PİRHA – Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın bir süredir başkanlığını yapan Alirıza Özdemir, Tokat’ta düzenlediği toplantıda AKP ve Erdoğan propagandası yaptı. Toplantıya davet edildiği için katılan Karadeniz Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Muharrem Erkan ise “Alevilerin sorunlarını çözeceklerini söylüyor ama o sorunların ne olduğu söylenmiyor” diyerek tepki gösterdi.
Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, ‘Canlar Buluşuyor’ başlıklı toplantı yaptı. Tokat İl Özel İdaresi Konferans Salonu’nda düzenlenen etkinliğe dedeler, babalar, Alevi köy muhtarları, Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanı Alirıza Özdemir, Tokat Valisi Numan Hatipoğlu ve Karadeniz Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Muharrem Erkan katıldı.
ÖZDEMİR’DEN ERDOĞAN’A ÖVGÜ
Alirıza Özdemir, Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı merkezinde biri Arap, ikisi Babağan kolundan, 8’i de diğer ocaklardan olmak üzere 11 kişilik bir heyet oluşturduklarını, Alevilik ansiklopedisi hazırlayacaklarını söyledi. Daha önceki yıllarda kimsenin Aleviliği muhatap almadığını ancak gelinen noktada Alevileri muhatap alan bir devletin olduğunu iddia etti.
Özdemir “1936’da Mustafa Kemal Atatürk Alevi Bektaşi Başkanlığı kuracaktı, hastalandığı için kuramadı, bu Recep Tayyip Erdoğan’a nasip oldu. Ben yol ve erkan bilen biriyim, devletin Alevi sorununa el atması gerekir. Devlet Alevilerin ihtiyaçlarını karşılamak için var, devlet artık Alevileri muhatap alıyor” diyerek AKP’yi övdü. Toplantının içeriği hakkında detaylı bilgi paylaşılmadı.
MUHARREM ERKAN: ALEVİLERİ BİR YERLERE YEDEKLEMEK İSTİYORLAR
Karadeniz Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Tokat Şube Başkanı Muharrem Erkan, buluşmanın detaylarını Artı Gerçek’e değerlendirdi.
Muharrem Erkan, “Alevilerin gerçek sorunlarını çözmekten çok Alevileri bir yerlere bağlamak, yedeklemek istiyorlar” sözleriyle tepkisini belirtti.
Toplantıya çağrıldığı için katıldığını söyleyen Muharrem Erkan, Alevilerin gerçek sorunlarının çözülmediğini toplantıda da dile getirdiğini belirtti. Muharrem Erkan, toplantı ile ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
“Alevilerin sorunlarını tek tek çözeceklerini söylüyor ama o sorunların ne olduğu söylenmiyor.
“Burada Aleviliğin serçeşmesi, Hacı Bektaş Veli Dergahı’ndan hiç söz etmeyip, devre dışı bırakıyorlar. Alirıza Özdemir’in anlattıkları siyasi söylem gibi geldi bana. Bizleri ayağına çağırıp, valiliğin toplantı salonunda bize nutuk atıyorsun. Diyanet İşleri Başkanlığı gibi Aleviler üzerinde oluşturacak bir başkanlığın da sorunları çözmekten uzak olacağı, sorunları katmerleştirecek gibi görünüyor. Çünkü özünden kopartılan Aleviliğin başka bir yapılanmaya dönüştürülerek bize dayatılacağı düşüncesi bizde hakim oldu. Niçin böyle düşünüyoruz?
