PİRHA- HDP’nin düzenlendiği ‘Demokratik Cumhuriyet Konferansı’nda konuşan Rıza Türmen, geçmişle hesaplaşmadan, yüzleşmeden dönüşüm sağlanamayacağına dikkat çekerek, “Türkiye’de demokrasi tartışmaları her zaman devlet üzerinden yapılmıştır. Demokrasi tartışmalarını halk üzerinden yapmamız gerekiyor. Vatandaşlığı ulus devletten arındırmak lazım” dedi.
HDP’nin düzenlendiği ‘Demokratik Cumhuriyet Konferansı’nın ilk oturumu Süreyya Karacabey moderatörlüğünde Ahmet Türk, Murat Belge, Necmiye Alpay, Oya Baydar, Rıza Türmen ve Sırrı Süreyya Önder katılımıyla “Cumhuriyet: Yüzyılın muhasebesi” başlığıyla devam etti.
Kürt Halkının Türkiye’yi bölmek değil, özgür, eşit yurttaşlık taleplerinin olduğunu söyleyen Siyasetçi Ahmet Türk, Kürt halkının taleplerinin Türk halkına doğru bir temelde anlatılması gerektiğini belirtti. Türk, “Kürtlerin asla ve asla Türkiye’yi bölme gibi bir niyetlerinin olmadığını, Türk ve Kürt halkının ortak, demokratik, eşit bir konumda olduğunu anlatmamız gerekiyor. Eğer gerçekten bir kucaklaşma istiyorlarsa eşit bir temelde bu ancak Kürt sorununun çözülmesi ile mümkün olacaktır” ifadelerini kullandı.
“EN BÜYÜK BİR TÜRLÜ DEMOKRATİK BİR ÇÖZÜME YAKLAŞAMAMIŞIZ”
Yazar Murat Belge, sürecin çok parlak olmadığını belirterek, şunları dile getirdi:
“Demokrasisiz geçen bir cumhuriyet. Bunu yapanlar, hazırlayanlar belki çok sıkıcı olabileceğini düşünerek, değişiklik vaat ediyorlar. Bir tür diktatörlük altında yaşarken bu sefer popüler bir diktatörlük altında yaşam gibi bir şey sunuyorlar. Yani hangisini beğenirsen. Sonuçta demokrasinin yanından geçmemenizi sağlayacak birtakım tedbirler alıyorlar.
Seçime yaklaşıyoruz. Kritik bir dönemden geçiyoruz. Nedir bu kritik dönem? Bir diktatörlük altında bir seçim daha kaybedersek neler olacağını tahmin etmek zor. İyi şeyler olmayacağını tahmin etmek gayet kolay da hangi pozitif tutamaktan gideceğiz? Bunu tarif etmek hiç kolay değil. Böyle bir durumda olmamıza rağmen 6’lı masa edebiyatı vs. ‘Bir mesafe aldık mı?’ diye bakıyorlar. Evet muhakkak almış olmalıyız. Seçime az kalmışken, çözülemediği anlaşılan sorunlar var. Türkiye’de yeterli, doyurucu bir demokrasi olamamasının nedenleri arasında Kürt sorunu yok mu? En büyük sorun ve buna bir türlü demokratik bir çözümle yaklaşamamışız. Şu ortamda demokrasiyi konuşacağız ama bu konuşmaların içinde Kürtler olmayacak mı? Bunu anlamak çok zor geliyor bana.”
“ÇOCUKLAR ANADİL KAVRAMINI ÖĞRENEREK Mİ OKUYOR?”
