimlere dair olduğu söylenen tapeler iddianameye eklenmişti.
Yargılama sonucunda 16 kişinin tutuklanması yönünde karar çıkmış, Veli Büyükşahin ile Veli Haydar Güleç de 16 ay cezaevinde tutulduktan sonra tahliye edilmişlerdi.

Veli Büyükşahin ve Veli Haydar Güleç’in de aralarında bulunduğu yargılamaya bugün devam ediliyor.
Çağlayan Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde saat 10:00’da başlayan duruşma, kimlik beyanları ardından savunmalarla devam ediyor.

VELİ BÜYÜKŞAHİN: BANA AİT OLMAYAN SES KAYITLARI VAR

Duruşmada ilk olarak sanık sıfatıyla Veli Büyükşahin esasa ilişkin savunma yaptı. Büyükşahin şunları dile getirdi:

“Bu dava 2012 yılında hazırlandı. Dolayısıyla bu dönem savunma yapmak çok zor. Sosyal medya paylaşımlarımız ve diğer suçlamalar, bugünün koşullarında değerlendirmek çok eksik kalır. Tapelerle benim görüştüğüm herkes, o gün yasal olan bir partinin yöneticileriydi. Ayrıca akademiye dair yapılan tüm görüşmeler de aynı kapsamda değerlendirilmedi. İnsani duyarlılıkla yaptığımız paylaşımlar, örgütü öven şekilde ele alınmış. Yasal bir partide faaliyet yürütmek neden yasa dışı olsun? Akademide olan herkes parti yöneticileri. Ve bu telefon görüşmelerini dinlemek yasal değil. Bu toplumu zapturap altına almak demektir. Benim tapelerimin çoğunda kızımla yaptığım özel görüşmeler mevcut. Bu durum, demokratik bir ülkede olmaması geren bir durum. Kaldı ki bana ait olmayan ses kayıtları da var. Gerçi onların içeriğinde de bir suç yok.

“BİZİ HER AŞAMADA DİNLEMİŞLER”

Ben uzun yıllardır Alevi medyasında çalışmalar yürüttüm. Bütün çalışmalarım bunun üzerinedir ama şunu görüyoruzki bizim yaralarımızı Alevi toplumu olarak daha da derinleştiriyorlar. Bizi her aşamada dinlemişler. Ben aynı zamanda Alevi Ocağı mensubuyum. Yakınımızda bir çatışma varsa ve IŞİD, herkesi öldürüyor ve bizim de taliplerimiz oradaysa elbette ki duyarlılığımız olacak.

“BU ÜLKEDE ALEVİLER, KÜRTLER, ERMENİLER, ARAPLAR AŞAĞILANIYOR”

Sivas’ta insanlar diri diri yakılıyor. IŞİD Ankara’nın ortasında insanlarımızı öldürüyor. Tarihte hep benzer durumlar var. Dolayısıyla biz duyarlıyız ve tepki gösteriyoruz. Hepimize inancımız ve kimliğimizden dolayı tanınan haklar var. Ama malesef biri daha çok diğeri daha az yurttaş. Bir grubun itibarını öne çıkarmak diğer grubu aşağılamak anlamına gelir. Bu ülkede Aleviler, Kürtler, Ermeniler, Araplar ve diğer gruplar malesef aşağılanıyor, ötekileniyor. Bu ülkede biz özgür ve eşit olmak istiyoruz. Bunun için daha fazla ses çıkarmak istiyoruz. Bunu biz okuyan, yazanlar yapmazsak kim yapacak?

“ZORLA BİR ÖRGÜT ÇIKARMA ÇABASI VAR”

Bakın Anayasa tartışması yeniden başladı. Alevilerin, Kürtlerin eşit yurttaşlık talebi var. Şimdi bunun altından neden başka bir niyet aransın? Benim, pirlerime olan sorumluluğum gereği barıştan yana söylemlerim vardır evet ama kırın dökün diye bir söylemim yoktur. Yani dosya hazırlanırken o ikinci yurttaş, aşağılama tavrını da görüyorum. Mesela dosyada Alevi dedesi olduğum yazıyor. Hem Alevi dedesi olduğumu yazıp hem de beni emniyette IŞİD’li biriyle yan yana tutuyor. Demek ki beni hedef haline getirmek istediler. Zorla bir örgüt çıkarma çabası var. Benim tüm yaşamım açık. Ama bir gazeteci, dede ve aydın olarak görüşlerim hep açıktır.