“HACI BEKTAŞ VELİ DERGAHI’NI, VELİYETTİN ULUSOY’U REDDEDEN YAPILARIN YANINDA YER ALMAYIZ”
Geçmişte cami-cemevi projesi kapsamında Fethullah ile Cem Vakfı ile yol yürüyenlere nasıl güveneceğiz? Alevileri asimile etmeye, özünden koparmaya, Alevileri Şialaştırmaya çalışanlarla beraber yol yürüyorsanız biz orada olmayız. Bugün Alevilerin bir araya geleceği tek yer Alevilerin Serçeşmesi dediğimiz Hacı Bektaş Veli Dergahıdır, mürşidimiz Veliyettin Hürrem Ulusoy’dur. Alevilerin mürşidini devre dışı bırakan, yok sayan fakat Alevileri sahiplenen bu yaklaşımı doğru bulmuyoruz, orada da olmayız. Açılımlar sürecini yaşadık, konuştular, dinlediler, defterlerine not ettiler ama Alevilerin eşit yurttaşlık konusundaki talepleri ile ilgili bir adım bile atmadılar. Bizim kırmızı çizgimiz, Alevilerin mürşit ocağını, Hacı Bektaş Veli Dergahı’nı, Postnişini Veliyettin Hürrem Ulusoy’u reddeden, yok sayan bu yapıların yanında yer almayız, bunları doğru da bulmayız. Mürşit ocağını muhatap almayan bir anlayış bizim anlayışımız değildir.”
“GÜLEN’İN KALINTILARIYLA NASIL YOL YÜRÜYECEĞİZ?”
Geçmişte Fethullah Gülen ve Cem Vakfı’nın cami-cemevi projesini hatırlatan Erkan açıklamasını şu şekilde sürdürdü:
“Fethullah Güllen, İzzettin Doğan çizgisi cami cemevi projesiydi ve bu proje Aleviliği özünden koparan, bir yerlere yaslayan, yok etmeye yönelik çalışmalardı, hükümet de bütün bunları destekliyordu. Hükümet bunlarla iş birliğinde yanıldı diyelim. Yeniden bunların kalıntılarıyla yola devam edersen ikinci kez yaşadıklarımızı yaşarsak bunun adına ne diyeceğiz, Cem Vakfı ile nasıl yol yürüyeceğiz? Tokat Cem Vakfı Başkanı yolda bizi çeviriyor, ‘size beş vakit namaz kıldıracağız, sazın sapını münasip yerinize sokacağız’ diye bize hakaret ediyor. Gidip bu kişiyi yerinde ziyaret ediyorsunuz, elamanlarınız orada boy boy resimler veriyor. Sonra çıkıp Alevilere eşitiz diyeceksiniz. Tokat’ta Cem Vakfı’nın var elli üyesi, bizim 4 bin üyemiz ve siz gidip o yapıyla iş yapacaksınız. Bunlar kendileri gibi konuşan, kendileri gibi düşünenlerle beraberler ve bizi de oraya çekmek gayretindeler. Geçmişte Fethullah ile iş yapanlarla ortak hareket edersen, biz nasıl güveneceğiz sana?
“İHTİYACIMIZ MAAŞLI DEDE DEĞİL”
Bizim devletle değil, hükümetin yanlış uygulamalarıyla sorunumuz var. Biz bütün siyasi partilere eşit mesafedeyiz ancak emekten, özgürlüklerden, eşitlikten, haktan ve halktan yana bir tavrımız var. Aleviler böyle bir çizgide duruyorlar. Biz Aleviler laik, demokratik, sosyal ve hukuk devleti olmasını, doğaya, çevreye sahip çıkılmasını, Alevi köylerine ayrımcılık yapılmamasını, zorunlu din derslerinin kaldırılmasını, asimilasyon politikalarından vazgeçilmesini, Alevilerin özgür iradeleriyle inançlarını yaşamasını istiyoruz. Bizim ihtiyacımız maaşlı dede, maaşlı cemevi görevlisi olmak değil insan hakları çerçevesinde eşit yurttaşlık haklarının yaşama geçirilmesidir.
Bizim asıl talebimiz devletin laik olması ve laiklik ilkesinin korunması. Bizim isteğimiz laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti olması. Yine anayasamızın onuncu maddesinde yer aldığı gibi insanlar siyasi parti, görüş, düşünce, dini, dili, ırkından dolayı ayrıştırılmamalı, yasalar önünde eşit olmak, eşit yurttaşlık haklarına sahip olmak istiyoruz. Yavuz Sultan Selim ile birlikte devletin dini ve hatta mezhebi, dili oluştu, Arapça Türkçe’nin önüne geçti. Şu andaki gibi İran, Arabistan’da olduğu gibi devletin dini, mezhebi olduğu zaman farklı inançlara yaşama, var olma şansı vermez. Ama laik sistemde devlet tüm inançlara eşit mesafededir, hiçbirinin bir diğerine üstünlüğü yoktur. Devletin dini olmaz, kişinin, aklı yerinde olan bireyin dini olur. Devlette asıl yol gösterici bilim ve fendir, akıldır. Devlet bir dine ve mezhebe göre idare edilirse orada barış, eşitlik olmaz. Tarikatlar bir devlette söz sahibi ise, o tarikattan değilsen o devlette memur olma şansın yok. Dün devlette Fethullah cemaati etkiliydi ve yananları biliyoruz. Biz laik, demokratik, sosyal hukuk devletinden yanayız çünkü varlığımız buna bağlı.
“ALEVİLİĞİ HEP BİR YERLERE ÇEKMEYE ÇALIŞTILAR”
Aleviliği ve Alevileri hep bir yerlere çekme, bir yerlere yedekleme, bağlama, asimile etme gayretleri hep vardı ve bu günümüzde de devam ediyor. Hükümet ya doğrudan ya da dolaylı olarak birilerinin eli ile bunu yapmaya devam ediyor. İzzettin Doğan denilen kişi Cumhuriyetçi Eğitim Vakfı’nı kurdu, adına kısaca Cem Vakfı denildi. Cumhuriyetçi Eğitim Vakfı insanlarımıza Cem Vakfı olarak algılatılarak, insanımız aldatıldı. Daha sonra aynı yapı Fethullah Gülen ile ‘Cami Cemevi projesinde’ bir araya geldiler ve bu halka, bu devlete ihanet ettiler. Bir tarafta da İran Şiaları var ve bunlar Alevi değil. Anadolu Aleviliği, insanı merkez alan ve kendine özgü ilke, kural, ritüel ve inanç sistemleri, felsefesi var. Bizde laik devlet esastır, ayrımcılık yoktur, eşiklik vardır, kadın, erkek aynı statüdedir, bir arada ibadet eder ve hatta cinsiyet ayrımı bile yoktur.
“DİYANETE KARŞIYIZ”
Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı Alirıza Özdemir’in bize söylemeye çalıştığı, bizlerin anladığı ve algıladığı şuydu: Alevilerin ihtiyaçlarını karşılayacaklarını söylüyor. ‘Biz size hizmet sunmak için varız’ diyor.
Bir de şöyle bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu fark ettik. Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanı Alirıza Özdemir köydeki cemevlerine elaman alacaklarını söylüyor. Köylü vatandaşlar cemevine bakacak maaşlı bir devlet memuru olmak için yarışa girdi, köylü birbirine düştü. Muhtar köyden bir kişiyi belirlerken senin yakının, benim yakınım diye insanlar birbirine girecekler. Muhtarlar oğlunu, kızını, yakınını cemevi memuru olarak yazmaya başladılar. Köylüler birbirine girdi, bu yüzden köylerimizde ayrışmalar olmaya başladı. Anlatılanlara baktığımızda yapılmak istenen Alevi diyanetini kurmak istiyorlar. Biz Aleviler olarak zaten diyanete karşıyız, Diyaneti yasallaştırmak için Alevilerin ağzına bir parmak bal mı sürmek istiyorlar acaba? Zorunlu din dersleri, cemevlerinin yasal statüsü, eşit yurttaşlık, ayrımcılık gibi konularda bir şey konuşulmuyor.”
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.