PİRHA-Eğitim-Sen ve Mülkiyeliler Birliği, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) öğretim üyesi Doç. Dr. Meltem Kayıran’ın görevine son verilmesine tepki gösterdi. Yapılan açıklamada, “Akademik gereklere ve liyakate değil, rektörlüğün istek ve inisiyatifine göre işleyen bir süreç yaşanıyor” denilerek, mücadele edileceği vurgulandı.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) ve Mülkiyeliler Birliği, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) öğretim üyesi Doç. Dr. Meltem Kayıran’ın görevine son verilmesine tepki gösterdi.
Sendikanın Ankara 5 No’lu Üniversiteler Şubesi’nde yapılan açıklamada, Kayıran hakkında verilen karara karşı yargı sürecine başvurulacağı belirtildi.
Yapılan açıklamada; Meltem Kayıran’ın Doçent unvanı kazandığı 2017 yılından bu yana Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü’nün talep ettiği tüm Doçentlik kadroları, rektörlüğün Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki öğretim üyelerine yönelik tavrı nedeniyle, fakülteye tahsis edilmediği, bunun sonucunda Meltem Kayıran’ın hak ettiği Doçentlik kadrosuna atanmadığı ve isten atıldığı ifade edildi.
“BOYUN EĞMEDİM VE KARŞILIĞI ATILMAK OLDU”
Üniversitenin keyfi yönetim tarzının, güvencesizliğinin, demokratik olmayan tarzının ortaya çıkması için direndiğini söyleyen Meltem Kayıran, hukuk sürecine başvurup kazanacaklarını belirterek şunları dile getirdi:
“Bu inadımın sonucunun atılmayla sonuçlanabileceği dekanlık taraftan ısrarla bana bir yıl boyunca bildirildi ama ben inadımı sürdürdüm. Çünkü doçentliğini almış, almasam bile bir öğretim üyesinin bu kadar kolay atılması bu kadar kolay olmamalıydı. Burada kamunun insana yaptığı önemli bir yatırım var. Bizler kamu görevlisiyiz. Üniversite eğitimimizin üzerine 20-25 yıl daha okuyoruz ve kendimizi buna adıyoruz. Bize her seferinde liyakatından bile şüphe ettiğimiz insanlar tarafından dayatılan ilkelere boyun eğmemiz isteniyor. Bunlar mobbing aracı olarak kullanılıyor. Ben buna itiraz ettim ve karşılığı atılmak oldu. Ama bu atılmamla aslında bütün bu bahsettiğim meseleler açığa çıktı. Keyfi yönetim tarzı olduğu, üniversite değerlerinin ayaklar altına alındığı ortaya çıkmış oldu. Bir dekanın kendi öğretim üyesini kamuoyu nezdinde itibarını zedeleyebileceği açığa çıkmış oldu. Çok şükür. Gerçekten mutluyum bu süreci bu şekilde yaşadığımız için. Bana destek veren çok sayıda hocam, hukukçu oldu. Hiç üzülmeyin kazanacağımıza inanıyorum”.
“MÜLKİYELİLER OLARAK BU HAKSIZLIĞIN KARŞISINDAYIZ”
Mülkiyeliler Birliği camiası olarak Kayıran’a yönelik bu haksızlığın karşısında olduklarını vurgulayan Mülkiyeliler Birliği Başkanı Dinçer Demirkent, Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne ve Cebeci Kampüsü’ndeki diğer fakültelere sistematik bir saldırının yaşandığını açıkladı. Bu saldırıların sebebinin bu fakültelerde var olan eleştirel bilim geleneği olduğunu da aktaran Demirkent şunları söyledi:
“Doç. Dr. Meltem Kayıran’ın verdiği hukuki mücadelenin, akademik politik bir mücadelenin sonucu olarak tasfiyesi ne yazık ki Siyasal Bilgiler Fakültesi, fakülte yönetim kurulu tarafından gerçekleştirildi. Bu Mülkiyeliler Birliği açısından utanç verici bir süreçtir. Bugün geldiğimiz noktada kurum kendi geleneğini tasfiye etme noktasına gelmiştir. Bu bizler açısından utanç vericidir. Meltem Kayıran’ın verdiği mücadele bugün fakülte özerkliğini bize yeniden hatırlattı. Maliye Bölümü akademik kurulu Meltem hocanın bu okulda niye olması gerektiğine ilişkin bir karar verdi. İktisat bölümü, anabilim dalları açıklama yapmıştır. Tek kişinin yönetimine karşı kurulların gerçekleştirdiği açıklamaların çok önemli olduğunu düşünüyorum. Öğrenciler de bu karara karşı çıkmış direneceklerini söylemişlerdir. Meltem hocanın verdiği mücadele bizi umutlandırmaktadır. Mülkiyeliler Birliği olarak bu mücadelenin parçası ve Meltem Kayıran’ın yanındayız.”
“YASA VE HUKUK TANINMIYOR”
Doç. Dr. Kayıran ile birlikte yıllardır mücadele içerisinde olduklarını, sendikanın da her türlü desteği sağlayacağını belirten Eğitim Sen Başkanı Necla Kurul ise şu şekilde konuştu:
“Üniversiteler, haksız bir şekilde işlerden atılmış kişiler için yeterince enerjik davranmıyorlar. Üniversite yönetimleri geri dönüşleri konusunda gerekli çabayı göstermiyorlar. Bu da açık bir biçimde karar doğru da olsa keyfi davranışlarımızı sürdürürüz diyebiliyorlar. Baskı ortamı üniversiteleri dilsizliğe itmiş durumda. Kadrolar dağıtılıyor. Kadro dağıtımlarında usulsüzlükler var mı yok mu? Bunu kim denetliyor? Şu anda üniversiteler yok gibi orada bir boşluk var. Bir yandan KHK’lar, bir yandan 50 D’nin güvencesizliği, bir yandan akademik olarak yükseltmeme uygulamaları, bir yandan özel sektör dahil güvencesizlik uygulamaları devam ediyor. Yasa ve hukuku tanımayan bir sürecin üniversiteler üzerindeki etkilerini gördüğümüz bir dönemdeyiz.”
“BİR AKADEMİSYENİN DAHA İŞSİZ BIRAKILMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ”
Eğitim-Sen Ankara 5 No’lu (Üniversiteler) Şubesi Başkanı Mutlu Aslan ise akademide yaşanan sorunlara da değinerek şunları kaydetti:
“Akademik gereklere ve liyakate değil, rektörlüğün istek ve inisiyatifine göre işleyen bu süreç, akademinin ve akademisyenlerin baskı altında tutulmasının, üniversitelerde yandaş kadrolaşmanın, hatta üniversitelerdeki akrabalık kayırmacılığının bir aracı haline gelmiştir. Öğretim elemanları güvencesiz çalıştırılıyor. Meltem Kayıran bu keyfi işleyişe razı olmadığı için, hak ettiği kadroya atanmamasını doğru bulmadığı için ve güvencesizliğin akademisyenler üzerinde sopa olarak kullanılmasına itiraz ettiği için bir alt kadro için istenen dosyayı teslim etmemiştir. 30 yıllık akademik emeğin ve kamu hizmetinin heba edilmesine, özel sektörde bile işten çıkartmanın yasak olduğu bu pandemi döneminde, bir akademisyenin daha işsiz bırakılmasına izin vermeyeceğiz.”
Melis CİDDİOĞLU/ANKARA
Yoruma kapalı.