PİRHA- Maraş’ta 45 yıl önce faşistlerin Alevi katliamına dair konuşan Sinemilli Ocağı pirlerinden Süleyman Deprem, “Maraş Katliamı tamamen Türk İslam sentezi ve İttihat Terakki politikasının sistemli olarak Alevilere dayatılan bir yok etme projesidir” dedi.
Maraş Katliamı’nın üzerinden 45 yıl geçti. 19 Aralık ile 26 Aralık 1978 tarihleri arasında, sadece bir hafta içerisinde resmi verilere göre 111, resmi olmayan beyanlara göre ise 500’ün üzerinde insan yaşamını yitirdi, yüzlerce insan yaralandı, 210 ev ve 70 iş yeri tahrip edildi. Öncesinde ve sonrasında yaşanan katliamlar gibi Maraş Katliamı’nda da ne adalet sağlandı ne de yüzleşme yaşandı.
Sinemilli Ocağı pirlerinden Süleyman Deprem, Maraş Katliamı’na dair PİRHA’ya konuştu.
“MARAŞ KATLİAMI BİR JENOSİT PROJESİDİR”
Maraş Katliamı’nın sıradan 2 ayrı inançtan ya da dinden toplumun çatışması ya da sağcıların solcuların çatışması gibi basit bir olay olmadığını belirten Süleyman Deprem, “Maraş tamamen Türk İslam sentezi ve İttihat Terakki politikasının Selçukludan Osmanlı’dan bu yana sistemli olarak dayatılan bir yok etme jenosit(soykırım) projesidir” dedi.
Maraş’ı tek başına değerlendirmenin sistemi tahlil etmekte yetersiz kalacağını vurgulayan Deprem, “Maraş 1978 döneminde olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşundan bugüne devlet olarak kendini zorda görmeye başladığı süreçte bir darbe hazırlığı ile tekrar kendi gücünü darbelerle güçlü kılmaya çalışarak günümüze kadar böyle gelmektedir” dedi.
“ALEVİ KÜRTLERİN EKONOMİDE SÖZ SAHİBİ OLMALARINDAN SİSTEM RAHATSIZ OLMUŞTU”
Deprem, “Özellikle Maraş Pazarcık ovasındaki pamuk tarlaları ve oradaki iktisadi gelişmede Alevi Kürtlerin tümden neredeyse Maraş’ta söz sahibi olma konumuna gelmelerinden, Maraş gibi bir bölgede Alevi Kürtlerin ekonomik olarak söz sahibi olmasından sistem rahatsız oldu” ifadelerini kullandı.
Kürtleri ve Alevileri yok sayan zihniyet üzerine bir cumhuriyetin kurulduğunu vurgulayan Deprem, şunları kaydetti:
“Kürtlerin ve Alevilerin bu süreçte bu derece gelişkin bir görünüm sergilemeleri derin devlet yapısını rahatsız etmişti. Bu rahatsızlık bir darbe hazırlığı gerektiriyordu ve bu gereklilik üzerine bu iş önceden örgütlendi. MHP’nin o zaman ki senatörü Hilmi Soydan Elbistan’da devrimci bir militan tarafından öldürülmüştü. Cenazesini kaldıracak sadece 40-50 tane adam vardı çevresinde. Oysa sıradan bir MHP’li kavgada ölecek, MHP orada 40 kişiyle cenazesini kaldıracak, bu mümkün değil.”
“ORDU DEVREYE SOKULMADI”
Maraş’ta saldırılar başladığında halka destek olmak için Maraş’a gitmek istediğini ancak gidemediğini belirten Süleyman Deprem, Maraş’a gitmek istedik. Orada bir katliam uygulanıyor, bir saldırı var. İlk iş devlet tarafından Elbistan’ın, Afşin’in, Pazarcık’ın, Andırın, Göksu’nun çıkışları Maraş’ın ise giriş ve çıkışları kapatıldı. Maraş’ta silahlı MHP’li faşistlerle Alevi Kürtleri baş başa bırakıldı. Ordu devreye sokulmadı” dedi.
“BÜTÜN KATLİAMLARDA CHP’NİN İKTİDARDA OLMASI OLDUKÇA İLGİNÇ”
Bütün Alevi katliamlarının CHP iktidarına denk gelmesinin ilginç olduğuna dikkat çeken Deprem, “Her ne hikmetse Türk İslam sentezinin İttihat ve Terakki temel bir projesi olduğu için CHP masum değildir, kendini aklamak zorundadır. Sosyal demokrat geçiniyorsa Dersim’le yüzleşmek kendi deyimleriyle helalleşmek zorundadırlar” diye konuştu.
“TÜRK VATANDAŞI BİLE BU ÜLKEDE MÜLTECİ KONUMUNDA”
Ülkede farklı toplumsal kesimlerin söz sahibi olmadığını vurgulayan Deprem, şöyle devam etti:
“Bunları sorgulamak bir insan olmanın demokrat olmanın gereğidir. Zulümden soykırımdan geçmiş bir Alevi bir Kürt olarak ben bunları soruyorum. Bu ülkede niye askerlik yapıyorum, ben bu ülkede niye vergi veriyorum, ben bu ülkenin nesiyim? Kendi ülkemde bırak Kürtlüğü bırak Aleviliği Türk vatandaşı bile şu anda kendi ülkelerinde mülteci konumunda.
“MAZLUM DİRENMESİNİ BECEREMİYOR”
Seni öldürenler milletvekili oldu, seni yakanlar bakan oldu ve bu devleti yönetiyorlar. Ama sen hala bunun için direnme, örgütlenme, birleşme, birlikte hareketten yoksunsun. Sen dönüp özünü yoklayacaksın. Sorun şu anda katil katilliğini yapıyor, zalim zulmünü uyguluyor ama mazlum direnmesini beceremiyor. Sorun mazlumun direnme birleşme, dayanışma sorunudur”
Cebrail ARSLAN/ANTALYA
Yoruma kapalı.