PİRHA- Maraş Katliamı’nın 47. yılına dair açıklama yapan Demokratik Alevi Federasyonu (FEDA) ve Demokratik Alevi Kadınlar Birliği (DAKB), toplumsal yüzleşme çağrısında bulundu.
Maraş Katliamı’nın üzerinden 47 yıl geçti. 19 Aralık 1978’de başlayıp, bir hafta süren faşist saldırılarda resmi açıklamalara göre 111 yurttaş katledildi. 100’ün üzerinde kişinin yaralandığı katliamda, 200’ün üzerinde ev, 70’e yakın iş yeri yakıldı, yağmalandı. Katliamın failleri hala ortaya çıkarılmadı.
Demokratik Alevi Federasyonu (FEDA) ve Demokratik Alevi Kadınlar Birliği (DAKB), Maraş Katliamı’nın yıldönümüne dair yayımladıkları açıklamada, Aralık ayının Alevilere, devrimcilere ve Kürtlere karşı en kanlı katliamların ve soykırımların yapıldığı aylardan birisi olduğu hatırlatıldı.
Maraş’ta Kürt- Türk Alevilere yönelik bir soykırım yapıldığı vurgulanan açıklamada, şunlar ifade edildi:
“Maraş’ta yaşananlar ne sıradan bir saldırıydı ne de “olay” olarak geçiştirilebilirdi. Bütün boyutlarıyla planlanmış, örgütlenmiş ve devlet gözetiminde yürütülen, bir “etnik ve dinsel” yok etme saldırısıydı. Maraş’ta Türk- Kürt Alevilere ve devrimcilere yapılan bu saldırının, etnik ve dinsel arındırma dışında bir de toplumsal mücadeleyi bastırma amacı bulunmaktaydı. Bu iki amacı gerçekleştirmek isteyen devlet ve kullandığı paramiliter katiller ile eli kanlı güruh, Maraş’ta mahalleleri kuşatmış, yolları kesmiş, şehri yakın çevresiyle birlikte günlerce işgal etmiştir.
Devletin örgütleyip yönlendirdiği saldırganlar, önceden saldıracakları ailelerin evlerini tek tek işaretlemişler ve işaretledikleri bu evleri ve işyerlerini planlı bir şiddet saldırısıyla yok etmeye yönelmişlerdir. Aynı anda birçok mahalleyi basarak Türk- Kürt Alevileri ve devrimcilere saldıran silahlı Yezid soylu gruplar, “Alevileri temizleyin”, “Bugün cihad günüdür” gibi sloganlarla, katliamı icra etmişlerdir. Bütün bunlar göstermektedir ki bu soykırım önceden hazırlanmış bir politikanın ürünü ve sonucudur.
Devlet, bu soykırımın doğrudan, karar vericisi, planlayıcısı ve uygulayıcısı olmuştur. Soykırım sürecinin tetikçileri olan paramiliter katiller ile on binlerce katliamcı güruh ise devletin organizasyonuyla, harekete geçirilmiş, sokaklara salınmıştır. O nedenle devletin ilgili güçleri olan polis ve asker müdahale etmemiş, yardım çağrılarına saatlerce, günlerce yanıtsız kalmıştır. Türkiye ve Kürdistan tarihinin karanlık sayfaları, Maraş’ta 19–26 Aralık 1978’de başlayan Kürt Alevilere yönelik soykırımla sınırlı kalmamıştır.
Yıllar sonra yine bir 19 Aralık günü, 19 Aralık 2000’de “Hayata Dönüş Operasyonu” adı altında devletin polisi ve askeri, aynı anda yirmi mahpushanede saldırdığı devrimci tutsakları hunharca katletmiştir. Bu kanlı saldırıdan 30’dan fazla siyasi mahpus yaşamını yitirdi, yüzlercesi ağır biçimde yaralandı. Ölümlerin büyük bölümü ateşli silahlar, kimyasal maddeler ve yakıcı gazlarla, yani devletin silahlı güçleri tarafında gerçekleştirildi. Bu olay, Türkiye’nin cezaevleri tarihindeki en karanlık sayfalardan biri olarak kayıtlara geçti.
Bilindiği gibi devlet yaptığı katliamlar, soykırımlar ve saldırılar hiç bitmemiş, her dönem ezilenlerin farklı kesimlerine karşı sürdürülmüştür.
Bu kapsamda 28 Aralık 2011’de Şırnak’ın Roboski köyünde TSK uçakları tarafından gerçekleştirilen bombardımanda 34 Kürt köylüsü öldürüldü; çoğu 17 yaş altı çocuktu. Ailelerin adalet mücadelesi hâlâ sürüyor, failler yargılanmadı ve dosya karartıldı.
Bu örnekler, Maraş’tan Roboski’ye kadar, cezaevlerinden köylerimize kadar süregelen devlet kaynaklı şiddet, sistematik baskı ve Kürt halkına yönelik organize yok etme politikalarının birer kanıtıdır. Aradan onlarca yıl geçti, ama hakikat hâlâ karanlıkta tutuluyor. Arşivler açılmıyor, failler korunuyor, mağdurlardan özür dilenmiyor. Devlet hâlâ suskun, hâlâ yüzleşmekten kaçıyor.
Halbuki barış ve demokratik toplum sürecinin yaşandığı bu günler, önemli avantajlar, imkânlar ve fırsatlar sunmaktadır. Bu sürecin doğru değerlendirilmesi gerekiyor. Bir ülkede hakikatin üstü örtülü kaldıkça barış filizlenmez. Yüzleşme olmadan adalet olmaz; adalet olmadan toplumsal barış kurulmaz.
Bu karanlıkla yaşamak insan onuruna aykırıdır.
İnsanların inançlarına, siyasal düşüncelerine, etnik kimliklerine, yoluna, varoluşuna yönelen bu sistematik saldırılar toplumsal barışı, demokratik yaşamı ve bir arada yaşama iradesini derinden yaralamaktadır.
Maraş’ta, mahpushanelerde ve Roboski’de katledilenlerin unutturulmasına izin verilmemelidir.
Maraş ve Roboski soykırımlarının ve cezaevleri katliamının hesapları, divana kalmamalı, burada, hak ve hakikat dahilinde görülmelidir. Bu ve benzeri tüm katliam ve soykırımların sorumluları açığa çıkartılmalı ve yargılanmalıdır. Kayıp mezarlar tespit edilerek ailelere teslim edilmelidir. Yapılan kanlı saldırılardan dolayı ailelere ve topluma hesap verilmelidir.”
Demokratik Alevi Federasyonu (FEDA) ve Demokratik Alevi Kadınlar Birliği (DAKB) olarak, bir kez daha vurgulayarak haykırıyoruz:
Maraş’ta katledilen bütün Kürt- Türk Alevi ve Kürt canlarımızı, Roboski’de katledilen Kürt kardeşlerimizi, mahpus damlarında katledilen devrimci yoldaşlarımızı saygıyla, sevgiyle, özlemle anıyor, anıları önünde eğiliyoruz. Onların acı ve isyan dolu çığlıklarını yüreğimizde taşıyor, onların özlemleri olan barışı ve demokratik toplumu inşa etmeyi, varlık gerekçemiz olarak kabul ediyoruz.
Soykırımların ve katliamların hesabı verilmeden barış eksik kalır. Demokratik toplum, soykırım ve katliamlarla yüzleşerek gerçekleşecektir.”
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.