PİRHA-Akademisyen İsmet Konak, Meclis’te komisyonun kurulmasını, 27 Şubat’tan itibaren atılan bütün hamlelere karşı hükümetin vermiş olduğu bir cevap olduğunu ifade ederek, “Bu açıdan olumlu ancak komisyon işleyişinde şeffaflık ve çoğulculuk çok önemli. Halk bütün konuşmaları ve içeride yapılan tüm tartışmaları yakından bilmeli, süreci yakından görmeli. Çünkü Türkiye ve Kürdistan toplumunda sürekli bir şüphe var” dedi.
Akademisyen Dr. İsmet Konak, Barış ve Demokratik Toplum Süreci ile Meclis’te kurulan komisyona ilişkin PİRHA’nın sorularını yanıtladı.
“KOMİSYON DAHA ERKEN KURULUP, ÇALIŞMALARINA BAŞLAMALIYDI”
PİRHA: Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ni nasıl değerlendiriyorsunuz? Kurulan komisyon bundan sonraki süreçte neye yoğunlaşmalı?
İSMET KONAK: Türkiye Cumhuriyeti bir ulus devlet olarak sonunu görüyor ve artık 20. yüzyıl mantığıyla hareket edemeyeceğini anladı. Tekçi, ayrımcı ve baskıcı sistemle devam edilemeyeceğini bence artık devlet erkânı da anladı. Dolayısıyla Barış ve Demokratik Toplum Süreci içerisinde şu an hükümet de yer alıyor. Komisyon kuruldu ve ilk toplantısını yaptı. Tabii komisyonun buradaki işlevi önemli. Yani parlamento çatısı altında bir komisyonun kurulmuş olması ve o komisyonun faaliyet yürütmesi toplumsal mutabakat ve eşit temsil açısından önemli. Normalde 27 Şubat’tan itibaren Kürt hareketinin attığı önemli adımlar vardı. Bu hamleler karşısında hükümet gecikti, normalde komisyon daha erken kurulup çalışmalarına başlamalıydı.
Önemli olan komisyonun bundan sonraki süreçte neye yoğunlaşacağı? Eğer komisyon sadece silahsızlanma meselesine yoğunlaşırsa, onu kendi merkezine alırsa hata yapar. Asıl mesele bellidir. Yani Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi. Bunu özellikle kendi gündemine alması gerekiyor. Bu sürecin ismi barış ve demokratik toplum süreci. Komisyonun bu süreçte nasıl bir bağı olabilir? Biraz ona yoğunlaşmak gerek. Şimdi neyin barışı? Şimdi bu ülkede çok sayıda sorun var. Artık kangrenleşmiş sorunlar. Yani Kürt sorunu, Ermeni sorunu, Alevi sorunu, demokratikleşme sorunu, ekoloji sorunu, kadın sorunu tüm bu sorunların hepsinin çözülmesi için bir toplumsal barışa ihtiyaç var. Barış tabii çok önemli. Yaşar Kemal, ‘Dağlar, insanlar ve ölüm bu kadar yorulduysa şimdi en güzel şiir barıştır’ diyor. Dolayısıyla barışa kesinlikle bu ülkenin acil olarak ihtiyacı var. Ne olursa olsun şartlar ne olursa olsun o toplumsal barışın sağlanması gerekiyor.
“DEMOKRATİK CUMHURİYET MUTLAKA İNŞA EDİLMELİ”
-Demokratik bir Cumhuriyet’in kurulması için nelerin yapılması gerekiyor?
20. yüzyıldaki sistematik kötü bir sistematikti. Son derece vahşileşmiş bir ulus devlet sistemi ile karşı karşıya kaldık. Çok sayıda katliam yaşandı. Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi bir katliamlar tarihi olarak karşımıza çıkıyor artık. Her yıl neredeyse bir katliam gördük 20. yüzyılda. 21. yüzyılda bu katliamların bir daha tekrarlanmaması için, bu acıların bir daha yaşanmaması için demokratik cumhuriyet, demokratik toplum gibi kavramlar önemli. Özellikle demokratik cumhuriyet mutlaka inşa edilmeli. Şu ana kadar cumhuriyet vardı fakat demokrasi yoktu. Yani son derece otokratik bir cumhuriyet vardı. Bundan sonra biz diyoruz ki demokratik bir cumhuriyet inşa edilsin. İnsan haklarına, hukukun üstünlüğüne, yargının bağımsızlığına, saygılı bir cumhuriyet inşa edilsin. Özellikle eşit yurttaşlık önemlidir.
