PİRHA- Gazeteciler Semra Turan, Hüseyin Yaşar Sezgin ve Ali Haydar Gözlü, Dersim’de gazeteciliği, baskıları ve seçim atmosferini anlattılar.
“Gazetecilik benim çocukluk hayalimdi” diyen Mezopotamya Ajansı’nda çalışan Semra Turan lisenin ardından gazeteciliği işin içine girerek öğrenmiş. Ankara’da başladığı gazeteciliği bölgenin çeşitli yerlerinde icra ettikten sonra şimdi de bir buçuk yıldır Dersim’de sürdüren Turan, “İlk etapta her şeye o kadar uzaktım ki nasıl yapacağımı bilmiyordum ama bir yandan da hayalim olan mesleği başarıya ulaştırmak istiyordum. O inanç ve o kararlılık beni daha çok böyle güçlendirdi ve bu noktaya kadar getirdi” diyor.
Mesleki açıdan yaşanan zorlukları bilerek bu işe başlayan Turan, bölgede ise bunu daha da yoğun olarak hissetmiş.
“Bölgede gazetecilik yapmak demek aslında gözaltı, tutuklama ve onlarca soruşturmaya tabii tutulmaktır” diyen Gazeteci Turan bu röportajı yapmadan birkaç gün önce gözaltına alınıp bırakıldı. Röportajı yaptıktan kısa bir süre sonra da yeniden gözaltına alınarak Ankara’ya götürüldü.
Kısa bir süre sonra yeniden bırakılarak Dersim’e dönen Gazeteci Turan’ın bu yaşadıkları sözlerinin doğruluğunu da o kadar ispatlıyor.
“YAPTIĞIMIZ GAZETECİLİKTİR”
Bu gözaltılar ile gazetecilere gözdağı verip sindirmeye çalıştıklarını vurgulayan Turan sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Daha önce de Bingöl’de gözaltına alınmıştım. Şimdi de Dersim’de alındım. Gözaltına alınma gerekçem ise yaptığım, takip ettiğim haberler ve televizyonlara yapmış olduğum bağlantılar. Beni gözaltına aldınız. Tutuklayabilirsiniz. Çok birşey değişmeyecek. Mezopotamya ajansı benim yerime başka bir muhabir gönderecek ve burada benim yaptığım haberlerin aynısını bir başka muhabir arkadaşım yapacak. Değişen tek şey kişiler ve isimler olacak ve bu döngü devam edecek. Yaptığımız gazeteciliktir.”
“KAYYUMUN GİTMESİ YÖNÜNDE HALK ÇOK KARARLI”
Bölgenin her yerinde olduğu gibi Dersim’de de zorluk yaşadıklarını söyleyen Turan, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“İnsanlar bölgede söz söylemekten çekiniyorlar. Röportaj vermek istemiyorlar. Toplumun gazetecilerden korktuğu bir dönemden geçiyoruz. Aslında bu da meslek anlamında bizim ne kadar kötü bir noktada olduğumuzu gösteriyor. Biz haber kaynaklarımızda halkla bütünleşemiyoruz.”
Seçimlerde Dersim’den izlenimlerini de aktaran Turan, “Dersim’de seçim havasını çok gözlemleyemiyorum. Çünkü sakin bir kent. Ama şöyle birebir tartışmalarda bizimle konuşuyorlar. Bölge illerindeki belediyelerin tümüne kayyum atandı. Halk en çok da kayyumlardan rahatsız. Kayyumun gitmesi yönünde halk çok kararlı. Dersim politik bir kent bugün seçim olmasaydı başka bir gündem olmuş olsaydı her yönüyle tartışan konuşan olması gerekenleri gündemine almış durumda.”
“KADIN GAZETECİLER İÇİN DERSİM EN GÜZEL BÖLGE”
Turan, tüm bu baskılara karşı Dersim’de gazetecilik yapmanın ayrı bir yeri olduğunu düşünüyor:
“Hiçbir yerde rahat olmadığım kadar Dersim’de rahatım. Kadın gazetecilerin bence en rahat bir şekilde mesleğini icra edebileceği bir bölge olarak görüyorum ve sanırım bu baskılar farklı anlamda yaşadığım zorluklarda bundan aldığım güçle kendimi motive ediyorum.”
