PİRHA- DEM Parti İstanbul Milletvekili Celal Fırat, Muharrem ayına ilişkin, “Orucumuzun amacı bedeni aç bırakmak değildir. Onurlu nefes almaktır, Hüseyin’i anlamak, dünyanın neresinde olursa olsun yaşanan acıları duyumsamaktır, Yezit ve zihniyetine ‘hayır’ demektir, acı çeken, zulme uğrayan herkesle birlikte olmaktır. Orucumuz sessiz sedasız, şatafatsız, gösterişsizdir. Şaşalı iftar sofraları zul gelir bize” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Milletvekili Celal Fırat, Meclis’te Muharrem Ayı’na ilişkin konuştu. Milletvekili Fırat, yaptığı konuşmada Alevilerin yaşadıkları sorunların da altını çizdi.
“ALEVİLER BU TOPRAKLARDA HAKSIZLIĞA UĞRUYOR, UĞRATILIYOR”
Alevi toplumunun Yas-ı muharrem oruçlarını tuttuklarını belirten Fırat, “Tüm canlarımızın Şah Hüseyin’in onurlu duruşuna, tevazusuna, sevgisine, vazgeçilmez adalet tutkusuna ithafen tuttukları oruçların Hak ve hakikat katında kabul olmasını diliyorum. Orucumuz kendimizi anlatmak, tarif etmek için değil, başkalarına dayatmalarda bulunmak için de değil; inancımızın toplumsal adalet vurgusunu yapmak, yaşamak ve yaşatmaktır. Herkesin mozaikten, farklı kültürlerden, inançlardan bahsettiği ülkemizde inanç yapımızdan onur duymalı, mutlu olmalıyız. Şüphesiz ancak farklılıkları tanımıyorsak, hakkını vermiyor, bu kimliklere yönelik nefret suçlarının, şiddetin zeminini yaratıyorsak, seyirci kalıyorsak, asimile etmeye çalışıyorsak hiç kimse mozaikten, çoklu kimliklerden, saygınlıktan, kardeşlikten bahsetmesin” dedi.
Alevilerin bu topraklarda haksızlığa uğradığını, uğratıldığını belirten Fırat, “Devlet eliyle Alevilere inançsal, kültürel, sosyal, hukuksal anlamda müdahale ediliyor, yok sayılıyor. Sorunların çözümü için ise sorumluluktan kaçarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine sürgüne yolluyor. Yurttaşlığın gereğini yerine getiren Alevilere neden haksızlık yapılıyor? Bunu vicdanınıza hiç sordunuz mu? Bir saniye de olsa durun, düşünün; bu haksızlığın sebebi nedir, Aleviler size ne yaptı, kimin tavuğuna ‘kışt’ dedi? Bu, yok sayma değil de nedir? 21’inci yüzyılda insanların inancını özgürce yaşayamaması zulüm değil midir? İbadethaneleri ibadethane olarak kabul görmüyorsa bu zulüm değil de nedir?” diye sordu.
“ORUCUMUZ SESSİZ SEDASIZ, ŞATAFATSIZ, GÖSTERİŞSİZDİR; ŞAŞALI İFTAR SOFRALARI ZUL GELİR BİZE”
İmam Hüseyin ile yoldaşlarının insanlığın görüp göreceği en büyük zulümlerden birine Kerbela’da şahitlik ettiğini hatırlatan Celal Fırat, “Bu vahşet İslam tarihinin en büyük kara lekelerindendir. Şu anda İsrail’in Gazze’de Filistin halkına yaşattığı vahşeti Kerbela’dan ayrı görebilir miyiz? Elbette ki göremeyiz. Yeryüzünde nerede bir acı varsa orası bizim için Kerbela’dır. Kerbela’daki Hüseyin’in, Kufe’deki Müslim Bin Akil’in, oklanan masumu pakların darağacındaki Hallacı’nın, Pir Sultan’ın, derisi yüzülen Nesimi’nin, Dersim’de, Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta, Gazze’de, Gezi’de, dünyanın her yerinde katledilen, yakılan cümle canlarımızın matemini tutuyor, oruçlarını tutuyoruz. Orucumuzun amacı bedeni aç bırakmak değildir; onurlu nefes almaktır, Hüseyin’i anlamak, dünyanın neresinde olursa olsun yaşanan acıları duyumsamaktır, Yezit ve zihniyetine ‘hayır’ demektir, acı çeken, zulme uğrayan herkesle birlikte olmaktır. Orucumuz sessiz sedasız, şatafatsız, gösterişsizdir; şaşalı iftar sofraları zul gelir bize” ifadelerini kullandı.
“TAM BİR İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN YASAL DÜZENLEME YAPILMALIDIR”
Celal Fırat, “Kamu ve özel sektörde ramazan orucuna yönelik gerekli düzenlemeler yapılmaktadır, aynı hassasiyetin Alevi vatandaşların oruç aylarında da gösterilmesini bekliyoruz” diyerek şunları söyledi:
“Hapishanelerdeki Alevi yurttaşlarımız inançsal ihtiyaçlarının karşılanmasında ciddi zorluklar yaşıyorlar, diğer inançlar için gerekli kolaylıklar sağlanırken Aleviler yok sayılıyor. Aşuremiz birçok bölgede 12’nci gününde, bazılarında ise 13’üncü günde yapılmaktadır. Diğer bütün dinsel, özel resmî bayramlar zamanında yapılırken bizim suçumuz nedir? Alevilik suç mudur ki?
İktidar zaman kaybetmeden bu ayrımcılığa son vermelidir, tam bir inanç özgürlüğü için gerekli yasal düzenleme yapılmalıdır. Tüm kamu, özel alanlarda oruçlu canların durumu göz önünde bulundurularak düzenlemeler yapılmalıdır. Alevilik inancındaki canların aşure günü için resmî tatil hakkı veya idari izin getirilmelidir. Özellikle, Alevilerin özel günlerinde artan nefret, şiddet suçları cezasızlıkla sonuçlanmamalıdır.”
“KERBELÂ’NIN ÜZERİNDEN BİN ÜÇ YÜZ KIRK DÖRT YIL GEÇTİ AMA YEZİT ZİHNİYETİ HİÇ DEĞİŞMEDİ”
Kerbelâ’nın üzerinden bin üç yüz kırk dört yıl geçmesine rağmen Yezit zihniyetinin hiç değişmediğini vurgulayan Fırat, “Bütün inançlara, dinlere, mezheplere her türlü düşünceye saygılıyız, aynı saygıyı da biz bekliyoruz. Siyasi, itikadı, tasavvufi açıdan yürüdüğümüz yol Şah Hüseyin’in yoludur, bu Yol cümleden uludur. Bizim istediğimiz adalet Yezit’in zıtlıklarına, fikirlerine, eylemlerine, hayal ve hırslarına bulaşan adalet değildir; dil, din, renk, ırk sınırlarını aşan Şah’ın adaletidir. Düşünseldir, kapsayıcıdır, tarafsızdır, vazgeçilmezdir. Kerbelâ’nın üzerinden bin üç yüz kırk dört yıl geçti ama Yezit zihniyeti hiç değişmedi. Hüseyin’i Deşti Kerbelâ’da şehitler şahı yapan Yezit ve onun mantığına, zihniyetine karşı başkaldırması, mazlumların meşalesini yakmasıdır. Biliyoruz ki insanlık tarihinde Yezitler hiç bitmedi, bitmeyecek ancak her dönemin de bir Hüseyin’i vardır. Selam olsun Hüseyin’e ve yoldaşlarına; lanet olsun Yezit’e. Şah Hüseyin’imiz buyurur ki: “Onursuz bir şekilde yüz gün yaşamaktansa izzetli bir şekilde bir gün yaşa; aç kal, alçalma” diye ekledi.
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.