Alevi Haber Ajansi

Gazeteci Ali Ammar: Alevilere ve Kürtlere yönelik bir intikam hareketi yürütülüyor!

PİRHA- Suriye’deki gelişmeleri sahadan takip eden Gazeteci Ali Ammar, hem Alevilere hem de Kürtlere yönelik bir intikam hareketi yürütüldüğünü ifade ederek, SDG heyeti ile yaptığı görüşmeleri paylaştı. Ammar, “Bölgedeki asayiş güçlerinin Alevilerden oluşması, yine bölgede vali benzeri yönetim hususların Alevilerden oluşması ve bu şekilde Alevilerle diyalog yöntemiyle sorunların çözülmesi ve taleplerinin dikkate alınması üzerine bir vurguda bulunulmuş” dedi.

Suriye’de Heyet Tahrir Şam (HTŞ) liderliğindeki grupların ülke yönetimi uluslarasın güçlerin desteğiyle ele geçirmesinin ardından Suriye’de özellikle Alevi ve Hıristiyanların yoğun yaşadığı Lazkiye ve Tartus başta ÖSO, HTŞ olmak üzere farklı grupların soykırım saldırıları sürüyor.

27 Aralık’ta başlayan saldırılar 6 Mart itibariyle topyekün soykırım saldırısı halini aldı. Lazkiye, Dera, Humus ve Tartus’ta HTŞ’ye bağlı gruplar, IŞİD ve Türkiye’nin desteklediği SMO’nun, Alevileri hedef aldığı saldırılarda binlerce sivil katledildi. Çok sayıda kişi ise alıkonuldu veya yerlerinden edildi.

Suriye’deki gelişmeleri sahadan takip eden Gazeteci Ali Ammar ile HTŞ’nin ülke yönetimini ele geçirmesi, SMO’nun Kürtlere, HTŞ’ye bağlı guruplar veTürkiye destekli Süleyman Şah ve Hamza Tümenleri’nin Alevilere yönelik soykırım saldırılarındaki rolü, HTŞ ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasındaki görüşmelerde Alevilere yönelik saldırıların durdurulması şartı ve diplomatik girişimleri konuştuk.

“SMO KÜRTLERE, HTŞ ŞAM’A YÖNELDİ”

PİRHA: HTŞ’ye bağlı guruplar veTürkiye destekli Süleyman Şah ve Hamza Tümenleri, Lazkiye, Tartus bölgelerinde Arap Alevilere saldırıyor. Bölgedeki katliamı yakından takip eden biri olarak son durum nedir? Ne amaçlanıyor?

ALİ Ammar: 27 Kasım’la birlikte Suriye yeni bir döneme girmiş oldu. Esad rejimi direnmeden Suriye’ye cihadist güçlere bir nevi devretti. Çünkü Esad ordusu harekete geçen cihadist güçler karşısında herhangi bir direniş sergilemedi. 27 Kasım’da İdlib, Afrin, Bab, Cerablus bölgeleri yıllardır Türkiye’nin beslediği, güçlendirdiği bir bölge. Yıllardır Türkiye’nin kontrolünde olan bölgede onlarca cihadist kendisini örgütleyip büyüttü. Hemen hemen hepsi El-Kaide çıkışlı sırasıyla El Nusra, IŞİD ve HTŞ tarzında evrim uğramış örgütler. HTŞ bünyesinde örgütlenen yaklaşık 16 örgüt var. Bunlar daha çok İdlib merkezli hareket ediyorlardı.

Birde Türkiye’nin örgütlediği, bu örgütlerle aynı kafa yapısına sahip paramiliter güçler var. Fakat Türkiye eğit-donat projesi kapsamında yıllardır Suriye’de Kürtlere karşı kullanıyordu. Bunlarda 26’dan fazla gruptan oluşuyor. SMO bünyesi altında örgütlenmiş gruplar. Bunlar iki yönlü harekete geçtiler. HTŞ ilkin Halep, Hama, Humus ve Şam eksenli bir hareket gerçekleştirdi. SMO ise yönünü Kürtlere vererek Minbic, Tişrin, Karakozak ve Kobane hattına doğru harekete geçti. Ve Esad rejimi uluslararası güçlerin desteğiyle ortadan kaldırıldı.

“ŞAM, ULUSLARARASI GÜÇLERCE PLANLI OLARAK HTŞ’YE DEVREDİLDİ”

Esad ülkesini terk ettikten sonra ordusu da herhangi bir direniş sergilemedi. Esasen bu bize şunu gösteriyor; uzun zamandır sahadan gelişmeleri takip ediyorum. Anladığım ABD, Rusya, İngiltere, İsrail ve İran arasında yapılan bir anlaşma çerçevesinde Esad rejimi yalnız bırakıldı, terk edildi ve yıkımla yüz yüze kaldı. Planlı, programlı olarak Şam HTŞ’ye devredildi. Yıllardır Rusya’nın kontrolünde ve Amerika ile de ilişkisi olan Ahmed El Abde grubu ilkin Şam’ı ele geçirdi. Ardından ise Colani’nin başında olduğu bu cihadist güçlere devrettiler.

“ALEVİLER ÖZ SAVUNMA BİRİKİMİNDEN YOKSUNDULAR”

Bu cihadist güçler esasen DAİŞ artığı olan güçler. Bunların kafa yapısında aslında iki temel düşman var; bunun biri Aleviler diğeri ise Kürtler. Hiçbir farklılığa yaşam hakkı tanımıyorlar. Dürziler yıllardır Özerk Yönetimin yani QSD deneyiminden ortaya çıkan sonuçla bir nebze de olsa örgütlenmiştiler. Hem öz savunma hem de öz yönetim yapısına sahiptiler. Aynı zamanda Kürtlerin de 14 yıllık bir özerk yönetim deneyimi ile kendilerini örgütlemiştiler. Ve Minbic, Tişrin ve Karakozak hattında bir direniş sergilediler. Fakat Aleviler yıllardır bu bahsettiğimiz öz yönetim ve öz savunma birikiminden yoksundular. Ve temel hedef olarak bir şekilde yalnızca ortada kaldılar diyebilirim.

ALEVİLER VE KÜRTLERE YÖNELİK İNTİKAM HAREKETİ 

Yani hem Alevilere hem de Kürtlere yönelik bir intikam hareketi yürütülüyor. Kürtler DAİŞ ile mücadele edip savaştılar. Bu temelde yıllarca büyük bedel ödediler. Türkiye’nin desteklediği SMO bünyesinde örgütlenen güçlerin tümü Kürtlere yönelmeye çalıştılar. Fakat Tişrin ve Karakozak’ta yürütülen direniş bu saldırıları büyük oranda kırdı.

SMO’YA BAĞLI GÜÇLER BİR GECEDE ALEVİ BÖLGELERİNE GÖNDERİLDİ

Kürt bölgelerinde ilerleme kaydedemeyen SMO’ya bağlı güçlerin sonrasında Alevilerin yaşadığı bölgeleri mi kaydırıldı? 

SMO’ya bağlı güçler çok tuhaf bir şekilde bir gecede hepsi Alevilerin bulunduğu bölgeye yani sahil hattınki Lazkiye ve Tartus’a gönderildiler. Peki neden Lazkiye ve Tartus’a gönderildiler? Esad rejimi devrildikten sonra bu cihadist güçler Alevilere yönelik bir intikam hareketi başlatmıştılar. Birçok katliama imza attılar. Her yerden Alevilere saldırarak kaçırıyorlar ve alıkoyuyorlardı. Yine mülklerinden ediyorlardı. Bu açıdan Aleviler yıllardır tehlike altındaydı. Birazda Esad ailesinin Alevi olmasından kaynaklı Alevilere yönelik bir intikam hareketi başlattılar. Ve bundan 1 hafta önce Aleviler bu saldırılara karşı Hama, Humus, Tartus ve Lazkiye’de sokağa çıkarak protesto gösterileri sergilediler.

Aynı gece Suriye’de bulunan ve Türkiye’nin desteklediği 25 binden bahsedilen cihadist güçler ağır silahlarla saldırı girişimi başlattılar.

8-10 BİN ARASI ALEVİ SİVİL KATLEDİLDİ

Bu saldırı neticesinde şu ana kadar aldığımız bilgiler dahilinde SOHR’un 2 bine yakın, FOX News ve uluslararası kuruluşların belirttiğine göre ise 4 binin üzerinde, yine bölgeden aldığımız bilgilere göre de 8-10 bin arası 2 yaşından 90 yaşına kadar kanaat önderlerinin de içinde olduğu sivil Alevi yurttaşlar acımasızca katledildi.

KIRMIZI ŞART: ALEVİLERE YÖNELİK SALDIRILARIN DURDURULMASI

SDG ve HTŞ arasındaki antlaşmanın yapıldığı gün Alevi katliamı devam ediyordu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Saldırıların başladığı ilk günden itibaren Özerk Yönetim ve bir çok kurum, siyasi parti ve özerk yönetimin tüm il ve ilçelerinde protesto gösterileri gerçekleştirildi. Kobanê’den Hesekê’ye, Raqqa ve Qamişlo’ya kadar binlerce insan sokağa çıkıp bu saldırıların durdurulması çağrısında bulundu. Esad rejiminin devrilmesinden sonra Özerk Yönetim bu açıdan ta ilk günden itibaren saldırıların durdurulması için büyük çaba sarf ediyor. Suriye’deki bütün azınlıklara dönük saldırıların durdurulmasını bir ön şart olarak ortaya koyuyordu. Bu en son görüşmede de böylesi bir girişim oldu. Colani’ni görüşmesi öncesinde yoğun bir görüşme trafiği vardı ve bu basına da yansıdı. Görüşme trafiğinin tümünde de kırmızı şart olarak bir an önce saldırıların durdurulması talep ediliyordu.

SALDIRILAR LOKAL HAL ALDI VE HALEN DEVAM EDİYOR

Bir nebze de olsa Colani tarafından bu saldırıdan durdurulacağı, sorumluların yargılanacağı dair sözler veriliyordu. Bu basına da deklare edilmişti. Fakat saldırılar hala tam anlamıyla durmuş değil. İlk günkü gibi topyekün olmasa da lokal saldırılar var ve halen devam ediyor. Ki eğer saldırılar artar ve devam ederse QSD ve Özerk Yönetimin de (ki kendilerinden aldığımız bilgi bu yönlü) Şam hükümetine yönelik farklı bir tutumun içerisine gireceğini biliyoruz.

İLK MADDE ÖZERK YÖNETİMİN DAYATMASIYLA ORTAYA ÇIKTI

8 başlıkta bir metin imzalandı. Bu 8 başlığa dair komisyonların oluşturulması, bir yıllık bir süre içerisinde bu mutabakat üzerinden anlaşmanın yürürlüğe girmesi için çalışma yürütülmesi kararı alındı. İlk madde Özerk Yönetimin dayatması ve tutumuyla ortaya çıktı. Suriye topraklarındaki bütün inanç ve halkların yaşam hakkının garantiye alınması, tüm yönetim kademelerinde yer alması ve kimliklerinin tanımasına dönüktü. Bu Alevileri, Dürzileri, Hristiyanları, Türkmenleri, Çerkesleri, Ermenileri, Ezidileri ve Süryanileri de kapsıyor. Anlaşmanın tamamı Özerk Yönetimin talebi doğrultusunda oluşmuş bir mutabakat değil. Karşılıklı iki tarafın uzlaşmaya vardığı bir mutabakat.

BM, ARAP BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI GÜÇLER HTŞ’Yİ DESTEKLİYOR; BUNU ORTAYA KOYALIM

Bizi ilgilendiren ise ilk madde. Uluslararası ve bölgesel güçler bu anlaşmayı destekleyen açıklamalar yaptılar. Anlaşma Suriye’de yaşayan halklar açısından tarihi bir öneme sahip. Esas süreç bundan sonra başlıyor. Bunu da masada ve sahada hani sokakta gelişecek mücadele belirleyecek.  Karşımızdaki zihniyet cihadist ve kendi dışında hiç kimseyi kabul etmeyen bir zihniyet. HTŞ, uluslararası güçler, Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği tarafından destekleniyor, bunu açıkça ortaya koyalım. Esas kritik nokta burası.

SALDIRILARIN BAŞLADIĞI GECE TÜRKİYE BÖLGEYE GÜÇ VE CEPHANE TAŞIDI

SNHR’ye göre, Alevi sivillerin katledilmesinin çoğundan sorumlu olan iki grup Ebu Amşa (Süleyman Şah) ve Hamza Tümenleri ve her ikisi de daha önce Türkiye destekli SMO Ordusu’na bağlı. Sizde bu yönlü bir bilgi mevcut mu?

Saldırıların başladığı ilk gece hem Türkiye’nin kontrolünde olan Cerablus, Bab, Azaz, Afrin ve Minbic’te cihadist güçler hızlıca Lazkiye ve Tartus’a taşındı. Ebu Amşa ve Hamza Tümenleri büyük bir Alevi katliamı için bölgeye taşındı. 6 günlük saldırının tamamında bu güçler yer aldılar.

ESAS SALDIRGAN GÜÇ TÜRKİYE’NİN DESTEKLEDİĞİ SÜLEYMAN ŞAH VE HAMZA TÜMENLERİ

Colani, Özerk Yönetim ile yaptığı görüşmede kontrol altına alamadığı güçlerin olduğunu söyledi. Burada Süleyman Şah ve Hamza Tümenine vurgu yapıyor. Aynı zamanda The Guardian çok önemli bir habere imza attı bu konuda. Esas saldırgan gücün Türkiye’nin desteklediği Süleyman Şah ve Hamza Tümenlerinin olduğunu söyledi.

Dikkat edersiniz bölgenin tamamı saldırılar karşısında durdu. Colani dahi mecburiyetten izah getirme durumunda kaldı. Bir heyet kuruldu ve sorumlu görülenlerin bir kısmının gözaltına alındığını biliyoruz. Türkiye ve medyası bu saldırıların arkasında durdu, ‘Esad artığı’ diyerek katliama meşru zemin oluşturdu.

ÖZERK YÖNETİMİN TALEBİ: ASAYİŞ ALEVİLERDEN OLUŞMALI

Kimi gazeteciler, Mazlum Kobani- Colani görüşmesinde Alevilerin yaşadığı bölgelerde SDG’nin içinde yer aldığı bir güvenlik biriminin görev alması ve asayişin Alevilerden oluşmasını üzerine özelikle konuşulduğu bilgisini geçti. Böyle bir gelişme söz konusu mudur?

Mazlum Kobani ve Colani arasındaki görüşmede Alevilere yönelik saldırı özellikle ele alındı. Görüşmeye giden heyet üyelerinden bu net bilgiyi aldım. Saldırıların durdurularak faillerin yargılanması ve bölgedeki yeni oluşumda bölgede yaşayanların iradesinin esas alınması üzerine vurgu yapılıyor. Bölgedeki asayiş güçlerinin Alevilerden oluşması, yine bölgede vali benzeri yönetim hususların Alevilerden oluşması ve bu şekilde Alevilerle diyalog yöntemiyle sorunların çözülmesi ve taleplerinin dikkate alınması üzerine bir vurguda bulunulmuş. Saldırıların durdurulmamasında farklı bir pozisyona gireceklerini belirtmişler.

ÖZERK YÖNETİMİN İL VE İLÇELERİNDE ALEVİLERE YÖNELİK KATLİAM PROTESTOLARI

Şimdi de QSD ve Özerk Yönetim bölgedeki gelişmeleri yakinen takip ediyor. Yakinen takip etmekten de öte aslında pratik faaliyet de yürütüyor. Kobanê, Hesekê, Derîk, Girke Lekê’de yani Rojava’nın il ve ilçelerinde binlerce insan sokağa çıktı, protesto eylemi gerçekleştirildi. Tabi eylemlerin Özerk Yönetim’den bağımsız gerçekleşmesi mümkün değil. Özerk Yönetim Alevilere yönelik katliamın durdurulması ve taleplerinin kabul edilmesi için diplomatik çalışma yürütüyor hem de sahada protestolarla bir duyarlılık yaratmaya çalışıyor. Görüştüğüm Özerk Yönetim temsilcileri ve QSD komutanları şu an büyük bir hassasiyetle sahil bölgesinde yaşananları takip ederek, pratik faaliyet halindeler. Bölgedeki Alevi öncüleri kontak kurup bir çözüm geliştirmeye bulmaya çalışıyorlar.

(HABER MERKEZİ)

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.