“ALEVİLERİN SESİ OLMAYA ÇALIŞIYORUM”
Alevilerin yoğun olarak yaşadığı bu coğrafyada çalışıyor olması da kendisini oldukça mutlu ediyor:
“Evet Sünniyim. Alevilerin merkezi olan bir kent ve burada Alevilerin sesi olmaya çalışıyorum bir anlamda. Bu konuda çok eksikliklerim vardı ama Alevi gazeteci arkadaşlarımdan almış olduğum destekle aştım bunları. Dersim’in bana katmış olduğu bende güzel olarak kalan doğasıyla çok duygusal bir bağ gelişti. Burada gazetecilik mesleğini icra etmesem bile burada yaşamak isterim. Onun dışında Alevi inancı tanıdım, beni çok çok güzel yere taşıdı, beni etkiledi. O nedenle her gazetecinin gelip burada bu mesleği yapması gerektiğini düşünüyorum.”
GAZETECİ YAŞAR: SAVAŞ AY İDOLÜMDÜ
Hüseyin Yaşar Sezgin de gazeteciliğe Dersim’de başlamış. Kendisi de Dersimli olan ailesi zorunlu göçler nedeniyle Erzincan’a göç etmiş.
İzmir’de uzun yıllar yaşayan Yaşar, Isparta’da üniversitede okurken gazeteci olmaya karar vermiş.
“Çocukluk hayalim değildi gazeteci olmak. Daha sonra ülkenin ve bölgenin durumunu düşününce gazetecilik baktığımız zaman bir mücadele biçimidir. Bu mücadele biçimine kendimi soktum gazeteci olmayı üniversitede direk hedefime koydum. Üniversitede sordular ‘hedefiniz nedir? ‘ Benim aklımdan geçen tek bir şey vardı. ‘Savaş Ay benim idolüm’ dedim . Ondan sonra o hedeften hiç vazgeçmedim.
İstanbul’da staj gördükten kısa bir süre sonra Dersim’de Pir Haber Ajansı muhabiri olarak çalışmaya başladım.”
Alevilerin yaşamını, sorunlarını, kültürlerini yansıtmaya çalışan Yaşar, “Pir Haber Ajansı’nda çalışma nedenlerimden en büyüğü Alevi kurumu olmasıdır. Çünkü yolumuzu, itikatımızı, erkanımızı bir şekilde basın yoluyla devam ettirmek halka tanıtmak istiyorum. Bunların temelinde bu ajansın amacı olduğu için bu benim ilgimi çekti.” diyor.
“GAZETECİLİK BENİM İÇİN DERSİM’DE BAŞLADI”
Dersim’e geldiğinde bir anda o zorlukların içine atıldığında gazeteciliğe başladığını hisseden Yaşar sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Gazetecilik sadace meslek olarak değil Dersim’in doğasıyla insanıyla yoluyla erkanıyla her şeyiyle bütünleşerek bir yaşam biçimi oldu. Baktığım zaman Dersim halkının gazetecilere yaklaşımına, hep bir çekingenlik vardır. Ama Alevi ajansında çalışıyor olmak benim için halka yaklaşma noktasında bir artı idi. Aleviliğin serçeşmesi Dersim’dir. Anadilimi öğrenemedim. Bunun olumsuz etkisi da oldu. Ama inanç ve kültür bir anda onun bile önüne geçiyor. Çünkü ben inancımı bilip insanlara yansıttığımda insanlar bana sormuyor.”
Dersim’deki bir buçuk yıllık deneyimi aktaran Yaşar, dil ve inanç üzerindeki asimilasyonun yoğun olduğunu söyleyerek, “Dersim’de özellikle dil ve inanç asimilasyonunun nedeni devletin buradaki baskıcı politikaları. Bu politikalar cemevlerinde ve üniversitedeki Alevilik enstitüsü ile devam ediyor. Buraya atanan kayyum da bu asimilasyon politikalarını aynen uyguluyor.” diyor.
“DERSİM’DE ASİMİLASYON HER ANLAMDA SÜRÜYOR”
Bu anlamda asimilasyon süreçlerini haberleştiren gazetecilere yönelikte baskıların da olduğunu söyleyen Yaşar, şunları kaydediyor:
“Muhalif basın çok az. Muhalif gazetecilerle birlikte o saldırıya karşı bir şekilde mücadele ediyoruz. Bunları haberleştirdiğinde ise hem ülkede hem de bölgede gazeteciler gözaltına alınıyor. Ovacık ilçesinde geçtiğimiz ay tutulan hızır ceminde polislerin ceme silahla girdiğini gördük. Yolumuza erkanımıza göre birşey değildi ve bizim için haber değeri taşıyordu. Yaptığımız bu haberden sonra yetkili birileri arayarak ‘neden yaptığımızı’ sorgulamıştı. Bu tür haberleri yaparken korku değil ama yarın neyle karşılaşacağımızı bilmeden çalışıyoruz.”
