Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Gülen Cemaati’nin yargı ayağına ilişkin yürüttüğü soruşturmada dinlenen ve bir dönem Silivri’de hâkim olarak görev yapan ‘Adem’ kod adlı gizli tanık, ifadesinde Zekeriya Öz ve Fikret Seçen arasında geçen bir konuşmayı anlattı. Gazeteciler Nedim Şener ve Ahmet Şık tutuklanmadan ve Odatv soruşturması başlatılmadan önce Zekeriya Öz’ün bir telefon görüşmesi yaptığını dile getiren ‘Adem’, “Bu konuşmayı duymadım. Daha sonra benim yakınımda bulunan Fikret Seçen’e kısık sesle, ‘Arkadaş, bu çok önemli, ısrar ediyorlar’ dedi. Bunun üzerine Fikret Seçen de kısık sesle Zekeriya Öz’e ‘Ya arkadaş, basılmamış kitapla ilgili ne işlem yapacağız, bunlar ne yapıyor?’ diye tepki gösterdi. Bu konuşmaya kulak misafiri oldum” dedi.
Habertürk‘ten Fevzi Çakır‘ın aktardığına göre; gazeteci Şık’ın ‘İmamın Ordusu’ adlı kitabının hazırlık süreci devam ederken, 3 Mart 2011’de evine polis baskını yapılmıştı. Bu operasyonun ardından Şık tutuklanırken, kitap taslağına da el konularak baskısı önlenmişti. Şık kitabında, Gülen Cemaati’nin devlet içinde, özellikle de polis teşkilatında örgütlendiğini anlatıyordu. Gizli tanık Adem’in ifadesinden öne çıkan satır başları şöyle:
“ERGENEKON’A DAHİL EDERİZ”
O dönem Ergenekon süreci öyle bir hal almıştı ki; Zekeriya Öz’ün herhangi bir şahısla ilgili kendisine iletilen eleştirilerden dolayı “Ne kızıyorsunuz, isimsiz bir dilekçe yollayın, bunu da Ergenekon soruşturmasına dahil ederiz. Kafanıza takmanıza, kızmanıza değmez” şeklinde Beşiktaş Adliyesi’nde bulunan arkadaşlara şaka yaptığını duyuyordum.
“HOCAMIZIN TALİMATIYLA”
Silivri Adliyesi’nde görev sürem bittikten sonra Mehmet K. isimli savcının odasına ziyarete gitmiştim. Sohbet sırasında cezaevindeki bir tutuklunun, yakınının ölümü nedeniyle izinli çıkması sırasında meydana gelen bir problemle ilgili cezaevi taburundaki askerlerle ilgili soruşturma başlattıklarını söyledi. Fakat soruşturma sırasında İl Jandarma Alay Komutanı Hüseyin Kurtoğlu’nun olayı üzerine alarak “Emri ben verdim” dediğini söyledi. Ben de “Alay komutanının cezaevindeki hükümlüyle ilgili nereden bilgisi olacak, o sorumlu
tutulamaz” dedim. Mehmet K. da “Ben bunu yukarıya bildirdim, bakacağız” dedi.
KOMUTAN HAKKINDA…
17-25 Aralık olarak bilinen hükümete yönelik operasyon sürecinden önceki bir tarihte Habip A. isimli hâkim beni arayarak, “Hanım ve çocuklar yok. Dursun A. ve Özden D.’yi çağıracağım, buyur gel” diyerek davette bulundu. Evine gittiğimde bir müddet sonra elinde bilgisayar çantası olan ve tanımadığım ‘Erdal’ isimli şahıs geldi. Bana mesleğimle ilgili beni tanımaya yönelik sorular sordu ve ilgi gösterdi. Ne iş yaptığını sorduğumda, özel bir okulda öğretmen olduğunu söyledi. Sonra bu şahıs çantasından bilgisayar ve evraklar çıkardı. Bilgisayarına baktı ve konuşma sırasında “İstanbul İl Jandarma Alay Komutanı hakkında hocamızın talimatıyla dava açılmıştı” diye bilgi verdi. (Albay Hüseyin Kurtoğlu’nun bu kumpas davası ile terfisi FETÖ tarafından bir süre engellenmişti. Ancak Kurtoğlu, 15 Temmuz sürecinden sonra geçikmiş terfisini alarak general oldu.)
“BÜYÜĞÜMÜZ ÖNEM VERİYOR”
Yine bu şahıs, Hâkim Sedat H.’den bahsederek, “Bu kişi saygıdeğer büyüğümüzün (Gülen) akrabasıdır. Büyüğümüz, Ergenekon davasına ne kadar önem verdiğini göstermek için bizzat bu şahsın davada görevlendirilmesini istemişti” dedi. Sonrasında aynı ortamda bulunan Habip A.’ya bir kâğıt vererek, “Abi, bu asker abilerimizden geldi. Bunun iddianamesi senin mahkemene gelmiş. İddianame kabul süreci hızlandırılırsa bunlar terfi edemiyormuş” dedi. A. hiçbir şey söylemeden not kâğıdını cebine koydu. Ben diyaloglardan çok rahatsız olduğum için kalkmak istedim. Evden çıkmak üzereyken Erdal isimli şahıs bana, “Erzurum’da arkadaşlarımıza hakaret eden Ömer E.’nin dosyasına siz mi baktınız?” dedi. Ben de kendisine, “Bende bir sürü dosya var, bir hâkime böyle soru sorulmaz?” diye tepki gösterdim ve evden ayrıldım.
Yoruma kapalı.