PİRHA-Dersim Barosu Kadın ve Çocuk Hakları Merkezi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne ilişkin baro binasında basın toplantısı düzenledi. Yapılan açıklamada, “Her bir kadın için adalet sağlanana kadar susmayacağız, geri çekilmeyeceğiz, mücadeleyi bırakmayacağız. Kadınların yaşam hakkını korumak devletin yükümlülüğüdür; bu hakkın hesabını sormak ise bizim kararlılığımızdır” denildi.
Dersim Barosu Kadın ve Çocuk Hakları Merkezi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne ilişkin baro binasında basın toplantısı düzenledi. Açıklamayı avukat Reyhan Helin Bulut okudu.
“DEVLET KORUYAMADIĞI HER KADININ YOKLUĞUNDA SORUMLUDUR”
25 Kasım’ın bir anma günü değil yaşamlarını, haklarını ve özgürlüklerini savundukları bir gün olduğunu belirten Reyhan Helin Bulut, “Kadına yönelik şiddet, Türkiye’de artık münferit bir olay değil; yıllardır süregelen kurumsal ihmallerle beslenen, cezasızlıkla büyüyen, toplumsal yapıyı çürüten sistematik bir insan hakları ihlalidir. Her gün yeni bir kadın cinayeti yaşanırken, devletin kadınları koruma konusundaki pozitif yükümlülüğünü yerine getirmediği her an, kadınların yaşam hakkı ihlal edilmektedir. Bu nedenle bugün 25 Kasım vesilesiyle bir kez daha açıkça ifade ediyoruz: Kadınların yaşam hakkını korumak bir tercih değil, devletin anayasal ve uluslararası hukuktan doğan zorunlu görevidir. Narin Güran’ın karanlık ölümü ve son bulan yaşamı, Gülistan Doku’nun hâlâ ortaya çıkarılmayan akıbeti ve Rojin Kabaiş’in üzeri örtülmeye çalışan ölümü. Her birinde aynı ortak sorumluluk zinciri, aynı derin ihmal ve aynı karanlık tablo ile karşı karşıyayız. Eksik soruşturmalar, işletilmeyen koruma mekanizmaları, korunmayan deliller ve kapatılmak istenen dosyalar bize çok açık bir gerçeği gösteriyor: Devlet, koruyamadığı her kadının yokluğunda sorumludur” dedi.
“HER BİR KADIN İÇİN ADALET SAĞLANANA KADAR SUSMAYACAĞIZ”
Şiddetin tüm dünyanın ortak yarası olduğunu vurgulayan Bulut, “Suriye’de, Filistin’de yıllardır süren savaşın ortasında kadınlar; kimlikleri, inançları ve bedenleri üzerinden sistematik şiddetin hedefi hâline gelmektedir. Yaşanan ölüm, kayıplar, cinsel şiddet ve yoksulluk kadınların yaşamlarını kuşatmaktadır. Sudan’da ise devam eden çatışmalarda kadınların cinsel saldırıya savaşın yöntemi olarak maruz kaldığı, güvenlik ve barınma hakkının tamamen yok sayıldığı ağır bir tablo yaratmaktadır. Bu gerçeklik, kadınlara yönelik şiddetin kültürler, sınırlar ve rejimler ötesinde aynı mekanizmalarla sürdüğünü; sorunun evrensel, mücadelenin ise uluslararası dayanışmayla güçleneceğini göstermektedir. Kadınlar kaybolurken, susturulurken, öldürülürken devlet neredeydi? Tunceli Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak biz buradayız. Narin Güran, Gülistan Doku, Rojin Kabaiş, Suriye’deki, Filistin’deki ve Sudan’daki savaşın gölgesinde hayatta kalmaya çalışan tüm kadınlar ve adalete hiç ulaşamayan tüm kadınlar için buradayız. Her bir kadın için adalet sağlanana kadar susmayacağız, geri çekilmeyeceğiz, mücadeleyi bırakmayacağız. Kadınların yaşam hakkını korumak devletin yükümlülüğüdür; bu hakkın hesabını sormak ise bizim kararlılığımızdır” diye konuştu.
PİRHA/DERSİM

Yoruma kapalı.