PİRHA: Katledilişinin 14. yılında anılan Hrant Dink’in yakın arkadaşı Pakrat Estukyan, “Hrant’ın mücadelesi adalet mücadelesidir” dedi. Estukyan, “Türkiye açısından bakıldığında bir ulusun sesi olmaya soyundu ve bunun bedelini hayatını kaybederek ödedi” ifadelerini kullandı.
İstanbul’da 19 Ocak 2007 yılında öldürülen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Yazarı Hrant Dink, katledilişinin 14. yılında anılıyor.
Katledilişinin ardından her yıl anılan Gazeteci Hrant Dink için adalet arayışı devam ediyor. Dink’in yakın arkadaşı Pakrat Estukyan, Dink’in ölümünün ardından yaşanan gelişmeleri PİRHA’ya değerlendirdi.
“HRANT, MİLLİYETÇİLİKTEN, IRKÇILIKTAN ARINMIŞ BİR İNSANDI”
Estukyan, “Hrant’ın yakın arkadaş çevresinde “Xent” diye bir lakabı vardı. Bu onun deli dolu karakterini betimleyen güzel bir lakaptı. “bizim deli” diye anılırdı. Heyecanlı, samimi bir insandı. Hrant aynı zamanda bir sosyalistti. Sosyalist olduğu için hümanistti ve halkların dostluğuna inanan bir insandı. Hrant milliyetçilikten, ırkçılıktan arınmış bir insandı. Bu özellikleriyle birlikte ayrıca mücadele adamıydı” dedi.
“HRANT’IN MÜCADELESİ, ADALET MÜCADELESİ”
Hrant’ın mücadelesinin, ‘adalet mücadelesi’ diye tanımlanabileceğini belirten Estukyan, şöyle devam etti.
“Çünkü gerçekliği inkar edilmiş bir davanın sözcülüğüne soyundu. Türkiye açısından bakıldığında bir ulusun sesi olmaya soyundu ve bunun bedelini hayatını kaybederek ödedi. Bugün birçok siyasetçinin, yazarın, aydının, gazetecinin yaptığı gibi kendini sakınabilir ve daha güvenli bir ortama çekilebilirdi. Yurtdışına çıkmak için birçok imkana sahipken hiç bir yolu denemedi ve inandığı baş koyduğu yolu kendi inancıyla, kararlılığıyla yürüdü.”
Türkiye’de özenle inşa edilmiş bir yalanı, tabuya dönüştürülmüş bir kanaati temelinden sarsmasının Hrant Dink’i hedef haline getirdiğini ifade eden Estukyan, Hrant’ın bu ülkenin kuruluşundaki hassas dengeleri sarsabilecek yere geldiğini vurgulayarak, aslında infaz edilme sebebini de şöyle dile getirdi:
“Mehmet Ağar’ın duvarda bir tuğla var ve her şey o tuğlanın arkasında saklı, o tuğlayı çekersen her şey aydınlığa çıkacak ama duvar çökecek demişti. Hrant o duvardaki tuğlayı yerinden oynatan, hareket ettiren kişidir ve böylece duvarın yıkılması riskini yaratan kişidir.”
“HER ŞEY SABİHA GÖKÇEN’İN ERMENİ OLDUĞUNU YAZMASIYLA BAŞLADI”
Estukyan, “Hrant Dink’in öldürülmesinin asıl nedeni Sabiha Gökçen’in aslen Ermeni olduğunu Agos’ta belirtmesidir. Agos’ta paylaşıldıktan sonra Hürriyet gazetesinde de yayınlanması ve kamuoyunun duymasıyla birlikte süreç başladı. Hrant’ın haberinin ardından Genelkurmay Başkanlığı Sabiha Gökçen’in kahraman olduğunu tekrar ilan etti ama bana göre bu milli kahraman Dersim Katliamı’nın failidir.” diyerek sözlerini sürdürdü.
“YARGI SÜRECİNDEN BEKLENTİMİZ YOK”
Estukyan Türkiye’deki yargı sistemini de eleştirerek, şunları kaydetti:
“Mahkeme sürecini uzun uzadıya konuşmaya gerek yok. Çünkü Türkiye’de yargı bir bütün olarak milliyetçilikle malüldür. Türkiye’de “Türklük” sözleşmesiyle bağlanmış yargıçlar vardır. Bu yargıçlar, uluslararası hukuk biliminin, ceza hukuku biliminin öngörüleriyle değil, milli olduklarını düşündükleri reflekslerle hareket etmektedirler. Bu konuda tek sakat yargı süreci Hrant Dink davası değil daha pek çok davada yargı sisteminin çarpık işlediği ve hukuk bilimi açısından hiç işlemediğini örneklerle görmekteyiz. Bu sebeple ilk günden beri bu yargı sürecinden bir beklentimizin olmaması doğaldır. Yargının böyle yürümesini bekliyordum ve böyle gelişti. Keşke yanılsaydım.”
Buna karşılık Hrant Dink’in ailesinin hukuk mücadelesinde yürütülmesi gereken her ne ise bunu hukuki çerçevede sürdürdüklerine fakat bunun bir karşılığı olmadığına vurgu yapan Pakrat Estukyan, Türkiye’de birçok davanın, özellikle siyasi davaların daha duruşmalar başlamadan karara bağlanmış olabileceğini dile getirdi.
Diren SATI/ İSTANBUL
Yoruma kapalı.