PİRHA- 10.Olağan Genel kurulunu gerçekleştiren Eğitim Sen Adıyaman şubesi basın ile kahvaltıda buluşarak yeni yönetimini tanıttı. Eğitim Sen şube başkanlığına seçilen Mehmet Dağdeviren kahvaltıda basının sorularını yanıtladı.
Türkiye’de gelişen siyasal gelişmeler doğrultusunda sivil toplum kuruluşlarına demokrasinin gelişimi açısından çok görev düştüğünü aktaran Dağdeviren, “Bu göreve binaen insan hak ve özgürlüklerinin gelişimi konusunda, demokrasinin gelişimi konusunda bunu bir görev olarak algıladık ve görevin gereği olarak ta sendikamızı temsilen buradayız. Bugün burada hem sendikamızı tanıtmak, hem yeni yönetimi tanıtmak, hemde ilçelerimizden gelen temsilcilerimizle bir arada bulunmak amacıyla bir kahvaltı programı düzenledik” dedi.
“SAVUNMA HAKLARI YOK EDİLMEYE ÇALIŞILIYOR”
Son süreç hakkında değerlendirmelerde bulunan Dağdeviren, şunları kaydetti: “Bildiğiniz gibi yıllardan beri ülkemizde kamu çalışanlarına yönelik çok ciddi saldırılar olmakta, bu saldırıların en temeli iş güvencesinin ortadan kaldırılması ve ısrarla getirilmeye çalışılan esnek çalışma modeli dediğimiz bir çalışma, sendikalarımızın mali haklarını, kendi özlük haklarını, savunma haklarını savunacağı zeminler yok edilmeye çalışılmakta ve bugün Türkiye genelinde eğitim sen üyesi arkadaşlarımızdan 1500 civarında bir ihraç söz konusu.
Bu ihraçların temelinide biz şöyle algılıyoruz; yıllardan beri getirilmek istenen iş güvencesinin ortadan kaldırılması maddesi, muhalif kesim olan Eğitim Sen ve KESK konfederasyonu içerisindeki bu konuya duyarlı olan arkadaşlarımızı bir nevi tasviyesi olarak değerlendiriyoruz. Güçsüz bırakılmak, sindirilmek, yok edilmek istenen bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Oysa bütün dünya genelinde öyle gerçeklikler vardır ki sendikalar bu ülkenin demokrasisine katkı sunarlar.
Sivil toplum örgütleri, bu ülkenin demokrasisine katkı sunarlar ama ne yazık ki bizde STK’lar birer hedef haline gelmiş durumda, düşüncelerini açıklamak, yorumlarda bulunmak suç teşkil eder duruma gelmiş. Bildiğiniz gibi Adıyaman Eğitim Sen Adıyaman’da örgütlü 2. büyük sendika üyeleri ile dayanışma amaçlı çeşitli etkinlikler yapar. Topluma verebileceği demokrasiye yönelik açıklamalarda bulunur, Ohal kapsamında bugün hiçbir açıklama yapamayacak duruma gelmiş bulunmaktayız” diye konuştu.
“TÜRKİYE’NİN DEMOKRATİKLEŞMESİ İÇİN ÇALIŞIYORUZ”
Çalışmalarına da değinen Dağdeviren, “Bizler Türkiye’nin demokratikleşmesi için çalışan ve bunu ısrarla dile getiren bir sendikayız. Elbette ki yasakların varlığı, demokrasinin yok olması anlamına gelecektir. Dolayısıyla burada bir karşı duruş sergilememiz gerekir. Yine içinde bulunduğumuz süreci değerlendirmiş olursak bir referandum süreci yaşıyoruz. Bu referandum sürecinde bu kadar yanlışın sürdüğü bir yerde tek kişinin ısrarla iktidarına hayır diyoruz. Çünkü biz şunu biliyoruz ki eğitim; nitelik kalkınma, barış, nitelikli insanlarda ve demokratik toplumlarda gerçekleşir, eğer siz ülkenin demokrasisini geliştirmek yerine, büyütmek yerine tek kişinin yönetimine evet diyorsanız, burada çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalırız diye düşünürüz.
Eğer siz insanlarınızın değerlerini, inanç yargılarını ülkemiz için düşünecek olursak 72 milletin bir coğrafyada bu değerleri büyütmeyi hedeflemezseniz ilerde çok büyük sıkıntılar yaşayacaksınız demektir. Aslolan şey ülkedeki her inancı, her kimliği yüceltmek ve bu uğurda çalışmak geriyor. Hele hele Adıyaman gibi bir yerde 70 üyemizin ihraç edildiğini düşünecek olursak ve demokrasinin git gide daha da zayıflayacağını düşünecek olursak, ebetteki bizim bu sürece hayır dememiz kadar doğal bir şey olamaz” ifadelerini kullandı.
“GREV HAKKIMIZI KULLANIRIZ”
Dağdeviren, “Sendikalaşma önündeki ve örgütlenme özgürlüğü önündeki yasaları kapatırsanız eğer ebetteki muhalifler karşınızda olacaktır. Eğitim Sen bu amaçla yıllardan beri bu amaçla grev hakkını kullanır. Bu grevler sadece 29 Aralık grevi değildir. Yani Soma’da insanlar yer altında kömürleşirken de sendikamız grev kararı aldı. Biz yaptığımız her etkinliğin arkasındayız. Biz yaptığımız her etkinliğin ülke ekonomisine katkı sağlayacağını düşünerek bu eylemleri gerçekleştirmiş bulunmaktayız.
Değerli arkadaşlar 7 Haziran sürecinin gerçekleştiği dönemlerde belki de ülkemizde ender rastlanan bir demokratik ortam vardı ve bu demokratik ortama istinaden siyasi partiler kendilerini ifade etme gücü buldular. Fakat 8 Haziran günü itibariyle de ısrarla söylenen bu milletin dediğinin üzerine, kabulünün üzerine çeşitli senaryolar uygulanmaya başladı ki yeniden 3 Kasım’da yeniden seçime gitmeye gerekçesi ortaya çıktı. Oysa demokrasiler çoğulculuğun, özgürlüğün, egemenliğin ilkeleriyle taçlanır. Dolayısıyla 7 Haziran’dan sonra muhalif kesimlere KHK’lar ile çeşitli saldırıların olduğu aşikârdır” şeklinde konuştu.
Mustafa Yüksel-ADIYAMAN
Yoruma kapalı.