Gazeteci yazar Necmiye Alpay, gerçekliğin yok edilmesi için tüm araçların kullanıldığını ifade ederek, “Pek çok insan anadilin ne demek olduğunu bilmiyor. Herhangi bir şekilde kayda geçmemiş, öğretilmemiş. O günden bugün gidip gelerek konuşmak zorundayım. Bugün okullarda, hangi kökenden olursa olsun, çocuklar anadil kavramını öğrenerek mi okuyor. Okul dışı kalan büyük gerçeklikler var. Kan gövdeyi götürüyor ama dillerimiz arasında bağlantı kurulmuyor. Çok mücadele ettik ama yolun dönüp dolaşıp başına geliyoruz. Kapitalizmin bugün geldiği aşamada, sınıf çatışması temelinde toplumların geliştiğini düşünen akıma göre, sermaye birikimi belirleyici oluyor. Türkiye’de de aynı şey oluyor. Kapitalizm geliştikçe, sermaye işi zorluyor. Tek amaçları karı yükseltmek. Türkiye’de cumhuriyet, uzun süre devlet eliyle sermeye biriktirdi. Türkiye sermayesi emperyalistleşmeye başlıyor” diye konuştu.
“NİYE HALA DEMOKRATİK CUMHURİYET BİR ÖZLEM OLARAK KALIYOR?”
Yazar Oya Baydar ise, “Niye hala demokratik cumhuriyet bir özlem olarak kalıyor?” diye sorarak başladığı konuşmasında, “Bu macera yüz yıldan çok önce başlıyor. Zor koşullarda bir doğum bekleniyor. Bu bebek bir ilk günah ile doğuyor. Bir doğum sakatlığı var. Bir türlü bu günahtan kurtulamadığımız için bu haldeyiz. Cumhuriyetin doğuş günahı ulus devletin egemen Türk unsuru üzerinden kurulması. Misak-ı Milli sınırları içindeki halkların kimliklerinin ve haklarının tanınmaması. 1925’ten itibaren Kürt bir tehdittir ve Türkleştirilmesi gerekmektedir. Ulus devletin Türklük üzerinden kuruluşu bütün gelişmelere yol açıyor. Günümüze kadar böyle getiriyor” değerlendirmesinde bulundu.
“PARLAMENTER DEMOKRASİ OTORİTERLEŞMEYE KAYMAYA HER ZAMAN AÇIKTIR”
Rıza Türmen de, “Şu yaşa geldik demokratik bir cuımhuriyette yaşayamadık. Bundan sonra bunu kurabilir miyiz? Bunu tartışmamız gerek. Yeni bir şey inşa edebilecek bir dönemdeyiz. Bunun için bir fırsat var. Cumhuriyetin aydınlanmacı yüzü bir türlü Türkiye’ye sirayet etmemiş” diyerek, şunları ifade etti:
“Tek kimlikli vatandaşlık anlayışından çok kimlikli vatandaşlık anlayışına geçilmelidir. Geçilirken de geçmişle hesaplaşmadan, yüzleşmeden dönüşüm sağlanamaz. Türkiye’de demokrasi tartışmaları her zaman devlet üzerinden yapılmıştır. Demokrasi tartışmalarını halk üzerinden yapmamız gerekiyor. Vatandaşlığı ulus devletten arındırmak lazım.
Merkezi örgüt yereli boğmaktadır. Yerele nefes alma imkanı vermemektedir. Merkeziyetçi yönetimden kurtulmamız lazım. Halkın kendisiyle ilgili kararları yerelde alabileceği bir demokrasi önemli. Yerel demokrasi getirildiği takdirde siyasi kutuplaşmalar da ortadan kalkar. Kürt meselesinin çözümüne önemli katkılar bulunur. Altılı Masa Kürt sorununun nasıl çözüleceğini söylemiyor. Parlamenter demokrasi otoriterleşmeye kaymaya her zaman açıktır. Yeni bir demokrasi düşünmemiz gerekiyor.”
“GERÇEĞE SAYGI ÖNEMLİDİR”
Siyasetçi Sırrı Süreyya Önder, LGBTİ+ların konferansta olmayışını eleştirerek başladığı konuşmasında, “Gerçeğe saygı önemlidir. Parlamenter sistemden ne hayır gördük ki, güçlendirilmiş olandan göreceğiz. Kürtler bu ülkenin istikbalinde söz ve hisse sahibi olmak istiyor en az diğer unsurlar kadar. Kimsenin hakkına göz dikmeden. Bunu cesurca, çerçevesini çizerek tarif etmelisiniz. Adını doğru koyalım” ifadelerine yer verdi.
Konferans verilen aranın ardından devam edecek.
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.