PİRHA: Dersim Gazetesi’nin Kasım/Aralık 2018 tarihli 80. Sayısı ‘HAKİKAT BİZİZ HAKLI OLAN DA BİZİZ’ manşetiyle çıktı. Seyit Rıza ve arkadaşlarının idamının 81. yıl dönümüne denk gelen sayıda Seyit Rıza ve arkadaşları saygıyla anılıyor. Çok sayıda araştırmacı ve yazarın imzasını taşıyan bu sayıda Dersim 38 ve idamların yanı sıra birçok konu işleniyor.
Dersim Gazetesi’nin Kasım/Aralık 2018 tarihli 80. Sayısı Seyit Rıza, Resik Uşen, Hesenê İvraime Qıji, Uşenê Seydi, Aliye Mirzê Sili, Hesen Ağa, Fındık Ağa’nın bundan 81 yıl önce Elazığ Buğday Meydanında idam edilişlerinin yıl dönümüne denk getirilecek şekilde “HAKİKAT BİZİZ HAKLI OLAN DA BİZİZ” manşetiyle çıktı.
“DİLLERİNİ BİLMEDİKLERİ BİR MAHKEMEDE DERSİM ADINA YARGILANDILAR”
Seyit Rıza, Resik Uşen, Hesenê İvraime Qıji, Uşenê Seydi, Aliye Mirzê Sili, Hesen Ağa, Fındık Ağa’yı idamlarının 81. Yılında saygıyla anıyoruz ifadeleriyle başlayan tanıtım yazısı şöyle:
4 Mayıs 1937’de bakanlar kurulu kararıyla Dersim’de başlatılan askeri hareket devamında bir çoğu davet üzerine çağrılarak hapis edilen Dersim ileri gelenleri idam ve müebbetle cezalandırıldılar. 1937 Eylül ayı sonlarında görülmeye başlanılan dava yetmiş iki sanıktan oluşuyordu.Türk yargı sistemine “Dersim Davası” olarak geçen bu tarihi yargılamanın sanıkları önemli oranda yaşlı ve Cumhuriyet kanunlarından bi haber insanlardı.
“Tunceli Kanunu” çerçevesinde yapılan yargılamada sanıkların avukat tutma, savunma yapma ve üst mahkemeye itiraz hakları da yoktu. Dillerini bilmedikleri bir mahkemede Dersim adına yargılanıyorlardı. Savcı Hatemi Semihi hazırladığı iddianamede hükmünü zaten vermişti. Ne diyor Savcı Hatemi bu dava Tuncelinin Dersim’e açtığı tarihi bir davadır. Yani yetmiş iki sanık, “işledikleri suçlardan” ziyade tarihsel bir kin ve intikamla karşı karşıyaydılar. Savcı iddianamesini şu sözlerle perçinliyordu. “Dersim eşkıyalık ve çapul, Tunceli medeniyete açılan kapı demektir. Dersim mağara ve derebeyi, Tunceli feodal gericiliğin pençesinden kurtulmak demektir.”
“HÜKMÜ ÖNCEDEN VERİLMİŞ BİR DAVAYDI”
İdam kararının yargılama aşamasından çok önce verildiğine işaret edilirken mezarların yerinin hala bilinmemesinin altı da çizilerek şöyle denildi.
“Düşman hukukuyla hazırlanan iddianame ile sürdürülen bu davanın baştan itibaren hükmü verilmiş bir dava olduğu aşikârdır. Sonuç itibarıyla bu dava iki ay gibi kısa bir sürede sonuçlanır ve yedisi idam geri kalanların çoğu müebbet hapse mahkûm edilerek çeşitli ceza evlerine nakledilirler. Serbest bırakılan birkaç kişinin dışında bu insanların hiç biri geri dönemez ve mezar yerleri hala belirsizdir.”
81. SAYIDA YER ALAN YAZARLAR VE KONU BAŞLIKLARI İSE ŞÖYLE
Daimi DOĞAN: “DAVUT SULARΔ
Ferhat TUNÇ: “Seyit Rıza’dan öğrendiğimiz gibi vedalaşacağız”
Gülseren YOLERİ: “Ohal’den, herhal’e insan hakları”
Esra ÇİTÇİ: “Hayat güzel olsun diye kendini feda edenler”
Selman YEŞİLGÖZ: “İstanbul Demokratik Kitle Örgütleri Platformu, Bir tanıklığın 24. yılı”
Mehmet Celal BAYKARA: “Üniterizim birleşmenin değil, ayrışmanın unsuru”
Hıdır IŞIK: “Dağılan Nar’a Rivayaetler”
Haydar OĞUR: “Yita Kırmanciya”
Doğan MUNZUROĞLU: “Turna”
Hasan Ali KILIÇ: Hıdır ÇİÇEK’LE Röportaj “CİVE KEJΔ
Hüseyin OZAN: “SERVERÊ DÎYANETÎ ŞÎ DERSÎM”
İbrahim KARAKAYA: “Dersim…. KISSADAN HiSSELER”
Can KASAPOĞLU: “Aleci(ci)lik ve Tunceli(ci)lik kol kola”
Hüseyin DENİZ: “Dersim’de ‘üçüncü mevsim’”
Hasan SAĞLAM: “Venge diaspora”
Ergin DOĞRU: “Ben yerine biz diyen çocuklar”
Vehbi TİMUROĞLU: “Mahali seçimler”
Pakrat ESTUKYAN: “Helikopterle işim bitti”
Özgün E. BULUT: “Bir ezgi gibi yüreklere düşen kitaplar”
Ali BARAN: “Dersimli halk ozanı NEBOĞLU”
Ayrıca arka kapağında 38 katliam yerlerinden dere laç fotoğrafı da yer almakta.
Yoruma kapalı.