PİRHA – PSAKD Genel Başkanı Cuma Erçe, 31 Mart Yerel Seçimlerine gidilirken siyasi partilerin iç tartışmalarında, Alevi kimliğinin kavga sebebi sayılmasının üzücü bir durum olduğunu söyledi. Erçe, “Siyasi partilerin, Alevi kurumlarının bu kadar içine girdiği ya da partileri kendi içine soktuğu bir dönem hiç yaşanmamıştı. Ne yazık ki Aleviler, birbirlerine rakip olan noktaya getirildi” dedi.
AKP-MHP hükümeti, 31 Mart Yerel Seçimlerine giderken, Alevi toplumundan oy almak adına kozlarını oynuyor. Cemevi açarak ‘Alevilerin yanındayız’ imajı çizmeye çalışan AKP’liler, siyaseten kendilerine yakın dedelerle de fotoğraf vermeyi sürdürüyor. Bir yandan usulsüz işlemlerle cemevi ve dergahlara el koyan AKP’liler, diğer yandan Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı aracılığı ile kendi Alevilik tarifinde ısrar ediyor.
Seçimler yaklaşırken Alevi çalıştayları, hatta Alevi Bektaşi Ansiklopedisi oluşturmak için kolları sıvayan AKP’ye karşı CHP de belediyeler aracılığı ile cemevi açıp, yerel yönetimlere ‘Alevi kontenjanı’ uyguluyor.
“NE YAZIK Kİ YİNE ALEVİLER ÜZERİNDE YÜRÜNDÜ”
Tüm bu yaşananları Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Başkanı Cuma Erçe ile konuştuk.
Erçe, uzun süredir seçim gündemi içerisinde olunmasını üzüntüyle karşıladığını belirterek, “Neredeyse bütün ana sorunların esastan üstünü örtecek şekilde bir seçim gündemi yaşanıyor” diye ifade etti. Erçe, 31 Mart seçimlerine giderken Alevi sorununun nasıl ele alındığını şu sözlerle değerlendirdi:
“Cumhurbaşkanlığı seçimleri döneminde de ‘yeter ki biz, kaybedilen bir seçimin tarafı ya da sebebi olmayalım’ biçiminde özel bir çaba sarf ettik. Ancak ‘Alevi’den, Kürt’ten cumhurbaşkanı olur mu?’ tartışmaları sebebiyle o dönemlerde çok canımız yandı. Nihayetinde bir seçim oldu ve bu seçim öncesinde alabildiğine yalan, iftira, kumpas ve montaj videolarının hakim olduğu bir tartışma süreci yaşandı. Cumhurbaşkanlığı seçimi şöyle ya da böyle matematiksel olarak kaybedildi. Biz her ne kadar seçimin çok demokratik bir ortamda yapılmadığını, sayımlar konusunda ciddi şüpheler olduğunu söylesek de sonuç değişmedi. Bu sefer Türkiye muhalefet partileri kendi iç seçimlerine odaklandı. Kendi içlerinde yürüttükleri tartışmalarda ne yazık ki zaman zaman yine Aleviler gündemi üzerinde yüründü. ‘Alevi bir genel başkan ile bu iş yürür mü yürümez mi’ tartışmaları ya da ‘Eğer Kemal Kılıçdaroğlu bu seçimde aday olmasaydı kazanırdık’ diyen masanın diğer bileşenleri gibi yine sonuçta döndü dolaşıldı Aleviler ve Alevi kurumları tartışmaların odağına yerleştirildi.
“BÖYLE BİR DÖNEM HİÇ YAŞANMAMIŞTI”
Türkiye’nin şimdi yeni bir yerel seçimler gündemine girdi. Yerel seçimler gündemi de ne yazık ki önceki dönemlerde yapılan seçimleri de aratmayacak biçimde. Hatta ve hatta sözümü geri alayım, aratacak biçimde diyebiliriz. Çünkü bu kadar kurum ve kişilerin, bu denli politize olduğu ya da demokratik kitle örgütlerinin ve Alevi kurumlarının neredeyse siyasi partilerin bu kadar içine girdiği ya da kendi içine soktuğu dönem hiç yaşanmamıştı. Bir anlamıyla seçimde bizzat içinde yer alan; adaylık, aday adaylığı, mahalle delegeliği, meclis üyesi adaylığı vesaire biçiminde büyük bir tartışma dönemi yaşandı. Ne yazık ki Aleviler birbirlerine rakip olan, yarışan bir noktaya getirildi. Bizi üzen gelişme, dost partiler de dahil olmak üzere Alevilerin bir parmak hesabı üzerinden hesaplanması, bir matematiksel hesap olarak görülmesi süreci devam etti. Adayların önlerine yerleştirilen bir kavram olarak ‘Alevi aday, Alevi meclis üyesi, Alevi muhtar, Alevi aday adayı’ gibi ifadelerin geçtiği, ‘şu kadar Alevi adayı, şu kadar Alevi meclis üyesi var’ gibi sayılara hapsedilen bir noktada ele alınan süreç yaşıyoruz. Bu anlamıyla da Alevilerin, siyasi partilerin kendi iç kavgalarında dahi tartışma konusu yapılması, bir kavga sebebi sayılması, bütün bu tartışmaların odağında Alevilere yer verilmesi bizim açımızdan oldukça sıkıntılı.
“TARTIŞMALARIN CHP’DE DAHA KAPSAMLI YÜRÜDÜĞÜNÜ GÖRÜYORUZ”
Bunu ayrımsız söylüyorum; ama çoğunlukla da herkesin bildiği gibi Alevilerin en çok oy verdiği parti olarak bilinen Cumhuriyet Halk Partisi’nde bu tartışmaların çok daha kapsamlı yürüdüğünü de görüyoruz. Bu eksende de çeşitli kırgınlıkların olduğu da açık. Aday belirleme süreçlerinde yeteri kadar demokratik davranılmadığı noktasında çok ciddi eleştirilerin olduğu bir gerçek. Alevilerin bu anlamda büyük bir kırgınlık içinde olduğu da bilinen bir durum. Ancak her şeye rağmen Aleviler, geçmişten aldıkları mirasın da etkisiyle ne olursa olsun, asla ve asla büyük çoğunluk olarak gericilerin, ırkçıların, tekçilerin ya da eşit yurttaşlık ilkesine bağlı olmayan faşist, şeriatçı partilerin adayları yanında durmayacaklar. Kimi Alevi kurum temsilcilerinin ya da kimi cemevi, dernek yöneticilerinin, zaman zaman inancımıza ters düşen yaklaşımları ortaya koysalar da genel Alevi kitlesi asla ve asla onlara da uymayacak.”
“İÇİMİZDEN DEVŞİRMELER DAHİ ÇIKARSALAR ALEVİ KİTLESİ BUNLARA UYMAYACAK”
PSAKD Genel Başkanı Cuma Erçe, geçmiş seçimlerde AKP tarafından Dersim’de elektriği olmayan köylere beyaz eşya dağıtıldığını hatırlatarak, “Ne yaparlarsa yapsınlar, içimizden devşirmeler dahi çıkarsalar asla Alevi kitlesi bunlara uymayacak. Dolayısıyla seçimlerde açık şekilde tavrımız belli. Demokrat, sosyalist, halkçı ve sosyal belediyeciliği esas alan, hesap verebilir ve sorulabilir olan aday ve partilerin desteklenmesi noktasındayız. Yani bir Kürt bölgesinde veya büyük kentlerde farklı oluşumlar içerisinde de yer alınabileceği gibi mevcut siyasal iktidara bugün için Alevilere yönelik kapsamlı asimilasyon politikaları sürdüren, eğitimin gericileşmesine sebep olan, devlet kurumlarını cemaat ve tarikatlara teslim eden bir anlayışı zayıflatmak için Aleviler üzerine düşen tarihi görevi yerine getirecek. Yani mevcut iktidarın zayıflaması, onların seçim kazanmaması için bulundukları yer neyi ifade ediyorsa orada tavır sergileyeceklerdir.
“ALEVİLİĞİ YOK ETMEK İÇİN PROFESYONEL UĞRAŞLAR İÇİNDELER”
Hükümet tarafından açılan cemevleri konusunda da değerlendirme yapan Cuma Erçe, konuya ilişkin şunları söyledi:
“Alevilik, uzunca bir zamandır hep tarif edilen bir yerde durdu. Bizi, bizim dışımızdaki herkes tarif etti. Ama bunun içerisinde en kapsamlı, en vurucu olanını devlet yaptı. İktidarda hangi partinin olduğuna bakmaksızın söylüyorum, her dönemde devlet, Alevileri yok etmenin yanında aynı zamanda Aleviliği yok etmek için profesyonel uğraşlar içinde oldu. Kimi zaman bunu Alevi köylerine cami yaparak gerçekleştirdi, kimi zaman okuma yazma bile bilmeyen Alevilerin evlerine nereden geldiği belli olmayan Alevilikle ilgili yazıldığı zannedilen kitaplar sokarak yaptı. Kimi zaman köylere cami hocası gibi Aleviler içerisinden devşirdikleri insanlar koyarak yaptı, kimi zaman da zorunlu din dersleri ile yaptı. Şimdi yapılan işlerin de bunun bir parçası olduğunu düşünüyoruz.
Yine Aleviliği tarif eden ama Aleviliği başka bir inanç içerisine hapsetmeye çalışan, orayla eşdeğer tutan ve Alevilerin bu anlamda kafasını karıştıran, ‘Hepimiz aynı dine, dile, peygambere bağlıyız. Aynı Kur’an’a baş koymuşuz’ diye gelen geleneksel devlet anlayışını ‘Aslında Alevilik diye bir şey yok. Var olan da zaten bir kültürel farklılıktır. Siz folkolik bir yapısınız, onu da Kültür Bakanlığı’nda oluşturduğumuz Cemevi Başkanlığı’nı kurarak sağladık zaten. Haklarınızı veriyoruz’ diyen, aslında bu kültürün, bir inancın sonucu olarak ortaya çıktığını reddeden, farklı bir yorummuş gibi algılatan bir yaklaşım ortaya konuluyor. Bu anlamda Alevi kitlesinin önemli bir kısmının kafasını karıştırmayı başarsalar da Alevilik her dönem küllerinden doğabilen, kendini yeniden şekillendirip bulunduğu zamana dizayn eden bir inanç. Dolayısıyla şunu çok açık şekilde söylüyoruz; Alevilik hiçbir şey değildir. Alevilik Aleviliktir. Dolayısıyla bizi hangi kitapla, hangi ansiklopedi ile, hangi tarihsel çarpıtmalarla ifade etmeye çalışırlarsa çalışsınlar, bu gerçek değişmeyecektir. İki gerçeğimiz var; Alevilik haktır, Aleviler vardır.”
“İNANCIMIZA SIKI SIKIYA SARILMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Alevilerin hiçbir dini inancı yorumlamadığını, tarif etmediğini belirten Erçe, “Elbette ki entelektüel akademik tartışmalarda söylenebilecek sözler vardır ama biz bunu asla bir başka inanca saygısızlık anlamında göstermedik. Ama bu anlamda ne yazık ki devlet, her yolu deneyerek en çok da bizim içimizden çalabildikleri, neredeyse sondaj atarak devşirdikleri üzerinden yapıyor olmaları da aslında çok ustaca bir aklın ürünüdür. Bu akıl bin yıllık devlet aklının ta kendisidir. Ne yazık ki her zaman bizimle ilgili projeler hazırlanmakta, uygulanmakta. Kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz. Bu anlamda dik duruşumuzu sürdüreceğiz. Alevilerin bu zamana kadar gizledikleri, sır ettikleri, deyişlerin içerisine giydirdikleri felsefemizi, inancımızı yeniden lüzum oldukça ortaya çıkaracağız. Gözleri görmeyen ama gönül gözü açık olan Aşık Veysel’in, “Aynı vardan var olmuşuz, Sen altınsın ben tunç muyum?” sözünde olduğu gibi ‘aynı vardan var olanlar’ olarak biz inancımıza sıkı sıkıya sarılmaya devam edeceğiz.”
Eren GÜVEN/ANKARA
Yoruma kapalı.