Cemevlerinin devletin tekelinde olduğunu söyleyen Yaşar, “Yezid’in sofrasında oturucağımız yerler oldu cemevleri. Geldiğimden beri bunları görüp yazdığımız için yeri gelince cemevine almayacaklar bizi.” diyor.
Yaşar, bu baskıların kendisine güç verdiğini mesleğe daha çok bağlanmasına neden olduğunu düşünüyor: “Baskı varsa doğru iş yapıyorsundur.”
İki seçim döneminde Dersim’de gazetecilik yapan Yaşar, 31 Mart yerel seçimlerinden izlenimlerini şöyle aktarıyor:
“Dersim halkı umudunu az da olsa yitirmiş durumda. Dersim’de 2016’da atanan kayyum ile halkın iradesi gasba uğradı. Halk bıkmış durumda.”
Özellikle Dersim Devrim Güç Birliği’nin seçim çalışmalarının çeşitli engellemelere uğradığını söyleyen Yaşar, halkın da bu güç birliğinin etkinliklerine katılırken tedirginlik ve baskı hissettiklerine dikkat çekiyor. Yaşar, “Dersim’de normal bir politika uygulanmıyor.” diyor.
GÖZLÜ: ÇALIŞANLAR EKONOMİK ZORLUK YAŞIYOR
16 yıldır gazetecilik yapan Ali Haydar Gözlü ilk işe İstanbul’da başlamış. 1 yıl sonra Dersim’e gelip burada yerel bir gazete olan Dersim Haber’de başlayan Gözlü, ayrıca Rudav’da hem sunuculuk hem de kameramanlık yapıyor.
Gözlü, “Haber kaynaklarına ulaşmak operasyon bölgesine gitmek birçok tehlikeyi de beraberinde getiriyor. Her ne kadar Dersim’de çatışmaların olumsuzlukların olduğu bir bölgede bu işi yapmak zor olsa da yine de bu işi seviyorum. Gazetecilik bir meslek değil yaşam biçimidir” diyor.
Gözlü, ‘Dersim’deki basın özgür mü?’ sorusuna, ‘Günlük gazetelerin hepsi resmi ilan pastasından pay aldıkları için bu gazetelerin bağımsızlığını korumaları zor bir durum’ şeklinde cevap veriyor. Gazetelerin ilanlarının kesileceği kaygısını yaşadığını belirten Gözlü, kaygıyla yayın hayatını sürdüren gazetelerde çalışan muhabir ve yazı işleri müdürlerinin aldıkları ücretlerin yetersiz olduğunu belirtiyor. Gazete sahiplerinin kaygıyla, gazete çalışanlarının ise ekonomik zorlukla yaşamını sürdürmeye çalıştığını dile getiren Gözlü, basının zor durumda olmasını, “Siyasal iktidarın medyayı ekonomik anlamda kıskaca alması ve kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmesi” olarak nitelendiriyor.
“GAZETELER DEVLETE BAĞIMLI”
Siyasal iktidarın yaygın medya gibi yerel medyayı da kuşatma altına aldığını ifade eden Gözlü, “Medya sektörünün elindeki gücü siyasal iktidarın hizmetine sunarak bundan ekonomik çıkar elde etme çabası, bağımsız gazetecilik anlayışına da darbe vurmuştur” dedi.
Gazetelerin ekonomik anlamda devlete bağımlı olmasının sorun teşkil ettiği ifade eden Gözlü, “Bir gazete varlık sebebinin büyük bölümünü devletten elde ettiği gelir ile sağlıyorsa orada bırakın bağımsız gazeteciliği, gazetecilik yapıldığından dahi söz edemezsiniz.” diyor.
Kendisinin gazetecilik icra etme kaygısı ile çalıştığı kurumun kaygılarının aynı olmadığını belirten Gözlü, gazetecinin haber işlerken kendilerine oto sansür uyguladığını anlatıyor.
31 Mart yerel seçimlerine ilişkin konuşan Gözlü, Dersim’de halkın önceki dönemlerdeki gibi tercihlerini belli etmediği gibi dengeli de davranmaya çalıştıklarını söylüyor. Gözlü, “Çok farklı bir seçim atmosferine girdik. Sol değerler taşıyan iki partinin aday olarak girmesi ve halkın bu iki parti arasında tercih yapması. İlk defa seçmen kitlesi tercih yapmak zorlandığını düşünüyorum” ifadelerini kullanıyor.
Sevim KAHRAMAN/DERSİM
Yoruma kapalı.