PİRHA- Ozan Emekçi , ‘tüm öğrendiklerinin özeti’ olarak adlandırdığı destanı Feryad-ı İsyanım hakkında, “Bir anlamda kendimle de bir hesaplaşmaydı. “Bir kendini koy ortaya sen kimsin, necisin, ne yaptın bugüne kadar, birikimin nedir. Kendini, bölgeni, insanını ne kadar tanıyorsun. Tarihini ne kadar tanıyorsun” diye sordum kendime. Varımı, yoğumu feryad-ı isyan’a döktüm” diyor.
Haberin Videosu
Ali Haydar Levendiz… Çoğu bilmez bu ismi. Belki kendisi de unutmuştur. Zira o herkes için Ozan Emekçi. Düşünceleri nedeniyle baskılara maruz kalan Emekçi, politik içerikli türkülerinden dolayı da yargılandı.
1955 yılında Maraş’ın Afşin ilçesi Kaşanlı Köyü’nde dünyaya geldi. 1956 yılında ise ailesi ile birlikte Maraş’a yerleşti. Bağlamayı babasından öğrenen Emekçi, Aşık Meçhuli, Aşık Perişan Güzel, Aşık Vicdani, İhsani, Aşık Mahzuni, İsmail İpek gibi değerli Halk ozanlarından beslendi.
İlk kasetini 1973, ilk plağını ise 1975 yılında çıkardı. Cezaevi serüveni de olan Emekçi, 1980 yılından bu yana Almanya’da yaşıyor.
Birlikte katıldığımız, Maraş Katliamı’nın 39. yıldönümü vesilesiyle yapılan bir panelden dönerken, trende konuşma fırsatı buluyoruz Emekçi ile. Emekçi’yi yakalamışken okurken muazzam keyif aldığım, bestesini dinlerken başka bir dünyaya gittiğim destanı Feryad-ı İsyan’ı konuşmak istiyorum. Aslında hikayesini daha önce Mehmet Bayrak’tan dinlemiştim. Sahibine sormak gerek diyorum ve kayıt altına alıyorum. Emekçi de, “Tüm öğrendiklerinin özeti” olarak adlandırdığı destanı feyz ile anlatmaya başlıyor:
İLK SERÜVEN HAMBURG YOLCULUĞUNDA BAŞLIYOR…
“Mehmet Bayrak ile Hamburg’a gidiyorduk. Ben arabayı kullanıyordum. Birinci dörtlük geldi kafama, okudum kendisine. “Abi yaz” dedim. Hemen bir kağıt kalem çıkarttı. O gün 4 kıta tamamlandı. O kıtalar :
Mem nelere gark olmadı Zîn’in ateşi için
Ferhad dağları delmedi mi Şirin’in düşü için
Kusur ise her saniye her yerde seni anmak
Mecnun az mı yemin etti Leyla’nın başı için
Cümle cihan güzelleri yüzlerine ben örsün
Gözlerin, balyozu oldu içerimdeki örsün
Ruhumdaki fırtınalar Merih’i usandırdı
Nuh’a haber eyleyin de, gelsin de tufan görsün ”
MEHMET BAYRAK’IN TEŞVİKİYLE 77 KITA ÇIKIYOR ORTAYA…
El yazısı ile yazılmış bu ilk nushaları kitaba da koyuyor Emekçi. Zira Mehmet Bayrak Emekçi’ye 72 kıta yazması halinde kitap olarak basacağına dair söz veriyor. 72 millet sembolünü şiiri ile bütünleştirmesini istiyor. Derken ilk basım 77 kıta ile yapılıyor. Tamamının yazımı 3 yıl sürüyor. Her dörtlüğü de Bayrak’a okuyor Emekçi.
Bunları anlattıktan sonra bir dörtlük daha okuyor:
“Bilirsin ki sevenlerin ayrılığı kâbustur
Tahir’i Zühre’ye bahşet, zemmedenleri sustur
Sen istesen Sina Çölü bin çeşit çiçek açar
Suya sudan köprü kurmak, yalnız sana mahsustur
Kahreden ateş bilinem, yananı sen olsaydın
Nal olurdum aşk atına, bineni sen olsaydın
Deseler ki şu kadehte ağu var, içen ölür
Bir solukta bitirirdim sunanı sen olsaydın“
“KENDİMLE BİR HESAPLAŞMAYDI, VARIMI YOĞUMU DÖKTÜM”
Ve devam ediyor anlatmaya:
“Bir anlamda kendimle de bir hesaplaşmaydı. “Bir kendini koy ortaya sen kimsin, necisin, ne yaptın bugüne kadar, birikimin nedir. Kendini, bölgeni, insanını ne kadar tanıyorsun. Tarihini ne kadar tanıyorsun” diye sordum kendime. Hem böyle bir hesaplaşma olsun dedim. Aynı zamanda bir sevda şiiri. Aşk ile şehveti birbirinden ayıran bir şiir. Burada memleket aşkı, insanın şahsi aşkı var, hasret var, ülkesine aşkı var. Varımı, yoğumu feryad-ı isyan’a döktüm.”
MAZLUM ÇİMEN BESTELEDİ…
Birde Mazlum Çimen’den dinledik Feryad-ı İsyanım’ı. Onun hikayesini ise şöyle aktarıyor Emekçi:
“Mehmet Bayrak ile Frankfurt’ta Kürdistan Aleviler Birliği’nin bir etkinliğine katılmıştık. Orada Mazlum Çimen ile karşılaştık. Mazlum ile gençliğim beraber geçti. Ben onlarda çok kaldım. Dilber Ana ikimizi küvete koyar birlikte yıkardı. Oradan bir arkadaşın evine gittik. Mehmet Bayrak ona bir kaç dörtlük okudu. Çok güzel okuyordu. O zaman daha kitaplaşmamıştı. Parça parça kağıtlara yazılı. O kağıtları da atmadım.Mazlum etkilendi ve değerlendireceğini söyledi. Besteledi. Sözlerle müzik et ve tırnak gibi olmuştu. Çok ilgi gördü. Fakat kitabın hak ettiği ilgiyi görmediğini düşünüyorum.”
Topraklarında nice ozan yetiştirmiş, nice ozana ev sahipliği yapmış Maraş’tan özünü alan Emekçi’den, ‘varım yoğum’ dediği muhteşem destanından yine dörtlükler okumasını istiyoruz. Ve devam ediyor Emekçi:
“Yokluğuna dayanamam âhım arşı boyladı
Gölgeni Nil’de görmüşler, Piramidler söyledi
Hele bir bak şu sevdaya, kimler yanmış ben gibi
Dediği üzre Yunus’un, gör beni aşk neyledi
Sana, yine sana yandım Nesimî’de dün gece
Gözlerinle yüzüleyim, bend olayım Hallac’a
Öyle hüküm buyurmuşlar tanrılar Divanı’nda
Ha ben sana yollanmışım, ha Muhammed Mi’rac’a”
Elif SONZAMANCI
Yoruma kapalı.