PİRHA – 1946’da Dersim Mazgirt Yazeli köyünden doğup yarıcılık ve marabalık yaparak geçinen ancak ağalar ile sorun yaşadıktan sonra 1975’te Kocaeli’ye taşınarak inşaat işçisi olarak çalışan Faik Küçük, “Köydeyken toprak ağası vardı burada da makine ağası var; hayatımızda değişen bir şey yok” dedi.
Haberin Videosu
1946’da Dersim Mazgirt Yazeli köyünden doğan ve inşaat işçisi olarak çalışan Faik küçük, 8 yaşında eski ismi Peri olan Akpazar Bölgesine yerleşerek ağalara yarıcılık ve marabalık yaparak geçiniyormuş. Ancak bir sonbahar günü ağanın biri gelip ‘Senin aldığın tohumdan dolayı tavuklarımızın yemi çıkmıyor’ demesi üzerine o gün hemen kendinize yeni bir yarıcı bulun diyerek işten ayrılmış ve 1975’te Kocaeli’ye taşınmış. Faik Küçük, inşaatta çalışarak 8 çocuğu ve annesi, babası dahil toplam 12 kişiye bakmış.
“KÖYDE EZİLİYORSUN ŞEHİRDE SÖMÜRÜLÜYORSUN”
Eskiden köylerde toprak ağalarının, şehirlerde ise makine ağalarının olduğunu belirten Küçük, “Köyden kente göç etmem hayatımda bir değişikliğe yol açmadı. 8 çocuğum ve annem babam dahil toplam 12 kişiye bakıyordum. Yoksul halk için köy ve şehir hayatı aynıdır. Çünkü köyde eziliyorsun şehirde sömürülüyorsun” dedi.
“KİMLİĞİMİZDEN DOLAYI TÜM KAPILAR YÜZÜMÜZE KAPATILIYORDU”
Küçük, “Şehir hayatı boyunca baskıdan başka bir şey öğrenmedim. Memlekette iken 60 darbesini yaşadım. Şehire taşındıktan sonra 12 Mart ve 12 Eylül’ü yaşadım. Bu baskılar ve zulümler altında yaşayan bir insanın psikolojisi ne olur? Bir devlet dairesine 80’ler ve sonrası iş başvurusuna gittiğimiz zaman önce kimliğimize bakılıyor sonra da şu an personele ihtiyacımız yok deniliyordu. Kimliğimizden dolayı tüm kapılar yüzümüze kapatılıyordu” şeklinde konuştu.
“İNŞAATLARDA AMELELİK YAPARAK GEÇİNİYORDUM”
1975’te Koceli’ne geldikten sonra inşaatlarda amelelik yaparak geçindiğini vurgulayan Küçük, çevremdeki insanlar ve ustalar ile tanışarak onlar aracılığı ile iş yapmaya çalıştım. Ustalar da işçileri para kazanmak için eziyorlardı. Çünkü onlar da taşeron olarak çalışıyorlardı ve ne kadar çok çalıştırırlarsa o kadar çok kazanıyorlardı ifadelerini kullandı.
“18 AY AİLEMİ GÖREMEDİM”
Faik Küçük, “12 Eylül’de her yer kapanmıştı. Bir vatandaşın yardımı ile yurtdışına, Libya’ya gittim. Türkiye’ye yasaklı olduğum ve oturum iznim olmadığı için 18 ay ailemi göremedim. Bir bayram ayı Libya’da fırınlar kapalı olduğu için önceden biriktirdiğim ekmek kırıntılarını keserle kesip yoğurt ve çorbaya koyarak karnımı doyuruyordum. Çünkü orada sadece kus kus ve makarna yapıp yiyorlardı” dedi.
“GİTTİĞİN HER YERDE İŞÇİSİN”
Yaşadığı evi 1983 yılında bin 500 liraya aldığını ve 83 yılından bu yana burada oturduğunu belirten Küçük şöyle devam etti:
“Memleketimizden buralara geldiğimizden beridir buralara alışmadık, alışamayızda. Çünkü kendi doğup büyüdüğün yer ile başka bir yeri mukayese edemezsin. Gittiğin her yerde işçisin. Sendika ile uğraştım kapıyı gösterdiler. Derneklerde oldum hapise gönderdiler. Mücadele verecek bir şey bırakmıyorlardı. Her zaman elimiz kolumuz bağlı öylece kalıyorduk.”
“CEM YAPTIĞIMIZ İÇİN POLİS DERNEĞİ BASTI”
Faik Küçük, “6 ay boyunca Pir Sultan Abdal Kültür Derneği açmak için uğraştık. Ancak izin vermediler. Biz de gençlerin esrar, eroin, ve bonzai gibi madde kullanımını önlemek ve gençleri bu kötü ortamdan kurtarmak için Çenedağ Mahellesi Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ni açtık. Bu dernek ile çok genci kurtardık ve yardım ettik. Bir gün Çenedağ Mahallesi Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği’nde cem yaptık. Ancak o gün cem yaptığımız için polis derneği basarak burası bir dernek burada cem yapamazsınız diyerek hepimizi toplayarak karakola götürdüler. Bugün varoş ve yoksul mahallelerde gençlik ve çocuklar bilinçlenmesin diye esrar ve eroin, devlet eli ile yaygınlaştırılıyor. Amaç gençliğin geri kalması ve hiçbir şeyin farkına varmamasını sağlamak. Birçok genci bağımlı hale getirip kurye yaparak ölümüne yol açıyorlar” diye konuştu.
“PADİŞAHLIĞIN VE KRALLIĞIN GERİ GELDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM”
Geçmiş ile bugünü kıyasladığında ülkenin geleceğinin daha karanlık bir durumda olduğunu belirten Küçük şunları kaydetti:
“Bugün yaşadığımız mevcut durum 12 Eylül döneminden daha tehlikeli bir dönem. 12 Eylül’de darbe asker eli ile yapıldı. Ancak bu darbenin oluşum şeklini ve kimlerin yaptığını iyi kötü tahmin ediyorduk. Ancak bugün yapılan ise sivil bir darbedir. Hiçbir ülkede 80 milyon insanın bir kişinin ağzına baktığı görülmemiştir. Ve halen sözüm ona ülkede demokrasi, adalet, özgürlük ve anayasa var diyorlar. Bugüne kadarda mevcut iktidar kadar yasaları çiğneyen bir iktidar görmedim. Ve eski padişahlığın krallığın geri geldiğini görüyor ve düşünüyorum. Çünkü aydını, yazarı, çizeri içeri alıyorlar ve demokrasiden bahsediyorlar. Hangi demokrasiden bahsettiklerini ben anlayamadım.”
“BACA VE 30 YAŞ ARABA EGZOZU DUMANINDAN BIKTIM”
Küçük, doğup büyüdüğü memleketine geri dönmeyi de düşünüyor:
“Bugün yaşadığım bu şehirde memnun değilim. Tekrar doğup büyüdüğüm memlekete geri dönmeyi düşünüyorum. Türkiye benim memleketim ancak bugün yaşadığım bu şehirde baca dumanlarından, 30 yaş arabalarının egzoz dumanlarından bıktım. Marketlerden aldığımız sebze ve meyvelerin hormonlu olduğunu görüyor ve biliyorum. Bahçemde ektiğim sebze ve meyve satın aldığım meyve sebzeden daha çok emek alıyor. Ancak en azından ektiğim sebzenin ve meyvenin hormonsuz olduğunu biliyorum ve kendi bahçemde koparıp yiyorum. Amacım kendim yetiştirip kendim yiyeyim.”
“CEM YAPARKEN KAPIYA BEKÇİ KOYARDIK”
Alevilik inancına yönelik yıllardan beridir baskının olduğunu belirten Faik küçük son olarak şunları kaydetti:
“Gençliğimizde cem yaparken mecburen kapıya nöbetçi koyuyorduk. Çünkü hem yasaktı hem de baskılardan dolayı korkuyorduk. O dönemler hiçbir yerde biz Aleviyiz diyemiyorduk. Alevilere yıllarca mum söndü iftirası atıldı. Bugünkü Cumhurbaşkanımız başbakan iken ‘Cemevlerinin cümbüş evleri olduğunu’ söyledi. Bu da tamamen bir baskıdır. Daha sonrada kalkıp Alevilik Ali’yi sevmek ise en iyi Alevi benim diyor. Bir ülkede bir insan kendi hür iradesi ile kendi düşüncesini söyleyemiyor, inancını yaşayamıyorsa buna demokrasi diyemeyiz.”
İsmet SEFER/KOCAELİ
Yoruma kapalı.