PİRHA- İzmir Dersim Dernekleri, Artvinliler Derneği ve Ege Çevre Platformu’nun çağrısıyla bir araya gelen doğaseverler 14 Mart Dünya Nehirler İçin Eylem Günü nedeniyle gerçekleştirdikleri açıklamada, coğrafyanın her karışında planlanan baraj ve HES projelerinin yol açtığı doğa talanını protesto ederek, projelerden vazgeçilmesi çağrısında bulundu.
14 Mart Dünya Nehirler İçin Eylem Günü dolayısıyla Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde çok sayıda doğaseverin katılımıyla basın açıklaması gerçekleştirildi.
‘Nehirlerimiz, Doğamız Yok Olmaya Direniyor’ pankartının açıldığı açıklamaya İzmir Dersim Dernekleri, Artvinliler Derneği, Ege Çevre Platformu üyelerinin yanı sıra HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni, HDP, SYKP, ESP, SMF ve Demokratik Alevi Dernekleri temsilcileri katıldı.
Açıklamada söz alan HDP Milletvekili Murat Çepni, AKP-MHP iktidarının ülkedeki nehirleri, tarım arazilerini gözünü kar hırsı bürümüş şirketlere peşkeş çektiğine vurguda bulundu. Çepni, “Türkiye su fakiri bir ülke. Tüm dünyada küresel iklim krizinin sonuçlarını yaşıyoruz. Bütün bu yaşananların bir sorumlusu var. Bunlar doğal sonuçlardan kaynaklanmıyor. Bunlar kardan başka hiçbir derdi olmayan politikaların sonucudur. Tüm sular şirketlere peşkeş çekilir durumda. Eğer tarım alanlarını korumak, nefes almak ve sularımızı korumak istiyorsak AKP-MHP’ye karşı mücadele etmekten başka bir yol yoktur. Çünkü doğaya, ekolojiye en büyük düşman bu sermaye koalisyonu saraydır. Ekoloji mücadelesi demokrasi mücadelesi, yaşam mücadelesidir. Bu mücadeleye güç verelim” diye konuştu.
“DERSİM, ŞİRKETLERE PEŞKEŞ ÇEKİLİYOR, SALDIRILAR DEVAM EDİYOR”
Kurumlar adına açıklamayı okuyan İzmir Dersim Kültür ve Dayanışma Derneği yöneticisi Ali Ekber Coşkun, son yıllardır doğanın yoğun saldırılar ile karşı karşıya kaldığını hatırlattı.
Coşkun, iktidarın OHAL koşullarını da kendine güç edinerek sermaye, yargı kararlarıma rağmen Dersim’de baraj ve HES projelerini devam ettirdiğine dikkat çekerek, “Kamulaştırma kararı, yaz aylarında olduğu gibi askeri operasyonlardan sonra yakılan ormanlar, peyzaj düzenlemesi altında inancımıza zerre tahammülleri olmadıkları halde yapılan Munzur Gözeleri tahribatı, birçok alanda maden ve taş ocağı faaliyetleri, yıllardan beridir ıslah ve sulama kanalı bahanesiyle tahrip edilen dereler, son olarak da kiralanma bahanesiyle bildik şirketlere peşkeş çekilmek istenen araziler istenen küçük aile çiftliği ile belli başlı saldırılar olarak gerçekleştirilmiştir” dedi.
“TOPRAKLARIMIZA, SUYUMUZA EL KONULARAK YURTSUZLAŞTIRILMAK İSTENİYORUZ”
“Paranın gücüne tapunlar, doğamıza ve yaşam alanlarımıza el koymak istiyor” diyen Coşkun, devam eden ve yapılması planlanan projeler ile insanların göçe zorlandığını ifade etti.
Çoşkun, bu ranta dahil olan şirketlerin mücadele sonucunda defalarca kovulmasına rağmen saldırıların kesilmediğine işaret ederek şöyle devam etti:
Sularımız, topraklarımız, ormanlarımız, tarım alanlarımız, yasa ve yönetmeliklerle sermaye sahiplerine devrediliyor. Hayatlarımız sermaye sahiplerinin insafına teslim ediliyor. Topraklarımız kiralanma bahanesiyle altın tepside sermaye sahiplerine peşkeş çekilerek, vatanın yerel tarımı ve yaşam biçimi ortadan kaldırılmak İsteniyor.
Yaşam alanlarımıza, suyumuza, toprağımıza göz koyanlar durmuyor! Buna rağmen, bütün bu saldırılar bulunduğu her yerde yerel halkın direnişiyle karşılaşıyor. Mücadelenin gücü bütünleşerek çoğalıyor! Siyasi iktidarın gücünü arkasına alarak, yaşamsal bütün değerlerimizi ranta çevirme hesaplarıyla vadilerimize, sularımıza, topraklarımıza saldıran şirketler defalarca protesto edilmelerine, kovulmalarına rağmen hala çalışıma yapmakta ısrar etmekteler. Yıllardır, bilimsel raporlarla, aldığımız gerekçeli yargı kararlarıyla, yaşadığımız gerçeklerle bu projelerin asıl hedefinin emperyalizmin pençesinde hedefine ulaşma gayreti içerisinde olan vahşi kapitalist sömürünü rant paylaşımları olduğunu, en başta maden, baraj ve HES’ler ile suların ticarileştirilmesi hedefiyle topraklarımıza ve sularımıza el koyma, bizleri yurtsuzlaştırma; derelerimizin, vadilerimizin ve yaşam alanlarımızın yok edilmesine yönelik olduğunu anlatmaya çalıştık.
“DOST DÜŞMAN BİLSİN; PROJELERE YAŞAM HAKKI TANIMAYACAĞIZ”
Türkiye halkları olarak yaşam alanlarını hedef alan projelere yaşam hakkı tanımayacaklarının altını çizen Coşkun, saldırılar karşısında doğaseverlere ortak mücadele çağrısında bulundu. Çoşkun, “Mücadelemizi dün olduğu gibi bugün de, yarın da yılmadan büyüterek devam ettireceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın. Dost düşman bilsin ki Dersim’de ve yurdun dört bir yanında doğa kazanacak! Bizler, suyuna, toprağına, yaşam alanlarına, tarihi-kültürel ve sosyal değerlerine sahip çıkan Türkiye halkları olarak; akıl, bilim ve izandan yoksun projelerin uygulayıcıları ve sahiplerini bir kez daha uyarıyoruz. Sizlerin, yaşam alanlarımızı yok edecek projelerinize yaşam hakkı tanımayacağız. Sularımıza, derelerimize, vadilerimize, ovalarımıza, yaşam alanlarımıza yapılan vahşi saldırıları durdurmak için ayaktayız. Egemenlerin doğamıza karşı yönelttiği hegemonyaya karşı, doğa haklarını anayasal güvenceye kavuşturmak için ayaktayız. İnsanca yaşamı savunmak, emekçilerin, ezilenlerin, mağdurların, yoksulların, işsizlerin, kadınların, gençlerin, çevrecilerin, barış yanlılarının sesine ses katmak için ayaktayız ve her zaman da ayakta olacağız. Munzur özgürdür, özgür Akacak! Su hayattır hayatın akışı durdurulamaz” ifadelerini kullandı.
PİRHA/İZMİR
Yoruma kapalı.