PİRHA – Demokrasi İçin Birlik (DİB) tarafından yapılan Bölgede Barış ve Adalet Konferansında konuşan ABF Başkanı Mustafa Aslan, “Bu topraklarda bin yılı aşkın bir süredir Aleviler katlediliyor. Bizler düşmanımızı biliyoruz. Kendimizi dostlarımıza da yeterince anlatamamışız, bunun da eksikliğini yaşıyoruz. İnadına Aleviler bulundukları topraklarda siyasal mücadele verecektir. Bu mücadele birlikte yaşama mücadelesidir.” dedi.
Demokrasi İçin Birlik tarafından yapılan “Filistinliler ve Kürtlerin Mağduriyetine Aleviler de Eklenirken Bölgede Barış ve Adalet Konferansı” Beşiktaş Süleyman Seba Kültür ve Sanat Merkezi’nde yapıldı.
Başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’daki gelişmelerin değerlendirileceği konferansın açılış konuşmasını DİB Koordinasyon Üyesi Levent Tüzel yaptı. Tüzel, Suriye’deki yeni rejimle birlikte bölgedeki halkların barış arayışına dair şu konuşmayı yaptı:
“Özellikle HTŞ yönetimindeki cihadist güçlerinin, Aleviler üzerindeki saldırı ve katliam girişimleriydi. Alevi halkının yaşadığı büyük kaygı ve tedirginlik var. Bu nedenle merkezinde bu sorunu irdeleyen ve ülkemizdeki tartışmaları da Kürt halkının taleplerini ele alan bir konferans yapmak istedik. Salon bulma konusunda arkadaşlarımız çok çaba sarf etti. O nedenle bu gecikmeden ötürü özür diliyoruz. Bu arada Bereket Kar yoldaşımızı geçtiğimiz günlerde kaybettik. Birlikte çokça çalışma yürüttük. Anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.
“SURİYE’DE ALEVİLER KAYGILI”
Evet olağandışı süreçlerde halklarımıza olağanlaştırılmak istenen eylemlerle karşılaşıyoruz. Siyasetçiler, gazeteciler tutuklanıyor. Siyasi parti başkanları cezaevinde ve yenileri de tutuklanıyor. Kent uzlaşısı adı altında başarı elde edenlerin bir suç oluşturuyormuş gibi algı yaratılıyor. Tek adam yönetiminden faşist yönetime doğru gidiliyor. Bunlarla birlikte ekonomik krizi sindirmek mücadelesi veren iktidara karşı emekçiler, siyasetçiler, hukukçular var.
2016’dan buyana ‘Ülkede barış olsun. Laik bir ülke olalım’ diye oluşturduğumuz bir platform DİP. Şimdi Filistin’de yeni bir aşamaya gelindi. ABD, bölgeyi yeniden dizayn ediyor. HTŞ yönetimi devlet başkanlığını ilan etti. Suriye Arap Cumhuriyeti denerek diğer halkları görmediler. Şimdi ABD, bölgede yeni karakollar yaratılıyor. Suriye’de yaşayan halklar demokratik bir sürece ulaşacak mı ne yazık ki bunun zemini oluşturulmadı. Aleviler ciddi kaygı yaşıyorlar. Dolayısıyla Suriye halklarının demokratik geleceklerini belirleme konusunda önümüzde bir süreç duruyor.
“TEK ÇIKIŞ ORTAK MÜCADELE”
Esas itibariyle ‘Öcalan gelsin mecliste konuşsun’ adımını, Suriye’deki gelişmelerle birlikte daha iyi görmekteyiz. Tabi kayyımlar da atanırken çelişkiler olduğu gibi duruyor. Bugün bu konferansımız vesilesiyle bu konuları tartışacağız.
DİB, özellikle ülkemizin bu sancılı sürecinde demokrasi güçlerinin birliğini her daim açık tuttu. Bugün bu faşist rejime giden yolda tek çıkışın ortak mücadeleden geçtiğini tartışıyoruz. Gelecek mart ayında bu tartışmayı olgunlaştırarak önerilerimizi ortak bir çıktı olarak geleceğe taşıyacağız. İnadımız, direncimiz her daim ayakta. Bu tehdit ve baskılara teslim olmayacağımızı ülkemizin her yerinden ifade ediyoruz.”
“KATLİAMI GEÇTİM SOYKIRIM YAPILIYOR”
Birinci oturumun moderatörlüğünü Aydın Deniz yürüttü. “İktidar değişimi sonrası Suriye’de Aleviler” konusunun ele alındığı giriş bölümünde Akademisyen Hakan Mertcan, sunum yaptı. Suriye’nin “Terör örgütüne teslim edildiğini” söyleyen Mertcan şu konuşmayı yaptı:
“Azınlıklara yönelik saldırılar gerçekleşti ve bu saldırılar dünya kamuoyunda da görüldü. Suriye’nin seküler Sünnileri dahi tehdit altında ama Alevilere yoğunlaşmış bir şiddeti göreceğiz. Arap Alevi toplumu da süreklerden birisi. Aleviler, Fransızların kurduğu askerlik alanında yer aldılar. Hafız Esed’ın pozisyonuna bakarak hep Suriye’de bir Alevi devleti, Alevilerin kontrolünde bir ordu, istihbarat servisi gibi şeyler söyleniyor. Suriye’de malesef hiç hakikatle bağı olmayan biçimde sanki Aleviler iktidarı ellerinde tutuyor gibi bir pozisyona geldiler ve bugün de saldırıların merkezinde bir intikam operasyonunda bu işlevsel olarak kullanılıyor.
14 yıldır Aleviler katlediliyor zaten. Köyler mezarlıklarla doldu. Gencecik insanlar Alevi oldukları için öldürülüyor. Birçok savaş suçu işlendi. Hatta çocuklar hedef alındı. Ağustos 2013’te 199 kişiyi katlettiler. Savaşın altıncı yılında 150 bin Alevinin öldürüldüğü söyleniyor. İnsan öldürmekle kalmayıp doğayı da yaktılar. Aleviler mutlak kötülük olarak ifade ediliyor. Savaş boyunca ağır hak ihlalleri, yargısız infazlar, kaçırılmalar, kutsal mekanlara saldırılar sürüyor. Ancak ciddi bir cezalandırma yok. Şu an Alevi köylerine tehcir de yapıyorlar. Bütün bunları katliamı geçtim soykırım girişimi olarak nitelendiriyorum. Umarım daha demokratik bir ortamda Suriye halkları yaşar.”
“SURİYE’DE ÖZ SAVUNMA YAPMALARI GEREKİR”
Konferansın konuşmacılarından ASi-DER Başkanı Tevfik Usluoğlu ise Suriye’de yaşananlara “Düşük yoğunluklu katliam, yüksek gerilimli tehdit” diyerek şu konuşmayı yaptı:
“Aleviler Suriye’de hiç de azınlık değillerdir. Alevilerin toplam nüfusu Suriye nüfusunun yüzde 20’sidir. Suriye’nin her yerinde Aleviler vardır. Humus, Alevilerin en yoğun yaşadığı yerdir. 12 Ekim’de Suriye’den geldim ve o alanda özel çalışmalar yapmaktayım. Bugünlerde herkes kendi nüfusunu arttırmak için mübalağa yapıyor. Avrupa, Amerika gibi birçok yere göç oldu. Zamanında Deniz Baykal’ın “Halep Sünni’dir” sözünün aksine Halep hiçbir zaman Sünni olmadı. Şimdi oralarda Alevilerin onuruna tecavüz niteliğinde eylemler yapılıyor.
Afrin ve Qamişlo civarında da Kürt Aleviler yaşamaktadır. Irak savaşından sonra Suriye’ye gelen yaklaşık 1,5 milyon Filistinli var. Ancak bu nüfusun çoğu kimlik alamamıştı. Suriye kavimler kapısıdır. Ancak medyanın tersine söylüyoruz; Aleviler ilk kez katledilmiyor. 19 Kez fetvalarla Aleviler katledildi. Suriye’de hala 171 bin silahlı terör örgütü mensubu var. Sistematik olarak orada yapılanlar konusunda hükümetin bilgisi vardır. 8 Aralık’tan sonra 430 kişinin Suriye İnsan Hakları Gözlemevi tarafından katledildiği bilgisi verilmiştir. Rakka ve Hymus kırsalındaki kaçırılmalar ile 2000 kişinin durumları hakkında net bilgi yoktur. Ağırlıklı olarak Alevilere yönelik bir infaz politikası var. Şu an Suriye’nin uygarlık birikimi yok edilmektedir. Alevilerin dost ilişkilenme kurmaları ve Suriye’de öz savunma yapmaları gerekir. Tüm diasporayı kapsayan bir çalışma yapılmalıdır. Demokratik, laik bir Suriye için tüm Alevi kurumlarının harekete geçmesi gerekiyor.”
SURİYE’DEKİ MEDYANIN SUSKUNLUĞU!
Gazeteci Hasan Sivri ise konuşmasında “Suriye’de bir devrim değil, devir teslimi” olduğunu belirtti. Sivri, Suriye savaşında basının rolüne de değinerek şöyle devam etti:
“Şu an Şam El kaide uzantılarının elinde. Şubat ayının başında onlarca sol, sosyalist partinin yasaklandığı bir süreçten bahsediyoruz. IŞİD’in eğitiminden geçen bir HTŞ’den bahsediyoruz. Suriye’deki savaşın başında Alevilere yönelik katliam fetvaları verildi ve işgalci oldukları söylendi. Kimi fetvalarda Alevi kadın ve çocukları ayrıştırılıyor. Ardından kadın ve çocukların da öldürülebileceği tartışmaları oluşuyor.
Bugün batılı güçler Colani ile el sıkışmaya başladı. Batılı güçlerin, emperyalistlerin, İsrail gibi bir önceliği var çünkü. Bu bölgede çok açık şekilde İsrail’in güvenliğini söz konusu. Aslında Şam değil İsrail’in devrimi denebilir. İsrail’e taş bile atmayan Colani, Filistinlileri sınıra kadar kovaladı. Medya da Suriye savaşı konusunda önemli rol oynadı. Dünyanın hiçbir yerinde bir ay içerisinde aynı taraftan olan 157 kişinin öldürüldüğü görülmemiştir. Şu an Suriye’de 1500’e yakın gazeteci var ama bir sessizlik var. Kimse haber, rapor girmiyor.”
“AVRUPA, ALEVİLERİN KATLEDİLMESİNE SES ÇIKARMIYOR”
Gazeteci Musa Özuğurlu da konuşmasında “Suriye’de Aleviler iktidar değillerdi” diye belirtti. Alevilerin toplumun en alt kademesinde olduğunu söyleyen Özuğurlu, şöyle devam etti:
“Hafız Esad, siyasal düşüncelerle hareket ettiği için iktidara geldi. Suriye’de Aleviler, BAAS rejimiyle özdeş tutulup, yönetimden faydalanıyorlarmış gibi göründüler. Aleviler her zaman için yalnızdılar. Hiçbir zaman için kimsenin temas ve işbirliği kurmadığı kesimdir Aleviler. Aleviler ülkenin en yoksul ve yalnız kesimidir. Günah keçisi ilan edilmelerinin hiçbir maddi temeli yoktur. Sünni kesim, ticaret yapıp devlet memurluğunu aşağıladıkları için Aleviler, asker, polis, devlet memuru olabildiler. Şimdi deyim yerindeyse Aleviler kabak gibi ortada kaldılar. Esad iktidarı bunun hiçbir çalışmasını yapmamış ve şu an Aleviler açık bir şekilde var olma savaşı içerisindeler. Çok ciddi ihlaller yaşanıyor. Hiç kimse de buna ses çıkarmıyor. Tıpkı Kürtlerin, Ezidilerin yaşadıkları gibi şimdi Aleviler için bu süreci görüyoruz. Avrupa şimdi çok büyük ikiyüzlülük içinde. Şimdi El Nusra ile el sıkıştılar ve Alevilerin katledilmesine ses çıkarmıyorlar.
Aleviler şimdi bir şeyler yapmaya çalışmalı. Avrupa’da ne kadar Alevi kuruluşu varsa bir şeyler yapıyor ama seslerini ulaştıramıyorlar. Bizlerin ciddi ses çıkarması gerekir. Katliam evet yaşanıyor ama daha da ötesinde bir şeyler yaşanmaması için acilen bir şeyler yapmalı. DEM Parti’nin bu konuda birikimi var, bir şeyler yapmalı. CHP de aynı şekilde harekete geçmeli.”
“ALEVİLER KURUCU GÜÇLERİN DIŞINA ÇIKARILDILAR”
2. Oturumun moderatörlüğünü Nesteren Davutoğlu yürüttü. “Suriye ve Ortadoğu’da barış ve adalet nasıl sağlanabilir?” başlığının değerlendirildiği oturumun ilk konuşmacısı Hukukçu Orhan Gazi Ertekin oldu. Özellikle, “Kürtler, Aleviler ve Dürzilerin, ölüm ile yaşam arasında kaldığını” söyleyen Ertekin, şöyle devam etti:
“Aleviler ciddi bir tehdit altındalar. HTŞ, kendisini devlet, liderini de cumhurbaşkanı ilan etti. Özellikle Aleviler, kurucu güçlerin dışına çıkarıldılar. Kurucu güçler dışında kalanlarda katliam, pogrom ve soykırım bir tür kadere dönüşüyor. Kurucu gücün dışında kalanlar göç ve asimilasyonu da beklemek zorundadır. Yoğun bir şiddet potansiyeli ve Colani’nin kartondan bir devleti var. Colani artık ‘devrim dönemi bitti, devlet üzerine konuşalım’ diyor. En çok da hukukçuların daha fazla konuşması, federalizm üzerine daha çok düşünmesi gerekiyor. Daha önce üzerinde hiç düşünmediğimiz meseleler şu an üzerimize yağıyor.
