PİRHA – Dersim’de dün yapılan (5 aralık cuma) “Fuhuşa, Uyuşturucuya, Çeteleşmeye Hayır!” basın açıklamasında konuşan kadınlar, son dönemde kentte ortaya çıkan olaylara ilişkin derin endişelerini dile getirdi. Son iki yılda art arda gündeme gelen çeteleşme, zorla fuhuşa sürükleme ve madde kullanımı iddialarının, Dersim’in tarihsel hafızası ve toplumsal kültürü üzerinde yarattığı tahribat dikkat çekiyor. Kadınların açıklamaları, kentte giderek büyüyen bir güvensizlik atmosferine ve toplumsal çözülme kaygısına işaret ediyor.
Dersim’de geçmişten bugüne bedeller ödenerek kurulan toplumsal dayanışma kültürünün, son dönem gelişmeleri karşısında ciddi biçimde sarsıldığı görülüyor. Açıklamaya katılan kadınlar, bu gidişata karşı toplumun daha güçlü ve örgütlü bir tepki göstermesi gerektiğini vurgulayarak, sessiz kalmanın suça zemin hazırladığına dikkat çekti.
“BU TÜR OLAYLAR KARŞISINDA AYAKLANMAMIZ LAZIM”
Yaşananları “yaralayıcı” olarak niteleyen Selda Tuncer, Dersim’in tarihsel hafızasını hatırlatarak şöyle konuştu:
“Dersim’de böyle şeyler olması açıkçası insanı üzüyor. Geçmiş döneme baktığımız zaman insanların o kadar çok bedel ve ödün verdiği bir yerde bu tarz şeylerin olması insanı yaralıyor. Çünkü çok bedeller ödendi. Tabii ki karşıyız yani bu tür şeyler olmasını istemiyoruz. Yakışmıyor memleketimize.”
Tuncer’in sözleri, geçmiş ile bugün arasındaki değer çatışmasını ortaya koyuyor; özellikle Dersim’in politik ve kültürel belleğinde “ahlaki çürüme” olarak görülen bu tür olaylara karşı kolektif bir hassasiyet bulunduğunu gösteriyor.
Toplumsal tepkinin yükselmesi gerektiğini belirten bir diğer isim Songül Tokur ise, duygularını şu sözlerle ifade etti:
“Demek istediğim Dersim’de böyle utanç verici olaylar bizi utandırdı. Gerçekten beklemediğimiz hareketler ve beklemediğimiz şeyler. Çok üzüldük. Gerçekten çok üzüldük. Bunların olmasını istemiyoruz. Kendi ülkemizde Dersimliler olarak bunu istemiyoruz. Buna karşı hayır diyoruz. Ayaklanmak diyoruz. Ayaklanıp da hayır demek istiyoruz. Ne madde istiyoruz, ne fuhuş istiyoruz memleketimizde. Hiçbirini de istemiyoruz. Dersimliler olarak biz çok utandık. Böyle bir şey olamaz yani. Biz kentimizde şimdiye kadar hiç denk gelmediğimiz şeylere denk geliyoruz. Olmaması gereken şey Dersim’de olması bizi mahvetti. Gerçekten mahvetti.”
Tokur’un ifadeleri, kent sakinlerinin “beklenmedik ve kırıcı” olarak tanımladığı bu olayların, Dersim toplumunun kendine dair algısını da sarstığını gösteriyor. Kadınların çoğunda, özellikle gençlerin ve kadınların hedef alındığına dair güçlü bir kaygı var.
“BİR KADINI BÖYLE DÜŞÜRMEK ÇOK KÖTÜ BİR ŞEY”
Olayların iki yıldır artış gösterdiğini söyleyen Gönül Demir de, yaşananları şöyle aktardı:
“Bunların yaşanması çok kötü oldu. Dersim’de yıllardır yaşıyoruz, burada böyle şeyler görmedik, duymadık da. Ama son iki yıldır bayağı kötü şeyler oluyor. Çocuklarımızın, gençlerimizin, kadınlarımızın yanı başında bu olayların yaşanması büyük bir tehlikelidir. Maalesef çok üzgünüz. Halk biraz daha duyarlı olması lazım. Biraz daha tepki göstermesi lazım. Bir kadını böyle düşürmek çok kötü bir şey.”
Demir’in sözleri, olayların münferit olmadığını; belirli bir dönemselliğe oturan, sistematikleşme riski taşıyan bir sorunla karşı karşıya olunduğunu gösteriyor. Kadınlar özellikle “duyarlılık” ve “toplumsal tepki” vurgusuyla yerel yönetimlere, ailelere ve sivil toplum örgütlerine sorumluluk çağrısında bulunuyor.
Bu açıklamalar, Dersim’de sadece bir ahlaki ya da kriminal mesele değil; toplumsal yapı, kültürel hafıza, güvenlik politikaları ve kadınların kentteki yaşam hakkı açısından da ciddi bir tartışma yürütüldüğünü ortaya koyuyor. Kadınların tepkisi, aynı zamanda kent kimliğinin korunmasına yönelik bir direniş hattı anlamına geliyor.
Dersim’de yükselen temel talep ise açık:
Kadınları, gençleri ve toplumsal güvenliği önceleyen, çeteleşmeye ve istismara karşı etkili bir mücadele yürütülmesi.
PİRHA/DERSİM
Yoruma kapalı.