“ALEVİLERİN SINIRLARINI SÜNNİLER BELİRLİYOR”

Alevilerin sınırlarını Sünniler belirliyor. Biz sadece sınırları belirlenenleriz. Ama biz kimsenin sınırlarını belirlemiyoruz. Hükümet yetkilileri, bizim cemevine ‘cümbüşevi’ dedi mesela. Bunun bir yasal yaptırımı olmuyor. Ama ben tapeler sonucu 16 ay ailemden uzak kaldım. Çocuğum o süreçte beni belgesel çekimi için uzakta biliyordu. Bizi, yaşam tarzımızdan koparmak istiyorlar. Babam, bu inancı bana aşıladı. Şimdi ben, toplumuma nasıl sırtımı dönerim? ‘Aleviliğinizi, dilinizi, Kürtlüğünüzü ve insanlığınızı da bırakın ve bizim çizdiğimiz sınırlar içinde kalın’ deniliyor. Suriye ile ilgili paylaşım yapmışım ve hapis yatmışım. Neden? Siyaset yapma hakkı herkese var ama bize yok! Bu nedenlerle istinat edilen bütün suçları reddediyorum. Ben, düşünceleriyle hep açık bir insanım. Milletvekili adaylığı yapmam dahi dosyaya eklendi. Ne var şimdi bunda, neden suç oluyor?
Yasadışı hiçbir eylemim, çağrım yok. O günün koşullarında demokratik hakkım olarak çalıştım, beraatimi istiyorum.”

VELİ HAYDAR GÜLEÇ: AİLE OLARAK DERSİM KATLİAM’INDAKİ O TRAVMAYI YAŞIYORUZ

“Veli haydar Güleç ise yapılan o toplantıların ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu belirterek,” Bu hakkı yargılamak ise deyim yerindeyse demokrasiye kurşun sıkmaktır” dedi.

Güleç savunmasına şöyle devam etti:

“Yargılanmamızın sebebi sahip olduğumuz bu ölümcül kimliklerdir. Alt kimlikler… Ben Alevi Kürt kimliği taşıyan biriyim. Türk ve İslam olmayanların tasviyesi büyük sonuçlar çıkarmıştır. Aile olarak Dersim Katliamı’ndaki o travmayı yaşıyoruz. Alevilik cumhuriyetin kuruluşundan beri din dışılık olarak tarif edilip, düşmanca yaklaşılmış. Dersim Katliamı’nda da oradaki halka bu şekilde yaklaşıldı. O katliamda yer alanların sonradan ifadeleri ortaya çıktı. Dönemi anlatmak, o kişide utanç sebebi olmuş. Büyük bir kötülükten bahsediliyor yani. Şimdi biz bu ülkede bu sorunları yaşadık. Sorunlar halen çözülmedi. Biz toplumsal duyarlılığımız gereği siyasetin içinde yer aldık. Yasalar parlamentoda yapılıyor.

“ALEVİLER HEP ZULME UĞRADI”

Bakın Alevilik dedik. Neden Aleviler bu kadar zulme uğradı? Neden hiçbirinin faili ortaya çıkarılmadı? Çünkü Aleviler hep reddedildi. Alevilik kendi başına bir inanç, bir Yoldur. Alevi pirleri, toplumun kanaat önderidir. Böyle bir toplumdan bahsediyoruz.
Bakın Diyanet, ‘Orası inanç kurumu değil, faturalarını ödeyemeyiz’ diyor. Diyanet bu ülkedeki ayrımcılığın kendisidir. Aleviler, eşit yurttaş olmak istiyor. İnancını özgürce yerine getirmek istiyor. Zorunlu din derslerinin kaldırılmasını istiyor çünkü asimilasyon hedefleniyor. Bunların değişmesi için siyasetle uğraştık.
Evet benim bir de Kürt kimliğim var. Birçok katliam yaşadık. Uzağa gitmeyeceğim, doksanlarda binlerce faili meçhul yaşadık. Biz bu sorunları çözemezsek, bizden sonraki kuşaklara kötülük, ölüm bırakacağız. Bir bedel ödenecekse bizimle sınırlı kalsın. Bu sorunlar bize miras kaldı, dilerim ki sonraki kuşaklara kalmaz. O yüzden Kürtlerin temel hakkı tanınmaktır. Bu devlet, Kürtlerle barışmak zorunda. Halen parlamentoda Kürtçe ‘bilinmeyen dil’ olarak görülüyor. Biz bu dilde eğitim de görmek istiyoruz. Kürt sorununu çözmek istiyorsanız ana dil önündeki engeli kaldırmalısınız. İnkar ederek bu olmaz!
Cumhurbaşkanı, yakın zamanda Kürdistan’a gitti ve Kürdistan bayrağı önünde fotoğraf verdi.

“GAYRİ CİDDİ SUÇLAMALARI KABUL ETMİYORUZ”

Bu iddianamede tapeler dışında ne var? Çok ilginçtir oluşturulan iddianame 2 kere reddedildi. Neden? Yetmedi savcı, bizim ses analizlerimizi istedi. Aradan 12 yıl geçmiş. Bu iddianame bir yargı malzemesi olamaz. Demokratik bir ülkede bırakın tutuklamayı bu iddianame ile kimse yargılanamaz. Gayri ciddi suçlamaların hiçbirini kabul etmiyoruz.

“BİZ VİCDANLIYIZ, DUYARLIYIZ”

DTK, devlet tarafından resmi görülmüş. Devletin orayla teması olmuş. O iddianamenin bir yerinde diyorum ki ‘Ateşkes konusunda bir süreç yürütmeliyiz’ şiddetten arınmadan bahsediyorum. İstakoz partileri yapanlar, kolunda Rolex saat takanlar için savaş kolaydır. Kürt’ün, Alevinin sorununun çözümü bu ülkeyi geleceğe taşıyacaktır. Bunun için mücadele yürütüyoruz. Dersim’i, Koçgiri’yi, Sivas’ı yaşadık buna rağmen kimseye kin gütmedik. Biz vicdanlıyız, duyarlıyız. Bu yaşananlar artık yetmez mi? Bu ülke her 10 yılda bir darbeler yaşandı çünkü iyi yönetilemedi. Bu sorunların çözümü hepimizin boynunun borcudur. Bunun için hep siyaset içerisinde olduk.

“BU DAVA YARGILAMA KONUSU OLMAMALI”

4 yılda bir oy kullanmak, sonrasında siyasete bulaşmamak bu ülke vatandaşına dayatılıyor. Bu demokrasi değil.
Mahkemeler, vatandaşın hak arama yeridir. Mahkemelerde adalet olmazsa vatandaş hak arayamaz. Bugün yargı, siyasetin vesayeti altında. O yüzden bizim beklentimiz adalet duygusuyla bakılmasıdır. Suçlamalara ilişkin ciddiye alınabilecek bir suçlama görmüyorum. Basın açıklamasına katılmak bir haktır. Sokak, hak aramanın merkezidir. Buraları yasaklar, baskı uygularsanız başka şeyler ortaya çıkacaktır. Bakın yeni bir anayasa tartışılıyor ama yöneticiler mevcut anayasayı dahi uygulamıyorlar. Bunları da geçtim, Aleviler içim AİHM kararları bile uygulanmıyor. Şimdi vatandaş neye güvenecek? Değiştirmeden önce mevcuda sadık kalalım.
Beklentimiz, bu yargılama süreci uzun sürdü. O gün de söyledik, bu dava yargılama konusu olmamalıdır.”

MEHMET AKAR: SUÇLAMALARI KABUL ETMİYORUM

Yazar Mehmet Akar ise “Osmaniye Cezaevinde açlık grevinde olduğum iddia ediliyor. Bu dönemde telefonlarımın da dinlenildiğine rastlanıyor. Ben o cezaevinde kalmadım. Dolayısıyla mesnetsiz iddialar” dedi.

Akar şöyle devam etti:

“Arnavutköy’de bir emlak alım satımı için bulunduğum dönemde bir arkadaşımla yaptığım telefon görüşmesi de mesnetsiz şekilde suçlamaya dönüştürülmüş. Örgüt için çalıştığım ifade edilmiş.
Parti içerisinde yasal faaliyet yürüttüm. Uzun yıllardır Kürt dili üzerinde çalışmaktayım. Demokrasiyi hayatıma yansıtan bir insanım. Şiddete karşı tavrımı hep açık ifade ederim. Sosyal medya paylaşımlarım suçlamalara konu edilmiş.
Demokrasi, binlerce yıl önceden günümüze gelen en naif olanıdır. Gönül ister ki günümüzde herkesin kendisini özgürce ifade ettiği bir hayat yaşansın. İddia makamının suçlamalarını kabul etmiyorum.
İstanbul’da yaşadığım süre içerisinde ticaretle uğraştım ve en son bir yapı kooperatifinin yöneticiliğini üstlendim. Uzun süre kamusal alanda faaliyet gösteren birinin, yasa dışı bir örgütte yer alması mümkün değildir.
Sosyal medyadaki paylaşımlarımı sorumlu vatandaş sıfatıyla yaptım. 4 yıl süren, yerel bir gazetede de yöneticilik yaptım. Yazdığım kitaplarda da herhangi bir yasaklama, toplatma olmadı. Ama 2011 yılından itibaren telefon görüşmelerinde yapılan dinlemelerinin hiçbirinde yasadışı bir konuşma yok. Sadece parti il ve ilçe başkanlarıyla yaptığım konuşmalar var. Üyelikler, toplantılar konusunda yapılan konuşmalar…
Şu anda bir bedel ödüyorum. Bir pişmanlık da duymuyorum. Ülkenin demokrasi gibi bir nimetle tanışması bazıları için kabul görmedi. Herhangi bir suç işlemediğimi belirtiyorum, beraatimi istiyorum.”

AV. İNAN POYRAZ: BU DAVA BARIŞ VE DEMOKRASİ PARTİSİ’NİN FAALİYETLERİNİN KRİMİNİLAZE EDİLMESİDİR

Semra Demir, Adnan Kaçmaz, Binali Palandöken ve Mehmet Akar’ın Avukatı İnan Poyraz, “Bir yargılama yapılıyor ve elimdeki donelerin yüzde 99’unu mahkemeye sunmuş durumdayım. Bu dava Barış ve Demokrasi Partisi’nin faaliyetlerinin kriminalize edilmesidir. Parti akademisinin nasıl kurulduğu parti tüzüğünde de yazmakta. Düşünce özgürlüğü kapsamında bu akademinin değerlendirilmesi yönünde mahkeme kararları da mevcut. Bu dosyanın yüzde 90’ını oluşturan hakim ve savcılar, kaçak halde aranmakta. Müvekkillerimizin hepsi iş güç sahibi. Karadenizli, gidip Kürtçe öğreniyor, sırf yurt dışına gidebilmek için. Ama müvekkillerimiz buradalar, bir yere de gitmiyorlar. Müvekkillerimin beraatini talep ediyorum” dedi.

AV. BÜLENT ÇOBAN: TAPELER TEK BAŞINA SUÇ TEŞKİL ETMİYOR

Adem Can’ın avukatı Bület Çoban da savunmasında, “Neden zahmet edilip teknik araç götürülerek partideki toplantılar dinleniyor? Buna gerek yoktu, çağrılsalar zaten açıkça anlatılacak konular, 10 yıl önce o toplantılarda konuşuldu. Kürt sorunu, Abdullah Öcalan, kadın sorunu, Alevi sorunu… bu başlıkları konuşmak suç olmamalı. Hatta bu sorunları diğer partiler konuşmadığı için sorun oluşuyor. Tüm bunları geçtim, hayatın gizlilik ilkesi nerede? Neye istinaden, hangi hakla dinleme yapılıyor? Zaten bu tapeler tek başına da bir suç teşkil etmiyor. O nedenle müvekkillerimizin beraatini talep ediyorum”  ifadelerini kullandı.

AV. ZÜLFİKAR ERDEN: TAPELER ÜZERİNDEN HUKUKA UYGUN BİR DELİL OLUŞTURMAK SÖZ KONUSU DEĞİL

Veli Büyükşahin ve Veli Haydar Güleç‘in avukatlığını yapan Av. Zülfikar Erden ise SEGBİS yoluyla duruşmaya katılıp savunma yaptı.

Erden şu ifadeleri kullandı:

“Soruşturma 2012 yılında başlıyor ve 2019 yılına kadar kalem dahi oynatılmıyor. Bunun sebeplerinin başında savcılık ve kolluğun kimlerden yana olduğuna girmeyeceğim ama birçoğunun FETÖ suçlamalarıyla tutuklandığı, arandığı aşikar. Savcılık makamı bazı müvekkiller üzerinden ceza talep ediyor ancak şöyle çelişki var. Örneğin müvekkillerden Süleyman Savaş, akademiye kayıt yaptığını ama vazgeçip katılmadığını söylüyor ama savcılık makamı örgüt üyeliğinden ceza istiyor. Tapeler üzerinden hukuka uygun bir delil oluşturmak söz konusu değil. Hangi sesin hangi isme ait olduğu konusunda bir netlik de yok. Yargıtay’ın bu konudaki tavrı da açık; eğer net bir değerlendirme yoksa somut delil olamaz deniliyor. Dosyada gelinen noktada, BDP’nin çalışmalarını kriminalize etme çabası var. Diğer partiler, benzer bir organizasyon yaptığı zaman alkış tutuyoruz ama BDP yapınca yasadışı faaliyet olarak yorumlanıyor.
Kan davalı bir aileyi AK Partili birileri barıştırdığı zaman olumlu karşılanıp, BDP’liler yapınca neden örgütsel faaliyet olarak yorumlanıyor?
Bu nedenlerle tahliye talep ediyoruz?

Veli Büyükşahin ve Veli Haydar Güleç‘in avukatlarından Seyit Demir de şu savunmayı yaptı:

“Müvekkillerin duruşu bir aydın duruşudur. Birçok davada, hatta boşanma davalarında dahi FÖTÖ tartışması yapılmakta ama bu dosyada direk FETÖ izi var. 2010’lu yıllarda akçeli işler bir ortağın, güvenlik bürokrasisi ise diğer tarafın elindeydi. FETÖ’cüler kurdukları düzenin 1000 yıl süreceğini düşünüyordu ama öyle olmadı. Dönemin 61. Hükümetinin başbakanı ‘Analar ağlamasın’ diye bir süreç yürütürken Hakan Fidan’ı gözaltına alıp KCK operasyonu yürütmek ve Gülen’in ‘Ocaklarını yakın’ söylemini görmemek mümkün mü? Haklarını vermek lazım, kumpas kurmayı iyi bilirlerdi. Bunun eğitimini de Amerika’dan aldılar. KCK operasyonlarında binlerce insanı bu yollarla yargıladılar.
DTK bir platform ve bu konuda cevap vermeyi gerek görmüyorum. Bu konuda mahkemelerin beraat kararları da var. Bizim müvekkillerin DTK’yla da alakası yok.
Her siyasi partinin akademi eğitimleri var. Müvekkillerim de aydın duruşu sergileyip söylediklerinin arkasında duruyorlar. Facebook paylaşımları söz konusu edilmiş. Müvekkilim bir gazeteci. Müvekkilim darbe günü kesintisiz 7 saat yayın yapıyor ama ne yazık ki KHK ile kapatılıyor.
Dosyadaki ilk hakim 2 defa iddianameyi geri gönderdi. Bu dosyada cezası netleşen hakimin imzası da var!
Müvekkillerim, insan hakları konularında dersler vermiş. Müvekkilim PM üyesi (Barış ve Demokrasi Partisi). Gizli, saklı bir durum yok. Sanki el yapımı patlayıcı yapmayı öğretmiş gibi… Oturma eylemini örgütle bağlandırmaya karşı söyleyecek söz yok.
Bizim dosyamızda 11 ardışık dinleme kararı var. Hedef kişi belli değil, olta atılıyor, kim takılırsa… Müvekkilim Çanakkale tarafına gidiyor, çocuğunun astım hastalığı nedeniyle. Orada yaptığı bu konuşmalar dahi tapeye giriyor. 2 yıl boyunca devam eden böyle bir dinleme yapılabilir mi?
Bilal Bayraktar, Sadrettin Sarıkaya’yı anmadan olmaz. Dosyada bu iki ismin imzaları var. Siyasi iktidara yönelik ilk operasyonu bunlar yaptı. Soruşturma açısından murdar olmuş, pis ve kirli bir soruşturma yürütülmüş. En azından bu sayfayı artık kapatalım. Beraat kararı verilsin, talep ediyorum.”

Mahkeme heyeti, davaya dair kararını 8 Mayıs’ta açıklayacak.

PİRHA/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak