PİRHA- Demokratik Alevi Derneği (DAD) Ankara Şubesi Madımak Katliamı’nda yaşamını yitirenleri çerağlar, deyişler ve lokmalarla andı. Anmada bir açıklama yapan DAD Ankara Şube Eşbaşkanı Murat Işık, devletin tüm Alevi katliamlarıyla yüzleşmesi gerektiğini ifade etti.
Demokratik Alevi Derneği (DAD) Ankara Şubesi, 2 Temmuz 2993’te Sivas’ta Madımak Katliamı’nda yaşamını yitirenleri çerağlar, deyişler ve lokmalarla andı.
Anma etkinliğinde açılış konuşmasını ADA Ankara Şube Sekreteri Mustafa Karabudak yaptı. Anmada, Sivas katliamında yaşamını yitiren 33 can için önce çerağlar yakıldı, ardından Sivas ve tüm şehitler için saygı duruşunda bulunuldu.
DAD Ankara Şube Eşbaşkanı Murat Işık yaptığı açıklamada, Alevilere karşı bir çok insanlık suçu işlendiğini belirterek, “Bu insanlık suçlarının halkalarından biri olan Sivas Katliamı’nın 25. yıldönümündeyiz. Bu vesileyle bir kez daha şehitlerimizin huzurunda dardayız” dedi.
Işık şunları kaydetti:
“2 Temmuz; Sivas’ta hakikat ve özgürlük arayışında bulunan Reya Heq Alevilerine karşı, tekçi ulus devlet anlayışının Emevi, Abbasi, Selçuklu ve Osmanlı’dan devraldığı sistematik katliam politikalarının devamı niteliğindedir. Bilindiği gibi 90’lı yıllarda yaşanan gelişmeler bölgedeki Reya Heq Alevi mensuplarını da etkilemiş, hali hazırdaki duruşlarını sorgulayarak dayatılan manipülasyonları ret etmelerine, bu ret edişle beraber kendi tarihsel toplumsal hakikatleriyle yeniden buluşmalarına, konumlanmalarına yol açmıştır.
“ALEVİ HALKLAR SOLUKSUZ BIRAKILDI”
Alevi halklar tüm sürek ve etnik bileşenleriyle beraber sistematik bir şiddet sarmalında soluksuz bırakılırken; bölgedeki şiddet politikaları doruk noktasına varmış, Rèya Heq Alevi mensupları topraklarından sürgün edilmiş, köyleri, kutsal mekânları yakılmış, yıkılmış, Hakk’ın varlığının en büyük delili olan dilleri yasaklanmış, gençleri zindanlara doldurulmuş, devletin bütün zor ve ideolojik aygıtları Kürtlere karşı topyekûn bir savaş konsepti halinde harekete geçirilmiştir. Tekçi zihniyetin oluşturduğu ittifak, bu “savaş konsepti” dâhilinde Sivas’ta katliamlar zincirine bir yenisini ekledi. İttihatçı gelenek ile Emevi İslam anlayışının işbirliğiyle Rèya Heq Alevi toplumsallığı kültürel ve fiziki olarak bir kez daha çarmıha gerildi. Bu yönelim ve sonuçları, süreklilik arz eden sistematik şiddet politikalarının halkalarından sadece biriydi.”
“ALEVİLİĞE YER YOKTU”
“Osmanlı ve öncesinde Hak Yol süreklerine “din dışı” denilip katliamlar meşrulaştırılırdı. Ulus devlet sürecinde ise Cumhuriyet, Türk İslam sentezi denen ideolojik bir temel üzerine inşa edildi” diyen Murat Işık, açıklamasına şöyle devam etti:
“Yüzyıllarca Osmanlının tazyiki altında olan Hak Yol sürekleri, modernist bir söylemle ortaya çıkan Cumhuriyet süreciyle bir şeylerin değişebileceği umuduna kapılmış, yeni rejimin özellikle Laiklik vurgusuna önem vermiş ve beklenti içine girmişlerdir. İlerici, laik, devrimci olarak propaganda edilen yeni oluşum Alevi halklarda yanılgıya yol açmış, bu ideolojik etkilenme ve yanılgı asimilasyona kapıyı iyice aralamış, Alevi halkları karakterize eden düşünsel gelenekten/öğretiden bir kopuşa sürüklemiştir.
Bu yanılgı Alevileri Cumhuriyet modernitesinin saldırılarına daha bir açık hale getirmiştir. Çünkü yeni rejim 1924 anayasası ile kendine yeni bir din oluşturmuş, “makul” vatandaşın tanımını yapmıştı; Türkçe konuşan, Türk olan, Hanifi içtihatına göre yaşayan vatandaşlardan oluşan homojen bir toplum! Bu tanımın içinde Aleviliğe yer yoktu.”
Işık, “Doksanlarda cumhuriyetin Tekçi muhtevası Maraş, Adıyaman, Malatya, Erzincan, Elazığ ve Sivas’ta yoğun bir şekilde tartışmaya açılmıştı. Sivas katliamıyla hedeflenen amaç ise bu tartışmalarının önüne geçmek, Alevilerin İttihatçı/Kemalist düşünsel manipülasyonu aşarak kendi tarihsel-toplumsal gerçeklikleriyle buluşmasını engellemekti. Olayı sadece bir mezhep tartışmasına indirgemek katliamın gerçek sahipleri tarafından hakikati karartma amacıyla yaratılan bir manipülasyondan ibaretti. Katliamdan sonra Aleviler ve demokratik kamuoyu manipüle edilmiş, başta mahkeme süreçleri olmak üzere; yapılan etkinliklerin çoğunda, Aleviliği yok sayan, kültürel ve fiziki soykırıma uğratan bir rejimi sorgulamaktansa, olay “Alevi/Sünni, ilerici/gerici, cumhuriyetçi /cumhuriyet karşıtları, laik/şeriatçı” karşıtlığına indirgenmiştir” ifadelerini kullandı.
Sivas katliamıyla beraber, Alevilerin ufkunun sınırlanarak Reya Heq-Alevi toplumsallığını bütün yönleriyle bilince çıkarıp kavramalarını, meseleyi ve sorunları bütünlüklü bir şekilde görmelerinin ve ele almalarının engellendiğini belirten Işık, şöyle devam etti:
“Rèya Heq /Alevi Yolunun Kemaleti tüm hakikati kapsar.
Bu manada iktidara bulaşmayıp toplumsal ahlakı esas alan Zerdüşt peygamberin “erdemli insan” arayışı, Musa’nın “on emri”, İsa’nın ” Hak söz sevgidir” ilkesi, Muhammed Mustafa’nın ” komşusu açken tok yatan bizden değildir” düsturu ortak hakikatimizdir.
Devlet, Rèya Heq /Alevilere yönelik zihniyeti ve siyaset anlayışı ile hesaplaşmalı, ayrıştırmaya ve ötekileştirmeye yönelik bütün uygulamaları ile yüzleşmelidir. Bu manada başta Koçgiri, Dersim ve Sivas olmak üzere bütün Alevi katliamları ile yüzleşmelidir.
“İNSANLIĞA KARŞI İŞLENEN SUÇLARDA ZAMAN AŞIMI UYGULANMAMALI”
Her ne sebeple olursa olsun Sivas katliamını yapanlar açığa çıkarılıp yargılanmalı, devlet korumasına alınmamalı, yapılan zulüm insanlığa karşı işlenmiş suçlar kategorisine alınarak zaman aşımı uygulanmamalıdır.
Sorunlarımız ortak vatanda ve rıza toplumu paradigması ile çözümlenebilir sorunlardır. Yeter ki nefis iktidarları ” farklılıklar hakkın emri rızasıdır” hakikatini kabul edecek kemalete ersinler.
Dünden bu güne Hakk derken düşen, çerağ olup karanlıkları dağıtarak yüreklerimizi mekan tutan cümle şehitlerimizin huzurunda dara duruyor, zulümatın zalimlerini lanetliyor, Sivas’ta uyandırdığınız çerağ her zaman yolumuzu aydınlatan bir ışık olacak diyoruz diyerek konuşmasını tamamladı.
Daha sonra; Sivas Katliamı’nda kardeşini yitiren ve kendisini öldü diye hastane morguna kaldırılan daha sonra hayata dönen Madımak katliamından kurtulanlardan Serdar Doğan yaptığı konuşmada şunları söylemişti: Bu ülkede cumhuriyet babanın malı mı diye sorsalar evet babamın malı diyecek tek adam Erdal İnönü’dür. İkinci adamın oğluydu evet babası Cumhuriyeti kuranların içindeydi sonra cumhurbaşkanı oldu ülkeyi yönetti. Devlet önce kendi evlatlarını yer. On senede bir darbeler yapılır. Darbeler dönemi geçti artık 3 senede 5 senede bir yeni katliamlarla birilerinin hep gazı alındı.
92’lerde yükselen Alevi hareketi artık kurumsallaşan örgütlenen Alevi hareketi şubeler açmış Banaz etkinliği çok güçlü geçmiş, Sivas’a binlerce insan gelmiş ve çok etkili bir eylem olacak ve Türkiye’nin birçok yerinde PSAKD şubeleri açılacak bu coşkuya bina yen.
“SİVAS MADIMAK’TA BEDEL ÖDEDİK”
Devlette bizim gördüğümüzü bizden önce görebiliyor. Bundan sonra örgütlenmene izin vermeyeceği çok aşikâr bir şeydi. Bunun da bedelini biz 93 yılında Sivas’ta Madımak’ta ödedik.
Kulaklarıyla duydu o çığlıkları dışardaki sloganları ne babasının kurduğu Cumhuriyete sahip çıkabildi ne de bizlere sahip çıkabildi. İşin daha kötüsü hükümette kalmaya devam etti. Bazen konuşuyoruz Somadan sonra Taner Yıldız Enerji Bakanlığı’ndan istifa etmiyor diye. Sivas Katliamı’ndan sonra istifa eden bir tane SHP milletvekili yok. Bakanlık yapmaya Milletvekilliği yapmaya devam ettiler.”
Zakir Sedar Çelebi’nin deyiş ve duazlarının ardından lokmalar gelen canlara pay edildi. 2 Temmuz anmasına katılım oldukça yoğundu.
Cebrail ARSLAN/ANKARA
Yoruma kapalı.