PİRHA-Dersim Emek ve Demokrasi Platformu, bir haftadır süren protestolara ilişkin açıklama yaparak, “Toplumun tüm kesimlerini bu baskıcı ve hukuksuz düzene karşı ses çıkarmaya, birlikte mücadeleyi yükseltmeye davet ediyoruz” çağrısında bulundu.
Dersim Emek ve Demokrasi Platformu, Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayan protestolardan sonra gözaltı, tutuklama, medya ve demokratik kitle örgütlerine yönelik baskılara ilişkin Yeraltı Çarşısı üstünde basın açıklaması yaptı. Açıklamayı platform adına DEM Parti Dersim İl Eş Başkanı Özcan Ateş okudu. Açıklamada, ‘Baskılar, gözaltılar, tutuklamalar bizi yıldıramaz’ pankartı açıldı. Açıklamaya Dersim’deki siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri, gazeteciler, işten atılan işçiler ve çok sayıda yurttaş katıldı.
“HALKIN BARIŞÇIL TEPKİLERİ ORANTISIZ ŞİDDETLE BASTIRILMAYA ÇALIŞILMAKTADIR”
Hukuksuzlukların her geçen gün daha da derinleştiğini belirten Özcan Ateş, “Temel hak ve özgürlükler hiçe sayılırken, otoriter tek adam yönetimi baskı politikalarını genişletiyor. Düşünce ve ifade özgürlüğünden sendikal faaliyetlere, basın özgürlüğünden inanç özgürlüğüne kadar tüm demokratik alanlarda ağır ihlaller yaşanıyor. Ülkenin dört bir yanında halkın demokratik ve barışçıl yöntemlerle dile getirdiği meşru tepkiler, iktidarın talimatlarını harfiyen uygulayan güvenlik güçlerinin orantısız şiddetiyle bastırılmaya çalışılmaktadır. Toplumun her kesiminden yurttaşların katıldığı protestolarda insanlar sokak ortasında acımasızca darp edilmekte, işkenceye varan uygulamalara maruz bırakılmaktadır. Gözaltına alınanlar ise hem fiziksel işkenceye hem de taciz ve kötü muameleye uğramaktadır. Halkın haber alma hakkını savunan basın emekçileri ile demokratik talepleri dile getiren siyasetçiler ise sistemli biçimde hedef gösterilerek susturulmak istenmektedir. Bu tablo, yalnızca hukukun değil, insan onurunun da ayaklar altına alındığını göstermektedir” dedi.
“KARARLI BİR DURUŞLA BU KARANLIĞI DAĞITABİLİRİZ”
AKP ve MHP ittifakının, Türkiye’yi her geçen gün daha derin bir karanlığa sürüklediğini vurgulayan Ateş, “Uluslararası demokrasi, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve hukuk devleti endekslerinde Türkiye’nin en alt sıralarda yer alması, gelinen vahim durumu doğrulamaktadır. Muhalif habercilik yapmak, sosyal medyada görüş belirtmek veya barışçıl eylemlere katılmak dahi suç kapsamına alınmakta; gazeteciler tutuklanmakta, akademisyenler susturulmakta ve bağımsız yargı tamamen ortadan kaldırılmaktadır. Böylece Türkiye, bir hukuk devletinden hızla uzaklaşarak keyfi yönetimin ve baskıcı rejimin kurumsallaştığı bir yapıya bürünmektedir. Son olarak, toplumun tüm kesimlerini bu baskıcı ve hukuksuz düzene karşı ses çıkarmaya, birlikte mücadeleyi yükseltmeye davet ediyoruz. Çünkü susarak otoriter rejimler gerilemez; ancak dayanışmayla, ortak mücadeleyle ve kararlı bir duruşla bu karanlığı dağıtabiliriz” diye konuştu.
“BASKI VE CEZALANDIRMA POLİTİKALARINA SON VERİLMELİ”
Ateş, Dersim Emek ve Demokrasi Platformu olarak taleplerini ise şu şekilde sıraladı:
“-Kayyumlar gayrimeşrudur; işten çıkarılan emekçiler derhal görevlerine iade edilmelidir.
-Halkın belediyesine ait gayrimenkullerin satışı derhal durdurulmalıdır.
-Alevi öğrencilere yönelik zorunlu iftar dayatması gibi inanç özgürlüğüne yönelik müdahalelere son verilmelidir.
-Barışçıl basın açıklamalarını hukuksuzca takip eden ve katılımcıları cep telefonlarıyla kayıt altına alan emniyet uygulamaları durdurulmalıdır.
-İstanbul Barosu’na yönelik kayyum uygulaması derhal geri çekilmeli, meslek örgütlerinin bağımsızlığına saygı gösterilmelidir.
-RTÜK’ün muhalif medyaya yönelik sansür, baskı ve cezalandırma politikalarına son verilmeli, basın emekçilerine yönelik şiddet ve gözaltılar sona erdirilmelidir.
-Eğitim Sen MYK üyelerine yönelik ev hapsi ve imza cezaları iptal edilmeli, anayasal sendikal haklara yönelik saldırılar derhal durdurulmalıdır.”
“GAZETECİLİK SUÇ DEĞİLDİR”
Dersim Emek ve Demokrasi Platformu’nun açıklamasının ardından gazetecilere ve televizyon kanallarına yönelik baskılara ilişkin gazeteciler adına yapılan açıklamayı Hüseyin Yaşar Sezgin okudu.
Halkın anayasal hakkı olan protesto gösterilerine yönelik baskıların giderek arttığını söyleyen Hüseyin Yaşar Sezgin, şunları ifade etti:
“Bu baskılar yalnızca protestolara katılan halka değil, aynı zamanda halka gerçekleri aktarmaya çalışan gazetecilere de yönelmiştir. Gazeteciler sahada görevlerini yaparken polis şiddetine maruz kalmış, darp edilmiş, gözaltına alınmış ve onlarcası hukuksuz bir şekilde tutuklanmıştır. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), sansür uygulayarak ve para cezaları vererek medyayı susturmaya çalışmaktadır. Birçok gazete, ajans ve haber sitesine erişim engeli getirilirken, sosyal medya üzerindeki hesaplar hukuksuz bir şekilde kapatılmaktadır. Bu uygulamalar, halkın doğru bilgiye ulaşmasını engellemek, tek sesli bir medya düzeni oluşturmak ve kamuoyunu susturmak için yapılan açık bir sansürdür. Ancak hiçbir baskı, hiçbir yasak, gerçeği gizleyemez. Bizler, basın emekçileri olarak, hukuksuz gözaltıların, tutuklamaların ve sansür uygulamalarının derhal son bulmasını talep ediyoruz. Gözaltındaki ve tutuklu tüm gazeteciler serbest bırakılmalıdır. Gazetecilik suç değildir.”
PİRHA/DERSİM
Yoruma kapalı.