PİRHA- İHD Dersim Şubesi, İHD’nin tüm şube ve temsilcilikleriyle eşzamanlı olarak barış nöbeti gerçekleştirdi. Yapılan basın açıklamasında, çoğulcu toplum yapısı yok sayılarak, ayrımcılıktan beslenen resmî ideoloji temelinde tekçi bir devlet inşa edildiği ve farklı etnik ve dini grupların dışlandığı vurgulandı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Dersim Şubesi, İHD’nin tüm şube ve temsilcilikleriyle her ay eşzamanlı olarak yapılan barış nöbeti gerçekleştirdi. Barış nöbetinin bu ayki konusu olan ayrımcılık uygulamalarına dikkat çekmek için bir basın açıklaması yapıldı.
İHD Dersim Şube Başkanı Gürbüz Solmaz’ın Barış Nöbeti hakkında kısa bilgilendirmesinden sonra, İHD Dersim Şube yöneticilerinden Gönül Sonbahar basın açıklamasını okudu.
“ÇOĞULCU YAPI YOK SAYILARAK TEKÇİ BİR DEVLET İNŞA EDİLDİ”
Cumhuriyetin kuruluşu ile yaşadığımız coğrafyanın çoğulcu toplum yapısı yok sayılarak tek ulus, tek devlet, tek din ve tek dil anlayışına dayalı, ayrımcılıktan beslenen resmî ideoloji temelinde bir devlet inşa edildiğini belirten Sonbahar, bu inşa sürecinde Türklük, Sünni Müslümanlık ve Türk dilinin, ‘üst kültür ve asıl kimlik’ olarak bu coğrafyada yaşayan herkese dayatılarak farklı etnik ve dini grupların dışlandığını vurguladı.
Basın açıklamasında şu konulara dikkat çekildi:
“Bizzat devlet tarafından “Sevk ve İskan (Tehcir) Kanunu (Ermeni Tehcir Kanunu), ‘Şark Islahat Planları’ Mübadele Kanunları, Umumi Müfettişlikler gibi uygulamalarla Ermeniler, Kürtler, Rumlar, Aleviler çok boyutlu sistematik bir asimilasyonla eritilip yok edilmeye çalışılmıştır.
“GAYRİMÜSLİMLER KİMLİKLERİNİ GİZLEMEYE ZORLANMIŞTIR”
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan gayrimüslim gruplar, cumhuriyetin kurulduğu tarihten bu yana uygulanan ayrımcı politikalar sonucunda göçertilmeye veya kimliklerini gizlemeye zorlanmışlardır. Dil ve kültürel değerlerini her türlü baskıya rağmen koruyan Kürt halkı ise yüz yıldır hak ve özgürlüklerinin yasal güvence altına alınması için mücadele yürütmektedirler. Kürt Meselesi, bu yönüyle yüz yıllık Cumhuriyetin halen çözüm bulamadığı temel sorunlardan birisi olma güncelliğini korumaktadır.
1915 soykırımı ile yüzleşme ve yarattığı travmaların giderilmesi için çalışma yürüten Hrant Dink ve Kürt meselesinin savaş dışı yollarla çözümünü savunan Tahir Elçi, bu fikirleri nedeniyle önce hedef gösterilmiş akabinde de siyasi suikastlarla katledilmişlerdir. Yine birçok aydın, akademisyen, hak savunucusu ve gazeteci sırf resmi ideolojinin yarattığı mağduriyetleri dile getirmeleri nedeniyle siyasallaşan yargı eli ile ağır cezalara çarptırılmıştır.
“AYRIMCI POLİTİKALARIN NEDENİ İKTİDAR VE MUHALEFETTE AYNI AKLIN VAROLMASIDIR”
Bu ayrımcı politikaların bu denli uzun soluklu uygulanmasının nedenlerinden birisi de iktidar ve muhalefette aynı ret, inkar, asimilasyon ve tekçiliğe dayalı aynı siyasi aklın var olmasıdır. Bu politik var oluş hali, bu topraklarda yaşayan halkların ihtiyaç duyduğu toplumsal barışı, adil bir gelir dağılımını, işsizliği, kadın cinayetlerini, basın özgürlüğünü, mülteci sığınmacı haklarını, LGBTİ+ haklarını, çevre haklarını, inanç özgürlüğünü konuşma tartışma ve dönüşüm sağlamanın önündeki en büyük engeldir.
Irkçı milliyetçilik, kadınlara yönelik erkek egemen dil, Kürtlere, Alevilere, farklı inançlara, LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemi, anti-semitizim gibi ayrıştırıcı ve ötekileştirici söylemler muktedirler tarafından basın yayın önünde fütursuzca dile getirilmektedir. Yönetenlerin bu söylemleri kısa sürede etkiledikleri sosyal grupları harekete geçirmekte ve hedef gösterilen gruplar hem bireysel hem de toplumsal linçe maruz kalmaktadırlar. Son olarak İstanbul’da Santa Maria Kilisesi çok sayıda kişinin dini ayin için kilisede olduğu saatte silahla taranmış ve 1 yurttaş yaşamını yitirmiştir. Yine yıl dönümüne yaklaştığımız 6 Şubat depremi sonrasında sığınmacılara yönelik gerçekleşen ayrımcı dil nedeniyle birçok kentte sığınmacılara yönelik saldırılar meydana geldiği gibi deprem akabinde yapılan yardım faaliyetlerinde sığınmacıların mahrum bırakılmıştır.”
PİRHA/DERSİM
Yoruma kapalı.