PİRHA-Türkiye’de gazetecilere yönelik baskılar artarak devam ediyor. Mezopotamya Ajansı muhabiri Esra Solin Dal, “Yaptığım haberlerden dolayı evim 5 defa basıldı, gözaltına alındım ve polisin şiddetine maruz kaldım. Gazetecilik yaparak hakikati ortaya çıkarmaya devam edeceğiz” dedi. Yeni Demokrasi Gazetesi muhabiri Mert Soydan ise, “Halkın geniş kesimlerinin sesini duyurmak için devrimci-demokrat-yurtsever basının daha bir arada ve güçlü olması lazım ki hem onların sesini daha fazla duyurabilelim hem de kendimize yönelik bu saldırılara karşı daha güçlü karşılık verebilelim” diye konuştu.
Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün hazırladığı 2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye, geçen yıla göre 16 sıra gerileyerek 180 ülke içerisinde 165’inci sırada yer aldı. RSF’ye göre Türkiye, “sorunlu” kategoriden “vahim” kategorisine geçti ve gazetecilere yönelik baskılar artarak devam ediyor. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nin 2023 yılı raporunda, Türkiye’de 280 gazetecinin yargılanırken ve 57 gazeteci de tutuklu.
Bugün Türkiye’de gazeteciler yaptıkları haberlerden dolayı evleri basılıp, gözaltına alınıyor ve tutuklanıyor. Mezopotamya Ajansı muhabiri Esra Solin Dal ve Yeni Demokrasi Gazetesi muhabiri Mert Soydan, Türkiye’de gazetecilere yönelik baskıyı ve haber takip ederken yaşadıkları sorunları PİRHA’ya anlattı.
“SIK SIK KOLLUK GÜÇLERİNİN ŞİDDETİNE MARUZ KALIYORUZ”
Türkiye’de gazetecilik yapmanın çok zor olduğunu söyleyen Esra Solin Dal, “Eğer hakikati ortaya çıkarmak gibi bir hedefiniz varsa ve muhalif bir gazetede çalışıyorsanız işiniz diğer gazetecilere oranla daha zorlaştığını söylemek mümkün. Ben 1,5 yıldır İstanbul’da çalışıyorum, gittiğim eylemlerde birçok sorunla karşılaşıyorum. En temel hakkımız olan eylem ve etkinliği takip etme sırasında bile polis engeliyle karşılaşıyoruz. Kameralarımıza el konulmakla tehdit ediliyoruz, polis copuna maruz kaldığımız zamanlar oluyor. Özellikle toplumsal muhalefetin odağında olan etkinlikleri takip ettiğimizde iktidarın yetkilendirdiği kolluk güçleri tarafından sık sık şiddete maruz kalıyoruz” diye belirtti.
“YAPTIĞIMIZ HABERLERDEN DOLAYI EVLERİMİZ BASILIYOR”
Yaptıkları haberlerin dava konusu olduğunu ve yaptıkları haberlerden dolayı evlerinin basıldığını belirten Dal, “Yaptığım haberlerden dolayı evim 5 defa basıldı, gözaltına alındım ve polisin şiddetine maruz kaldım. Yaptığın haberlerden dolayı gözaltına alınıyorsun ama dosyana baktığın zaman yapmış olduğun kadın cinayeti, cezaevi ve hak ihlali haberinden dolayı gözaltına alınıp yıllarca yargılanabiliyorsun. Eğer muhalif bir medya da çalışıyorsanız yaptığınız haberlerden dolayı aylarca cezaevinde tutuklu kalabiliyorsunuz. Bunlardan birisi de Dicle Müftüoğlu. Yaklaşık 9 aydır cezaevinde ve dosyasına bakıldığında sadece yaptığı haberler suç konusu yapıldığını ve bu haberlerden dolayı tutuklu olduğunu görüyoruz. Biz sadece haber yapıyoruz. Eğer bu ülkede gazetecilik yapmak suçsa bunu da açık bir şekilde söylesinler ve bu ülkede kimse haber yapmasın. Ve haber yapmak suçsa biz bu suçu işlemeye devam edeceğiz, gazetecilik yaparak hakikati ortaya çıkarmaya devam edeceğiz” dedi.
“BASKI ORANI ARTTIKÇA HALKIN HABER ALMA HÜRRİYETİNE YÖNELİK SALDIRILAR DA ARTIYOR”
Son zamanlarda çok daha fazla gazetecilere yönelik saldırılara şahit olunduğuna dikkat çeken Mert Soydan, “Özellikle Kürt basınına yönelik son dönemdeki saldırılar bunun en net görüntüsü. Birçok gazeteci yaptığı haberlerden ya da haber kaynaklarından dolayı tutuklandı, serbest bırakıldı ama bu süreç hala devam ediyor ”dedi. Soydan, devletin şiddet oranı arttıkça baskı oranı arttıkça halkın haber alma hürriyetine yönelik saldırıların da aynı oranda değiştiğini vurguladı.
“DEZENFORMASYON YASASI İLE BİRLİKTE ÖZGÜR BASINA YÖNELİK SALDIRILAR DAHA FAZLA ARTTI”
İnternet haberciliğinin daha fazla kitlelere ulaşan bir araç olarak kullanıldığını söyleyen Soydan, devrimci-demokrat yurtsever basının internet yayıncılığının ise daha fazla sansürlerle, baskılarla, daha fazla faşist uygulamalarla karşı karşıya kaldığına dikkat çekti. Soydan, “Belki bunun en net örneği ‘Dezenformasyon Yasası’dır. Dezenformasyon Yasası ile birlikte gerçekleri anlatan muhalif, özgür basına yönelik bu saldırılar daha fazla arttı”diye konuştu.
Dezenformasyon Yasası ile birlikte devrimci-demokrat yurtsever basının sitelerinin devlet tarafından sürekli kapatıldığının altını çizen Soydan, şöyle devam etti:
“Birçok devrimci-demokrat yurtsever basının internet sitesine bugün girelim bakalım -bizden örnek verirsek Yenidemokrasi34, 35, 100, 200… – artık ne kadar çok sayı varsa kapatılarak yenisini açmak zorunda kalıyoruz. Tabii türlü bahanelerle bu siteler sürekli kapatılıyor. Haberi olduğu gibi vermek de bir kapatma gerekçesi olabiliyor. Ya da haberin içerisinde yorum yapmak da bir kapatma gerekçesi olabiliyor. Onun dışında yerel haberlere yönelik yaptığımız haberlerde orasının savcılıkları orasının hakimliği bir dava açarak hemen siteyi kapatabiliyor. Tabii bu sürekli yeniden açma kapatma gibi at yarışında kitlelerin gerçekleri görebilecek olan sitelere ulaşabilme imkanı da daralmış oluyor. Çünkü bir kere kapatıldığında tekrar siteyi açmak zor bir süreç. Tekrar aynı kitleye ulaşmak zor bir süreç.”
“HABER TAKİBİNDEYKEN POLİS TARAFINDAN DARP EDİLEREK GÖZALTINA ALINDIM”
Devrimci-demokrat-yurtsever basının içerisinde yer alan gazetecilerin sahada karşılaştıkları fiziki zorluklar ve haber takip etmedeki zorluklarının ciddi anlamda son süreçlerde baskı altına alındığını dile getiren Soydan, haber takibi sırasında yaşadığı zorlukları ise şöyle anlattı:
“Kendimden örnek vermem gerekirse yaklaşık 2 yıl önce Çırağan Sarayı’nda patronların bir buluşması vardı. ETF işçileri de orada kendi haklarını almak için eylem yapacaklardı. Bende orada haber takibindeydim. Tabii haber takibi yapmaya girdiğimiz yer Çırağan Sarayı’nın bir parçası olduğu için ilk önce özel güvenlikler tarafından fiziki şiddete maruz kaldım. Kameramı almaya çalıştılar ben tekrardan geri aldım. Daha sonra oradaki polis karakolundan polisler geldi. Bu sefer işçileri fiili olarak gözaltına aldılar. Bende o süreci çekerken bir polis tarafından darp edildim, gözaltına alındım. Hiçbir nedeni yoktu aslında sadece haber takibindeydim. Orada patronların çıkarlarını koruyan bir sistem olduğunu çok net bir şekilde gördük. Gazetecilerin onların gözünde hiçbir önemi olmadığı için ekipmanlarımızı çok rahat bir şekilde kırabiliyorlar. Zaten gazeteci nasıl o ekipmanı tekrardan tedarik edebilsin? Orada haber takibi yapıp olayları anlatabilme durumunu engellemesi bir yana bir yandan da ekipmanları parçalanıyor. İki durumda da mağdur oluyorsunuz. Hem haberi yapamayıp orada kitlelerin durumunu anlatamıyorsunuz hem de ekipmanlarınız parçalanmış oluyor.”
“TUTSAK GAZETECİLERİN SESİ OLMAK GEREKİYOR”
Türkiye’de tutsak gazeteci sayısının çok fazla olduğunu ifade eden Soydan, “Bir gazetecinin gözaltına alınıp tutuklanmasını sürekli görüyoruz. Yakın dönemde yine birçok gazeteci tutuklandı. Bizim muhabirlerimizden Ertan Çıta da bunlara dahil. Yapmış olduğu yayıncılık faaliyetleri gerekçe gösterilerek tutuklandı. Şu an Elazığ Hapishanesi’nde yaklaşık 3 aydır tutsak bulunuyor” diye konuştu. (Elazığ 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutulan Yenidemokrasi Gazetesi Dersim muhabiri Ertan Çıta’ya 26 Ocak’ta görülen ara duruşmada tahliye kararı verildi.)
Mahpus gazetecilerin sesi olmak gerektiğini söyleyen Soydan, “Aynı zamanda halkın geniş kesimlerinin sesini duyurmak için bu devrimci-demokrat-yurtsever basının daha bir arada ve güçlü olması lazım ki hem onların sesini daha fazla duyurabilelim hem de kendimize yönelik bu saldırılara karşı daha güçlü karşılık verebilelim ”dedi.
“BİR YANDA KİRLİ MEDYA BİR YANDA DEVRİMCİ DEMOKRAT YURTSEVER BASIN VAR”
Gazetecilere yönelik saldırıların sahada olsa da aslında düşünsel anlamda ideolojik anlamda bir saldırı olduğunu belirten Soydan, son olarak şunları dile getirdi:
“Bugün gazetecilere yönelik saldırıların hepsi ideolojik bir saldırı aynı zamanda onu baskılamaya, kendi istediği gibi göstermeye, bu gerçekleri kapatmaya, halkın haber alma hürriyetini engellemeye çalışan bir anlayış var. Bu anlayışa karşı da uzun yıllardır muhalif, devrimci-demokrat-yurtsever gazeteciler, mücadele ediyor. Sadece halkın sesini değil kendi sesini, mücadelesini de duyurmaya çalışıyor. Bu yönüyle gerçekten bir yanda kirli medya bir yanda bunları anlatmaya çalışan, objektif olarak aktarmaya çalışan devrimci-demokrat-yurtsever basın var.”
Cihan BERK-Devrim FINDIK/İSTANBUL
Yoruma kapalı.