HTŞ’nin büyük kısmı Rusya ve Avrupa ülkelerinden geldi. Yani modernlik de çöküyor. Yeni bir kamu hukuku geliştirmemiz gerekiyor. Alevilerin bir araya gelmesi üzerine düşünmek gerek.”
“MÜSLÜMAN OLURLARSA ONLARA DOKUNULMAYACAKTIR”
Gazeteci İslam Özkan, Selefiliği, ‘Kur’an ayetlerini motamot uygulayanlar’ olarak tanımlayarak bu anlayışın Suriye halkı için karşılık görmeyeceğini ifade etti. Selefiliğin 18. Yüzyılda ortaya çıktığını belirten Özkan, şunları söyledi:
“Selefilik, ilk çıkışında silahlı çatışmaya karşıydı. Usame Bin Ladin öldürülene kadar cihatçı örgütlerin çoğu, anti batıcı ve anti ABD’ciydi. Sonrasında El Kaide’nin, Suriye’de Alevilere ve BAAS yönetimine yöneldiğini görüyoruz. 2014 yılında Colani’nin bir röportajında ‘İktidar olursanız Müslüman ve sizin mezhebinizden olmayanlara nasıl davranacaksınız?’ sorusu yöneltiliyor. ‘Müslüman olurlarsa onlara dokunulmayacaktır’ diye cevap veriyor.”
2017 Yılından beri HTŞ, Türkiye ve Rusya ile temasa geçiyor. 8 Aralık operasyonu başlayana kadar HTŞ, teknolojik anlamda çok ilerleme yaşıyor. Drone fabrikaları var mesela. Şu anda uluslararası toplumla iletişime geçen HTŞ’nin, kendi içerisinde de bir çatışma var. Orduyu ele geçirmiş olabilirler ancak toplumu yönetmek kolay olmayabilir. Colani, koşulların dayatılmasıyla bir arada yaşama kültürünü benimsemek durumunda kalacak. Ama ben daha çok AKP tarzı ‘İslami’ bir hegemonya kuracağını düşünüyorum. Devletin kilit noktalarına adamlarını yerleştirecekler. İslam’ı tırnak içerisinde tutmak istiyorum. Çünkü AKP’yi ben de İslam olarak görmüyorum. Eğer HTŞ ile batı arasında sorunlar çıkarsa o zaman çok farklı sonuçlar çıkabilir.”
“TÜRKİYE’NİN YENİ OSMANLICILIK HAYALLERİ VAR”
Tarihçi Erdoğan Aydın ise Lozan Antlaşmasıyla birlikte Ortadoğu’daki değişime de işaret ederek şunları söyledi:
“Siyasal İslamcılık, Ortadoğu’nun son yüzyılına tekabül etmiyor, bin yıllık bir sorun. Savaş Ortadoğu halklarının bir kaderi oldu. Şu anda Türkiye’de iktidar olanlar, dün ulusal devlete karşı çıkıyordu, bugün ise Turancı söylem içerisindeler. Dolayısıyla Türkiye şu anda Suriye’den kopamıyor. Yeni Osmanlıcılık hayalleri ile ilişkili bir iş bu. Ulusal devlet üzerinden bu iş kesinlikle çözülemez. O halde yeni bir formüle, ortak vatanda demokratik bir cumhuriyet mümkün. Buradan yol alınabilirse Aleviler, Kürtler, Dürziler yol alabilir.”
“SURİYE’DE İSRAİL İLE KOMŞU OLDUK”
Konferansın üçüncü oturumunun moderatörlüğünü Esen Aslandoğan yürüttü.
“Ortadoğu’da yaşanan sorunların Türkiye dış ve iç politikasına yüklediği sorumluluklar” başlığını ilk olarak CHP 27. Dönem Milletvekili Ünal Çeviköz yorumlandı.
Ünal Çeviköz, “Eğer bir şeyler yapmak gerekiyorsa bugünden başlamak gerekir” diyerek sözlerine başladı. Çeviköz, 2017’de önemli değişimlerin başladığını belirterek şöyle devam etti:
“HTŞ, ustaca bir düzen kurdu. Ancak HTŞ’nin otuz bin militanı var. Bu sayıyla Suriye’yi koruyamazlar. HTŞ’nin içerisinde hala tek vücutluk yok. Şeriat isteyenler var. Onun için Alevilerin üzerine böyle gidiliyor.
Suriye’de bugün İsrail’e komşu olduk! Bu bölgede değişen jeopolitikle, Suriye’de ileride karşı karşıya gelinebilir. Türkiye’nin İsrail’le karşı karşıya gelmesi de konuşulmakta. Türkiye’deki böyle bir hükümetten, Suriye’de olanlara karşı bir şeyler yapmasını beklemek de pek mümkün görünmüyor.”
“TÜRKİYE, ORTADOĞUYA SAVAŞ DAYATIYOR”
DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli de konferansın konuşmacıları arasındaydı. DEM Parti olarak “Ekmek, adalet ve Barış” mücadelesi yürüttüklerini söyleyen Temelli, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Adalet istiyorsak bir araya gelmeliyiz. Büyük bir demokratik dönüşümün eşiğindeyiz. Ama bu dönüşümü hayata geçirmek için yoğunlaşma içerisindeyiz. İstanbul’da kent uzlaşısı yaptıkları için 10 kişi tutuklandı ve Van Büyükşehir Belediyesine kayyım atandı. Bugünkü iktidar, aslında kendinden öncekilerden devraldığını yürütüyor. O nedenle bugün siyasi tutsaklık var. Gazeteciler bu nedenle tutuklanıyor ve belediyelere kayyım atanıyor. Türkiye demokratikleşirse Ortadoğu’nun da barışı mümkün olabilir. Emperyalistlerin rolünü rol yapan senin içerideki sorunundur. Kürt sorunu. Düşünsenize, bu ülkenin anayasası bir darbe anayasası.
Suriye’de ‘Kürt anasını görmesin’ üzerinden yol almaya çalışıyor. Kürt meselesi, Suriye’de demokratikleşmenin önünü alan bir mesele. Bu yolun açılması için Rojava statüsünün de önünün açılması gerekiyor. Aynı şekilde Irak’taki federatif yapının neden sağlıklı işlemediğine baktığımızda yine Türkiye’nin dayattığı çatışmayı görüyoruz. 15 Şubat’ta İmralı’dan bir açıklama beklenirken Van’a kayyım atanıyor. Tamamen bir kumpas davası yani. Faşizm kurumsallaşıyor. Eğer Türkiye, Kürt meselesini çözmüş olsaydı, Irak ve Suriye’ye sahip çıksaydı bugün Alevilerin yaşadıklarına da Gazze’de olanlarla da karşı karşıya gelmezdik diye düşünüyorum.”
“BU TOPRAKLARDA 1000 YILLIK ALEVİ SORUNU VAR”
Konferansın son konuşmacısı Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Mustafa Aslan oldu. “Ortadoğu’da Aleviler sanki ilk kez mağdur ediliyormuş gibi konuşulmakta” diyen Aslan Aleviler konusunda bir duyarlılık oluşturulamadığını vurguladı. Alevilerin, her mücadelede yer aldığını ancak “Alevi” kimliğiyle görülmediğini söyleyen Mustafa Aslan şu konuşmayı yaptı:
“2011’den bu yana Suriye’de bir arada yaşamı savunduk ve dile getirdik. Madımak’ta, 10 Ekim’de, Maraş’ta katlettiler ve bu zihniyetin bugün iktidarda çok faklı düşünmediğini görüyoruz. Bu ülkede Kürt sorunu var ve bu sorun 200 yıllık ise Alevi sorunu 1000 yıllıktır. Bunu aynı zamanda bir Kürt olarak söylüyorum. HTŞ’nin, bir katliam yapmadığını söyleyenler var. Kimi yaptığımız görüşmelerde BAAS’ın yıllarca katliam yaptığını, bu zulme karşı Alevilerin ses çıkarmadığını söyleyenler oldu. HTŞ’ye zaman verilmesi gerektiğini, değiştiklerini söyleyenler de oldu. Ama bugün bizim çığlığımıza ses verilmesi gerekiyor. Bu topraklarda bin yılı aşkın bir süredir Aleviler katlediliyor. Bizler düşmanımızı biliyoruz. Kendimizi dostlarımıza da yeterince anlatamamışız, bunun da eksikliğini yaşıyoruz. Bizim inancımız, hiçbir zaman yayılmacı bir anlayış olmadı. Aleviler tabi ki siyasal bir mücadele verecektir. İnadına Aleviler bulundukları topraklarda siyasal mücadele verecektir. Bu mücadele birlikte yaşama mücadelesidir.”
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.