PİRHA- Gezi direnişinin yarattığı dinamizmden ilham alarak yaşadığı mahallede muhtar adayı olan Özge Erdoğan Yeşilırmak, muhtarlık koltuğunu yalnızca bir simge olarak görüyor. “Kendin seç kendin yönet” sloganıyla mahallesinde adaylık çalışması yürüten Yeşilırmak’ın kadınlara, çevreye, hayvanlara, yaşadığı mahallenin sorunlarına dair söyleyecek çok sözü var.
İstanbul Küçükçekmece Atakent Mahallesi’nde yaşayan Özge Erdoğan Yeşilırmak, 31 Mart’da yapılacak yerel seçimlerde mahallesinden muhtar adayı. 1987 yılında İstanbul Fatih’de doğan Yeşilırmak, Radyo Televizyon ve Sinema bölümünden mezun. 17 yıldır Atakent Mahallesi’nde yaşayan Yeşilırmak’ın tüm kadınlar gibi mahallesine dair söyleyecek çok sözü var.
Atakent Mahallesi’nde yaşayan kadınlar Gezi direnişinin yarattığı dinamizmle mahallelerinin yönetiminde söz sahibi olmuşlar. Yeşilırmak da bu dinamizmle önümüzdeki yerel seçimlerde muhtarlığa adaylığını koydu. Tek kişinin mahallenin tüm sorunlarına yetişemeyeceğini söyleyen Yeşilırmak, bu sorunu mahalle meclisleriyle aşmayı hedefliyor. “Kendin seç kendin yönet” sloganıyla çalışmalarını sürdüren Yeşilırmak, birebir insanlara temas ederek onların sorunlarını, taleplerini dinliyor.
Bir yandan muhtarlık çalışmalarıyla ilgili bir gününü takip ettiğimiz Yeşilırmak ile çalışmalarını, nasıl bir yerel yönetim hedeflediğini, kadınlara dönük neler yapabileceğini konuştuk.
GEZİ DİNAMİZMİ İLHAM VERDİ
Aday olmaya nasıl karar verdiniz?
Aslında önceki dönemden beri buna dair fikrim vardı. Çünkü burada iki dönem önce muhtarlık yapan eski muhtarımızdan sonra daha genç bir açılım olmuştu, bir kadın aday çıkmıştı ve kendisi de Gezi döneminde mahallemizde muhtar olarak seçildi. Oradaki dinamizmi bana da ilham vermişti. Böyle bir çıkışla ‘Ben de yapabilirim. Mahalleme dair sorunları ben de biliyorum. Ben de bunlara dair bir şeyler yapabilirim’ diyerek özellikle kadınların bu alanlarda var olmasının önemini de göz önünde bulundurarak aday oldum. 17 senedir burada yaşıyorum, sorunları da eksikleri de fazlaları da çevreme duyarlı bir insan olduğum için biliyorum.
Çalışmalarınız nasıl gidiyor? Neler yapıyorsunuz?
Aslında çalışmaları uzun süredir devam ettirmiyorum. Muhtarlığı çok uzun süredir düşünüyor olmakla birlikte adaylığa karar vereli 2-3 ay kadar oldu. Bu süre içinde de uzun süredir mahallede yaşamamdan kaynaklı bir çevrem vardı elbette ki ama bu çevreyi bu çemberi insanların desteğiyle genişletmeye çalıştım. Öncelikle tanımadığım komşularıma bu 2 aylık süreçte ulaştım. Bunda da başarılı olduğumu düşünüyorum çünkü gerçekten çevremdeki insanlar da bu fikri benim kadar benimsediler ve yardımcı olmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Ben kimseye ‘koşulsuz bir şekilde bana oy verin’ diyerek gitmiyorum. Oturup sohbet etmek, onların hayatlarına dokunabilmeyi amaçlıyorum önce. Mahalledeki nüfusumuz 100 bin, seçmen sayımız da 7 bin kadar. Böyle bir mahallede herkesi birebir görmek elbette zor. Ama ben mümkün olduğunca çok çevreye ulaşmaya çalışıyorum. Sosyal medya ve medyanın desteğini almaya çalışıyorum. Eski bir medya mensubu olduğumdan arkadaşlarım da destek vermeye çalışıyorlar sağ olsunlar.
