PİRHA- İzmir Alevi Kültür Derneği Yamanlar Cemevi Kadın Kolları, ‘Tarih Boyunca Alevi Kadının Yeri’ konulu paneli düzenledi. Panelde konuşan Çilem Küçükkeleş, “Emeği kadının verdiği ama sözü erkeğin söylediği en yaygın kurumlar Alevi kurumları şu an. Ama eğer biz Alevi kadınlar bırakır isek çok kuru, çok yalan ve çok erkek bir Alevilik kalacak ortada” dedi.
Haberin videosu
İzmir Alevi Kültür Derneği Yamanlar Cemevi Kadın Kolları öncülüğünde gerçekleşen ‘Tarih Boyunca Alevi Kadının Yeri’ paneline çok sayıda yurttaş katıldı. Panel öncesi çerağ uyandırılarak, hak yolunda hakka yürüyenler için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Çerağ uyandırılması ardından Zakir Demet Aykut hak nefesi okudu.
Panelistler Sevim Savunmaz ‘Ege Bölgesindeki Alevi Kadının Durumu’, Serpil Deniz Şahin ‘Tarihte Alevi Kadının Yeri’, ve Çilem Küçükkeleş ‘Alevilikte Kadının Yeri’ başlıklarıyla sunumlarını gerçekleştirdi.
“ALEVİ KADINLAR HAK ETTİĞİ YERDE DEĞİL”
‘Ege Bölgesindeki Alevi Kadının Durumu’ sunumuyla ilk söz alan konuşmacı Sevim Savunmaz, Alevi örgütlenmesinde kadının karar alma, toplantı ve pratikte olmadığına dikkat çekerek, bunun sembolik olarak kaldığına vurgu yaptı.
Alevi kadınların kendini donatarak, kendisine örgütlenme alanı açabilmesi gerekliliğine değinen Savunmaz, şöyle konuştu:
“Kötü bir tarihimiz var ve katliamlar bitmiyor. Bazı yaralar kabuk bağlamaz. Failler hesap vermedikçe kanamaya da devam edecek. 1970’de Alevi örgütlenmesi başladı. Kadınlar Alevi örgütlenmesinde yok denecek kadar az. Alevi kadınlar kurumlarda fikir üreten, karar veren konumunda değil. Alevice yaşamayıp, eksiklerimiz ile yaşarsak yok olmaya mahkum oluruz. Kadınların yol bilgisi ile kendini donatmalı, kendine alan açabilmeli. Sadece erkeklerle yürüyen bir inanç değiliz. Kadınlar örgütlenmede var ama sembolik. Karar almada, toplantıda ve pratikte yok. Kararlı bir duruşumuz yok. Alevi kadınlar hak ettiği yerde değil. Kadınlar bu inancın içinde yok ise o zaman yokuz. Eksiği görüpte üstünü örtmeden düzeltmeye çalışmalıyız. Korktukça toplumda var olamayız. Kadınlar olarak geçmişimize, inancımıza sahip çıkmaz ise yok oluruz. Korkmadan, özgürce yaşayabilirsek var olacağız.”
“CEM YÜRÜTEN ANA SAYISI SINIRLI KALDI”
Serpil Deniz Şahin ise ‘Tarihte Alevi Kadının Yeri’ başlığıyla yaptığı sunumda, Alevi kurumlarında kadın örgütlenmesinin yok denecek kadar az olduğuna vurgu yaparak, bu acıtan tablonun Alevilerdeki eşitlik söylemine çokta uygun düşmediğini söyledi.
Şahin, Alevilik inancında can olmaktan kaynaklı toplumsal cinsiyetin olmaması gibi örneklerin tarih sahnesinde kadının konumlanışında özel bir örnek teşkil ettiğine değinerek, şunları kaydetti:
“Alevilik inanç önderlerinden Hace Bektaş-i Veli ile Kadıncık Ana, Bacıyan-ı Rum teşkilatı üzerinden baktığımızda Alevilik süreçlerinin oluşmasında ve Alevi yol önderleri arasında eşitlikçi ilişkilere bakmak gerekir. Alevi kadın tarihte yazdığı direnme, yüreklilik ve adalet duygusu ile belleklerimize yerleşmiştir, Fatıma Ana, Kadıncık Ana, Anca Bacı (Ocağı) , Güzide Ana (Katibi) yolumuzu aydınlatan kadınlarımızdır. Kadınlar yaşamın içinde her daim varlardır ancak, ne yazık ki bu örnekler ilerleyen yüzyıllarda çok artmamıştır. Tarih yörelerinde ve gönüllerde kalmış birçok isme kayıt düşmemiştir. Yüzlerce dede cem yürütürken cem yürüten ana sayısı sınırlı kalmıştır, yolu yürüten dedelerin cinsiyetleri aslında gelenekte önemli olmamasına rağmen uygulamaya bakıldığında sayısı sınırlı olan anaların da çok gönül rahatlığı içinde yolu yürütemediği görülmektedir.”