Tabii bundan bahsederken toplumun bu süreçten en büyük beklentilerinden biri özellikle Kürtlerin anadilinde eğitim hakkıdır. Bunun için de ne gerekiyor? Yeni bir anayasa. Yeni bir anayasanın mutlaka çağdaş bir anayasanın yapılması lazım. Bazı maddeler birçok maddesi ama özellikle bazı maddeler patolojik maddeler yani hastalıklı. O maddeleri özellikle tek tek incelemek lazım. Mesela anayasanın 3. maddesi devletin resmi dili Türkçedir diyor. Şimdi bu madde 1924 Anayasası’nda da vardı ve şu an hala devam ediyor. Bu madde üzerinde düşünüp yeniden formüle etmek gerek. Bir diğeri 42. madde Kürtleri yakından ilgilendiriyor. Yani Türkçe dışındaki diğer dillerde eğitim ve öğretim kurumlarında eğitim verilemez diyor. Bunun değişmesi gerekiyor. Bu Kürtçe’ye açık bir şekilde ket vurmaya dönük bir madde. Bu maddenin mutlaka değişmesi lazım. 66. madde yine burada önemli. Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağıyla bağlanan herkes Türk’tür maddesinin de değişmesi lazım. 1924 Anayasası’nın 88. maddesindeki o ibare burada da yine geçerli. Bir de 127. madde önemli. O da kayyum atamayı orada sağlayan, temin eden bir madde. İçişleri Bakanlığı bu maddeyi gerekçe göstererek kayyum atamayı yapabiliyor. Bu da milli iradeye vurulan bir darbedir. Halk kendi belediye başkanını seçiyor siz bakıyorsunuz birkaç ay sonra belediye başkanı görevde değil. Böyle bir 21. yüzyıl Türkiye’si, böyle bir Türkiye olmamalı. Halkın iradesine saygı gösteren bir sistem olmalı.
“KOMİSYON ŞEFFAF VE ÇOĞULCU OLMAK ZORUNDA”
-Halkta, iktidara bir güvensizlik var. Halkın sürece dair güvensizliği nasıl giderilir?
Komisyon Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünü açacak yasal düzenlemelere mutlaka başvuracaktır. Komisyon, hükümetin attığı bir adımdır aynı zamanda. 27 Şubat’tan itibaren atılan bütün hamlelere karşı hükümetin vermiş olduğu bir cevaptı. Bu açıdan olumlu ancak komisyon işleyişinde şeffaflık ve çoğulculuk çok önemli. Halk bütün konuşmaları ve içeride yapılan tüm tartışmaları yakından bilmeli, süreci yakından görmeli. Çünkü Türkiye ve Kürdistan toplumunda sürekli bir şüphe var. Süreç acaba ne olacak? İçeriden neler konuşuluyor, hangi maddeler üzerinde duruluyor, süreç akamete uğrar mı? Çünkü önceki dönemlerin yaratmış olduğu bir tereddüt var. Bunu gidermek lazım.
Bunu gidermenin yolu da şeffaflıktan geçiyor. Komisyon bu noktada çok şeffaf olmalı. Halkı sık sık bilgilendirmeli, süreçle ilgili bilgi vermeli. Diğer önemli konu ise kararlar çoğulcu bir şekilde alınmalı, dayatma olmamalı. Şu an komisyonda İYİ Parti dışında birçok parti var. O açıdan bir toplumsal mutabakatın olduğunu söylemek lazım.
Cihan BERK-Nuray ATMACA/DERSİM
Yoruma kapalı.