Bu dönemde siyasi parti adayları dışındakiler yani muhtarlıklar için pankart ve afiş yasakları söz konusu. Bu durumda nasıl propaganda yapıyorsunuz?
Aslında böyle olunca görünürlüğümüzün önü kapanmış oluyor. Sosyal medyaya önem vermeye çalışıyorum. Bunun dışında etkinliklere, toplu alanlara sık sık girmeye çalışıyorum. Bu muhtar adaylığımdan önce de böyleydi aslında. Yani burada yaşadığımdan beri buradaki aktif kitlenin içinde her zaman bulunmaya çalıştım, şimdi de öyle yürütüyorum kampanyayı. Zorlanıyor muyum zorlanıyorum. Pek çok açıdan insanı zorlayan tarafları var tabi ki. Ama bu yola girerken bunları da tahmin ediyorduk her alanda olduğu gibi. Zorluklarının da üstesinden geleceğimi düşüyorum.
“YARATICILIKTAN ZİYADE GERÇEĞİ GÖSTERMEYE ÇALIŞIYORUM”
Sosyal medya çalışmalarınızda neler yapıyorsunuz?
Hayatın içinde olan şeyleri insanlara göstermeye çalışıyorum. Ben bu yola çıkarken mahallelinin talepleri ve onların çözüm önerileriyle bu mahalleyi birlikte yöneteceğiz diye çıktım. Dolayısıyla onların sözlerinin benim sözlerim kadar duyulur olmasını sağlamaya çalışıyorum. Kadınların toplantılarına katılıyorum onların taleplerini not ediyorum. Ama bunları sadece dosyalar halinde kendimde bulundurmaktansa insanlarla paylaşmayı tercih ediyorum. Çocuklarla sohbet ediyorum. Bunların kimini kurgu diye düşünebilirsiniz ama değil. Gerçekten o çocukların kendi yarattıkları, ‘Hadi ne söylemek istersin’ dediğimde kendilerinin çıkardığı şeyler. Bunlara önem vermeye çalışıyorum. Yani yaratıcıktan ziyade gerçeği göstermeye çalışıyorum. Daha çok eksiğim var ama kafamda daha çok proje var. Onları da gerçekleştireceğim.
Mahallede kaç muhtar adayı var, bunların kaçı kadın?
Mahallede şu anda 4 tane muhtar adayımız var. 2 kadın, 2 erkek adayız şu anda. Var olan muhtarımızın bir adaylık açıklaması yok şu an için. Eğer kendisi de aday olursa minimum 5 aday olacağımızı biliyorum. Ama muhtarlıkta başvuru gibi bir koşul olmadığı için son güne kadar adaylar çıkabilir. 100 bin kişilik bir mahallede de 5’ten fazla aday olması çok şaşılacak bir durum olmayacaktır. Bekliyoruz, göreceğiz.
“EVİ DE SOKAĞI DA VAR EDENLER KADINLARDIR”
Türkiye geneline baktığımızda kadınları yerel yönetimlerde aday olarak görmeye sık rastlamıyoruz. Sizin mahallenizde bu durum yarı yarıya. Bu da kadını mutfağa sokan bir anlayışa karşı kadınların söyleyecek sözü olduğunu ortaya koyuyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yerel yönetimlerde aday olarak bile göremediğimiz kadınların Atakent özelinde çok ön planda olmasını ben sevinçle karşılıyorum. Ama bu da şaşılacak bir şey değil çünkü Atakent nüfusunun yüzde 51-52’si kadınlardan oluşuyor. Böyle olunca da zaten kadınlar azınlıktayken bile bir adım öne çıkmaya daha hazır bir kitle olduğu için Atakent’te daha önde durmaları kaçınılmaz bir sonuç oluyor. Var olan muhtarımızın kadın olması da bunun önünü açan bir sebep diye düşünüyorum. Burada kadınlar sosyal hayatın daha çok içinde. Elbette her yerde öyledir çarşıda, pazarda, evin içinde de dışında da evi var eden de sokağı var eden de aslında kadınlardır. O yüzden buradan da yerel yönetimlerin her kademesine bu eleştirimi de sunmuş olayım, özellikle siyasi partiler düzeyinde. Artık kadınların yolunun açılmasını ve bu yolun açılmasının koşulu da zannediyorum erkeklerin o yollardan çekilmeye başlaması olduğunu söylemek gerekir. Bizim mahallemiz açısından kadınların varlığı çok umut verici.
“İLK DEĞERLENDİRMELER KADINLARDAN GELİYOR”
Peki çalışmalarınızdaki izlenimlerinizde kadınların durumunu nasıl görüyorsunuz?
Ben adaylığımı açıkladığımdan beri paylaştığım her ortamda ilk değerlendirmeler kadınlardan geliyor. Kadın erkek karma bir ortamdaysak bile erkeklerin ya söyleyecek sözleri yok ya da ilgileri yok. Belki çalışma hayatları daha uzun sürdüğü için. Örneğin burası eski bir mahalle. Burada kadınların daha aktif olması zannediyorum emekli kadınların çokluğundan. Erkekler emekli olmayı kadınlar kadar öncelemiyorlar zannediyorum. Onlar çalışma yaşamında daha uzun yıllar bulunuyorlar. Öyle olunca yine kadınların mahalleye dair sözleri de çok birikmiş oluyor. Fikir verme, yol açma, yaratıcılığı geliştirme konusunda kesinlikle kadınlar daha etken. Erkek komşularımızın hiçbiri alınmasınlar ama kendilerini de davet ediyorum tabi fikirleriyle, önerileriyle bu sürece dahil olmaya. Ama kadınlar her yerde olduğu gibi burada da daha ön açıcı durumdalar.
“MUHTARLIĞA BİR RANT ALANI OLARAK BAKMIYORUM”
Muhtarlığın ranta açık olduğu yönünde söylentiler ve eleştiriler var. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Muhtarlıklarla ilgili çok eşitli tartışmalar yürütülüyor. Bunun sebebi zannediyorum muhtarın ve muhtar adaylarının da mahalleye birebir dokunabilen, mahalle içinden insanlar olması. Yani bir belediye başkanı, bir milletvekili seçer gibi değerlendirmiyoruz muhtarları. Çünkü komşumuz, markette, sokakta karşılaştığımız gerçek insanlar olduğunu kanlı canlı görebileceğimiz bir alan. Böyle olunca da aslına olumlu eleştiriye de bir o kadar da olumsuz eleştiriye de yol açmış oluyor. Örneğin ticaretle uğraşanların muhtarlığı ekstra bir gelir kapısı olarak gördüğü tartışılıyor. Bunun sebepleri de tabi ki muhtarın mahallede diğerlerine göre sayıca daha çok insanla muhatap olması ve iş ilişkilerini de böyle kurabileceklerini düşünmelerinden. Örneğin boş arazilerin fazlaca olduğu, imar işlerinin devam ettiği mahallelerde bunlar çok tartışılıyor ama bizim mahallemiz artık yerleşmiş bir mahalle. O sebeple çok büyük bir rant alanı olabileceğini düşünmüyorum. Kendi adıma elbette muhtarlığa bir rant alanı olarak bakmıyorum ama bu eleştirileri yaparken de her birimiz için daha sağduyulu bir değerlendirme yapılmasını rica ediyorum. Muhtarlığın sabit maaşı asgari ücret. Asgari ücret de daha yeni 2 bin liranın biraz üzerine çıkabildi. Bunun dışında muhtarlık müessesesine ayrı bir ödenek ayıran belediyeler yok. Bizim ilçemiz için muhtarlığın yalnızca bir personelini karşıladığını biliyorum. Bunun dışında ısınma, gıda, orada harcanacak her şeyin bedelini muhtarın kendi maaşından ve oradaki evrak gelirinden karşılaması söz konusu. Evrak geliri diyoruz artık biliyorsunuz elektronik sistemde muhtarlıklardan alınabilecek pek çok evraka daha kolayca ulaşılabiliyor. Bunun dışında döner sermaye diye adlandırılan kapının da artık azaldığını görüyoruz. Çünkü dijital çağda yaşıyoruz. Öyle olunca muhtarlık kazanç arttıracak bir kapı olarak adlandırılmamalı artık diye düşünüyorum.
