PİRHA-Eğitim Sen yaptığı açıklamada, 6 Şubat depremleri ve son olarak Bolu’da yaşanan yangın felaketinin ortaya çıkardığı acı tablonun herkesi derinden sarstığını belirterek, “Zamanında gerekli önlemler alınmaması, atılması gereken adımların atılmaması nedeniyle yaşanan bu tür felaketler sonrasında öğrencilerin ve eğitim emekçilerinin can güvenliği konusunda ciddi endişeler taşıyoruz” dedi.
Eğitim Sen, Bolu Kartalkaya’da yaşanan yangın faciası ve 6 Şubat depremlerinin yıl dönümü nedeniyle, Eğitim Sen Genel Merkezi’nde basın toplantısı yaptı. Basın açıklamasını Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak okudu.
“ÖĞRENCİLERİN VE EĞİTİM EMEKÇİLERİNİN CAN GÜVENLİĞİ KONUSUNDA CİDDİ ENDİŞELER TAŞIYORUZ”
21 Ocak Salı günü Bolu Kartalkaya’da bir otelde meydana gelen yangın felaketi sonrasında aralarında öğrencilerin ve eğitimcilerin de bulunduğu 78 yurttaşın, zamanında alınmayan önlemler nedeniyle yaşamını yitirdiğini hatırlatan Irmak, şunları söyledi:
“İki yıl önce yaşanan ve 50 binin üzerinde canımızı kaybettiğimiz 6 Şubat depremleri ve son olarak Bolu’da yaşanan yangın felaketinin ortaya çıkardığı acı tablo ülke olarak hepimizi derinden sarmıştır. Zamanında gerekli önlemler alınmaması, atılması gereken adımların atılmaması nedeniyle yaşanan bu tür felaketler sonrasında öğrencilerin ve eğitim emekçilerinin can güvenliği konusunda ciddi endişeler taşıyoruz. Eğitim kurumları, sadece eğitim-öğretimin sürdürüldüğü yerler değil, aynı zamanda çocukların ve eğitim emekçilerinin günlerinin büyük bir kısmını geçirdiği alanlar olması nedeniyle bu alanların deprem ve yangın gibi felaketlere ne kadar hazır olduğu, dolayısıyla can güvenliği açısından ne kadar güvenilir olduğu tartışmalıdır.
Bolu Kartalkaya’da yaşanan yangın felaketi, ülke genelinde okul güvenliği, kriz yönetimi ve psikolojik destek mekanizmalarının önemini bir kez daha göstermiştir. Eğitimin sadece bilgi aktarımı değil, aynı zamanda çocukların ve gençlerin duygusal ve sosyal gelişimlerini destekleme süreci olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Bu tür olaylardan sonra yapılması gereken, sadece kayıpları anmak değil, aynı zamanda gelecekte benzer durumlarda daha hazırlıklı olunması için harekete geçmek, eğitim kurumlarını yaşanması muhtemel felaketlere karşı daha sağlam ve güvenli yapılar haline getirmektir.”
“YANGIN YA DA DEPREM GİBİ BİR FELAKET YAŞANDIĞINDA SORUMLULUK KİMİN OLACAK?”
Kemal Irmak, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in yanıt vermesi gereken sorular olduğunu belirterek, şu soruları sıraladı:
“-Türkiye’deki tüm ortaokul ve lise düzeyindeki kaç okulda yangın merdiveni bulunmaktadır?
-Depreme dayanıksız olduğu bilinen kaç okul binası hâlâ aktif olarak kullanılmaktadır?
-Yangın merdiveni olmayan okulların sayısı kaçtır? Bu okullara neden gerekli düzenlemeler yapılmamıştır?
-Mevcut yangın merdivenlerinin kaçının kullanımı güvenlidir? Kaç tanesi yönetmeliklere uygundur?
-Deprem güçlendirme çalışmaları tamamlanmadan eğitim-öğretimin sürdürüldüğü kaç okul bulunmaktadır?
-Bu okullarda eğitim gören öğrencilerin, öğretmenlerin ve diğer çalışanların can güvenliği nasıl sağlanacaktır?
-Yangın ya da deprem gibi bir felaket yaşandığında sorumluluk kimin olacaktır? İhmaller nedeniyle meydana gelebilecek olası can kayıplarının hesabını kim verecektir?”
“EĞİTİM KURUMLARI CAN GÜVENLİĞİNE ÖNCELİK VERİLECEK ŞEKİLDE DÜZENLENMELİ”
“Eğitim Sen olarak, Milli Eğitim Bakanlığı’na sorumluluklarını bir kez daha hatırlatıyoruz” diyen Irmak şunları ifade etti:
“Türkiye’deki tüm okulların güvenli olup olmadığına dair şeffaf bir denetim yapılmalı ve sonuçları kamuoyuna açıklanmalıdır.
Yangın merdiveni bulunmayan ve depreme dayanıksız okullar derhal kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Riskli okullarda yapılan eğitim-öğretim faaliyetleri derhal durdurulmalı, öğrencilerin güvenli binalara eğitim-öğretim görmesi için gerekli önlemler alınmalıdır. Yangın ve deprem güvenliği için merkezi bütçeden ihtiyaç kadar bütçe ayrılmalı, eğitim kurumları ranta göre değil, can güvenliğine öncelik verilecek şekilde düzenlenmelidir.
Bolu Kartalkaya’da yaşanan felaket sonrasında yapılması planlanan psikolojik destek çalışmaları sadece yangında hayatını kaybeden öğrencilerin okullarıyla sınırlı kalmamalı, Türkiye genelinde kapsamlı bir psikososyal destek planlaması yapılmalıdır. Bunun için öncelikle ülke genelinde, öğretmenlere travma sonrası öğrenci davranışlarını anlama ve doğru müdahalede bulunma eğitimleri verilmelidir. Travmaların etkilerinin uzun vadeli olabileceği göz önünde bulundurularak, söz konusu psikososyal destekler uzun süreli olarak yapılmalıdır.
Siyasi iktidarın ve Millî Eğitim Bakanlığı’nın öğrencileri ve eğitim emekçilerini depremler yaşandığında enkaz altında, yangınlarda alevler içinde bırakmasına seyirci kalmamız mümkün değildir.”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.