PİRHA – 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü nedeniyle HDP, HDK ve İHD yazılı açıklama yaptı. Mültecilerin 2020 yılında da yaşadığı sorunlara dikkat çekilen açıklamalarda Pandemi sürecinde mültecilerin yaşadığı mağduriyetlerin arttığı belirtildi.
20 Haziran Dünya Mülteciler Günü nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP), Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) yazılı açıklama yaparak mültecilerin durumuna dikkat çekti.
HDP: MÜLTECİLER YAŞADIKLARI ÜLKENİN EŞİT YURTTAŞLARIDIR
Hakların Demokratik Partisi (HDP) Göçmen ve Mülteciler Komisyonu, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü nedeniyle yazılı açıklama yaptı. Komisyon Eş Sözcüsü Gülsüm Ağaoğlu imzasıyla yapılan açıklamada, “2020 yılında dünyada milyonlarca mülteci daha zor koşullarda evlerinden kopmuş durumda, pandemi sürecinin yalıtılmışlığında daha büyük sorunlarla geçirmekteler” denildi. Dünya ölçeğinde ırkçılık, milliyetçilik, nefret suçlarının yükselişte olduğuna dikkati çekilen açıklamada, bunun kurumsal ve bireysel şiddet eylemlerini arttırdığına vurgu yapıldı.
Açıklamada, “Mülteci ve göçmenlere reva görülen, insan onuruna yakışmayan şartları kabul etmiyoruz. Mülteci ve göçmenlerin insan olduğunu hatırlatıyor ve ekonomik, politik veya doğal sebeplerle yurdundan olmuş kişilerin, yaşam ve insan haklarının korunmasının her devletin en temel görevi olduğunu hatırlatıyoruz” denildi.
“KADIN VE ÇOCUKLAR ETKİLENİYOR”
Mültecilerin Türkiye’de sosyal dışlanmışlığa maruz kaldığının altı çizilen açıklamada, “Kadın ve çocukların bütün bu süreçlerden daha olumsuz etkilendiğini biliyoruz. Sayıları her geçen gün artan mültecilere ilişkin yeterli ve kalıcı çözümler üretilmemesi, ayrımcılık ve ırkçılığın yükselmesine yol açıyor. Suriyeli mülteciler birçok yerleşim yerinde ölümle sonuçlanan ırkçı saldırılara maruz kalıyor” diye belirtildi.
HDK: DEVLET MÜLTECİLERE SAVAŞ AÇMAKTAN VAZGEÇMELİ
20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’ne ilişkin açıklama yapan HDK Göç ve Mülteciler Meclisi, “Devletler mültecilere savaş açmaktan, ırkçılıktan ve sömürüden vazgeçmelidir. Mülteciliği yaratan nedenleri sorgulamalı, sömürgecilerin heykelleri tüm dünyada bir bir devrilirken kendi sömürgeci tarihleri ile yüzleşmeli, bu insanlar için bizzat yarattıkları yaşam koşullarındaki paylarına ilişkin sorumluluk almalıdırlar” dedi.
Türkiye’deki 5 milyonun üzerindeki mültecinin 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’ne yine mülteci statüsüne sahip olmadan girdiğine dikkat çekilen açıklamada, “Üstelik içinden geçtiğimiz Covid-19 salgın süreci onların yaşadıkları hak ihlallerinin daha da artmasına neden oldu” denildi.
Son yayınlanan raporlara göre, 2019 yılında 79,5 milyon insan yerlerinden edildi. HDK açıklamasında “Mülteciler; savaş, çatışma, siyasi baskı, işkence ve kötü muamele riski, yoksulluk vb. nedenlerle çoğu zaman yaşamlarını riske atan göç yollarına çıkmak zorunda kalırken, yapılan çalışmalar sadece iklim krizi ile önümüzdeki 10 yıl içinde on milyonlarca insanın yer değiştirmesinin beklendiğini gösteriyor” diye kaydedildi.
Açıklamada, Mülteciler dün olduğu gibi bugün de dünyanın en çok mülteci bulunduran ülkelerinden biri olan Türkiye’de eğitim, barınma, sağlık gibi en temel haklarına ulaşamadığı vurgulandı.
“İHD: MÜLTECİLİK BİR SONUÇTUR
İnsan Hakalrı Derneği de Dünya Mülteciler Günü vesilesiyle yazılı açıklama yaptı. Açıklamada şular belirtildi:
“Tüm dünyada ve Türkiye’de COVID-19 virüs salgınının baş göstermesi üzerine sınırdaki bekleyiş sona erdirilmiştir. Ancak küresel bir salgın yokken dahi sağlık hizmetlerine ve düzgün el yıkama ve hijyen olanakları gibi önleyici hizmetlere erişimde büyük engellerle karşılaşan mülteci, göçmen veya bulundukları ülkede yerlerinden edilmiş kişiler salgın hastalık durumunda çok daha büyük bir risk altındadır. Türkiye’nin Covid-19 salgınını yönetme süreci; halihazırda ülkedeki en kırılgan, haklara erişimde ciddi sorunlar yaşayan, bir dizi hakkı sistematik olarak ihlal edilen mülteciler açısından da ciddi sorunlara yol açmaktadır. Bu açıdan öncelikle sağlık hakkına erişimin önündeki her türlü engel ortadan kaldırılmalıdır.
Mülteciliğin bir sonuç olduğu unutulmamalıdır. İnsani yaşama koşullarının oluşturulması ve mültecilerin her türlü hak ihlali, emek sömürüsü, istismara karşı korunması devletin görevlerindendir. Ayrıca mülteci nüfusunun büyük bir bölümünü oluşturan kadınların ve LBGTİ+’ların toplumsal cinsiyet temelli şiddet biçimlerinden de kaçarak Türkiye’ye sığındıkları gerçeğinden hareketle İstanbul Sözleşmesi’nin ilgili maddelerinin işletilmesi bir zorunluluk olduğunu hatırlatmak isteriz. Özellikle Türkiye’de mülteci olmak ayrımcılıkla, belirsizlikle bir şiddet sarmalı içinde şekilleniyor olsa da gündelik hayatları birer mücadele alanı olan mültecilerin pasif özneler değil politik ve hak sahibi özneler oldukları kabul edilmelidir. Bu perspektiften hareketle dünyadaki mülteci/sığınmacı/göçmen sayılarını en aza indirecek ve dünya barışının korunmasını sağlayacak olan insan hakları değerlerinin her zamankinden daha fazla korunması ve güçlendirilmesi gerekmektedir.” (HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.