Alevi Haber Ajansi

Gökhan Yaralı, 8 yıldır vücudunda şarapnel parçalarıyla yaşıyor: Çocuklarımız için gitmiştik-VİDEO

PİRHA – Ankara’da IŞİD çeteleri tarafından yapılan 10 Ekim Gar Katliamı yaralılarından Gökhan Yaralı, yapılması planlanan anma törenine dair konuştu. Yaralı, kamu idaresinin tutumunu eleştirerek, “Orası bir kurban mezbahanesi olsaydı ve o kadar kan aksaydı, onun bile üzerinden bu kadar rahat geçilmezdi. Her şeyden önce orada ölenlerin, biber gazı yemeden anılabilmelerini isterim” dedi.

Ankara’da 10 Ekim 2015’te yaşanan katliam cumhuriyet tarihinin en kanlı saldırısı olarak kayıtlara geçti. 44 şehirden Ankara’ya gelen insanlar katliam sebebiyle yaralandı veya hayatını kaybetti.

“Barış, kardeşlik ve demokrasi” talebiyle Ankara’da yapılacak miting için gar önüne gelenler, 10:04’te iki IŞİD’linin patlattığı bomba sonucu adeta bir savaş meydanının ortasında kaldı. O an hayatta kalabilenler, polisin sıktığı biber gazı ile adeta ikinci bir şok yaşadı.

5 Haziran Diyarbakır ve 20 Temmuz Suruç Katliamı’nın ardından 10 Ekim Ankara Katliamı ile ülke adeta bir kaos ortamına dönüştü. “3 kardeş katliam” diye adlandırılan silsile adeta göz göre göre çok sayıda insanın yaşamını kaybetmesine sebep oldu.

“BU YAŞAM İNSANI YORUYOR”

103 kişinin yaşamını yitirdiği Ankara Gar Katliamı’ndan yaralı kurtulan Gökhan Yaralı, 8. yılın ardından yaşadıklarını PİRHA’ya anlattı.

Patlamadan sonra %94 engelli kaldığını belirten Gökhan Yaralı, duyma kaybıyla birlikle bir bacağını da bu saldırıda yitirdi. Tedavi sürecinin halen devam ettiğini belirten Yaralı, “Kasıktan bacağın koptuğu yere kadar atardamarım yok. Atardamar olmadığı için aynı zamanda kalp ve tansiyon hastasıyım. Artık yorulduğum için hastaneye de çok sık gidemiyorum ama mecburen iki üç ayda bir gitmem gerekiyor. Mecburen artık tedavim aksıyor. Çünkü bu yaşam insanı yoruyor. Bir de Türkiye’de hastaneye gitmek zulüm. Ya paran olacak özel hastaneye gideceksin ya da diğer türlü çok zor. İlk 2 yıl bizlerden ‘Gazi’ statüsü ile özel hastaneler muayene farkı almıyordu, sonrasında onu da kaldırdılar” diye belirtti.

8 YILDIR BEDENİNDE ÇOK SAYIDA ŞARAPNEL BULUNUYOR

Gökhan Yaralı, 10 Ekim’deki patlama sebebiyle vücudunun birçok yerinde şarapnel parçalarının olduğunu da söyledi. Engelleri sebebiyle yaşantısının tümüyle değiştiğine vurgu yapan Yaralı, “Vücudumda şarapnel olduğu için yürümekte çok büyük zorluk yaşıyorum. Kıkırdak yapısı olmadığı için sürekli kollojen kullanıyorum. Ağrılarım sebebiyle sürekli ağrı kesici ilaçlar alıyorum. 150 metre üzerinde bir yürüyüş yapınca ciddi zorluklar yaşıyorum artık. İstediğim yere gidemiyorum” dedi.

“O EMNİYET MENSUBUNUN BOMBAYI PATLATANLARDAN FARKI NE?”

Gökhan Yaralı, katliama dair yürütülen dava sürecini de değerlendirdi. Duruşmalara giderken yaşadığı hissiyatı paylaşan Yaralı, şöyle devam etti:

“Talepler belli, hakemin reddedeceği belli, aranan iki üç kişi var, onların aranmasına devam yönünde hep aynı kararlar çıkıyor. Biliyoruz ki Sivas Katliamı gibi zaman aşımı kararı verilip düşürülecek. Katliam davaları için bu gelenek haline geldi. Hrant Dink olayı da bir katliamdır. Failler, ihmaller, yargılananlar hep belli. Bu davalar Türkiye tarihinde genel olarak zaman aşımına gidiyor. Bu tür katliamların her birinde bir kamu eksiği muhakkak var. Bir şekilde bu kamu görevlilerinin cezalarını çekmesi gerekir ki bunun temel sebebi şu; ondan sonraki olacak olaylarda bu görevlilerin, görevlerini daha dikkatle yapabilmeleri; yani Sivas’ta gözler önünde, canlı yayında insanlar yandı. Peki kaç kamu görevlisi ceza aldı? Orada eğer 2 kamu görevlisi ceza alsaydı bugün bunlar olur muydu? İhmaller insanların yanlarına kar kalırsa bu ‘ihmaller’ devam eder. Yani bir emniyet mensubu çıkıp ‘Evet biz ihbar aldık ama bildirmedik. Çünkü sürekli ihbar alıyoruz’ diyebiliyor. İnsanlar, çocuklar öldü… Emniyetin temel görevi ihbarı bildirmek değil mi? Böyle bir ihmalkarlık olur mu? Bunu yapanın bombayı patlatanlardan farkı ne?”

“DEMİR OLSAM ÇÜRÜRDÜM, TOPRAK OLDUM DAYANDIM”

Her yıl 10 Ekim’de yapılmak istenen anma programına dair de konuşan Gökhan Yaralı, kolluk güçlerinin yasaklama kararını da eleştirdi. Katliamın yapıldığı yere halen anıt dikilmediğinin de altını çizen Yaralı, şunları söyledi:

“103 insanın hayatını kaybettiği, 500 civarında insanın yaralandığı, anlık savaş meydanından daha kanlı bir olay yeri… Katliamın yapıldığı yere dair bir önceki belediyeden, validen anıt yapılması yönünde karar çıkıyor ancak halen orada hiçbir şey yok. Orası bir kurban mezbahanesi olsaydı ve o kadar kan aksaydı, onun bile üzerinden bu kadar rahat geçilmezdi. Yaşar Kemal’in bir sözü var ‘Demir olsam çürürdüm, toprak oldum dayandım’ diye. İnsanın yüreği yanıyor; arkadaşların, dostların, çocuklar o alanda paramparça oldular. Hayatını kaybedenlere karşı saygı duymak bu kadar mı zor? Bu insanlar para pul istemediler; emek, demokrasi, barış mitingi için geldiler. Orada Türkler, Kürtler, Ermeniler, Lazlar, Çerkezler, Aleviler, Sünniler ölmedi; bu toplumda ne kadar mozaik varsa her birinden insan öldü veya yaralandı. Orada işçi de memur da vardı. Yani Türkiye’nin her rengi oradaydı. Yozgatlı da, Rizeli de Diyarbakırlı da, Vanlı da Edirneli de vardı. Türkiye’de hangi mitingde bu kadar rengi toparlayabilirsin? Her birinin kanı oraya karıştı. Ben şu an o insanların arzularının karşılık bulmasını isterim. Emeğe saygı duyulmasını, demokrasiye kavuşmayı isterim. Her şeyden önce orada ölenlerin, biber gazı yemeden anılabilmelerini isterim. 2 saatliğine trafiği kapatmak çok mu zor? İnsanlar gelir, ağıtını yakar, çocuğunun en son düştüğü yere karanfilini bırakır ve gider. Bu kadar mı zor?”

“ÇOCUKLARIMIZA DAHA GÜZEL DÜNYA BIRAKMAK İÇİN…”

10 Ekim’de yapılacak anmaya dair de çağrı yapan Gökhan Yaralı, “O gün o alana giden on binlerin talebi evrenseldi. Her birinin yerine getirilmesini isterim. O meydanın adını ‘Demokrasi Meydanı’ koymakla olmuyor, taleplerin karşılık görmesi lazım. Çünkü biz o meydana gelirken Türkiye’nin konjonktürü de çok değişikti; öncesinde Diyarbakır’da, Suruç’ta katliamlar oldu ve Ankara ile İstanbul’da da olacağı söyleniyordu. Ben de dahil insanlar oraya giderken böyle bir patlamanın olabileceğini düşündük ve kendi aramıza ‘Gitmeli miyiz?’ diye sorguladık. En son şuna karar verdik ‘Evet Diyarbakır’da, Suruç’ta katliamlar oldu. Ankara’da da bu terör örgütünün eylem yapma ihtimali vardı ama ‘çocuklarımıza daha güzel dünya bırakmak için gerekirse gideceğiz, gitmeliyiz’ dedik” ifadelerini kullandı.

Eren GÜVEN/ANKARA

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak