Alevi Haber Ajansi

Gülcan Akın: Demir işini yaptığım için toplumsal baskıya maruz kaldım- VİDEO

PİRHA – Demirci Kawa efsanesiyle başlayan serüven İzmir’de ‘Akın Ferforge’de can buldu. İlk olarak soba bileziği yaptı, sonra kaynak ve o çok korktuğu spirallemeyi öğrendi. Hayalleri sanat atölyesi açmak olan Akın çifti, bir taraftan demir işi yapıp geçimini sağlarken diğer taraftan atölye için demirden iki-üç boyutlu çalışmalar yapmaya başlamış. 

37 yaşındaki Gülcan Akın Felekoğlu, Erzurum Hınıs doğumlu. 25 yaşında köyüne gittiğinde evlenen Akın’nın, Demirci Kawa efsanesiyle başlayan ve köyde evlendiği kişinin demir işiyle uğraşması demircilik serüveninin başlamasına sebep olmuş.

Muş Varto’da evlenen Gülcan Akın Felekoğlu, şimdi İzmir Karşıya’da oturuyor. Asıl mesleği stilistlik olan Akın, Yamanlar Mahallesi’nde eşiyle birlikte demircilik işiyle uğraşıyor. Evlendikten iki ay sonra eşinin yanında işe başlayan Akın, ilçede bir çok kişinin ‘sen burada ne yapıyorsun, bu erkek işidir’ gibi söylemlerine maruz kalsa da pes etmeden demircilik işine devam etmiş.

Pes etmeden devam ettiği demircilik işinde eşiyle birlikte sanat atölyesi açma gibi bir de hayalleri var. İki, üç boyutlu çalışmalarına başlayan çift, sevgiyle demire vuruyorlar. Akın, ‘ O çekiç örsün üzerine her değdiğinde bir duygunun daha yenildiğini hissediyorum’ diyerek de toplumun ön yargılarının kırılması gerektiğini söylüyor.

İLK OLARAK SOBA BİLEZİĞİ YAPTI

‘Akın Ferferge’ tabelasının önüne gittiğimizde içeriden başında yazması, elinde eldiven, önünde o çok yakışan önlüğü ve güler yüzlülüğüyle Gülcan Akın Felekoğlu bizi karşılıyor.

Çayları yudumlarken bir taraftan yaptığı işi bize anlatmaya başlıyor. Heyecanla dinlediğimiz Gülcan Akın Felekoğlu’nu işinin başına geçerken görüntülüyoruz. Hem işini yapıyor hem de yaptığı işi bir kez daha anlatıyor.

İlk 13 yaşında Demirci Kawa efsanesini okuyarak başladığını söyleyen Akın, “Demirin başlangıcı benim için Demirci Kawa. Onu okurken büyülendiğim, vay be böyle bir adam olmalı dediğim” ifadesini kullanıyor.

Akın, eşiyle tanıştığında demirci olmasını ise, “Demirci olması benim için, vay demirci miymiş, bu güzel…” diye anlatıyor. Akın, demirci insanın şefkatli olduğunu belirterek, “Çünkü demirle çalışıyordur, sert bir malzemeyle çalışıyordur. Vücudunda insana ait olan bütün sert duyguları ona aksediyordur” diyor.

Akın, evlendikten sonra evde oturmanın kendisine göre olmadığını düşünerek, iki ay sonra eşinin yanında işe başladığını kaydediyor ve ilk demir işinde soba bileziği yaptığını ve 50 TL kazandığını söylüyor.

“TOPLUMSAL BASKIYA MARUZ KALDIM”

Varto’da bu işi yaparken toplumsal baskıya maruz kaldığını, özellikle kadınlardan destek beklerken tepki aldığını belirtiyor Gülcan Akın.  ‘Kadının burada ne işi var – Neden buradasın, burası erkeklerle dolu’ gibi söylemlere maruz kaldığını belirten Akın, “Bana göre nefes alabildiğin her yerde insansın sadece, cinsiyet farkının olmaması gerektiğini düşünüyorum” diyor.

Eşinden destek gördüğünün altını çizen Gülcan Akın, eşiyle ütopyalarını birleştirerek sanat atölyesi tarzında demire dönük iki boyutlu ve üç boyutlu çalışmalar yapmak istediklerini ve bunun çalışmalarına başladıklarını belirtiyor.

Ekonomik olarak durumun çok iyi olmadığını söylüyor Akın, fakat işi severek yaptığı için ve hayallerini gerçekleştireceği için mutlu olduğunu belirtiyor.

“EN ÇOK SPİRAL MAKİNESİ BENİ ZORLAMIŞTI”

İşe ilk başladığında çok zorlandığını söylüyor Akın ve o süreci şöyle anlatıyor:

“İlk başladığım zamanlarda gerçekten zorlanıyordum. Özellikle spiral makinasını elime aldığımda onunla beraber yere doğru eğilerek çalışmak zorundasın. Ağırlığı ile seni yere çekiyor zaten, korkunç bir makine, elinde patlayabilir, yüzünün yarısını götürebilecek bir potansiyeli var. Bunları bildiğin için korkuyorsun ama korkarsan bunların olmayacağını da biliyorsun. O korkunun üzerine gidilmesi gerektiğini öğrendim bu işte. Çalışırken tek zorlandığım makine o dur, onun dışındaki bütün makinaları çalışırken demirin şekil aldığını hissediyorum ve bu bana acayip haz veriyor.”

“KAYNAK DİKİŞ GİBİDİR”

Akın, yaptıkları modellerin ilk aşamasının çizim olduğunu söylüyor. Yapılan çizime göre ölçeklendirildiğini ve ona göre demirin kesildiğini belirten Akın, kesilen demire şekil vermeye çalıştıklarını ve demirin şekil alması için ısıtılması gerektiğini söylüyor.

Gülcan Akın, yapılan bütün aşamalardan sonra kaynak yapıldığını belirtiyor ve yapılan kaynağı dikişe benzetiyor. Akın, yaptığı özgün çalışmaları boyamadığını ve sergide insanların demirin bu hale gelmelerini görmesini istediğini belirtiyor.

İzmir’de bu işi yapan tek demirci olduklarının altını çiziyor Akın. Bu işi tek başlarına yapmak Akın çiftine ayrıca biz haz veriyor. Demir işinin fabrikasyon olduğunu bunu yapan demircilerin çok olduğunu ancak kendilerinin sanat icra ettiklerini, demiri dantel gibi işlediklerini belirtiyor.

“ÇEKİÇ ÖRSE HER DEĞDİĞİNDE BİR DUYGU DAHA YENİLİYOR”

Gülcan Akın, kadınların, dokunduğu her işi değiştirdiğini belirtiyor ve neden kadınların her alanda olması gerektiğini şöyle açıklıyor:

“Kadın dokunduğunda değişiyor. Çünkü kadın hayatı işler gibi işliyor. Varsayalım kadın tarlaya gitti, kadının topladığı ot bile değişir. Çünkü ona kadının duygusu dahil olur. Ben eşime defalarca kapı söktürdüm, akım doğru gitmemiş diye. Eğer toplum bizden korkmayı bırakıp bizimle beraber yürümeye başlasa hayat onlar için çok güzel geçecek çünkü kadınlardan korkmalarına gerek yok. Kadın onlara eşlik eden hayatın dengesi, doğa gibi düşünelim. Hayatı dengede beraber yaşamayı öğrenmediğimiz sürece sadece kıyım yapabiliriz. Ben bu kıyımın, toplumun bu sert bakışının insanların ön yargısına biraz da örsün üzerine çekici vuruyorum. O çekiç örsün üzerine her değdiğinde bir duygunun daha yenildiğini hissediyorum. Müzik dinler gibi, hayatı işler gibi… O yüzden demire devam edeceğim. Hayatımda hep olacak, bir kadında bunu yapacak. Yurt dışında bu işi yapan kadınlar var. Onlarla da görüşüyorum.”

“BENİM İLK KIVILCIMIM İNANIŞIM”

Sanat atölyesi için yaptığı çalışmaların ise simgesel olduğunun altını çiziyor Gülcan Akın ve ekliyor, “Benim ilk kıvılcımım inanışım zaten” diyor.

Akın, Alevi inancının kendisinde yarattığı etkiyi ise şöyle anlatıyor:

“Biz daha çok hayatın içinde tarihe yansımış, diyelim ki Anka Kuşu bize neyi hatırlatıyor? Aleviliğin ateşi gibi düşünün. Turna Kuşu yapmak istiyorum çünkü bizde simgedir. Alevilik inancında tabiatın içinde akmak vardır. Tabiata zarar vermeden, tabiatın verdiği yöne doğru gitmek, sen yön çizmezsin tabiat sana yön verir. O yüzden tarihten bugüne kendi inancımızın da getirdiği güzellikle tabiatın içinde yön almak, onun gibi yaşamak, Alevi olarak devam etmek. Benim ilk kıvılcımım inanışım zaten. Çünkü tabiata olan aşkı görüyorum kendi inancımda. Tabiata olan saygıyı görüyorum. İşlerken de tabiatın madenini işliyorum ve tabiat figürleri vermeye çalışıyorum.”

Ersin ÖZGÜL- Semra ACAR / İZMİR 

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak