PİRHA- Son zamanlarda Dersim’in değişmeyen gündemlerinden biri genç nüfusun göç etmesi. Artan göç, giderek kentin günlük yaşamında da kendini gösteriyor. Esnaf Eylem Bozkurt, “Güvendiğimiz çalışkan çocukların hepsi gitti” derken, İlyas Kıl, “Gençlerin Dersim’de durması için üretim lazım” diye belirtti. Cafer Çiçek ise, “Belki 20-30 sene sonra topraklarımız elimizden gidecek” dedi.
Son zamanlarda Dersim’in değişmeyen gündemlerinden biri kentten genç nüfusun göç etmesi. Artan göç, kentin günlük yaşamında da kendini gösteriyor. Örneğin kalifiye nüfusun olmayışı, hizmetleri aksatıyor. Kentte kalanların da önemli bir kısmı işsizlik, geçim sorunu ve gelecek kaygısı gibi nedenlerle kenti terk etmek istiyor.
Göçün kentte yarattığı durumu, Dersimlilere sorduk.
“GÜVENDİĞİMİZ ÇALIŞKAN ÇOCUKLARIN HEPSİ GİTTİ”
Varlıklı tanıdıkları olduğunu, ülkede gelecek göremedikleri ve çocuklarının geleceklerini kurtarmak için, bir kesimin de işsizlikten dolayı yurtdışına göç ettiğini belirten Eylem Bozkurt, “Burada çalışsalar bile bugün o parayla geçinemediklerinin onlar da farkında. Avrupa diye tutturdular. Orada zor şartlarda olanlar da var ama ailelerini götürmek için hala direniyorlar. Bununla ilgili bir sürü de parçalanan aile oldu. Gittiler yıllar sürdü, eşlerini götüremediler, ayrılmak zorunda kaldılar. Bu gidişler çok üzücü” dedi.
Esnaf olduğunu, personel aradığını, 3-4 kişiye telefon ettiğini ama hepsinin ‘biz 2-3 aya kadar gitmeyi düşünüyoruz’ dediğini ifade eden Bozkurt, “Çok üzücü. O güvendiğimiz çalışkan çocukların hepsi gitti. Doktoru da gidiyor. Benim kızım da mühendis, çalışıyor ama gitmek istiyor. Bence bu ülkenin yönetimi bir değişse, yönetenler bir değişse bir 10 yıl da bunun için mücadele ederiz. Zaten çekiyoruz. Bir 10 yıl daha toparlanacak bir şey varsa biz elimizden geleni yaparız, elimizi taşın altına koyarız” diye konuştu.
“SOKAKTA GENÇLER YOK”
Dersim’de ilk defa seçim sonuçlarını merak ettiğini çünkü gençlerin hepsinin gittiğini, sadece kahvehanelerdeki yaşlıların kaldığını belirten Bozkurt, “Bir çıkın sokağa genç yok. Sokaklar boş. Şu an en çok gidenlerin eksikliğini görüyorum. Bu her şeyimizi etkiliyor. Gittikleri zaman bizim ticaretimizi de etkiliyor. Şehir boşaldı. Dersim olarak baktığımda zaten biz küçük bir yerdeyiz. Çok aşırı bir ticaret alanımız yok. Mesela Elazığ daha kalkınıyor çünkü düzlük bir arazide, Biz dağlık arazideyiz” dedi.
Dersim’i sevdiğini, burada yaşamayı, buralı olmayı sevdiğini, burada yaşamaya devam etmek istediğini, çocuklarının da gitmesini istemediğini vurgulayan esnaf Eylem Bozkurt, “Birçoğu başka yerde yaşıyor. Benim kültürüm, dilim zaten kayboldu, insanlar gittikleri zaman da tamamen yok olacağım. Yani bu çok hassas bir nokta. Üzülüyorum” dedi.
“DERSİM’DE GENÇLERİN DURMASI İÇİN ÜRETİM LAZIM”
Gençlerin gelecek görmedikleri ve Türkiye’nin geleceğinde istikrar olmadığı için göç ettiklerini ifade eden Ovacıklı İlyas Kıl ise, “İş olsa bile geçim sıkıntısı var, Türkiye’deki şartlar çok zor. Üniversite okuyanlar boşta. Köylü olan da boşta. Çiftçi olan da, herkes boşta. Türkiye’de gelecek olmadığı için yurt dışına kaçıyorlar. Dersim’e üretim lazım. Üretici yetiştirmek lazım. Üretim kanallarını aramak lazım. Ekonomiyi düzeltmek için de üretim lazım, istihdam lazım bu gençlerin burada durması için. İş sahası yok hepimiz boşuz. Üretim olmayınca düzelmez. Ne ile düzelsin?
Sadece Dersim’de değil birçok ilde aynı sorunun olduğunu vurgulayan Kıl, son olarak, “Gençler gelsin burada ne yapsınlar? Elimden gelse ben gideceğim. Çağırayım da ne vereceksin çocuğa geldiği zaman? İşin var mı? Evin var mı? Sosyal devlet zaten yok. Genç gelsin burada ne yapsın?” diye sordu.
“KÖYLERDE GÜZEL EVLER YAPMIŞLAR AMA BOMBOŞ, OTURAN YOK”
Dersim’de doğup büyüdüğünü, 40 yaşına geldiğini ama hala burada yaşadığını söyleyen Cafer Çiçek, “Bütün arkadaşlarımız hemen hemen şu an Avrupa’da, yurt dışında. Burada belirleyici olan insanların gitme nedenleridir. Gitmek zorunda kalan insanlara bir şey diyemiyorsun. Mesela siyasi bir cezası oluyor, gitmek zorunda kalıyor. Ama onun dışında tabii bir de keyfi olarak giden bir kesim var. Onlara ne oluyor diyorsun. Sonuçta nüfusumuz az, burası küçük bir memleket. Özellikle genç nüfus çok az. Köylerimiz bomboş. Bu durumda var olan insanların da gitmesi bizi üzüyor” dedi.
Çiçek, konuşmasına şöyle devam etti:
“Ama gönül ister ki burada kalıp bir şekilde ekonomik olarak da kendilerini var edebilsinler. Gönül ister ki burada insanların ekonomik olarak kaygısı olmasın, iş sahası olsun. Zaten öyle bir durum olsaydı gidenlerin birçoğu belki gitmezdi ve şu anki gibi azınlığa düşmezdik. Mesela köye gidiyorum, bomboş. Öyle güzel evler yapmışlar ki 3-5 milyonluk ama bomboş, oturan yok.”
“BELKİ 20-30 SENE SONRA TOPRAKLARIMIZ ELİMİZDEN GİDECEK”
Durumun kötüye gittiğini, dil, kültür ve inanç anlamında tarihten beri gelen bir asimilasyonun devam ettiğini ifade eden Çiçek, “Nüfusun, insanın olmadığı bir yerde ne üretim olur ne de oradaki kültürel yapı korunabilir. Hiçbir şeyi sürdüremezsin. Çok değil 20-30 sene önceki bir nüfus bile olsaydı, o zamanki atmosfer olsaydı bile insanlar kültüründe çok daha ilerlerdi, bir şekilde yaşamını da idame ederlerdi. Yok olan bir kültürümüz var, dilimiz var, kimliğimiz var, toprağımız var. Burada hep ileriye dönük su savaşlarından bahsederler ya, artık yüzyıl sonraki bir durum da değil. Belki 20-30 sene sonra, şu an burada var olan topraklarımız elimizden gidecek. Durum bundan ibaret” dedi.
Cafer Çiçek, “Avrupa’da şu an görüştüğümüz birçok arkadaşımız var. Pişman olan bir çok insan var. Belki 10 yıl sonra burada yatırım yapacağın bir para, hayatın, gençliğin gittikten sonra o para neye yarayacak. Her şey para ya da maddiyat değil.”
Nuray ATMACA-Eyüp HANOĞLU/DERSİM
Yoruma kapalı.