ULAŞIM VE SOSYALLEŞME SORUNU
Bulunduğunuz bölgenin belli başlı sorunları neler ve ne gibi çalışmalarınız olacak buna yönelik?
Atakent mahallesi için ulaşım sorunu kanayan yaramız. Bu sorun biz buraya taşındığımızda da vardı. Ama tabi bizden önce daha zor koşullarda yaşanılmış burada. Bu son yıllarda biraz daha düzene girmeye başladı. Sanırım nüfusun çoğalması ile birlikte bir nebze de olsa hizmet gelmeye başladı. Ama toplu taşıma ile ilgili pek çok sıkıntımız var. Bununla ilgili girişimlerimiz de oldu. Ama olumlu sonuç alamadık. Bu dönem için muhtar seçilirsem ilk çalışma alanım bu olacak. Çünkü mahallemizin taleplerinin en başında toplu ulaşım sorunu geliyor. Onun arkasında da sosyalleşme geliyor. Çok kalabalık binalar ve çok kalabalık bir yaşam içerisinde insanların birbirinden kopuk yaşaması söz konusu. Bunun için de sosyal alanların yaratılması aslında çok zor değil. Mahallelerin hizmeti elbet belediyelerle birebir ilişkilidir ama kendi imkanlarımızla da birebir yapacağımız şeyler vardır. Bunlardan bir tanesi de sosyalleşme alanları yaratmaktır. Dediğim gibi kadınların çok önde olduğu bir mahallede bunu da kadınlarla birlikte yapabiliriz. Akla gelen ilk örneklerden birisi gezi etkinlikleri, halk oyunları, çocuk oyunları için çeşitli atölyeler olabilir. Biz bunları çalışma ekipleri ve mahalle sakinleri ile dönem dönem yapabildik. Onları devam ettirmeyi hedefliyoruz. Bunun dışında da bütün fikirlere açık olacağız.
Muhtar seçilirseniz mahallede kadınlara yönelik herhangi bir çalışmanız olacak mı?
Birey olarak kadınlara bir çalışma alanı yaratmak için muhtar olmak gibi bir hedefim olmadı. Çünkü hayatım boyunca kadın çalışmalarının ve kadın mücadelesinin içinde olan bir kadın oldum. Bu da doğallığında olması gereken bir şey diye düşünüyorum. Ama tabi ki muhtar gibi bir temsiliyet ile çalışma alanlarının daha genişletebileceğini düşünüyorum. Bizim mahallemizde zaten benim de içinde olduğun oluşumlar var. Mahallemizde aktif çalışma yürüten bir kadın meclisi de var. Onların çalışmalarına da dahil olmaya çalışıyorum. Belki oralara muhtarlığın maddi gücü olmasa da manevi gücünü kullanarak daha çok insan katmaya ve daha verimli işler yapmaya çalışacağım.
İKİ MAHALLENİN KADINLARI MÜCADELEDE BİR ARADA
Aslında geriye dönüp baktığımızda burada yapılan kadın çalışmalarını biraz aktarmak gerekiyor. Kadın deyince hep akla sorun geliyor. Sorunların başında da hep şiddet, cinayet var. Mahallemizde 3 sene önce bir kadın öldürülmüştü. Bununla ilgili bir dava yürütülmüştü ve bu cinayet 2016 yılında yaşanmıştı. Bu davanın sürekli takipçisi olduk. Ben de bu sürecin içinde birebir bulundum. Geçen yıl tamamlanan dava sonucunda da katil iyi halden indirim aldı. Şu an cezaevinde. Ama ailenin itirazı söz konusu oldu. Bu davanın halen takipçisiyiz. Öldürülen arkadaşımızın ismi Nurcan Aslan’dı. Onun ölümünün yıl dönümünden iki gün sonra yani 1 Şubat’ta komşu mahallemiz olan Atatürk mahallesinde Sinem Metin diye bir kadın arkadaşımız öldürüldü. Onun öldürüldüğü gün de bütün kadınlar oradaydık. İkitelli ve Atakent’in kadınları olarak hep bir aradaydık. İkitelli ve Atakent bir caddenin böldüğü aslında çok yakın komşu iki mahalledir. Profil olarak birbirinden farklı gözüksek de o mahallenin de bu mahallenin de kadınları her zaman kadın mücadelesinde bir aradadır ve bunu güçlendirerek devam ettirmeyi hedefliyoruz.
ÇALIŞMALAR VE İLGİ YETERSİZ
Peki şu anki yerel yönetimlerin kadın çalışması açısından durumunu nasıl buluyorsunuz?
Kadınların yerel mecralarda yönetimde olamadığı için kadın çalışmasından söz etmenin pek mümkün olamayacağını söylemek gerekiyor. Muhtarlıklar yerel yönetimlerin en küçük birimi olduğundan belediyeleri ve parlamentoyu bizler iten güç misyonunda olabiliriz. Burada çok kadın muhtar adayı var ben hepsini de buna davet etmiş olayım. Umarım hepsi muhtar olarak seçilecektirler ve sonrasında da ilçelerdeki ve illerdeki kadın eksiliğini de giderebiliriz diye düşünüyorum. Şu anda elbette çalışmaları da ilgiyi de yerel yönetimler açısından yetersiz buluyorum.
“HEDEFİM ÇEPERİ GENİŞ TUTMAK”
Muhtar seçildiğinizde nasıl bir yönetim tarzınız olur?
Aslında mahalleye dair ben de bir mahalleli olarak pek çok fikrim ve isteğim olması ile birlikte daha çok kitleye ulaşıp herkesin isteklerini ve çözüm önerilerini değerlendirmeyi hedefliyorum. Hep söylediğim gibi çok kalabalık bir mahalle ve muhtar bir kişi. Bir kişi elbette bu mahalleye yetebilecek bir güçte olmayacaktır. Ama sekiz tane resmi olan azamız var. Yine 100 bin nüfusa baktığımızda 8 sayısı da temsiliyet için yeterli bir sayı değil. Benim baştaki hedefim bu çeperi geniş tutmak. Meclisler diye çıkmıştım yola, meclis, komisyon ve komite şeklindeki oluşumlarla bir arada olabilmek ve bir zincir kurabilmek hedefimiz. Böyle olmadığı taktirde gerçekten Atakent gibi bir mahallenin isteklerine ve beklentilerine karşılık veremeyeceğimizi düşünüyorum. Temel çıkış noktam da buydu. Buradan tüm komşularımı da tekrar davet etmiş olayım. Eğer bu göreve gelirsem birlikte yapmayı hedefliyorum. Atakentliler olmazsa bir adım daha öne gidemeyiz. Evet bu mahalle bir şekilde yönetilir ama bir adım ötesine gidemeyiz.
Sokak hayvanlarına yönelik bir çalışmanız olacak mı?
Bu dünyada birlikte yaşadığımız tüm canlılar aslında hayatı var edenlerdir. Dolayısı ile insanlar, hayvanlar olarak elbette farklılıklarımız var. Ama yaşam hakkı açısından herkesin ve tüm hayvanların da eşit koşulda olmasını savunuyoruz. Temel insani görevlerimizden biri olduğunu düşünüyorum. Atakentliler de özellikle hayvanlar konusunda çok duyarlıdırlar. Ben kendimi de onların içine katabilirim. Bununla ilgili de komşularımızın aslında bireysel uğraşları söz konusu. Pek çok komşumuz bütün gününü sokak sokak dolaşıp yem dağıtmaya ayırıyor. Tabi ki de var olan muhtarlığın da buna yönelik çalışmaları var. Bununla ilgili insanlara fikirlerini sorarken birkaç talep gelmişti. Özellikle köpekler için sosyalleşme parklarından söz ediliyor. Ben bir yerde denk gelmedim ama üzerinde araştırma yaptım. Burada yeşil alan çok bu nedenle evcil hayvanlarımızı dolaştıracak yerler var. Ama hayvanların da birbiri ile tanışıp kaynaşmasını sağlayan o sosyal park sistemi bana çok makul ve mantıklı geldi. Burada da çok yeşil alan olduğu için kafamın bir köşesine bu çalışmayı monte etmiş durumdayım. Ve benzer pek çok şey yapılabilir elbette. Bunu da yine oluşturacağımız komisyonların bir tanesini özel olarak hayvanlar ve ekoloji için oluşturmak istiyorum. Pek çok iyi fikir çıkacağını düşünüyorum ve uygulamakta da güçlük çekeceğimizi zannetmiyorum. Çünkü dediğim gibi çok duyarlı bir mahalleden söz ediyoruz. Hayvanlarla huzur içinde yaşayacağımız bir mahalleyi hedefliyoruz.
