PİRHA-Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in, “Tarikat ve cemaatlerle protokol yapmaya devam edeceğiz” sözlerine tepki gösteren Eğitim-Sen yazılı açıklama yaptı. Yapılan açıklamada, “Milli Eğitim Bakanlığı, proje ve protokoller üzerinden eğitim sistemi içine yerleştirdiği dini vakıf ve cemaatler tarafından okullar, yurtlar, kurslar üzerinden doğrudan iktidar desteği ile tıpkı bir örümcek ağı gibi bütün eğitim sistemi kuşatılmıştır” denildi.
TBMM’de devam eden 2024 bütçe görüşmelerinde Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) bütçesi görüşmelerinde Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in, “Tarikat ve cemaatlerle protokol yapmaya devam edeceğiz” sözlerine tepki gösteren Eğitim-Sen yazılı açıklama yaptı.
“EĞİTİM SİSTEMİ, CEMAATLER TARAFINDAN ÖRÜMCEK AĞI GİBİ KUŞATILMIŞ DURUMDA”
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in eğitim sistemini yıllardır kuşatan dini tarikat ve cemaatleri, sivil toplum örgütü olarak tanımlamasının dikkat çekici olduğunu belirtilen yazılı açıklamada, “Türkiye’de yaşanan yoğun dinselleşme, eğitim sürecinde dinsel sömürüye kaynaklık eden kimi pratik uygulama ve söylemlerin yaygınlaşması, son yıllarda eğitimin bütün kademelerinde yaşanan bir sorun olarak dikkat çekmektedir. Okullarımız uzun süredir adeta belli bir inanç ve mezhebi temsil eden zihniyetin kuralları ve uygulamaları ile karşı karşıyadır. MEB bir taraftan ÇEDES projesi ile okullarda ‘manevi danışman’ sıfatıyla imamları görevlendirirken, diğer taraftan dini dernek ve cemaatlerle art arda protokoller imzalamaktadır. Siyasi iktidarın 12 Eylül rejiminden miras aldığı ‘Türk-İslam sentezi’ yaklaşımı geçtiğimiz 21 yıl içinde adım adım hayata geçirilirken, MEB’in proje ve protokoller üzerinden eğitim sistemi içine yerleştirdiği dini vakıf ve cemaatler tarafından okullar, yurtlar, kurslar vb. üzerinden doğrudan iktidar desteği ile tıpkı bir örümcek ağı gibi bütün eğitim sistemi kuşatılmıştır” denildi.
“EĞİTİM, DEVLET ELİYLE DİNSELLEŞTİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR”
Yapılan yazılı açıklamanın devamında şunlar dile getirildi:
“Türkiye’de eğitimin dinselleştirilmesi, eğitim sisteminin, önceden belirlenmiş siyasal-ideolojik hedefler doğrultusunda; biçim, içerik, öğretme-öğrenme sürecinde kullanılan yöntemler, söylemler ve materyallerin büyük ölçüde dini kural ve referanslara göre düzenlenmesi ve biçimlendirilmesi şeklinde hayata geçmektedir. Eğitimin devlet eliyle dinselleştirilmesi sürecinde, bir taraftan imam hatip okullarının devlet eliyle sayılarının arttırılması politikası sürdürülürken, diğer taraftan MEB’in Diyanet İşleri Başkanlığı ve çeşitli dini vakıf ve derneklerle yakın iş birliği artarak sürdürülmektedir.
Devlet eğitimi ve toplumsal yaşamı örgütlerken bunu dini kurallara, söylemlere ya da referanslara göre yapmamalıdır. Eğitim sistemi dini kural ve referanslara göre değil, bilimsel gerçeklere ve toplumsal ihtiyaçlara göre düzenlemelidir. Değişik din, mezhep, inanç ve dünya görüşünden insanların gerçek anlamda ‘eşit yurttaş’ olarak kabul edilebilmesi, devletin bütün inançlara eşit mesafede ve tarafsız olması yönündeki taleplerdeki ısrara, okullarda farklı kimlik, inanç ve dünya görüşleri arasında ayrım yapılmamasına bağlıdır. Devletin, inanç alanına girerek, şu ya da bu biçimde elindeki olanakları kullanıp, devleti belli bir dinin ya da inancın, Türkiye’de olduğu gibi belli bir mezhebin savunucusu ve destekçisi durumuna getirmek yönündeki girişim ve uygulamalara karşı bütün eğitim bileşenlerini birlikte hareket etmeye ve mücadeleye davet ediyoruz.”
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.