PİRHA-HDK’nin düzenlediği “Halklar ve inançlar kendini anlatıyor” program dizisinde söz Ermedilerde.
Haberin Videosu
Halkların Demokratik Kongresi’nin (HDK) düzenlediği “Halklar ve inançlar kendini anlatıyor” program dizisi devam ediyor. Program dizisinin ilkinde Aleviler, ikincisinde Arap Alevileri, üçüncüsünde ise Süryaniler kendilerini anlatmıştı. Bu kez ise söz Ermenilerde.
HDK’nin Beyoğlu’nda bulunan binasında düzenlenen panele konuşmacı olarak Kayyuş Çalıkman Govrilof ve gazeteci Pakrat Estukyan katılırken moderatörlüğünü ise Katrin Nikolao yaptı. Panele DAD Genel Basın Sekreteri Bülent Felekoğlu, HDP Halklar ve İnançlar Komisyonu Üyesi Çilem Küçükkeleş, Nesteren Davutoğlu, HDK üyeleri katıldı.
İlk olarak söz alan Kayyuş Çalıkman Govrilof, Ermeniler’in devletle uzlaşı içinde yaşamaya çalışan bir topluluk olduğunu belirtti.
“TOPLUM SİYASETTEN UZAK KALMAYI TERCİH EDİYOR”
Agos Gazetesi’nin yayınlanması ve Hrant Dink’in katledilmesiyle birlikte Ermenilerde birden bire dışa açılma olduğuna değinen Govrilof, “Bu doğru bir dışa açılma olmamıştır. Ermeni toplumu siyasetten her zaman uzak kalmayı tercih etmiştir. Muhalif siyasetle aralarına mesafe koymayı tercih etmiştir. Genelde çoğulcu siyasetten yana olan partilerin çağrısıyla siyasetle ilgilenen Ermenilerin sayısında ciddi bir artış başlamıştır. 40-50 bin nüfusa sahip bir topluluk için 2-3 milletvekili vermesi iyidir” dedi.
12 EYLÜL’DEN SONRA ERMENİ DERNEKLERİ DE KAPANDI
Ermenilerin 20-25 yıl öncesine kadar sivil toplum kuruluşları gibi okul derneklerinin olduğunu sanatsal faaliyetlerin bu derneklerde yapıldığını söyleyen Govrilof, 12 Eylül darbesinden sonra bu derneklerin kapandığını ve Patrik Mutafyan’ın patrikhaneyi kültürel merkez yapma çabasıyla bu derneklerin paralize olduğunu kaydetti. Son yıllarda okul derneklerinin yerini alan hemşehri derneklerinin geleceği şekillendirmekten çok geçmişin hatıralarını canlandırmaya yönelik faaliyetlerde bulunduğunu ifade eden Govrilof, tüm bunların Ermeni kültürünün yozlaşmasına neden olduğunu vurguladı.
ERMENİ OKULLARINDA DA EVRİM TEORİSİ SORUN
Toplum hayatında önemli yer tutan kiliselerin halka hizmet vermesi gerekirken topluma önderlik etmesi gereken bazı kişilerin buraları ticarethaneye çevirdiklerini dile getiren Govrilof, din adamlarının telkinleriyle birlikte okulların iç işlerine karışıldığını ve Türk okullarındaki gibi bazı Ermeni okullarında da evrim teorisinin okutulmasının sorun olduğunu kaydetti.
“DİLİNİ KONUŞAMAYAN TOPLUM KENDİ KÜLTÜRÜNÜ DE ÜRETEMEZ”
Ermeni kimliğinin en önemli unsurlarından olan Ermenicenin konuşulmasının zaman içerisinde eridiğini ve dil olgusunun Türkiye Ermenileri için neredeyse önemini yitirdiğini belirten Govrilof, “Zaten kökünden toprağından ayrılmış bir toplumuz kendi dilimizde düşünmediğimiz ve üretmediğimiz için kültür üretemez duruma geliyoruz. Bu da asimilasyonun en önemli sebeplerinden biri oluyor” dedi.
“SURP PİRGİÇ HASTANESİ ERMENİ TOPLUMUNUN ‘AK SARAY’I”
Ermenilere ait olan Surp Pirgiç Hastanesi’nin Ermeni toplumu için bir hastane olmaktan öte kültürünün yaşaması için önemli bir yere sahip olduğunu belirten Govrilof, ancak günümüzde Ermeni toplumunun ‘Aksaray’ı olduğunu söyledi.
Ermeni kadınlarının aile içinde özgür bir konuma sahip oldukları, haremin olmadığı ve tek eşliliğin olduğu bilgilerini veren Govrilof, “Ermeni erkekleri eşlerine sadık olacaklarına dair yemin ederken kadınlar eşlerine itaatkar olacaklarına dair yemin ederek dünya evine girerler” diyerek kadın erkek eşitliği konusuna dikkat çekti.
“100’ÜN ÜZERİNDE ERMENİ LEHÇESİNİN 40’I BİLE KALMADI”
Govrolof’un arkasından söz alan gazeteci Pakrat Estukyan 100’ün üzerinde var olan Ermenice lehçesinin 40’ının bile kalmadığını söyleyerek dildeki değişimlere değindi. Arap, Moğol, Rum istilalarına karşı Ermenilerin direnemediklerini belirten Estukyan, “Tüm medeniyetler için her bir istila kanlı kırımlara yol açar. Vatan olduğu yerde duruyor ve halklar kendi vatanlarındaki o kırımı iki nesil, üç nesil içinde onarabiliyor. 1915’in en önemli hasarı vatanın gasp edilmesi, insansızlaştırılması, yitirilmesidir” dedi.
“TÜRKİYE’DE LAZCA BİLEN LAZA, GÜRCÜCE BİLEN GÜRCÜYE RASTLAMAK MÜMKÜN DEĞİL”
“Bütün bir tarih trajediler tarihi ve bugün biz bunu konuşmak için bir araya geliyoruz. Keşke mübadeleyle Yunanistan’a gidenler de orada yaşadıklarını gelip anlatabilseler” diyen Estukyan, “Cumhuryiet ideolojilerine ulaştı. Bugün Türkiye’de Lazca bilen Laza, Gürcüce bilen Gürcüye rastlamak mümkün değil. Ermeniler de bundan muaf değil. Ermenilerin ekstra bir farkı var din farkı. Diğer milletler din birliği altında çabuk asimile edildi. Ermeniler artık çocuklarına Ermenice isim koymuyor” diye konuştu.
“TÜRKİYE’DE KİMLİĞİYLE YAŞAMAK ZOR”
Türkiye’de kimliğiyle yaşamanın zor ama çok da kıymetli olduğuna vurgu yapan Estukyan, “1860 Ermeni Nizamnamesi devletin mührüyle yayınlanan ilk anayasa. Sonrasında bu genişletilerek 1863’te Kanuniesasi çıkacaktır. Bu bir başarıdır aslında. Türkiye’de sayısal varlık çok bir şey ifade etmiyor ama sembolik olarak Türkiyeli Ermeniler çok önemli. Türkiyeli Ermenilerin lafının tüm Ermeniler içinde bir sözü ve ağırlığı vardır. İstanbul Ermenilerin iki kültürel başkentlerinden biridir. Doğu için Tiflis’tir batı için de İstanbul’dur” diye ifade etti.
Yarınlar için çok da karamsar olmamak gerektiğini kaydeden Estukyan “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz” diyerek tamamladı sözlerini.
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.