“ENERJİMİ KULLANABİLECEĞİMİ GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURSUNLAR”
Bir kadın muhtar adayı olarak alanda ne gibi zorluklarla karşılaşıyorsunuz?
Kadın aday olarak zorluk yaşadığıma dair çok çarpıcı örnekler veremem. Ama genelde ‘Neden Atakent’te kadınlar daha çok aday oluyor ve neden birden çok kadın aday oluyor?’ sorusu sıklıkla geliyor. Ancak iki tane de erkek adayımız var ama kimse onlar için ‘Neden iki erkek aday var ve erkekler birleşip tek aday olsa‘ gibi bir öneride bulunmuyorlar. Kadınlar elbette birleşmeli. Her alanda birlikte çalışabilir. Ama bu yerel yönetim adaylığı da bir süreçtir. Zaten iki kadın aday var diye bunlar birbirine karşı çıkmış gibi bir durum söz konusu değil. Başında da söylediğim gibi keşke daha çok kadın olsa. Keşke 5 tane kadın aday olsa da bunların içinden bir seçim yapma fırsatı verebilsek.
Bununla birlikte muhtarlığın insanların kafasına ağır oturaklı, takım elbiseli amcalar profili olarak yerleşmiş olmasından dolayı üstü kapalı tepkiler alıyorum. ‘Ama siz çok gençsiniz’ diyorlar. Sanki genç olmak eksiymiş gibi. Elbette yaşla birlikte insanların tecrübeleri artıyordur. Ama kimi insanlar da tecrübe edinmek için yaşlanmayı beklemiyordur. Ben kendimi onlardan biri olarak tarif edebilirim. Ancak ne yazık ki çok da genç değilim artık. Türkiye’nin bu koşullarında insan ömrü ileri gitmiyor geri gidiyor. Eskiden ‘yaş 35 yolun yarısı’ diyorduk. Şimdi ne yazık ki bu rakam da geriye düştü. Bu nedenle genç olarak niteleyenler enerjimi kullanabileceğimi göz önünde bulundursunlar diye tavsiye ediyorum. Zorlukla birebir karşılaşmıyorum.
“EŞİM VE AİLEM EN BÜYÜK DESTEKÇİLERİM”
Eşiniz ve aileniz muhtar adaylığınız için ne düşünüyor?
Eşim ve ailem en büyük destekçilerim. Ama tabi ki bu ailelerinden olduğum için değil gerçekten bu görevi yapabileceğimi düşünerek destek veriyorlar. Onlara da teşekkür etmiş olayım. Çünkü en az benim kadar çalışıyorlar hatta kimi zaman beni iten onlar oluyor. Taktir edecek olursanız çok yorucu bir süreç. İnsan bazen bir durup dinlenmek istiyor. Ama sağ olsunlar beni hiç boş bırakmıyorlar. Seçim süreci benim için olumlu sonuçlandığında bu başarının arkasında eşim ve ailem yer alacak.
“KENDİN SEÇ KENDİN YÖNET”
Bir sloganınız var mı?
Aslında temel çıkış sloganım tanıtım broşürlerimde kullandığım sloganım ‘Kendin seç kendin yönet’ oldu. Bu da tariflediğim birlikte yönetim biçiminin özet haliydi. Ben muhtarlık koltuğunda yalnızca bir simge olmayı hedefliyorum. Dediğim gibi mahallelinin kendi sözünü açıkça ifade edebilecek kanalları yaratan bir muhtar olmayı hedefliyorum. Bu nedenle ‘Kendin seç kendin yönet’ sloganını seçtim.
Suay ABAK / İsmet SEFER
İSTANBUL
Yoruma kapalı.