PİRHA- 4-6 yaş grubu çocuklar için alınan ‘din eğitimi’ tavsiye kararına karşı Aleviler öncülüğünde başlatılan kampanyanın destekçisi olduklarını söyleyen Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, “Eğitimdeki dini içeriği her geçen gün artırıyorlar. 4 yaşındaki çocuklara dahi din eğitimi verir hale gelmiş durumdalar. Buna net bir biçimde karşı çıkmadan Türkiye’de laiklik tartışması yapmak mümkün değildir. Bu sadece Alevi yurttaşlarımızın sorunu değil, bu tüm Türkiye’nin sorunudur” dedi.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş ile İstanbul Milletvekilleri Sera Kadıgil ve Ahmet Şık, ajansımız PİRHA‘nın da katıldığı kahvaltıda gazeteciler ile bir araya gelerek gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
1-3 Aralık 2021 tarihlerinde yapılan 20. Milli Eğitim Şûrası’nda 4-6 yaş grubundaki çocuklar için alınan ‘din eğitimi’ tavsiye kararı ile karara karşı Demokrasi Konferansı bileşeni Aleviler öncülüğünde başlatılan imza kampanyasını değerlendiren TİP Genel Başkanı Erkan Baş, parti olarak kampanyaya tam destek verdiklerini kaydetti.
Baş ayrıca Alevilerin ibadethanelerine gelen yüksek elektrik faturalarıyla ilgili olarak da “Cemevlerine ticarethane muamelesi yapılıyor. Devlet ısrarla yok saymaya ve Alevi yurttaşlardan aldığı vergiyi Diyanet İşleri Başkanlığı’na aktarmaya, Alevi çocuklarına kendi din anlayışını istediği gibi dayatmaya devam ediyor” ifadelerini kullandı.
“SORUN YALNIZ ALEVİLERİN DEĞİL BÜTÜN TÜRKİYE’NİN SORUNU”
Milli Eğitim Şûrası’nda alınan tavsiye kararının, geçtiğimiz hafta Alevi kurumları ile yaptıkları toplantıda da gündeme geldiğini belirten Baş, “Bu sadece Alevi yurttaşlarımızın sorunu değil. Bu Türkiye’nin tümünün sorunu” dedi. Baş, şöyle konuştu:
“Bu sadece Alevi yurttaşlarımızın sorunu değil, bütün Türkiye’nin sorunudur. Lise öğrencisi olduğum dönemde de zorunlu din derslerine karşı kampanyalar yürütülüyordu. Fakat şu an hemen her ders dini içerikli. Benim yüksek lisans tezim, “Osmanlı’da Darwinizm” idi. 1911 yılında Manastır Askeri Lisesi’nde “Darwinizm” diye bir ders vardı. 1911 yılında Osmanlı topraklarında “Darwinizm” diye özel bir ders vardı. Bugün 111 yıl sonra fen bilgisi derslerinden bile evrim kuramı çıkarılmış durumda. Aradaki yıkımın boyutu bence bu kadar net. Eğitimdeki dini içeriği her geçen gün artırıyorlar. 4 yaşındaki çocuklara dahi din eğitimi verir hale gelmiş durumdalar. Buna net bir biçimde karşı çıkmadan Türkiye’de laiklik tartışması yapmak mümkün değildir.
Bu sadece Alevi yurttaşlarımızın sorunu değil. Bu Türkiye’nin tümünün sorunu. Çünkü iktidar kendi din anlayışını toplumun tümüne ilkokul öncesinden başlayarak dayatıyor. En çok da yoksul, emekçi çocuklara bunu mahkum ediyor. Parası olanlar çocuklarını istedikleri okulda okutuyorlar. İstedikleri düzeyde din eğitimi verdikleri okullarda okutuyorlar. Ama işçilerin, yoksulların çocukları iktidar neyi dayatırsa ona mahkum kılınıyor. Burada net bir pozisyon almak zorundayız. Biz o kampanyanın hem bir imzacısı, parçasıyız hem de sonuna kadar arkadaşlar ile birlikte davranacağız.”
“ALEVİLERİN EŞİT YURTTAŞLIK TALEBİNİN ARKASINDAYIZ”
Alevilerin ibadethanelerine gelen yüksek elektrik faturalarına tepki gösteren Baş, Alevilerin eşit yurttaşlık talebinin arkasında olduklarını belirterek, şunları söyledi:
“Cemevlerine ticarethane muamelesi yapılıyor. Tartışılacak bir şey yok. Bir kısım yurttaşımız diyor ki “Biz Aleviyiz ve cemevleri bizim ibadethanemiz.” Buna kim ‘değil’ diyebilir? Devlet ısrarla yok saymaya ve Alevi yurttaşlardan aldığı vergiyi Diyanet İşleri Başkanlığı’na aktarmaya, Alevi çocuklarına kendi din anlayışını istediği gibi dayatmaya devam ediyor. Bu kadar akıl dışı ve açıklanamaz bir tablo yok. Kabul edilebilir bir şey değil. Devletin en asgari tanımı “Din ve devlet işleri birbirinden ayrılır.” Devlet tüm dinlere eşit mesafede yaklaşır. Ülkede bunun yaşandığını söyleyebilecek bir tane insan yok. Aleviler, açık bir haksızlığa, eşitsizliğe, ayrımcılığa maruz kalıyor. Alevilerin, eşit yurttaşlık talebinin arkasında duracağız. Sadece Alevi yurttaşlarımızın derdi değildir bu. Laik bir toplumdan söz ediyorsak, herkesin bu taleplerin arkasında durması gerekiyor” dedi.
“AKP ASLINDA SÖYLENENİN AKSİNE ÇOK BECERİKLİ!”
“Her an bir seçim gerçekleşebilir ama daha önemlisi Türkiye’nin bir an önce bu iktidardan kurtulması gerekiyor” diyen Baş, AKP iktidarının yürüttüğü ekonomik model için “Aslında bunlar çok becerikliler. Bilerek ve isteyerek bu ekonomi modelini uyguluyorlar. Bu modelin temelinde de Türkiye’nin tepesindeki yüzde 1’i zengin etme var. Burada bir strateji var” yorumunda bulundu.
Baş sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bakıldığında AKP’nin, Erdoğan’ın, saray rejiminin beceriksiz olduğu yönünde bir fikir var. Muhalefette ısrarla bunu işliyor. Biz tam tersini söylüyoruz. Aslında bunlar çok becerikliler. Bilerek ve isteyerek bu ekonomi modelini uyguluyorlar. Bu modelin temelinde de Türkiye’nin tepesindeki yüzde 1’i zengin etme var. Burada bir strateji var. Halk toplantılarında da bunun altını özellikle çiziyoruz.
İktidar şuna karar vermiş durumda: “Toplumun çoğunluğunun ihtiyaçlarını karşılayabilecek, onlara hayal kurdurabilecek bir ekonomik model oluşturamam. Türkiye’nin tepesindeki yüzde 1’i mutlu eden, onun servetini garanti altına alan, servetini artırmasının yol ve yöntemlerini açık tutan bir ekonomi modeli uygularsam; Türkiye’de iktidar koltuğunda oturmaya devam ederim.” Biz de bunun tam karşı kutbunda konumlanmak gerektiğini söylüyoruz. Toplumun yüzde 99’unun çıkarlarını merkeze koyan bir ekonomik modeli hayata geçiren bir yaklaşım olmadığı sürece Türkiye’nin sorunlarının çözülmesi mümkün değil.
“AKP ARTIK ESKİSİ GİBİ ‘HAYAL’ SATAMIYOR”
Herkes elektrik faturalarından şikayetçi. Pastanın en büyük dilimini alan ve devlet eliyle, halkın temel ihtiyaçları üzerinden servetlerini büyüten sermaye çevreleri hiç tartışılmıyor. Elektriksiz, doğalgazsız, internetsiz, susuz yaşamak mümkün değildir. Bunlar lüks değil temel insani ihtiyaç. Türkiye’deki ekonomik model, en temel insani ihtiyaçları bile patronlar için kâr kapısı haline getirme biçiminde kurulmuş. Doğal olarak da halk her geçen gün yoksullaşmaya devam ediyor.
Isparta’da bir yurttaşımız soğuktan donarak hayatını kaybetti. 1930’ların öncesindeymişiz gibi. 10-20 yıl öncesindeki AKP için “En azından hayal satıyor” diyorlardı. Bugün artık bu kalmamış durumda.”
İttifak tartışmaları ile ilgili olarak ise TİP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, “Türkiye milliyetçi-muhafazakar bir kutba sıkıştırılmak isteniyor. Temsil edilmediğini hisseden milyonlarca insan yaşıyor bu ülkede. En geniş üçüncü ittifaka bu nedenle ihtiyaç olduğumuzu hissediyoruz” dedi.
“GÜÇLÜ BİR ÜÇÜNCÜ SEÇENEĞİN PARLAMENTODAKİ VARLIĞI ÖNEMLİ”
Baş, iktidarın parlamentoyu işlevsizleştirmeye çalıştığını savunurken; parlamentoyu önemli hale getirmek gerektiğini söyledi. Güçlü bir üçüncü ittifakın önemine değinen Baş, “Türkiye’deki iktidar parlamentoyu işlevsiz bir kurum haline getirmek istiyor. İktidarın bu talebinin reddedilmesi gerekiyor. Parlamentoyu önemli kılmak gerektiğini düşünüyoruz. Sokaktaki mücadeleyi parlamentoya taşıyabildiğimiz sürece parlamento önemli olur. Eğer hedefimiz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni ortadan kaldırmaksa ve onun yerine seçilecek kişinin o sistemi ortadan kaldıracak bir geçiş sürecine moderatörlük edecekse o aşamada parlamento bileşeninin son derece önemli olduğunu düşünüyoruz.
Geride kalan yüz yılda emekçiler, Kürtler, gençler, Aleviler siyasal temsil noktasında kendilerini var edemediler. Siyaset dar bir elite sıkıştı. Memleket sürekli sağa yatan bir gemiye benziyor. Nihayetinde AKP ile beraber gemi battı. Halkın özne olduğu daha katılımcı bir siyasal sistem yaratılmalıdır. AKP’den kurtulabiliriz. Fakat AKP’yi var eden temel sorunlar ile köklü bir hesaplaşma içerisine girişmezsek, bir sonraki seçimde AKP’nin başka bir versiyonu iktidara gelir. Bu da Türkiye’nin gelecek 30-40 yılının kaybedilmesi anlamına gelir. Parlamentoda da halkın sigortası işlevini görecek bir üçüncü seçeceğin güçlü biçimde varlığı bizim için önümüzdeki seçimlerin temel problemlerinden birisidir” diye konuştu.
“TÜRKİYE’NİN ANAYASASI, TERÖRLE MÜCADELE KANUNU’NUN KENDİSİDİR”
TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık ise Bekir Bozdağ’ın yeniden Adalet Bakanlığı’na getirilmesiyle ilgili olarak şu değerlendirmeyi yaptı:
“Türkiye bir kanun devleti bile değil. Türkiye anayasasız bir ülkedir. Türkiye’nin anayasası Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) kendisidir. Bekir Bozdağ bir rehinedir. Bank Asya’nın önünden geçen, cemaatin herhangi bir yayına abone olanların içeride olduğunu düşündüğümüzde Bekir Bozdağ ömür boyu hapis cezası alacak bir kişidir. Tam da o nedenle Adalet Bakanı yapıldı. Ben iki kere tutuklandım. İki tane milat var. Bir Ergenokon’culuk, diğeri FETÖ’cülük. Ergenekon’culuktan beraat ettiğim davaya FETÖ’cülükten tutuklu olarak geldim. Yargının özeti bu. Türkiye’de hukuk tartışması yapmak çok anlamsız. Mafya ile hukuk diliyle konuşmanız mümkün değildir.”
“LAİKLİK, KAZANILMASI GEREKEN BİR MÜCADELE KONUSUDUR”
Erkan Baş, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Oya Ersoy‘un, AKP’ye yönelik TBMM’de yaptığı konuşmada sarf ettiği “Size neden gerici diyoruz biliyor musunuz? Çünkü sizler 500 yıl geride kalmış Osmanlı’yı, 1500 yıl geride kalmış din esaslı toplum düzenini yeniden hortlatmaya çalışıyorsunuz” sözlerine gelen tepkilere de değindi. “AKP rejimini tartışırken mutlaka bir “ilericilik” ve “gericilik” tartışması yapmak gerekir” diyen Baş, şunları söyledi:
“AKP bir patron partisidir. Aynı zamanda siyasal İslamcı bir parti. Özellikle toplumun yoksullaştırılmış kesiminin din aracılığıyla yönetebilmesini amaçlar. AKP rejimini tartışırken mutlaka bir “ilericilik” ve “gericilik” tartışması yapmak gerekir. Kaçınma şansımız yok. Toplumun geniş yoksullaştırılmış kesimlerini siyasal İslamcı kimlikleri çerçevesinde düzen yasaları içinde tutabildikleri için iktidar koltuğuna oturtulmuş bir partiden söz ediyoruz. 20 yıldır da her geçen gün gericileştiren bir parti. Bunları söylemeden AKP’ye karşı muhalefet etmek çok da mümkün değil.
Türkiye’de bir “laiklik” başlığı artık kazanılması gereken bir mücadele konusudur. Diyanet İşleri Başkanı ordu teftişi yapıyor. Daha neyi tartışıyoruz? AKP belli ki oy kaybettikçe kendisini buradan yükseltme arayışı içerisinde. Oya Ersoy’un söyledikleri üzerinden yapılan linç kampanyası yürütmek, AKP’nin olayı bu alana sıkıştırmayı tercih ettiğini gösteriyor. AKP’nin bu oyununu bozmak lazım. Ama bozmak, bu tartışmaya hiç girmemek demek değil. Bu tartışma ile yoksulluk arasındaki ilişkiyi doğru kurarak yapmak gerek.”
Barış KOP / İSTANBUL
Yoruma kapalı.