PİRHA – ABF ve Eğitim-Sen öncülüğünde eğitimde gericileşmeye karşı laik, bilimsel ve anadilde parasız bir eğitim için 17 Eylül’de İstanbul Kartal’da yapılacak mitinge çağrı ve destekler artıyor. Eğitim-Sen Yöneticisi Özgür Bozdağan, “Bizim açımızdan 17 Eylül mitingi bir başlangıç mitingi. Alevi örgütleriyle beraber örgütlediğimiz laik, bilimsel, anadilde, kamusal ve ücretsiz eğitim mücadelesi bir başlangıç mücadelesi. Bu mücadelenin kendisi sadece eğitim alanıyla sınırlı bir mücadele değil” dedi.
Eğitim-Sen Genel Yüksek Öğretim ve Eğitim Sekreteri Özgür Bozdağan yeni eğitim müfredatına ve 17 Eylül’de eğitimde gericileşmeye karşı laik, bilimsel ve anadil bir eğitim için İstanbul Kartal’da saat 13:00’da yapılacak olan mitinge ilişkin Pir Haber Ajansına konuştu.
“SİYASETEN HAZIRLANMIŞ ÖĞRETİM PROGRAMLARI İLE KARŞI KARŞIYAYIZ”
Öğretim programlarının hazırlanmasıyla ilgili temel bilimsel süreçlerin tamamının ortadan kaldırıldığını belirten Bozdoğan, “Bilimsel süreçlerin hiçbir şekilde işletilmediği siyaseten hazırlanmış öğretim programlarıyla karşı karşıyayız. Yani öğretim programları öğrencilerin yaş grupları, yaş gruplarının temel özellikleri, Türkiye’nin nesnel gerçeklikleri ve bilimsel bir zeminden ziyade siyasal iktidarın ihtiyaçları ve kurguladığı gelecek perspektifi üzerinden hazırlanmış öğretim programlarıdır” dedi.
“TEKÇİ BİR EĞİTİM PROGRAMIDIR”
Bizler açısından bu öğretim programlarının kendileri tamamen siyaseten ve eğitim alanı dışında hazırlandığı için 4 temel başlıkta eleştiriye tabi tutuklarını belirten Bozdağan 4 temel başlığı şöyle ifade etti:
- Bilimsel programlar değil. Bilimsel olarak yani içlerindeki maddi geçeklikler ve maddi hataların daha ötesinde bir şey söylüyoruz. Bilimsel olarak hazırlanmış programlar değildir.
- Türkiye’nin kültürel zenginlikleri ve coğrafi özellikleri dikkate alınmadan hazırlanmış, tekçi bir eğitim programdır. Bu anlamda kültürel çoğulculuğumuzu yansıtmaz.
- Cinsiyetçi bir programdır. Erkek egemen bir bakış açısıyla ve o yaklaşımla yazılmıştır ki talim terbiye kurulu başkanının gerçekten talihsiz açıklamasını hepiniz duymuşsunuzdur. O ders kitaplarındaki kadının kocasına itaat etmesiyle ilgili olan bölümü.
- Sermayenin diliyle hazırlanmış, sermaye egemen ve örtük müfredat dediğimiz bir yaklaşımla sermayenin egemenliğini bir biçimiyle normalleştirmeye çalışan bir programdır ki 3, 4 gün önce Yeni Şafak yazarlarından birinin de ifade ettiği gibi onlar da diyorlar ya Müslümanlar arasında sınıf farkı yoktur, eşitsizlik yoktur, hepsi eşittir şeklinde ifade edildi.