“KADINLAR NEDEN SÖZ VE YETKİ KADEMESİNDE YOK?”
Cemlerde, sohbetlerde “Yol kadındır, kadın mürşidi kamilullahtır ve herkes candır” sözünü çokça erkeklerden duyduklarını belirten Şahin, “Pratik gerçekten öyle midir? Öyleyse Alevi kadınları neden Alevi örgütlenmeleri içinde belirgin bir noktada değiller? Neden söz ve yetki kademelerinde yer alamıyorlar?” sorusunu yöneltti.
Şahin, “Kadınlar, tarih boyunca erkek egemenliğine karşı kadın kimliği ile bir var olma mücadelesi içindedirler. Kadınlar, herhangi bir mesleki grupta, ailede, siyasette, sosyal hayatta, dilde ve en önemlisi tarihte her zaman geri plana itilen, eril olmayan varlık olarak değerlendirildi. Ataerkil sistem ile tarihsel sürecin ve egemenlik alanlarının dışına itilen kadın, söz konusu sistem tarafından kendisine verilen konumları da kabul etmek zorunda bırakılmıştır. Böylece eril egemen durum meşruluk kazanmıştır. Alevi topluluğunda kadının erkek ile eşit ve özgür olduğu söylemleri, bizi Alevi topluluğunun tarih boyunca süregelen ataerkil düzenden kendilerini nasıl ve neye göre ayrı konumladıkları sorununu irdelemeye yönlendirmiştir. Söylemde erkek ile eşit olarak değerlendirilen ve daha özgür olduğu vurgusu yapılan Alevi kadınının, tarih boyunca süregelen ataerkil yapılanmanın dışında tutulamayacağı bir gerçektir” diye vurguladı.
Şahin, son olarak Alevi kurumlarında kadın figürüne rastlayamadıklarını dile getirerek, bu genel tablonun Alevilerde ki eşitlik söylemine çokta uygun düşmediğini söyledi.
“BU TOPLUM EN ÇOK HIZIR’I KAYBETTİ”
‘Alevilikte Kadının Yeri’ başlığıyla sunum yapan Siyasetçi-Gazeteci Çilem Küçükkeleş, Alevi toplumunun en çok Hızır’ı kaybettiğine vurgu yaparak, iktidarların inançlara müdahale etmesi sonucunda inancı yürütecekleri de erkek olarak belirlediğini ifade etti.
Küçükkeleş, katliamlarda Alevi kadınının da payına düşenin direnmek olduğuna dikkat çekerek, “Bizim toplumumuz en çok Hızır’ı kaybetti. Bütün peygamber çıkışları da ahlaki olarak toplumun en çok zorlandığı dönemdedir. Doğru bir yol, ahlaki bir yol hiza etmek için çıkışlardır. En çok Hızır’a inandığımız için ayaktayız. Hızır bir yaşam tarzıdır. Bir toplumun bir bütün Hızır olma kültürüdür. Ayrımsız, sınıfsız bir sınıf kültürüdür Alevilik. Kapitalizm inançları ele aldığında; inançları erkekler yürütecek, dedi. Hiç bir erkek bizim için ölmedi. Birlikte mücadele ettik, birlikte öldük. Bu inanç hala var ise yaşıyor ise birlikte bedel verdiğimiz içindir. Bu inanç en çok kadına yaklaşımdan dolayı asimile oldu” diye konuştu.