“20 BİN NÜFUSA ULAŞMAYAN İL VE İLÇELERDE ANADOLU LİSESİ AÇILMAYACAK”
Haziran ayı içerisinde milli eğitim bakanlığının kurum açma kapama ve ad verme yönetmeliği adı altında bir yönetmelik yayınlandığını belirten Bozdoğan şunlara dikkat çekti:
Kurum açma kapama ve ad verme yönetmeliğinin ilgili maddesi “hangi coğrafi bölgelerde, hangi nüfusa göre, hangi okul türlerinin açılacağını düzenliyor. Şimdi bu Anadolu liseleriyle ilgili düzenlemedeki madde şu: Merkez nüfuzu 10 bin, köylerle beraber 20 bini bulmayan ilçe merkezlerinde Anadolu Liseleri ve Mesleki ve Teknik Eğitim Liseleri açılamıyor. Nüfusu 50 bini bulmayan ilçe merkezlerinde ise Güzel Sanatlar liseleri, Fen liseleri ve Sosyal Bilimler liseleri açılamıyor. Ancak merkez nüfusu 5 bini bulan ilçelerde Anadolu İmam Hatip liseleri açılıyor. Şimdi bizim buradaki temel itirazımız şu: Nüfusu 5 bin olan ilçelerdeki ihtiyacın imam hatip lisesi olduğuna kim karar veriyor? Kimin yetkisinde ya da soruyu daha da ilerletelim kim karar vermeli buna? Şimdi doğal olarak şunu söylemek gerekiyor. Orada yaşayan yurttaşlar, öğrenciler bunlara bir sandık koyarsınız, sorarsınız ya da çocukların ilgi ve yeteneklerine göre açılacak okul türünü belirlersiniz. Ancak milli eğitim bakanlığına temel eleştirimiz de budur zaten kamu yönetimini elinde bulundurma yetkisini kullanarak nüfusu 10 binin altında olan tüm ilçelerdeki çocukları imam hatip liselerine zorunlu olarak gönderiyor. İmam hatip lisesine gitmediniz diyelim. Aile olarak çocuğunuzu imam hatip lisesine göndermek istemiyorsunuz. O zaman tek bir seçeneğiniz var. Nüfusu daha fazla olan bir ilçe merkezine öğrencinizi göndereceksiniz. Peki orada da yurt yok. Çocuk nerede kalacak? Burada da devreye tarikat ve cemaatlerin yurdu giriyor. Yani karşımızdaki yaklaşım bütünlüklü bir yaklaşım ve bizim temel eleştirimiz de bu. Kamuoyunu uyarmaya çalışıyoruz, yurttaşları uyarmaya çalışıyoruz. Böylesine büyük bir tehlike var. Ve Çok ciddi bir sıkıntıyla karşı karşıya kalacağız.”
“17 EYLÜL MİTİNGİ SADECE EĞİTİM ALANI İLE İLGİLİ DEĞİL”
Bozdoğan, “Bizim açımızdan 17 Eylül mitingi bir başlangıç mitingi. Alevi örgütleriyle beraber örgütlediğimiz laik, bilimsel, ana dilde, kamusal ve ücretsiz eğitim mücadelesi bir başlangıç mücadelesi. Bu mücadelenin kendisi sadece eğitim alanıyla sınırlı bir mücadele değil. Nasıl bir Türkiye’de yaşayacağımız ile ilgili temel bir mücadele. Çünkü siyasi iktidar açısından artık eğitim araçsal bir işlev görüyor. Kendisini yeniden üretmesinin ve iktidarını üretmesinin bir aracı olarak görülüyor” dedi.
“TÜM YURTTAŞLARI HAREKET ETMEYE DAVET EDİYORUZ”
17 Eylül itibariyle yeni ve yoğun bir mücadele dönemi içerisine gireceğiz ve kamuoyunu uyarma görevimizi yerine getireceklerini belirten Eğitim-Sen Genel Yüksek Öğretim ve Eğitim Sekreteri Bozdağan, “Bir demokratik kitle örgütü olarak ve tüm yurttaşları bu konuda hareket etmeye davet edeceğiz. 18’inde Türkiye’nin bütün il ve ilçelerinde, milli eğitim bakanlıkları, ilçe milli eğitim ve il milli eğitim müdürlükleri önünde olacağız. Arkasından önümüzdeki dönemimizi kamuoyunu bilgilendirme ve farkındalık yaratma dönemi olarak tarifliyoruz. Yaklaşık birkaç ay boyunca Türkiye’nin bütün illerinde bütün ilçelerinde yurttaşları eğitim alanında yaşanan dönüşüm ve bu dönüşümün neyle sonuçlanabileceğiyle ilgili uyarı görevimizi yerine getireceğiz” dedi. (HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.