“ANNE SÜTÜ AĞZIMIZA VARDIĞI AN YOLA GİRERİZ”
“Doğduğumuz ve anne sütü ilk ağzımıza vardığı andan itibaren yola girdiğimizi sayarız. İlk gıda olan süt ağzımıza girdiği an Aleviliğimiz başlar” diyen Küçükkeleş, şöyle devam etti:
Alevi toplumunun inanca dair en büyük katkısının anne eteğinde öğrendikleri olduğuna değindi. Küçükkeleş, “Annenin süt hakkı dünyadaki bütün kanunlar üstündeki kanundur. Mutlaka olumlu cevabın alınmak istendiği kapı annenin kapısıdır. Bir toplum bir evlattan razı değil ise o anne sütünü o zaman ona helal etmez. Süt hakkına sadık kalmak, süt hakkına uygun yaşamak gerekiyor. Doğduğumuz ve anne sütü ilk ağzımıza vardığı andan itibaren yola girdiğimizi sayarız. İlk gıda olan süt ağzımıza girdiği an Aleviliğimiz başlar. Bizim toplumumuzun Aleviliği bir annenin göğsünde başlar. Aleviliğin en derin inancını en çokta annemizin eteğinde öğreniyoruz. Pirlerimizin yola hizmeti çok büyüktür, çokta katkıları var. Bizim Aleviliğe ilişkin en büyük katkımız annelerimizin eteğinde öğrendiklerimizdir. Daraldıkça çağrılarak, karardıkça bakılacak ışığın Hızır olduğunu en çok annelerimiz öğretti.”
“CEMEVLERİNDE BİR KADIN ODAMIZ BİLE YOK”
Küçükkeleş, bir bütün kadının emek verdiği ama sözü ise erkeğin söylediği kurumların en yaygın olarak Alevi kurumlar olduğunun altını çizdi.
Alevi kadınların yönetime gelmesindeki temennisinin koltuk ve iktidarı paylaşmak olmadığına işaret eden Küçükkeleş, Alevi kadınlarının yükünün çok ağır olduğuna ve eğer bırakır isek çok kuru, çok yalan ve çok erkek bir Aleviliğin kalacağı gerçekliğine vurgu yaptı.
Küçükkeleş’in konuşmasından başlıklar şöyle:
“Asimilasyon hepimizi kaygılandıran önemli bir aşamaya geldi. Eşitliksiz, adil olmayan, emeği kadının verdiği ama sözü erkeğin söylediği en yaygın kurumlar Alevi kurumları şu an. Belli demokratik örgütler, siyasi partilerde bu çok daha fazla aşıldı. Ama biz Alevilerde neden aşılmadığının en büyük sorunu şu; ilk olarak eşit olmadığımızı kabul etmedik. Bu kurumlara en çok kadınlar emek verdiler. Cemevine girerken eşiğine basmadı, kapısına niyaz etti. Başımız sıkıştığında gidip başımızı sokabileceğimiz bir odamız bile yok. Kadın kadına yapılan her hizmet Aleviliğe yapılmış hizmettir. Alevilik bir gerçektir, hakikattir. Gerçek olan her şey bu inancındır. Gerçek olmayan her şeyin karşısında duran da Aleviliktir.
“ALEVİ KADINLARIN TEMENNİSİ İKTİDAR DEĞİL”
Alevi kadınların yönetime gelirken temennisi iktidarı paylaşmak değildir. Hiçbir Alevi kadını bu niyetle gitmiyor. Temel düsturumuz gidip iktidar ortak olmak değil. Oralarda birlikte yürümek istiyoruz. Öyle kavgalı, gürültü bir alan var ki; kadınların da buraya dahil olmasına çok fırsat verilmiyor. Alevi kurumlarının ilk inşa süreci çok değerliydi. İnsanlar zamanından, emeğinden katkı sunarak var ettiler. Bunların üzerine gelip almaya çalışanlara da bir şekilde cevap vermemiz gerekiyor. Bizler birlikte yapar, birlikte başarırız. Bizi diğer inançlardan ayıran en önemli özelliğimizdir. Biz pay ederek kurulmuş bir toplumuz. Pay ederek Hızır ayında kara kışları yenmişiz. Pay ederek yeni kurumlar var edebiliriz. Ama yeter ki buralarda da koltuklar, iktidarlar, tek adamlar üretmeyelim.
“EĞER BIRAKIR İSEK ORTADA ERKEK ALEVİLİK KALACAK”
Alevi kadınlar gayret ederken kendimizi çok yalnız hissediyoruz. Üzerimizdeki yük çok büyük. Ama eğer bırakır isek çok kuru, çok yalan ve çok erkek bir Alevilik kalacak ortada. Onun da hiç bir yağmuru çocuklarımıza yağmaz. Bu sorumlulukla Alevi kadınları gayrete gelmeli. Gayret edersek Alevilik yaşar. Ama bu yaşam gıdası bu inançtan çıkmasın diye özellikle Alevi erkeklerin gayret etmesi gerekiyor”
Semra ACAR- Ersin ÖZGÜL /İZMİR
Yoruma kapalı.